Satın Al
Takip et
Gözlerimi yavaşca açtığımda tavana bakıyordum. Zihnim bulunduğum yeri sorgulamaya başlamışken, kafamı sola, tavanın ortasına doğru hafif çevirdim ve beyaz ışık yayan lambayı gördüm. Bir an da benden uzun olan yattığım yataktan kalktım."Ne oluyor lan ? Burası neresi ?" sorularının eşliğinde bulunduğum odayı incelemeye başladım.
Küçük bir odadaydım. Odada cam yoktu. Yatağımın sağ tarafında bir boy aynası ve aynanın çaprazında tahtadan kapı vardı. Hemen yerimden kalktım ve kapının yanına gittim. Kapının anahtar deliği yoktu, sadece kolu vardı. Kapıyı açmak için kolu sertçe aşağıya doğru indirdim fakat çok fazla denememe rağmen kapı açılmadı. Denemeyi bıraktıktan hemen sonra esnemeye başladım. Daha yeni uyanmama rağmen, 10 saniye önce hiç uykum yokken bir anda uyku bastırdı.
Haktan Erdoğan Sunar.
Şu anda uyumayacaktım çünkü bu inanılmaz saçma olurdu. Şu anda nerede olduğumla ilgili bilgi toplamam gerekiyordu.
Kulağımı kapıya koyup dinlemeye başladım. Hiçbir şey duyamıyordum. En ufak bir ses yoktu. Resmen ölüm sessizliği vardı. Dinlemeye devam ederken elimle kapıya vurup "Beni duyan var mı ?, Duyuyor musunuz beni ?" diye bağırdım. Sesimin odada yankılanması dışında en ufak reaksiyon yoktu. Ardından "İmdat ! Yardım edin." diye bağırdım fakat sonuç aynıydı.
Kapıya tekme atmaya başladım fakat kapı titremiyordu bile. Tahta kapı olmasına rağmen çelik kapıymış hissiyatı vermişti. Kapıda ufak zedelenmeler görüyordum fakat ayağımla ya da elimle vurarak bu kapıyı açmamın imkanı yok gibi gözüküyordu. Uykumun geldiği hissiyatı devam ediyordu ve kapıya vurmaya devam ettikçe de yorulmuştum. Açamamıştım kapıyı ve bunu kabullendim. Belki de beklemeliydim diye düşündüm. Yatağa uzandım ve uyudum.
Uyandığımda ne kadar süre uyuduğumu bilmiyordum. Etrafta zamanı gösterecek, tahmin yapabileceğim en ufak detay yoktu. Yerimden kalktım. Herşey aynı yerindeydi. Uyumadan önce bıraktığım şekilde duruyordu fakat bende değişiklik vardı.
Nedensiz mutsuzluk vardı. Garip bir şekilde mutsuz hissediyordum ve bunun neden olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu. Buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum ve bu yüzden en son hatırladığım şeyi düşünmeye başladım. Buna başlamakla çok büyük hata ettim çünkü hiçbir şey hatırlamıyordum. Bu hiçbir şeyden kastım ismimi hatırlamayacak kadar genişti. Anılarım tamamen silinmiş gibiydi. Ailem var mıydı bunu bile bilmiyordum.
Hızlıca kapının yanına gittim. Sertçe kolu aşağıya indirdim fakat kapı yine açılmamıştı. Kapıya uyumadan öncekinden daha sert şekilde ayağımla vurmaya başladım."Orospu çocukları açsanıza kapıyı. Dalga mı geçiyorsunuz lan şerefsizler ?" diyerek bağırdım. Hiçbir reaksiyon yoktu. Geri geri geldikten sonra omuz vurmak için yatağımın yanına gitmek istedim fakat yatağımın yanına yürürken yine esnemeye başladım. Uyumadan önceki gibi, tamamen aynı hissiyatta uykum gelmişti ve bu çok saçmaydı. Bu bir hastalık belirtisimiydi diye düşünüyordum fakat hiçbir şey hatırlamadığımdan dolayı buraya hasta gelip gelmediğimi ya da burada hasta olup olmadığımı bilmiyordum.
Omzumu kapıya doğru çevirerek hızlıca kapıya doğru koştum ve vurdum. Kolum ağrımıştı fakat tekrardan aynı yere geldim ve yine vurdum. Yine vurdum, yine vurdum, yine vurdum. Açılmıyordu kapı ya da ben açamamıştım. Omzum çok ağrımıştı fakat uykum gelmesine rağmen devam edecektim. Kapının yanına gittim ve tekme atmaya başladım. Amacım kapıda bir delik oluşturmaktı fakat defalarca vurmama rağmen delik oluşturmak için yetersiz kaldı. Öncekinden daha fazla yorulmuştum ve uykum vardı. Yatağıma uzandım ve uyudum.
Uyandığımda bir öncekine göre çok daha mutsuz uyandım. Neyin sebep olduğunu bilmediğim bir şey yüzünden mutsuzdum. Kafayı mı yemiştim ? Psikolojik bir hastalığa mı yakalanmıştım bilmiyordum.
Yine her şey aynı yerindeydi. Sinirli bir şekilde yerimden kalktım ve kalkar kalkmaz hızlıca kapıya doğru omuz attım. Omuz attıktan hemen sonra yine uykum gelmeye başladı. Az önce kalktığım yatağa tekrardan yatmak istiyordum fakat şu anda bunun zamanı değildi. Buradan çıkmak için uğraşacaktım.
Tekrardan aynı yere gelirken "Sizin ben ananızı sikeyim orospu evlatları. Açsanıza lan kapıyı." diye bağırdım. Yatağın oraya tekrardan geldim ve bütün gücümle kapıya omuz attım. Omzum çok kötü ağrımıştı. Kapının yanındayken "Buradan çıkarsam sizin ananızı sikicem orospu çocukları sizi. Siz ne yaptığınız hiçbir şekilde farkında değilsiniz fakat ananızı sikicem ben sizin rahat olun siz." dedim. Tekrardan yatağımın oraya geldim. Kapıya vurmadan durdum çünkü yatağın sağ tarafında ki ayna çatlamıştı.
Durduğum yerde aynadan sadece düz duvar gözüküyordu. Aynanın tam karşısında olmadığımdan dolayı çapraz konumdan kendimi görememiştim. Yanına gittim ve çatlağa baktım. Aynanın en sağ ve en üstündeydi. Bu çatlağı hiç fark etmemiştim. Belki de bu çatlak başta hiç yoktu yani sonradan oldu. Fakat nasıl olmuştu ? Ben uyurken birileri odaya mı girmişti ? Odaya girdiyse neden aynayı çatlatmışlardı ? Bu düşünceyi tamamen saçma buldum ve o çatlağın en baştan beri orada olma ihtimali ağır bastı.
Durum şu ki aynanın çatlaması yeni bir şey düşündürttü bana. Tahta kapı vardı ve aynayı kırarsam eğer parçalardan kapıya zarar verebilirdim. Elimde ki imkanları kullanmalıydım.
Aynanın tam karşısında ki boş duvara geçtim.
- O aynaya zarar verme.
Bir kadın sesi duydum ve etrafıma bakmaya başladım."Kim konuştu ? Alo ?" diye etrafıma seslendim. Duyduğum sesi tekrardan duymayınca "Alo sana diyorum, konuşsana" dedim.
Neler oluyordu bilmiyordum. Bilmediğim bir yerden , kim olduğunu bilmediğim biri konuşmuştu."Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz şerefsiz orospu evlatları. Şakayı bitirin. Yemin ederim sonunuz çok kötü olacak. Sizi süründürmezsem en adiyim." dedim. Hiçbir reaksiyon yoktu. Sesin geldiğini yeri aradım fakat ses çıkartacak herhangi bir kaynak yoktu. O an bulunduğum yerden koşarak aynaya tekme atacakken, burada uyandığımdan beri ilk defa kendime baktım. Durdum. Kıyafetlerime baktım. Bunlara hiç dikkat etmemiştim.
Daha doğrusu hayati tehlikem var hissiyatı yüzünden bunlar gereksiz detaylar olmuştu benim için. Üzerimde siyah t-shirt , altımda mavi pantolon ve kahverengi ayakkabım vardı. Yüzüme iyice bakmak için aynaya yaklaştım.
"Bir dakika lan. Bir dakika, bir dakika, bir dakika. Hatırladım. Yemin ederim hatırladım. Adım Salih. 28 yaşındayım. Hatırlıyorum." dedim kendi kendime fakat sadece bunları hatırlıyordum. Daha sonra "Oyun mu oynuyorsunuz benimle ? Bana ne yaptınız ? Neler oluyor ?" diye etrafa seslendim. Ayak ve nefes sesim dışında hiçbir şey duymadım.
Ceplerimi karıştırmaya başladım fakat bomboştu. Kıyafetlerimi çıkardım. Atletim yoktu. Siyah donum vardı ve onuda çıkardım. Bir şeyler arıyordum. Birileri oyun oynamak için bir yerlere bir şeyler saklamış olabilirdi diye düşündüm fakat yoktu.
Çıkardıklarımı geri giydim ve tekrardan aynanın karşısına geçtim. Koşarak aynaya tekme attım ama ayna herhangi bir zarar görmedi. Geri geldim ve yine vurdum. En ufak bir şey olmamıştı.
Vurmayı bıraktım. Kendimi gereksiz yormam saçmaydı. İlk tekme attığımda en azından aynada bir çatlama olmalıydı. Odada bulunan kapıda yine zedelenme olmuştu fakat zedelenmesi normalde daha kolay olan cama hiçbir şey olmamıştı.
Kapıda tekrardan şansımı denemek için yatağın oraya geldim. Hızlıca koşup kapıya çok sert tekme attım. Tekrardan geldim yine attım. Yine attım, yine attım, yine attım . . . . Tak, tak, tak, tak, tak, tak derken en sonda yatağıma geri gelemeyecek kadar yorulmuştum. İyi yandan bakıyorum çünkü kapıda belirgin bir zedelenme vardı. Orayı iyice eşersem eğer belki kapıyı açabilirdim fakat şu anda daha fazla vuramazdım. Uyumak için, yatağıma gitmeden, orada kendimi yere bıraktım.
Yerdeyken çok az ileride olan tepemde ki lambaya bakıyordum. Gözlerimi kapattım ve sağ tarafıma doğru döndüm. Aradan 20 saniye geçmedi sol tarafıma döndüm. Rahat olamamıştım. Yerde yatmaya alışık değildim. Gözlerimi hafif açarak yatağıma geri dönmek için vücudumun belden yukarısını kaldıracak şekilde doğrulurken o anda gözlerimi sonuna kadar açtım.
Kalkarken bir şey görmüştüm. Ne olduğuna bakmak için az ilerledim ve emin oldum. Yatağımın alt tarafında ve duvarın kör noktasında, yatakdan dolayı görünmeyecek bir buton vardı. Dizlerimin üstünde yavaşca butona doğru gitmeye başladım.
Yatağımın altına girip butonun yanına geldim. Etrafında herhangi bir ışık ya da yazı yoktu. Butona bastım. 20 saniye bekledim fakat bir şey olmamıştı. Yatağın altından çıkıp kapının yanına gittim. Kapıyı açmayı denedim fakat açılmadı. Yatağın altına tekrardan girdim ve butona tekrardan bastım. Yine bir şey yoktu. Hızlı hızlı bastım ve yine aynıydı. Herhangi bir ses ya da kapının kilitlerinin açıldığına dair bir reaksiyon yoktu. Yatağımın altından çıktım ve ayağa kalktım.
"Devam edin bakalım. Nereye kadar devam edeceksiniz görücez. Buradan çıkartmayın beni. Gerçekten çıkartmayın beni. Sizi fena sikicem çıkarsam buradan." diye söylendim ve o sinirle kapıya çok sert tekme attım. Ardından "Sizi hapise göndermek için hayatımı adıcam. Siz şu anda şaka yaptığınızı zannediyorsunuz. Belli ki beni görüyorsunuz ve duyuyorsunuzda. Sizin hayatınızı nasıl bitiricem göreceksiniz siz." dedim ve kapıyı bir tekme daha attım. Ve bum . . . ."Çat" diye bir ses geldi. Kapının alt tarafından çok küçük bir delik açıldı.
Hemen yere eğildim fakat delik çok küçük olduğundan neredeyse hiçbir şey göremiyordum. Gördüğüm tek şey ne olduğunu bilmediğim kahverengi renginde bir şeydi.
Uykuyu ve yorgunluğu o anda unuttum. Ayağa kalktım ve o delik açılan yere seri seri vurmaya başladım. Tak, tak, tak, tak, tak, tak, tak derken deliğin iyice açıldığını hissediyordum. Baya vurduktan sonra "çat" diyerek ayağım diğer taraftan çok azda olsa dışarı çıktı. Hemen yere eğildim ve delikten baktım. Gördüğüm şey şu ankiyle aynıydı. Bir kapı daha vardı. Açık olup olmadığını, nereye çıktığını bilmiyordum. Şu anda tek isteğim bulunduğum odanın kapısını açmaktı.
Vurmaya devam ettim. Geriliyordum ve öyle vuruyordum. Her vurduğumda delik daha da açılıyordu. Amaç, girebileceğim yer kadar delik açmaktı. Vurdum, vurdum ve vurdum. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum fakat inanılmaz terlemiştim. Bitmiş vaziyetteydim. Fakat deliği iyice açmıştım. Devam etmeye karar verdim. Eğilip baktığımda, karşı tarafta, şu an vurduğum kapıyla aynı renkteki kapının alt tarafını görüyordum.
Aradan belirli bir süre daha geçti ve artık geçebileceğimi düşündüğüm kadar açılmıştı kapıdaki delik. Eğildim ve önce ayaklarımı geçirmek için ayaklarımı soktum. Kalçama geldiğimde ise geçemedim. İyice zorlamaya başladım kendimi. Ikınıyordum resmen."AAHHH" diye bağırarak iyice zorladım kendimi ve kalçamı geçirdim. Daha sonra karın bölgemde geçti. Omuzlarımı da içe doğru büktüm ve onlarıda geçirdim. En son kafamıda delikten içeri soktum ve odadan dışarıya çıktım.
Önce ayağa kalktım. Sonra şöyle etrafa baktım ve şunu dedim :
Ben neredeyim böyle
?
Kalbimin atma hızı normalin çok üstündeydi. Çünkü karşılıklı olarak yan yana dizilmiş ucu bucağı görünmeyen kapılara bakıyordum. Otelde gibiydim fakat sonsuz odası olan bir otel.
Yukarı tarafta bir kat daha vardı. Bulunduğum yerden orayı görebiliyordum ve orada da aynı şekilde yanyana dizilmiş kapılar vardı. Benim tarafımda ki üst tarafta ne var diye bakmak için çıktığım odanın karşı tarafında ki odanın kapısına yöneldim ve sırtımı kapıya verdim. Karşı tarafta da yani benim odamın bulunduğu kısmın üst tarafında da aynı şekilde sağ ve sol tarafa uzanan sayısız kapı görüyordum.
Kendi odamın kapısının önüne gittim ve kolu çevirdim. Kapı açılmıştı. Kapı öyle kalın bir kapı değildi. Tahta bir kapı nasıl bu kadar dayanıklı olabiliyordu bilmiyordum. Üzerimde uyku, yorgunluk ve mutsuzluk vardı. Şu an daha fazla uğraşamazdım. Odanın kapısını açık bıraktım ve önüne boy aynasını koydum. Yatağıma geçtim ve uyudum.
Gözlerimi açtığımda uykumu almıştım ve yorgunluğum geçmişti. İlginçtir ki devam eden nedensiz mutsuzluğum da kaybolmuştu. Kafamı sola doğru çevirdiğimde büyük küfürler etmeye başladım çünkü kapı kapanmıştı ve o kadar uğraştığım delik de onarılmıştı.
Kapıya bakmak için daha yatağımdan kalkmadan uykum geldi. Durup dururken esniyordum. Bu nasıl bir hastalıktı ? Neler oluyordu bilmiyordum. Uykuyu düşünmeyerek yerimden fırladım ve küfürler ederek kapının yanına gittim. Sertçe kapının koluna abandım fakat kapı açılmıyordu."Sizin ben ananızı sikeyim orospu evlatları."diye bağırdım. Kırdığım yere aynı şekilde sertçe tekme atmaya başladım. Vuruyordum fakat tekrardan aynı şeyleri yapmak ve buna zorunlu olmak beni inanılmaz sinirlendirmişti.
Vurmaya devam ederken aklıma buton geldi. İnanılmaz saçmaydı fakat bu butona basmak kapının dayanıklılığını azaltma görevi görüyor olabilir miydi ? Ben o butona bastıktan sonra bu odadan çıkmıştım. Şu anda belkide mantıklı düşünemiyorum fakat elimden hiçbir şey gelmiyor. Buradan acil çıkmak istiyordum yoksa kafayı yiyecektim.
Kapıya bakarken yatağımın altında ki butona basmak için arkamı döndüm ve arkamı döndüğümde bir şey fark ettim. Ayna da değişmişti. Aynada ki çatlak yoktu ve evet ben bunu kapının önüne koymuştum. Yani eski yerine gelmişti. Biri benimle fena dalga geçiyordu fakat ben bunu ödeticektim.
Aynayla ilgilenmeden yatağımın altına doğru eğildim.
- 3 hakkın kaldı.
Bunu duyduktan sonra butona basmadan, çok az içeri girdiğim yatağın altından çıktım ve ayağa kalktım. Daha önce konuşan kişinin sesiyle aynıydı."Ne oluyor, cevap verin. Ne istiyorsunuz ?" dedim. Cevap yoktu."Cevap versenize orospu evlatları." dedim ve kapının yanına gittim. Deliği açtığım aynı noktaya odaklanarak hem kapıyı açma umuduyla hemde sinirimi göstermek için vurmaya başladım.
"Sizin öyle bir ananızı sikicem ki. Oğlum kafayı yicem, çıkarın beni buradan. Şaka falan kalmadı piç kuruları. Çıkarın lan. Çıkarın. Çıkarın diyorum bak kalp krizi geçiricem lan. Nefessiz kalıyorum, siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz ?" diye bağırdım. Cevap yoktu. Ağlamaya başladım ve o sinirle kapıya vurmaya devam ettim. Kapıya vurmaya devam ederken "çat" diye ses geldi. Bir önce ki gibi yine bir delik açılmıştı. Sertçe vurmaya başladım.
Belirli süre sonra içinden geçebileceğim kadar genişletmiştim deliği. Önce ki kadar yorulmamıştım. Sanırım alışmıştım fakat halen uykum vardı. Uykuyu düşünmemeye çalışarak vücudumu delikten soktum ve odanın dışına çıktım. Dışarıdayken kendi odamın kapısını açtım.
Hiçbir değişiklik yoktu. Öncekinde neyse yine her şey aynıydı fakat ben aynı değildim.
Nereden başlayacağımı ya da hangi kapıyı açacağımı bilmiyordum. Kaç tane kapının olduğunu, bu kapıların nereye açıldığını ya da açılıp açılıp açılmadığını bilmiyordum.
Denemek için hemen benim bulunduğum odanın sağ tarafında ki kapıya yöneldim. Kapının önüne geldim ve kapının kolunu çevirdim.
Açılmıştı. Yavaş yavaş kapıyı açtım fakat içerde gördüklerim tedirginliğimi yükseltti. Benim bulunduğum odayla tamamen aynı bir odaya bakıyordum. Yatak ve yatağın hemen sağ tarafında, yani bana göre şu anda sol tarafta ayna vardı. Sorun şu ki yatakta arkası bana dönük bir şekilde duran bir kadın yatıyordu.
Şu anda ne yapacağımı bilmiyordum. Uyandırmalımıydım, bu kadın kimdi, neden buradaydı, neden benim yan odamda bulunuyordu, nasıl buraya gelmişti ve gelmiştik diye soruyordum kendime.
Yanına gitmeye karar verdim. Yavaşca yanına yaklaşmaya başladım. Yanına gelmeden önce sol tarafımda ki aynaya baktım ve o anda durdum.
"Bir dakika. . . ." dedim ve hemen kadının yanına yürüdüm. Omzundan tuttum ve kendime doğru çevirdim."Ne oluyor ? Anne ? Anne ?"
Nefes nefese kaldım. Kendime "Sakin ol Salih." diye telkinde bulunuyordum. Annemin yüzüne ard arda hafifçe tokat atmaya başladım."Anne ? Anne duyuyor musun beni ? Anne sana diyorum." dedim fakat uyanmıyordu.
"Sakin olmalıyım. Sakin olucam. Sakin ol. Sadece sakin ol." dedim kendi kendime ve annemin nefes alıp vermediğini öğrenmek için tamamen sustum. Kulağımı tamamen annemi duymaya odakladım.
Bunun şu anki durumda ne anlam ifade ettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat derin bir oh çekmiştim. Annem nefes alıp veriyordu fakat uyanmıyordu. Uyuşturulmuş muydu bunu da bilmiyordum.
Annemin yanından kalktım ve bağırmaya başladım."Size bunu ödetmez isem en adi orospu çocuğuyum. Ne istiyorsunuz lan orospu evlatları ? Siz dalga mı geçiyorsunuz şerefsiz alçaklar sizi ? Sizin ben ananızın amına koyucam bekleyin. Buradan elbet çıkıcaz biz." dedim ve o sinirle annemin bulunduğu odadaki aynaya tekme attım. Tekme atar atmaz ayağım içinden geçti ve ayna tuzbuz oldu. Benim odamdaki aynaya vurduğumda hiçbir şey olmamıştı. Bu cama ilk vuruşumda elimde tuta bileceğim, başka bir yerde kullanabileceğim bir parçası bile kalmamıştı.
Buradan çıkmalıydık. Annemin odasından dışarı çıktım. Hangi odaya gireceğimi bilmiyordum. Annemin yanındaki sağ odanın yani benim odamdan 2 sağ taraftaki odanın önüne geldim. Kolu çevirdim. Bu kapıda açılmıştı. İçeri girdiğimde yine herşey aynıydı. Yatak ve yatağın yanında bir ayna vardı.
Yatakta yüzü tavana dönük şekilde yatan 30'lu yaşlarda bir erkek vardı. Kim olduğunu bilmiyordum. Yanına gittim. Nefes alıyordu. Uyandırmaya çalıştım fakat uyanmadı. Kimdi bu ? Kafayı yememe gerçekten ramak kalmıştı.
Bu düşünceler içerisindeyken yataktan kalktım ve odadaki aynaya baktım. O anda hatırladım ve "Abi ?" dedim. Tekrardan hızlıca yatağın yanına gittim."Abi, abi. Beni duyuyor musun abi ?" dedim fakat uyanmıyordu. Tekrardan yataktan kalktım ve aynanın önüne geldim.
Aynaya baktığımda odadaki kişiyi hatırlıyorum. Bu nasıl mümkün olabiliyor ?
Odadan hızlıca çıktım ve hemen abimin sağ tarafındaki odaya girdim. Yatakta benim yaşlarımda bir kadın vardı. Aynaya baktım."Beyza " dedim. Bu benim evlendiğim kadındı.
O odadan çıktım ve sağ taraftaki diğer odaya girdim. Bu sefer yatakta çok küçük bir çocuk vardı. Aynaya baktım. Bu benim oğlumdu, Samet.
Kendim odamın tarafına geri geldim ve sol tarafta ki odaya girdim. Aynaya baktım. Babam vardı.
Babamın olduğu odanın sol tarafına girdim en yakın arkadaşım vardı. Onun yanında başka bir arkadaşım vardı. Onun yanında dayım vardı. Onun yanında en sevdiğim hocam vardı. Onun yanında çok sevdiğim başka bir arkadaşım vardı.
Hızlıca koşmaya başladım. Uçsuz bucaksız karşılıklı kapılar arasında koşuyordum. Benim olduğum oda dahil bütün odalar aynıydı. Kapıların üstünde herhangi bir şey yazmıyordu. Baya koştuktan sonra durdum. 40 kapı uzaklaşmıştım kendi odamdan. Hiç karşı tarafta ki kapılara bakmamıştım. Rastgele bir kapıyı açtım ve aynaya baktım.
"Taner mi ?" dedim önce kendi kendime. Zamanında bana büyük şerefsizlik yapmıştı bu Taner. Bizim üniversitede siyasi kavgalar çok oluyordu. Bir olayda olaya karışmadığım halde ismimi vermişti. Ne kadar ben yapmadım desem bile inanmamışlardı bana. Bu olaydan dolayı okuldan uzaklaştırma almıştım. Hocalar bana ters bakmaya başlamıştı ve okulum uzamıştı.
"Ulan şerefsiz orospu çocuğu." dedim. Sinirlendim fakat durdum. Tamamen durdum. Düşünmeye başladım."Burası tam olarak ne böyle ? Sevdiğim ve değer verdiğim insanlar yani benimle olanlar benim tarafımda olmayanlar karşı tarafta mı ?" diye düşündüm. Taner'i uyandırmayı denedim fakat uyanmamıştı. Odadan çıktım ve sağ tarafta ki odaya girdim. Aynaya baktım. Yatan kişi bana inanmayan üniversite müdürüydü."Benim bir senemi çaldınız şerefsiz alçaklar." dedim kendi kendime ve odadan dışarı çıktım.
Odadan dışarı çıktığımda 2 sol tarafta ki yani benim odama yaklaşacak şekilde Taner'in odasının hemen sol tarafında ki odaya girdim ve Aynaya baktım.
"Nasıl ?" . . . ."Sen. Senin ben ananı sikeyim". . . ."Sen varya" . . .
Bağırmaya başladım."Çıkarın beni yoksa öldürürüm bu şerefsizi. Hemen çıkarın beni buradan." diyerek bağırdım etrafa. Daha sonra odadan dışarı çıktım ve kendi odama doğru koşmaya başladım.
Odamın önüne geldim. Nefes nefese kalmıştım ve uykum da vardı. Kapıyı açık bıraktım ve aynayı kapının önüne koydum. Yatağıma uzandım ve düşünmeye başladım. O odada ki kişiyi hatırlamıştım. Hayatımı mahveden bir olayla bağlantılı biriydi o kişi.
Düşünmek istemiyordum. Bulunduğum ortamda benim bulunduğum kısımdakiler en değer verdiklerime göre sıralanmıştı. Karşı tarafta ise tam tersiydi, en nefret ettiklerime göre sıralanmıştı. Buna göre kendi odamın tam karşısındaki kapıda en nefret ettiğim, öldürmek istediğim, hayatımı mahvedenlerin başı olan kişi yatıyordu.
Sorun şu ki olayı hatırlıyordum, yaşadıklarımı hissediyordum fakat o odada yaşayan kişiyi hatırlamıyordum. Odasına girdiğim kişinin aynasına baktığımda o kişiyle alakalı anılar aklıma geliyordu. Sadece odasına girdiğim kişinin bulunduğu anıları görebiliyordum. Diğerleri karanlıktı, diğerleri yoktu.
O kapıya tekrar uyandığımda bakacaktım. Şu anki yorgunluğumla oraya bakmak istemiyordum. Gözlerimi kapattım ve uyudum.
Kalbimde büyük bir sancıyla ve acıyla bağırarak uyandım. Tepeye bakarak "Annem, annem." diye sayıklıyordum istemsiz bir şekilde. Çığlık atmaya başladım. Çok kötü bir şey yapmışım diye düşünüyordum.
Yerimden kalkarken ağlıyordum."Ben ne yaptım ?" dedim kendi kendime. Annemi öldürmüşüm gibi mutsuzdum ve ağlamama engel olamıyordum. Kalktığımda odaya hızlıca baktım. Her şey son bıraktığım gibiydi. Kapı açıktı ve ayağımla deldiğim delik duruyordu. Ayna ise kapının önünde tam bıraktığım yerdeydi fakat büyük çoğunluğu kırılmıştı. Etrafta hiç cam kırığı yoktu.
Kalbim sıkışıyordu. Anneme bakmak için hemen sağ taraftaki odanın önüne geldim. Kolu çevirdim ve içeri girdim.
Biri vardı fakat annem yoktu. Odada yatan kişi abimdi."Annem nerede ?" diye bağırdım. Odadan çıktım ve hemen yanında ki odaya girdim. Burada ise Beyza yani evlendiğim kadın yatıyordu. Beyza'nın odasından çıktım. Ağrıdan ve acıdan başım dönüyordu. Kapılara bakarak "Çıkartın beni yalvarıyorum çıkartın." diye bağırdım.
Birileri daha önce yapılmamış bir şey yapmıştı bana. Mantığım olanları çözemiyordu. Sorguladıkça işin içinden çıkamıyordum. Zihnim kapana kısılmıştı ve çıkamıyordu.
Abimin yani aslında annemin olması gerektiği odaya geri dönmeye karar verdim. Mantığı olmayan olaylar oluyordu ve bu yüzden yatağın altında ki butonun bir işe yaraması gerektiğini düşündüm.
Beyzanın odasının sol tarafın da yani benim odamın sağ tarafında ki odaya girdim. Abim yatakta yatıyordu. Butona basmak için yatağın altına eğildim fakat buton yoktu. Başka bir yerde var mıdır diye odanın her yerine baktım fakat yoktu.
Tekrardan Beyza'nın odasına girdim. Yatağın altına baktım fakat oradada yoktu. O odadan çıktım ve oğlumun odasına girdim. Orada da yoktu. Oğlumun odasından sonra ki odaya hiç bakmamıştım ve oraya girmek istedim. Burada da çalıştığım onca yerde bana en iyi davranan patronum Ahmet abi vardı. Onun yatağının altına baktığımda onda da buton yoktu.
Hızlıca Ahmet abinin odasından çıktım ve odama geri döndüm. Eğildim ve yatağımın altına baktım. Buton vardı. Basmayı düşünürken
- 3 hakkın kaldı.
diyerek aynı ses geldi. Yatağımın altından çıkmadan "Kaldıysa kaldı şerefsiz orospu." dedim ve butona bastım. 2. kez basmadan hızlıca ayağa kalktım. Ayağa kalktığımda uykum geldi. Umursamadım ve odamdan çıktım. Sağ tarafımda ki odaya girdim. Hiçbir şey değişmemişti. Tekrardan kendi odama geldim ve tekrardan butona bastım. Odamdan çıktım ve tekrardan sağ taraftaki odaya girdim. Yine aynıydı.
Sinirim çok uçuk noktadaydı. Sürekli annemi düşünüyordum. Odama geri geldim ve yatağımın altına girdim. Butona seri seri hızlıca basmaya başladım. 10, 20, 80, 200 derken defalarca bastım. Yerimden kalktım ve tekrardan sağ tarafta ki odaya girdim. Yine hiçbir şey olmamıştı.
Sinirimi birinden ya da bir yerlerden çıkartmalıydım. Gözüm dönmüştü. Hayatımı mahvedenlerin başı olan şerefsiz alçağın yani benim odamın tam karşısındaki odanın önüne geldim.
Kendi kendime bir anda "Dur." dedim. Sinirlerime hakim olmalıydım. Olamasam bile içeride yatan kişiye zarar verebilir miydim bunu bile bilmiyordum. İçim acıyordu, evet şu an birini öldürecek kadar sinirliydim fakat sakin olmalıydım.
Sakin kalana kadar kapının önünde bekleyecektim. Hiçbir şey yapmadan nefes alıp verdim fakat acım dinmiyordu. Anneme bir şey olmuş hissiyatı devam ediyordu.
Ne olmuştu tam olarak ? Neden böyle hissediyordum ? Annemi ben mi öldürmüştüm ?
Ayna. Aynayı kırmıştım annemin odasındayken. Onunla ilgisi olabilir mi şu an ki hissettiklerimin nedeni diye düşündüm.
Öyle olsa bile bu hissiyatı nasıl getirebiliyordu ? Bu nasıl sağlanıyordu ?
Oda da ki kişinin annemle hiçbir alakası yok mu ? Olayları başlattığında annem o kadar ağlamıştı. O kadar dayak yemiştim ve yüzüm gözüm mosmor eve gelmiştim. Kolum ve burnum kırılmıştı. Dudağım patladığından dolayı üstüm kan olmuştu.
Hayatımı mahvedenlerin başının olduğu odanın önündeyken kendime "Sus."diye bağırdım."Sus, sus." diye bağırıyordum. Anılarım aklıma geldikçe sinirim artıyordu.
Lisedeyken beni öyle bir dövmüşlerdi ki. Hayatım karardı o kavgadan sonra. Tek taraflı bir kavgaydı. Çok aciz kalmıştım. Karşılık verememiştim. Günlerce sakat şekilde evde kaldım. Kimsenin yüzüne utancımdan bakamamıştım. Okuduğum Liseyi değiştirmek zorunda kalmış ve yeni başladığım lisede de normalde dersleri iyi olan biri olarak 2 sene üst üste sınıfta kalmıştım. Açık Liseden Üniversiteyi kazanmıştım fakat o günü ve yaşadıklarımı hiç unutamadım. Hep korkuyordum kavgadan.
Suçsuz yere dövülmüştüm. Tamamen kibir ve ego uğruna dayak yemiştim. Sınıfta bulunan bir kız vardı. Adını ve yüzünü hatırlamıyorum fakat onunla aynı sırada oturuyordum. Sürekli beni korkuyla yaşatan şerefsiz bunu seviyordu. Beni kıskandı. Yanımda oturan kıza karşı en ufak bir sevgi beslemiyordum. Arkadaşım olarak görüyordum fakat bu şerefsiz öyle düşünmedi. Çıkışta 30 kişi toplamıştı ve beni bekliyorlardı.
Arkası sağlam biriydi ve büyük ihtimal bu odanın sağında ve solunda belirli yere kadar bu odada ki kişinin arkasındakiler var. Beni dövenler var.
"Sizin ben ananızı sikeyim lan orospu çocukları." diye bağırarak, öfkeden etrafa tükürükler saçarak öldürme isteğiyle kapının kolundan tuttum ve açtım. Sorun şuydu ki bu bir oda değildi.
1 mt2'lik , 2 kişinin zor sığacağı, küçücük bir yere girmiştim. İçeride hiç kimse yoktu.
1 adım sonra , hemen kapıyı açar açmaz karşıda üzerinde buton olan bir bölüm vardı. Sağ tarafta ise üzerin de "1" , "2" ve "3"yazan 3 tane buton görüyordum.
Karşı tarafta tek duran butona basmadan önce bu 3 tane alt alta duran butona basmaya karar verdim.
Üzerinde "1" yazan butona bastım. 10 saniye bekledim fakat hiçbir şey olmadı. Oradan çıktım ve odama geri geldim. Hiçbir şey değişmemişti. Annemin olması gerektiği odaya girdim. Abim halen aynı yerindeydi. Diğerlerine baktığımda onlarda da durum aynıydı.
Kendi odamın tam karşısında ki odaya geri döndüm. Bu sefer üzerinde "2" yazan butona bastım. Basar basmaz bir ses geldi ve kapısı açık kalan odayla beraber yukarı doğru hareket etmeye başladık. Kapıyı açar açmaz karşı tarafta duran butonu olan yer de aşağıda kalmıştı. 10 saniye sonra durduk. Durunca kapıyı açtım. Evet bir asansöre binmiştim.
Kapıdan çıkınca alt katta olan kapısı açık kendi odamı görebiliyordum. Buradan şu anda aşağıya atlayabilirdim fakat asansör geri gelirmiydi bilmiyordum.
İlginç olan şu ki karşı tarafta da kapılar vardı fakat karşı tarafa geçebileceğim köprü tarzı bir yapı yoktu. Orası tamamen ayrı bir yer gibiydi. Belki bu kapıların sonu vardı ve sonuna geldiğimde karşıya geçebileğim bir yapı olacaktı.
Bulunduğum katta ki kapılar aşağıya sığmadığı için mi yeni kat çıkmışlardı bunuda bilmiyordum. Şu anda bulunduğum katta ki herhangi bir kapıya bakmadan önce ilk kata geri inmeliydim.
Asansöre geri bindim ve birinci kata bastım. Aşağıya doğru inmeye başladık. Tek butonun ne işe yaradığına bakmak istiyordum. Asansör durdu ve tek başına duran butona bastım."Çat" diye bir ses geldi ve o bölüm dışarıya doğru yavaşca açıldı. Yani bu buton asansörün içinde ki diğer kapıyı açmaya yarıyordu.
Yavaşca etrafa bakarak asansörden dışarı çıktım ve kendi odamın bulunduğu yere benzeyen bir yerde buldum kendimi. Burası benim odamın olduğu bölüme benziyordu fakat farkları vardı. Birincisi üst tarafta kat yoktu yani tek katlıydı. İkincisi asansörün kapısının olduğu yerde sıralanmış kapılar yoktu. Yani asansörün kapısının olduğu kısımda tek kapı vardı ve oda asansörün kapısıydı. Karşı tarafta ise ucu bucağı görünmeyen kapılar görüyordum.
Bu yeni yerde ki bu kapıların anlamı neydi bilmiyorum. Bunlara bakmadan önce üzerinde 3 yazan butonun beni nereye götüreceğine bakmak istedim. Belki de götürmeyecekti ve başka bir işe yarıyordu bunu bilmiyordum. Bulunduğum yerde görünen 2 kat olduğu için böyle söylüyordum. Belki de kendi odamın bulunduğu yerin bir alt katı vardı ve 3'e bastığımda oraya gidecektim.
Diğer taraftan asansöre geri binmeden önce kapının arka tarafına bakmak istedim. Evet buton vardı. Butona bastım ve kapı kendiliğinden yavaşca kapandı. Tekrardan bastım ve yavaşca açıldı.
Asansöre geri bindim. Geri bindikten sonra geldiğim yerin kapısının butonuna bastım. Kapı yavaşca kapandı. İlginçtir ki asansöre ilk girdiğim kapının arkasında bu butondan yoktu. Sadece asansörün dış tarafında bir kolu vardı. Kapıyı kapatmanın bir yolu var mıdır ya da kapatıp kapatmamam herhagi bir şeyi değiştirirmiydi bilmiyordum.
3'e bastım ve hareket etmeye başladım. Önce 2. Katı geçtim ve bir sonraki kat diyebileceğim mesafe ilerledikten sonra asansör durdu. Önümde bir buton vardı. Arkama baktığımda ise düz duvardı. Butona bastım ve "çat" diyerek yavaşca kapı açıldı. Açılan yer ile bir anda umudum zirveye taşındı çünkü çıkışı bulmuş olabilirim hissiyatına kapıldım.
Yaklaşık 10 mt2 olan bir yerde buldum kendimi. Duvarlar mavi renkteydi ve ortada bir merdiven vardı. Merdivenin sonunda üzerinde bir buton olan, rahatlıkla geçebileceğim büyüklükte bir kapak görüyordum. Yaklaşık 10 metre uzunluğundaydı bu merdiven ve çıkmaya başladım. Merdivenin sonuna geldim ve kapağın üzerinde duran butona bastım fakat hiçbir şey olmadı. Kapağı ittirmeye çalıştım fakat olmuyordu. Bağırarak bütün gücümü kullanarak itirmeyi denedim ama yine açılmadı.
Merdivenlerden aşağıya geri indim."Ne istiyorsunuz benden lan ? Benden ne istiyorsunuz, ne, ne ?" dedim ve tekrardan annemi düşünmeye başladım. İstemsiz şekilde ağlamak istiyordum. Çok mutsuz ve umutsuzdum. Buradan çıkma heyecanı yüzünden uykuyu da unutmuştum. Uyumak için asansöre geri bindim ve birinci kata bastım.
Asansör birinci kata geldi. Açık duran kapıdan çıktım ve odamdan içeri girdim. Şu anda annemi hem düşünmek hem de düşünmemek istiyordum. Yatağıma yattım. Umutsuzluktan titriyordum. Hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. Gözlerimi kapattım ve uyudum.
Uyandığımda mutsuzluğum tamamen sona ermişti ve uyanır uyanmaz "Yıllardır buradayımda annemin acısını kalbime mi bastım ?" düşüncesi geldi. Yataktan kalktım. İlk tepkim "Yine mi" oldu. Çünkü kapı kapanmış ve onarılmış, ayna eski yerine gelmiş ve oda onarılmıştı.
Yataktan kalktım ve kapının yanına gittim."Ben size küfür etmekten yoruldum. Gerçekten ne istiyorsunuz ? Doğru düzgün konuşalım." dedim. Kapıyı açmak için yavaşca kolu indirdim ve çat . . . . Kapı açıldı. Bu ilk defa oluyordu.
Odadan dışarı çıkıp etrafa baktım. Hiçbir değişiklik yoktu. Hemen sağ tarafımdaki odaya girdim. O an gözlerim doldu çünkü yatakda annem yatıyordu. Yanına gittim. Nefes alıyordu. Omzundan öptüm ve odadan dışarı çıktım. Odamın sol tarafındaki odaya girdim. Babam da aynı yerindeydi. Sevinmiştim. Bir kaç odaya daha baktım. Eşim, oğlum, arkadaşlarım hepsi aynı yerindeydi.
Asansörün önüne geldim."Beni mi deniyorsunuz ?" diye seslendim fakat cevap yoktu. Arkamı döndüm ve odama girdim.
Bütün bunların butonla bir alakası var mıydı bunu düşünmeye başladım.
İlk uyandığımda kapıyı açmak için çok uğraşmıştım fakat açamamıştım. Biraz zedelenme vardı kapıda fakat o gün daha fazla uğraşamazdım. İkinci uyanışımda kapıya çok daha sert vurdum. İlk uyanışıma göre kapıda ki zedelenme daha belirgindi fakat kapıyı yine açamamıştım. Üçüncü uyanışımda ise aynanın çatladığını fark ettim. Aynaya baktığımda adımı ve yaşımı hatırladım. Daha sonra odalara girdiğimde aynalara bakıp odada ki kişinin kim olduğunu hatırladım.
Üçüncü uyanışımda kim olduğunu bilmediğim biri, kapıyı açmak için cam parçası bulmak istememle aynaya vuracakken "O aynaya zarar verme." dedi. Ona sinirlenip aynaya vurdum fakat aynaya gerçekten zarar veremedim.
Ve buton konusu. O butona bastıktan sonra kapıya hızlıca vurmaya başladım ve kapıda küçük bir delik oluşturmayı başardım. Daha sonra deliği büyülterek dışarı çıkmayı başardım. İlk dışarı çıktığımda çok yorulmuştum ve uykumda vardı. Bu yüzden o gün daha fazla uğraşmamak için uyudum.
Kalktığımda en başa dönmüştüm. Kapı onarılmış ve ayna eski yerine getirilerek çatlağı düzeltilmişti.
Sinirlenmiştim. Çünkü kapıyı açmak için çok uğraşmıştım. O sinirle kapıya tekme attım. Daha sonra butona basmış olduğum aklıma geldi. Butona basacakken yine kim olduğunu bilmediğim aynı kişi "3 hakkın kaldı" dedi. Butona basmadan yatağın altından çıktım ve o sinirle daha önce delik açtığım yere sertçe vurmaya başladım. Nereye vuracağımı bildiğimden dolayı hızlıca deliği genişletip odadan dışarı çıktım. Daha sonra hemen sağ tarafta ki odaya girdim ve annemi gördüm."Annemin burada ne işi var ? Siz dalga mı geçiyorsunuz ?" sorularının verdiği sinirle annemin odasında bulunan ve annemi hatırlamama yardımcı olan aynaya sert bir tekme attım. Ayna paramparça oldu ve odadan çıktım.
Daha sonra diğer odaları kontrol etmeye başladım. Benim odamın bulunduğu sırada en yakınlarım, karşı tarafın olduğu sırada ise en nefret ettiklerim vardı. O gün daha fazla kapıya bakmadan odama geldim ve uyudum. Uyandığımda büyük bir acı hissediyordum. Annem aklıma geliyordu ve onu öldürmüşüm gibi hissiyata kapılmıştım. Bu sefer farklı olan odada ki her şeyin aynı yerinde olmuş olmasıydı. Kapı açıktı ve ayna kapının önündeydi. Tek fark aynanın neredeyse tamamının kırılmış olmasıydı. Sağ tarafta ki annemin yattığı odayı kontrole gittiğimde annem odada yoktu. Onun yerine abim vardı. Annemin odası tamamen silinmiş gibiydi.
Mantığı olmayan olaylar olduğundan dolayı yatağımın altında ki butonun bir işe yarayabileceğini düşündüm ve abimin yani annemin olması gerektiği odadayken butona basmak istedim fakat buton yoktu. Diğer odalara baktığımda onlarda da buton yoktu.
Odama geri döndüm ve kendi yatağımın altına baktım. Orada buton vardı. Butona basmayı düşünürken "3 hakkın kaldı." uyarısı tekrardan geldi. Bu sefer sesin nereden geldiğine bakmak için yatağın altından çıkmadım ve butona bastım. Odamın sağ tarafındaki odaya geri gittiğimde hiçbir değişiklik yoktu. Tekrardan odama geri gelip butona defalarca bastım fakat hiçbir şey değişmedi.
O sinirle hayatımı mahvedenlerin başı olan şerefsizin odasının önüne geldim. Daha doğrusu onun odasının önüne geldiğimi zannediyordum. Karşı ve üst taraftaki kata çıkabileceğim asansörü keşfetmiştim. Asansörün içinden diğer tarafa açılan yerdeki ve 2. katta ki kapıların içinde ne olduğuna bakmadım.
3. Kata çıktığımda nereye çıktığını bilmediğim, basamakların en sonunda butonlu kapak olan bir merdiven buldum. Butona basmama rağmen kapağı açamadım.
Açamadıktan sonra annemi hatırladım. Mutsuzluğum tavan yaptı ve keşif duygusundan unuttuğum uykumu tekrardan hatırladım. Daha sonra odama geri geldim yani buradayım.
Yaşadıklarımı mantığa oturtturmak istiyorum. O butona bastığımda her şey yenileniyor. Bir tür reset görevi görüyor gibi düşünüyorum. O butona ilk bastığımda kapıyla ilgili bir şey olduğunu düşünmüştüm fakat değildi. O buton her şeyi en başa getirmek için oradaydı. Aynayı kırdığımda annem gitti . O butona bastığım için annem ve ayna geri geldi. Ayrıca mutsuzluğum da sonlandı. Şu anda 2 hakkımın olması gerekiyor. Peki ya hakkım biterse ne olacaktı ? Hak sayımı arttırabiliyor muyum ? Neden halen buradayım ? Kim ya da kimler ne yapmak istiyor ? İnsanları neden uyandıramıyorum ? Bu kadar insan nasıl burada ? Dost ya da düşman olduklarım nasıl biliniyor ? Yakınlık derecemi yani sevgimi nasıl ölçtüler ?
Bu düşünceler içerisindeyken, benimle konuşan kişiye ulaşabilirim düşüncesiyle butona basmak için yatağımın altına eğildim fakat sorun şu ki ortada buton yoktu.
Bu ne anlama geliyordu bilmiyordum. Odamdan çıktım ve annemin odasına girdim. Annem odasındaydı. Onun yatağının altına baktım fakat buton yoktu. Diğer odaları kontrol ettiğimde herkes aynı yerindeydi ve kimsenin yatağının altında buton yoktu. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum.
Odama geri gelirken "Odam mı değişmişti ? Beni uyandırmadan odamı nasıl değiştirmişlerdi ?" diye düşünürken "Buldum." diye bağırdım. Bütün olayı tamamen çözmüştüm.
Ben bir deneyin ortasındayım. Her yerde kamera var fakat bunların hepsi görülmeyecek seviyede küçük. Bunun yanında asla bulunmayacak yerlere yerleştirildiler.
Beni görebiliyorlar ve duyabiliyorlar. Rastgele bir zamanda etrafa uyku getirecek gaz salıyorlar ve bu yüzden uykum geliyor.
Aynalara baktığımda nasıl hatırlıyorum ? Tamamen tesadüf. Benim bir şekilde hafızamı sildirdiler. Kafamı falan elledim fakat öyle bir ağrı falan yoktu. Nasıl yaptıklarını bilmiyorum ama durum tamamen bu. Milyonda bir olacak ihtimal diyeceğimde zaten birini hatırladıktan sonra beklemedim ki fazla. Direk diğer odalara girip seri seri aynalara baktım. Aynayla hiçbir alakası yok. O aynaya bakmasam da hatırlayacaktım.
Annemin kaybolması. Evet bulmuştum . . . . Uyuduğuma emin olduklarında odaları değiştirmişlerdi. Kendi akıllarınca oyun oynuyorlar. Uyandırmaya çalıştıklarım uyanmıyor çünkü onlar halen soludukları gazın etkisindeler.
Etrafa seslenmeye başladım."Ne yapmak istediğinizi biliyorum. Güzel oyun oynuyorsunuz fakat her şeyinizi çözdüm. Eğer beni buradan çıkartırsanız artık şikayetcide olmucam. Artık sırrınız kalmadı. Lütfen bitirin artık." dedim. Biraz bekledim ses yoktu. Şu anda neredeyse hiç sinirli değildim hatta olayı çözdüğüm için sevinecektim bile.
Sakindim ve bunu değerlendirmek için asansörün yanında ki odaya girmeliyim diye düşündüm. Sadece benim hayatımı mahveden kişiyi hatırlamak istiyordum. Şu anda hatırlayamazdım. Belki de zihnimi aynaya bakarak hatırlamaya odakladığım için artık öyle çalışıyordu.
Asansörün hemen sağ tarafındaki yani annemin odasının karşısındaki odanın önüne geldim. Kolu çevirdim ve kapıyı açtım. Arkası dönük, saçından 50'lıi yaşlarda olduğunu düşündüğüm bir erkek yatıyordu. Arkasından baktığım için kim olduğunu anlayamamıştım. Aynaya da bilerek hiç bakmayacaktım. Bu sefer sadece düşünerek tanıyacaktım.
Yanına yaklaştım. Omzundan tuttum ve kendime çevirdim. Çevirir çevirmez hareketsiz kaldım. O an sanki zaman durmuş gibiydi. Çünkü bu babamdı.
"Bu ne şimdi ?" dedim ve odadan fırlayarak kendi odamın sol tarafındaki yani babamın olması gerektiği odanın önüne geldim. Kolu çevirdim ve kapıyı açtım. Yatağa doğru baktığımda inanamıyordum. Babam burada da vardı.
Mantığım o anda tamamen yok olmuştu. İkisinin de kıyafetleri aynıydı ve ben 4 adımlık mesafedeyken hızlıca diğer odaya götürmüşler midir diye hesap yapıyordum kafamda. Tekrardan asansörün sağ tarafında ki odaya gelirken aklım o anda ayak sesleri duymadığını, bunun gerçek olduğunu söylüyordu. Odaya geldim ve babam halen buradaydı.
Bu olamazdı. İkizi falan değildi. Direkt oydu. Babamdı. Babamın kardeşi bile yoktu. Acaba hatırlamıyor muydum ? Bu yer bana fena kafayı yedirtecekti. Çok benziyordu bile demiyorum direkt oydu.
Emin olmak için asansörün sağ tarafında ki odadayken babamın kafasından tuttum. O anda
- İkisi de aynı kişi Salih. İkisi de baban.
Babamın kafasını bıraktım ve"Yalan söylüyorsun." dedim.
- 3. Kata çık.
"Neden ?" dedim. Cevap vermedi. Hızlıca odadan çıktım ve asansöre bindim. 3. Kata çıkmak için "3" e bastım. Asansör hareketlendi ve yukarı çıkmaya başladım. Kısa süre sonra asansör durdu. Durduktan sonra butona bastım. Kapı açıldı. Merdivene doğru yürüdüm. İlk basamağa bastıktan sonra yukarı çıkmaya başladım. Kapağa dokunabileceğim mesafeye geldim. Butona bastım, "Çat" diye ses geldi fakat kapak açılmadı. Elimle kapağı zorlayarak ittim ve açtım. O anda büyük bir umut doğdu içime çünkü simsiyah ve yıldızları görebildiğim gökyüzüne bakıyordum. Hızlandım ve en sonuncu basamakla beraber dışarı çıktım.
Dışarı çıktığım ve yere ayak bastığım ilk anda gördüğüm şey şuydu. Etrafta hiçbir şey yoktu. Yere baktım. Gri rengine benzer renkte kum vardı. Yavaşca arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde devasa şekilde duran, olmam gereken yere bakıyordum. Şu anda Dünya'da değildim, şu anda Ay'daydım . . .
Ay'da olduğumu fark etmem ile duraksadım."Şu anda ne yapmam gerekiyor ?, acaba öldüm mü ?" gibi aklıma birçok soru geliyordu. Her şeyi hissedebiliyordum. Her şey gerçekti. Ayağımı Ay'ın yüzeyinde hissedebiliyordum fakat mantık hataları vardı. Yer çekimi kanunu neredeydi ? Nasıl nefes alabiliyordum ? Dünya'da gibiydim. Etrafıma bakmaya ve bakarken yürümeye başladım. Tümsekler, taşlar, asteroit izleri. Eğer bir simülasyonda isem her şey çok iyi ayarlanmıştı.
Dünya ve yıldız manzaralı ayın yüzeyinde yürümeye devam ederken ileride bir şey gördüm. Bir yapı. Büyüktü ve uzaktaydı. Adımlarımı hızlandırdım. Yaklaştıkça o yapının ne olduğunu anladım.
Şu an tamamen gerçek Dünya'dan koptum. Artık ne olursa olsun şaşırtmayacak beni. Burası normal kuralların olduğu bir yer değildi.
Gördüğüm şey bir binaydı. 4 katlıydı. Binanın bütün camları kapalıydı. En üst katındaki bir oda da ışık yanıyordu. Binanın dış kapısının önüne geldim. Siyah demir bir kapıydı fakat kapının diğer tarafını görebiliyordum. Çünkü kapının belirli yerleri cam ile kaplıydı.
İçeri doğru bakmaya çalıştığımda karanlıktan çok bir şey göremiyordum. Görebildiğim bazı şeyler vardı fakat çok anlamsızdı.
Apartman girişlerinde bulunan posta kutusunu görmüştüm. Yerde etrafa saçılmış broşürler görüyordum. Üstünde ne yazdıklarını okuyamıyordum fakat broşür olduğuna emindim.
İçeri doğru bakmaya devam ederken kapının cam kısmına odaklandım. Gözümün odak noktasını içeriye değil camın bana doğru olan kısmına çevirdim. Bunu yapmam ile birlikte camdan kendimi görmüş oldum ve o anda hatırladım. Şu anda baktığım yer oturduğum binaydı.
Bunu hatırlar hatırlamaz aynı anda 2 şey oldu. İlki içeride ki ışığın yanmasıydı. İkincisi ise kapıdan kilit sesi gelmesiydi. Kapıyı ittirdim ve içeri girdim.
Koridorunun sonunda bulunan merdivenlere doğru yürümeye başladım. Sağ tarafımda bulunan posta kutularına baktım. Hepsi boştu. Kimilerinin üstünde isimler yazıyordu. İsimlere göz gezdirdim. Veli evet Veli Aksoy. Bu babamdı. 4. Katta. Yani ışığın yandığı kattaydı.
Merdivenlere doğru yöneldim. Yukarı çıkan merdivenin ilk basamağına geldiğimde aşağıya yani bodrum katına doğru baktım. Gerçek hayatta oturduğum bina 4 katlıydı fakat aşağıya doğru inen bir kat daha görüyordum. Buraya daha sonra bakıcaktım.
Merdivenlerden hızlıca yukarı çıkmaya başladım. Çıkıyordum fakat çıktığım katlarda bir kapı yoktu. Normalde kapının olması gereken yerde duvar vardı.
Çıkmaya devam ettim. Etrafta ışık vardı ve bu yüzden etrafı görebiliyordum. En üst kata geldiğimde karşılıklı 2 kapı vardı. Merdivenlerden çıktığımda sol tarafımda bulunan kapı normalde yoktu. Benim oturduğum binada her katta bir daire vardı. Bu kapının burada olması anlamsızdı. Kapılardan biri açık, diğeri ise kapalıydı. Sağ taraftakine yani Aaık olana yöneldim çünkü orası benim oturduğum daireydi. İçeri girdim.
Evin içinde ışık yoktu. Önümü nasıl görücem derken yürümeye başladım. Daha sonra bir ışık gördüm. Bu ışık kapının alt tarafından süzülüyordu. Bunu düşünürken evin içindeki bütün ışıklar bir anda yandı. Etrafıma baktım. Eşyalar yoktu, odalar yoktu. Sadece tek bir kapı vardı evin içinde. O kapı ise benim odama aitti.
Kapının önüne geldim.
- Dur.
Etrafıma baktım.
- Etrafına bakma. Sesin kaynağını bulmaya çalışma. Ben senin zihnindeyim.
Ne yapacağımı bilememiştim."Kimsin sen ?" dedim.
- O kapıyı açtıktan sonra geri dönüşü olmayan yola girebilirsin. İyi düşün. Benim kim olduğumun önemi yok Salih. Senin neden burada olduğunun önemi var.
"Neden buradayım ?"
- Diğer kapıya git. Öğreniceksin.
Diğer kapıya gitmelimiydim yoksa odamda ne var bunu mu öğrenmeliydim.
Ya "O" haklıysa. Kuralları "O" ya da "Onlar" belirliyor. Annemi öldürmüşüm hissiyatı gibi bir hissiyata tekrar kapılmak istemiyorum.
İstemsiz ve ilginç bir şekilde odanın kapısının önünde beklemeye devam ettim. Terlemiştim."Kapıyı açtığımda ya çok kötü bir şey olursa ?" diye düşündüm fakat benimle konuşan kişinin "O kapıyı açtıktan sonra geri dönüşü olmayan yola girebilirsin." demesinde bir noktaya takıldım. Girebilirsin demişti, girersin değil.
Odamın kapısını açmaya karar verdim. Kapının kolunu tuttum ve çevirdim. Önce bir ışık yüzüme vurdu. Daha sonra odama baka kaldım. Önce bir kaç saniye bekledim fakat hiçbir şey olmamıştı. Kötü hissetmiyordum.
Yatağım, eşyalarım hepsi yerindeydi. Benimle konuşan kişi neden "O kapıyı açtıktan sonra geri dönüşü olmayan yola girebilirsin" demişti ? Bunu söylüyorum çünkü hiçbir şey olmamıştı.
Burada olmak garip hissettirdi. Her zaman yattığım oda bu sefer Ay değil Dünya manzaralıydı. Odadan çıktım ve geldiğim yöne doğru yürüdüm. Daireden dışarı çıktım ve kapalı olan kapının önüne geldim. Normalde burada olmayan bu kapının ardında ne vardı ?
Kapının koluna kolumu uzattım ve aşağıya indirdim. Kapı açıldı. Kapıyı sonuna kadar ittirdiğimde geldiğim yeri anladım. Her şey çok daha garip olmaya başlıyordu. Çünkü şu an geldiğim yer, ilk uyandığım odanın üst tarafıydı. Yani 2. kattaydım. Benim odamın kapısının üstündeki kapıyı açmıştım.
Bir portal bulmuştum resmen. İlerleyip aşağıya baktığımda açık olan odamın kapısını, babamın hem asansör tarafında, hem de benim odamın olduğu tarafta bulunan odalarının açık olan kapılarını görebiliyordum.
Buradan aşağıya atlayabilir miydim sorusundan çok atlamam gerekir miydi sorusunu sormuştum. Yüksek bir yer değildi fakat aşağı atlarsam tekrardan aynı yoldan geri dönüp buraya geri gelmem gerekirdi. Çünkü aşağıya atladığımda tekrardan yukarıya çıkamazdım.
Kafam karışıyordu. Aşağıda en sevdiklerim vardı. Asansörün olduğu tarafta ise hayatımı mahvedenler. Peki babamın karşı tarafta ne işi vardı ?
Birçok soru vardı. Şu an bulunduğum kattaki kapılarda, karşı taraftaki kapılarda ne vardı ? Ya asansörün içinden geçip ulaştığım yerde ne vardı ?
Sağ taraftaki yani annemin odasının üst katındaki odanın kapısının önüne geldim. Kolu çevirdim ve kapıyı itekledim.
İlk bakışta bomboş bir oda karşıladı beni. Hiçbir şey yoktu odada. Yatak, ayna ve buton . Bunlar bile yoktu. Hiçbir şey yoktu. 10 saniye kadar geçmiştiki alt kattan bir şey duydum. PAT diye bir ses geldi.
Hemen odadan çıktım ve aşağıya doğru baktım. Hiçbir şey görememiştim. Aşağıya atlamaya karar verdim.
- Aşağıya atlayamazsın Salih.
Durdum. Neden atlayamayacağımı sorguladım. Mantıklı bir cevap bulamadığım için "Neden atlayamıyorum ?" dedim.
- Bir güvenlik önlemi. Daha sonra anlayacaksın.
"Benden ne istiyorsun ?" dedim.
- Hiçbir şey.
"Ne zaman çıkıcam buradan ? Ya da şöyle sorayım nasıl çıkıcam ?"
- İstersen çıkabilirsin.
İstersem çıkabilir miyim diye sordum kendi kendime. Ne demek istemişti ?
"Çıkmak istiyorum." dedim.
- O zaman kendi odana git ve yat. Şunu unutma. Tekrardan buraya gelemezsin. Tekrardan bu şansı elde edemezsin.
"Neden buradayım, Ne şansı ?" dedim. Cevap gelmedi. Biraz sesimi yükselterek "Cevap versene neden buradayım ?" dedim. Yine cevap yoktu.
Aşağıya atlamak için hazırlandım. Önce sağ ayağımı attım, daha sonra sol ayağımı. Ayaklarım boşlukta kaldı. Yüksek bir mesafe değildi. Ellerim, uçsuz bucağa uzanan diz mesafesindeki betonun üstündeydi. Hazır olduğumu hissettim ve kendimi aşağı kata bıraktım.
TAK ! diye bir ses duydum 1 saniye bile geçmeden. Aşağı kata atlayamadan havada görünmez bir yere çarpmıştım. Dengemi kaybettim fakat düşmedim.
Önce eğildim, daha sonra ise uzandım ve aşağıya bakmaya başladım. Şu anda, karşılıklı 2 katın arasında duruyordum ve durduğum yer boşluktu. Arada kırılmayacak bir cam var gibiydi. Elimi çarptığım yere vurduğumda ses gelmiyordu fakat semsert bir şeyin olduğunu hissediyordum.
"Buradan karşıya geçebilir miydim ?" sorusu geldi. Ayağa kalktım ve karşı tarafta bulunan betonun yanına geldim. Geçebilir miyim diye görmek için elimi betonun diğer tarafına doğru uzattım. Herhangi bir engel yoktu. Geçebiliyordum.
Betonun diğer tarafına geçtim. Şu anda 2. kattaydım ve asansörün kapısının önündeydim.
Aşağıdaki sesin nereden geldiğini öğrenmek için asansöre binmek istedim fakat asansör 3. kattaydı. Yani öyle olduğunu düşünüyordum çünkü en son orada bırakmıştım.
Asansörün kapısını açtım. Önce bir ses geldi. Asansör yukarıdan aşağıya geliyordu sanırım. 5 saniye sonra asansör geldi. Asansöre bindim ve "1"e bastım. Asansör hareket etmeye başladı. Bununla şunu öğrenmiş oldum. Asansörün bulunmadığı bir katta olduğumda asansörün kapısını açmak, asansörü çağırma görevi görüyordu.
Asansör, odamın olduğu kata yani 1. kata indi. Asansörden çıktım odama girdim. Bıraktığım gibiydi. Herhangi bir değişiklik yoktu. Bir ses duymuştum. O ses nereden gelmiş olabilirdi ? Buna bakmak için odamdan çıktım ve sağ tarafta bulunan annemin odasının önüne geldim.
İçeri girdim. Evet bu odada bir değişiklik vardı. Annem yatağında değil, yerdeydi. Yere düşmüş gibiydi. Duyduğum "pat" sesi annemin düşmesinden kaynaklanmış olabilir. Nasıl olmuştu bilmiyordum. Bir ara uyandı ve tekrar mı bayıldı ? Bunuda bilmiyordum.
Öncelikle karşı tarafta yani asansörün bulunduğu yerde tam olarak kimler var bunları öğrenmek istiyorum. Babamı en kötü kişiler arasında gördüğümden beri kendime gelemedim. Sorulması gereken sorulardan biride şu. Bana kötü davranan kişilerin olduğu bölümde bazı kişilerin odasına girmiştim. Bu kişiler asansörün sol tarafında kalan odalarda yatıyordu. Onlarla ilgili kötü anıları hatırladım. Peki babam ile alakalı niye bir şey hatırlamadım ?
Annemin odasından çıktım ve kötü taraftaki babamın odasına girdim. Aynaya baktım. Hiçbir şey olmamıştı. Daha önce iyi olanlar tarafında ki odasına girdiğimden dolayı mı bir şey hatırlamıyordum yoksa hatırlanacak bir şey olmadığından mı hatırlamıyordum . . . .
"Bana fark ettirmeden benim hayatımı kötü anlamda etkilemişti fakat benim haberim yoktu. Babamın benim hayatımı nasıl etkilediğini hiç görmediğim içinde göremiyorum. Aynaya bakmak gördüklerimi gösteriyor, görmediklerimi değil."
Bu ihtimal en mantıklı olandı fakat babam ne yapmıştı ?
- Bunu öğrenebilirsin fakat emin olman gerekir.
Yine konuşmaya başlamıştı."Neyden emin olmam gerekir ?" diye sordum.
- Kendinden Salih.
"Ne demek istiyorsun ?" dedim. Cevap gelmedi. Başka bir şey söylemedim çünkü cevap vermeyeceğini biliyordum.
Nasıl öğrenebilirdim ? Buton . . . . Belki yatağın altında bir buton vardı. Kötü olan taraftaki insanların yataklarının altına hiç bakmamıştım. Eğildim ve yatağın altına baktım. Evet bulmuştum ! Bir buton vardı. Bu butonun sadece benim yatağımın altında olduğunu sanmıştım fakat kötü tarafta bulunan babamın yatağının altında da vardı. Diğerlerinde var mıydı ? Bunu öğrenicektim fakat önce bu butona basıcam.
Yatağın altına eğilerek girdim ve butona ulaştım. Butona bir kere bastım ve biraz bekledim. Hiçbir şey olmamıştı. Yatağın altından çıktım ve etrafa baktım. Bir değişiklik yoktu. Aynaya baktım. Yine bir şey olmamıştı. Babamın bana ne yaptığını öğrenicektim fakat şu anlık bunu erteledim.
Yan oda da kim vardı acaba ? Annem , Kardeşim ? Eğer mantığım doğruysa yani bana burada kötü davrananlar var ise sonraki arkamdan vuran kişi kimdi ?
Yan taraftaki odanın kapısının önüne geldim. Kapıyı açtım.
Yatakta bir kadın yatıyordu. Yüzüne baktığımda hatırlayamamıştım. Genç biriydi. Aynaya baktım. Hiçbir şey olmamıştı. Kimdi bu ?
Anlam veremiyordum. Gerçekten kafayı yiyecektim. Şu anda yatakta yatan şahıs ile ilgili en ufak bilgim yoktu. Yatağının altındaki butonada basmıştım fakat babamda olduğu gibi hiçbir şey olmamıştı.
Odaya iyice baktıktan sonra odadan çıkmaya karar verdim. Asansörün içinden geçip ulaştığım yerdeki kapılarda ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Ya da 2. katta asansörün olduğu taraftaki odalarda ne vardı ? Boşluğa düşeceğimi varsayarak benim odamın olduğu tarafın 2. katından atlayıp, kötü kişilerin olduğu karşı tarafa geçtiğimde direk asansöre binmiştim. O katta ne var hiç bakmamıştım.
Odadan çıktım. Bir şey dikkatimi çekti. Sağ tarafta bulunan babamın odasının kapısı kapanmıştı. İyi tarafta olan babamın odasının kapısını kapatmamıştım. Oraya doğru yönelirken sol taraftan bir ses geldi.
Kafamı sol tarafa doğru çevirdim. İyilerin tarafında bulunan ve aramda en az 30 oda mesafede olan bir kapının açıldığını gördüm. Daha sonra o kapının ardından biri dışarıya çıktı.
O an dona kaldım. Benim olduğum tarafa hiç bakmadan, karşı tarafa yani kötülerin olduğu tarafa yöneldi. Bir kapıyı açıp ve açtığı kapıyı açık bırakıp içeri girdi. Şu anda uzaktan kim olduğunu bilmediğim biri 2 kapıyı birden açmış ve kötülerin olduğu taraftan kimsenin bilmediği bir odaya girmişti.
Oraya doğru yürümeye başladım. Aradan çok kısa bir süre geçtiki yüzünü halen seçemediğim kişi dışarı çıktı. Birazcık daha yaklaşırken oda bana doğru yürümeye başladı. Kim olduğunu anladığımda kafayı yemek üzereydim. Çünkü yaklaşan kişi bendim . . . .
Ona doğru yürümeye devam ediyordum fakat ilginç bir şekilde bana bakmıyordu. Ona doğru yaklaşırken ilk olarak ne söyleyeceğimi dahi bilemedim. Aramızda 10 oda kadar kalmıştı ki yönünü iyi tarafda bulunan bir odanın kapısına yöneltti."Buraya bak." diye bağırdım fakat bana bakmadı ve yönlendiği odanın kapısını açıp içeriye girdi. Gözden kaybolduğunda girdiği odanın kapısına doğru adımlarımı hızlandırdım.
Odanın sol tarafa doğru açılan kapısının önüne geldiğimde içeride ki ayak seslerini duyabiliyordum. Bir adım daha attığımda oda karşımdaydı ve ben yani o'da içerideydi. Tavana doğru bakıyordu. Daha sonra aynaya baktı."Merhaba." dedim fakat cevap vermeyi bırakın bana bile bakmadı. Daha sonra 2 adım daha atıp odanın içine girdim. Aramızda 2 adımlık mesafe olmasına ve görüş açısına çok azda olsa girmeme rağmen beni fark etmedi. Omzuna dokunmak için yanına giderken bir anda yönünü bana yani kapının olduğu yöne doğru çevirdi. Önce çok hızlı bir şekilde "Sana diyorum." dedim ve ardından elimi omzuna uzatmak için kaldırırken içimden geçti ve gitti.
- O seni göremez Salih.
Geçip gitmişti içimden. O anki duyguyu anlatmak mümkün değildi. Şaşırmamıştım çünkü burada daha garip olaylar olmuştu. İçimden geçip benim odamın olduğu yöne doğru yürümeye başladığında arkasından bakıyordum.
"Beni neden göremiyor?" dedim boşluğa doğru.
- Çünkü o senin geçmişteki yansıman. Odanda ki butona 2 kere bastın. O butona bastığın için yepyeni bir hayata başladın.
"Ne demek istiyorsun ?" dedim.
- Yepyeni, sıfırdan bir hayata başlamandan kastım bebeklikten itibaren başladığın bir hayat değil. Verdiğin kararlar konusunda yepyeni bir hayata başladın. Uykunun gelmesinin sebebi yaptıklarının sonuçları olacak anlamındaydı. Uykun geldi çünkü bir şeyler yapmıştın.
"Ne yapmışım ? Ne saçmalıyorsun sen ?" dedim.
- Yaptığın her hareketin bir karşılığı var Salih. En ufaktan en büyüğe kadar yaptığın bütün seçimlerin bir karşılığı var. Bu seçimlerin nasıl hissettirdiğini görebilmen için uyuman gerekiyor. Uyuduktan sonra o seçimlerin karşılığını görüyorsun.
"Yepyeni bir hayata başlıyorsun demeni açar mısın biraz daha ?" dedim.
- Şöyleki sana bir şans verildi. Diğerlerine verildiği gibi. Buraya sadece sen gelmedin. Bütün ihtimaller yani bütün insanlık buraya bir kerede olsa geldi. Kimi, buraya geldiğinin hiçbir zaman farkında olmadı. Kimi ise burada yaşadıklarından ders çıkardı. Seçimler yaptılar ve gittiler. Yapamayanlarda oldu. Şunu unutma. Sen bu şansı en net olarak görebilen, en iyi yaşayabilen kişilerdensin.
"Söylediğime cevap verir misin ? Yepyeni bir hayata başlıyorsun derken ne demek istiyorsun ?" dedim.
- Daha anne karnındayken yapacağın seçimleri burada belirlemiyorsun. Yani buradan çıktığında sıfırdan bir hayata başlamayacaksın. Anne karnına tekrar girmeyeceksin ya da zaten anne karnında olan yeni doğacak birinin yerine geçmiyeceksin. Sen, sen olmaya devam edeceksin. Sen zaten bazı seçimler yaptın. Onları değiştiremezsin. Onları değiştirmen mümkün değil. Burası bir karar noktası. Burası sorgulamanın, yapacağın şeylerin nelere mal olabileceğini görebileceğin bir yer.
"Nasıl karar vericem ?" dedim.
- 2. Kata çıkman gerekiyor. Orada bir karar verdikten sonra oturduğun binanın 4. katına gidip uyuman gerek.
"Sonra ne olacak ?" dedim.
- Evde uyanıcaksın.
"Benim yansımam ne zaman buradan çıkacak ?" dedim.
- Hiçbir zaman Salih. O sonsuza kadar burada kalacak. Onu önemseme çünkü o bir pişmanlık yansıması. O pişmanlık yansıması sonsuza kadar burada duracak ve yaşadığı şeyleri hiçbir zaman silemeyecek.
"Neden öyle diyorsun?" dedim.
- Çünkü o , yani senin geçmişteki yansıman reset butonunu göremez. Gerçek hayatta da bu böyledir. Herhangi kimseye yaptığın en ufaktan en büyüğe kadar yanlışın karşı taraftaki kişi ya da kişiler tarafından karşılığı vardır. Bu karşılıkları minimuma indirmek için özür dilersin. Hatta tamamen bittiğini sanarak özür dilersin. Evet tamamen bitmiş gibi gözükür fakat yaşanılan duyguyu silemezsin. O karşıda ki kişiye, o anda yaşattığın duygu, geçmiştede olsa, hatırlamıyorda olsa orada kalır. İşte senin yansıman o geçmişin karşılığı.
"O yansıma geçmişteki bendim. Benim reset tuşuna basma hakkım vardı. Onun neden yok ?" dedim.
- O hakkın onda olup olmamasını kenara bırak. O bir yaşam değil, o bir duygu. O bir karşılık.
"Son kalan 2 hakkım biterse ne olacak ? Neden uykum geliyor ?" dedim.
- O butonun önemli olduğunu sana söylemiştim. Eğer butona basma hakkın biterse seçimlerini değiştirme hakkın biter. Tekrardan sıfırdan başlayamazsın. Uykun geliyor çünkü yanlış şeyler yaptın.
"Ne yaptım, ne yapmışım ?" dedim.
- Yaptığın şeylerin farkında bile değilsin. Bu çok normal. Burası yaptığın şeyleri fark etmen içinde önemli. Normal yaşantında olsan fark etmeyeceğin şeyler burada moralinin bozulmasına, kötü hissetmene neden olur. Bunları en basite indirge.
"Ne gibi ?" dedim.
- Yavaşlık, sert olmamak, düşünmek, sakin kalmak hep ön plandaydı Salih. En başta kapının kolunu sertçe aşağıya indirmen ile uykun gelmeye başladı. Sakince yapmalıydın bunu. Daha sonra kapıyı kırdın. Düşünerek, zarar vermeden yapman gerekiyordu. Eğer olmuyorsa yapmıcaktın ve kapının kendiliğinden açılmasını beklicektin.
"Saçmalıyorsun. Hiç bilmediğim bir yerde uyandım. Beni kaçırıp kaçırmadıklarını bilmiyorum ve o anda sakin kalmamı mı istiyorsun ? Sen ne dediğinin farkında değilsin. Kapının kolunu sertçe indirmemin kime ve neye zararı vardı ? Söylediğin o kadar saçma ve anlamsız ki. Burada uyandığımdan beri ilk defa gülücem. Gülmeyi unutmuştum ve artık gülmek istiyorum" dedim ve gülmeye başladım.
- Olayı basite indirgiyorsun. Kapının kolunu sertçe indirmen değil konu. Senin her şeye bu şekilde davranman sorun. Bunu daha sonra hatırlatıcam sana ve o an geldiğinde her şeyi daha iyi anlamış olacaksın. Buranın nasıl bir yer olduğunu iyi anlaman gerekiyor.
"Peki o düğmeye yani reset düğmesine 2 kere basmıştım. Bir tane daha mı benden var ? Varsa eğer o nerede ?" dedim.
- O, geçmişte yaşadığı olaylardan dolayı öfkeden annesini öldürmesinin pişmanlığını çekiyor. Şu an çok uzaklarda.
"Resmen saçmalıyorsun. O an başkasına sinirlenmemden dolayı o aynayı kırdım. Aynayı kırmanın odada ki kişiye zarar verdiğini bilseydim yapmazdım." dedim.
- Bilemezsin Salih. Belki yine de yapardın ?
"Saçmalıyorsun. Şerefsiz orospu çocuğu seni. Annemi belki de öldürürüm diyorsun. Senin amacın ne ?"
Cevap gelmedi ve devam ettim.
"Bana şans verdiğini iddaa ediyorsun. Ben mutluydum ve hiçbir şeyim yoktu. O kadar saçma ki şu an burada olmam. Yolumu normalde de çizerdim. Sana söyleyeceğim her kelime israf geliyor. Boşu boşuna kelime tüketiyorum diye hissediyorum. Tutsak olduğum bir yerde kapı kolunu sertçe indirmemden dolayı vizdan azabı çektiğimi söylüyorsun. Buradan çıkmamın vakti geldi. Kendimi çok kaptırdım bir anda fakat yeter."
Her şeyi bitirmek ve artık gerçek Dünyaya gitmek için oturduğumuz eve yani gerçek hayatta ki kendi odama gitmeye karar verdim. O yatakta uyuduğumda gerçek Dünyaya dönecektim. Bunu benimle konuşan kişide söylemişti. Ne olabilirdi ki ?
- Ki olmuştu belki.
"Kes sesini" diyerek bağırdım. Böyle bağırmamla beraber karşılıklı kapılar arasında sesim yankılanmıştı. Ne olabilirdi ki ? Ben buradan sıkılmıştım artık. bir şeylerin sonuçlarını yani kararlarımın neye yol açacağını görmek istemiyordum. Bir an önce gerçek yaşantıya dönmek istiyordum. bir şeylerin sonuçlarını görmek hile yapmak gibiydi ki zaten buna gerek yoktu. Ben bir şeylerin sonuçlarını önceden görebilecek biriyim. Yaptığım herhangi bir şeyin iyi ya da kötü olduğuna karar verebilirim. Bunları söylemem bile mantıksız. Kendimle alay eder gibi , ilk defa psikologa giden birinin üslubuyla yapmacık konuşuyorum. Burada olmam en başından beri saçmalık ve buna artık dur demem gerekiyor.
Asansöre yaklaşırken yine benimle konuşmaya başladı.
- Oraya şu anda boşuna gidiyorsun. Eğer çıkmak istiyorsan önce 2. kata çıkman gerekiyor.
Yürümeye devam ederken "Neden ?" dedim sinirli bir şekilde.
- Çünkü daha hiç karar vermedin. 2. Kat'a gidip önce bir karar vermen gerekiyor.
"Senin yalan söylediğini düşünmeye başladım. Beni bilerek oyalıyorsun. Başka bir planım var." dedim.
Cevap vermedi. Kısa bir süre sonra asansörün kapısının önüne geldim. Uzun zaman sonra yine uykum gelmeye başlamıştı. Takmadım. Asansörün kapısını açtım ve 2'e bastım. Asansör hareket ederken kendi yansımamın benim odamdan çıktığını gördüm.
2. Kata gelip asansörden indiğimde bir ayağımı karşılıklı kapıların olduğu alt kata yani boşluğa attım. Daha sonra diğer ayağımı da boşluğa attım. Amacım görünmez engelin üstünden karşıya geçmekti.
Kendimi bıraktığımda 3 metreden aşağıya yani 1. kata düşmüştüm. Boşluktaki engele takılmamıştım. Canım acımamıştı fakat neden görünmez engelin üzerine düşmemiştim ?
- Kararları vermek o kadar kolay mı Salih ? Bu kadar hızlı kararlarını verebiliyor musun? Bu hatayı yapmaman için yol uzatılmış olabilir mi ?
"Saçmalıyorsun. Ben karşıya karar vermek için değil gerçek hayatta oturduğum binaya daha hızlı ulaşabilmek için geçmek istedim. Oyun mu oynuyorsun ? Kararları hızlı vermemem için yolu uzatmış. Saçmalığa bak." dedim.
Gerçek hayatta yaşadığım binanın oraya gitmek için 3. kata çıkmam ve oradan kapağı açtıktan sonra yol yürüyüp binaya ulaşmam gerekiyordu.
Yerden kalktım ve tekrardan asansörün önüne geldim. Kapısını açtım ve asansör hareketlenmeye başladı. 1. Kata geldiğinde asansöre bindim. Bu sefer "3"e bastım. 3. Kata geldim ve asansörden çıktım. Merdivenlerden açık olan kapağa doğru çıkmaya başladım. Merdivenlerin sonuna gelip dışarı çıktıktan sonra yine dünya manzarası beni karşıladı. Yürümeye başladım.
Kısa bir süre sonra binaya ulaştım. Binadan içeri girdim ve 4. Kata yani benim oturduğum daireye doğru merdivenlerden çıkmaya başladım. En son kata geldiğimde sol taraftaki yani karşılıklı kapıların olduğu yere açılan kapı açıktı. Bir anda bütün odak noktamı oraya çevirdim. Çünkü bir ağlama sesi geliyordu ve bu ses bir erkeğin sesi değildi.
O kapıdan dışarı çıktım ve 2. kattan aşağıya baktım. Ses iyi tarafta olan babamın odasından geliyor gibiydi.
Oraya doğru bağırdım."Beni duyuyor musun ?" dedim.
Önce ağlama sesi kesildi. Sonra hızlı ayak sesleri duydum. Babamın kapısından bir kadın çıktı ve bana "Oğlum." diye bağırdı. Annemdi bu . . . .
"Anne . . . ." , "Annem. . . ." dedim bağırarak. Hemen asansörün kapısına yöneldim. Asansörün kapısını açtım. Asansör 3. kattan hareketlendi ve bulunduğum kata yani 2. kata geldi. Asansöre bindim ve "1"e bastım. Asansör birinci kata indi. İndiğinde annem karşımdaydı. Beni görüyordu. Aramızdaki 2 adımlık mesafeden ona doğru hızla giderken "Umarım bu gerçektir." dedim içimden. Ona sarılabildiğimde inanılmaz mutlu olmuştum. Evet sarılabilmiştim. Annemdi, gerçekti.
"Annem" dedim ağlamaya başlayarak."Oğlum" dedi oda ağlarken."Canım oğlum. Seni çok özledim." dedi."Bende seni çok özledim annem." dedim.
Beni inanılmaz özlemişti. O kadar çok özlemişti ki resmen acı çekiyor gibi sarılıyordu.
"Annem." dedim."Kurtulucaz buradan merak etme." dedim. Ağlamaya devam ediyordu. Çok korkmuştu.
"Annem sen nasıl geldin buraya ?" dedim."Oğlum benim gitmem gerek." dedi.
Bir anda böyle demesi şaşırtmıştı."Ne oldu anne nereye gitmen gerek ?" dedim."Oğlum bunu söyleyemem." dedi.
"Anne saçmalama hiçbir yere gitmiyorsun. Beraber çıkıcaz buradan." dedim ve annemin elinden tutup asansöre bindirdim. Annem bu sırada ağlamaya devam ediyordu. 2. Kata bastım fakat asansör çalışmadı.
- O seninle gelemez Salih. Sana daha önce söylediğim güvenlik önlemi buydu. O senin kararlarını vereceğin kata gelemez. Bu kattan yukarı çıkamaz.
Kalbime giren bir sancı ve ne yapacağımı bilememe duygusu en yüksek noktaya ulaştı. Anneme bakıyordum. Onu burada bırakmak zorunda olmamdan dolayı çok kötü olmuştum.
"Yanına gelicem annem söz." dedim."O sözü ben veriyorum oğlum. Ben senin yanına gelicem. Bak geldim. Yine gelicem ve hiçbir zaman yanından ayrılmıcam bir daha geldiğimde. Söz veriyorum." dedi.
Anneme son kez sarıldım ve ağlayarak asansöre bindim."3"e basıp asansör hareket etmeye başladığında annem yavaşca önümden kaybolmuştu. 3. Kata geldiğimde merdivenlerden çıkarak dışarıya ulaştım.
Binanın önüne geldim ve direk kapıyı açıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. En üst kata geldiğimde sağ taraftaki kapıya yöneldim. Evin içine girdim ve odama girdim.
- Boşuna uğraşıyorsun Salih. Karar vermeden buradan ayrılamazsın. Önce karar vermen gerek. Eğer çıkmak istiyorsan daha sonra bu odaya gelip uyuman gerekiyor.
"Uyumayı düşünen kim ? Evet bir karar vermem gerekiyordu ve o kararı verdim." dedim.
Buraya uyumak için gelmemiştim. Belkide bir lucid rüyanın içindeydim. Camdan aşağıya bırakırsam kendimi yani intihar edersem belki de evde uyanıcaktım.
Odamın camını açtım. Camın hizası göğüsümle göbek deliğimin arasındaydı. Aşağıya doğru baktım. Yüksekti. Önce sağ ayağımı attım. Sağ ayağımı attıktan sonra ellerimle güç aldım ve camın bulunduğu yeri iki ayağımın arasına aldım. Şu anda sağ ayağım boşlukta diğer ayağım ise odanın içindeydi. Aşağıya doğru tekrardan baktım. Hiçbir şey hissetmiyordum. Korku yoktu gözümde.
Odanın içinde kalan sol ayağımıda boşluğa doğru atınca oturma pozisyonuna geçmiş oldum. Aşağıya son kez baktım ve kendimi bıraktım.
Büyük bir hızla aşağıya tam göbeğimin üstüne düştüm. Hiçbir şey olmamıştı. Hiçbir şey. Acı hissetmemiştim. Toparlandım ve ayağa kalktım. Karşımda daha demin atladığım bina vardı.
- Eğer buradan çıkmak istiyorsan karar vermen gerektiğini söylemiştim.
Onu dinlemem gerekiyordu. 2. Kata gitmemi istiyordu çünkü karar vermemi sağlayacak yer 2. kattaki odalardı. Oradaki odalardan birini bir kez açmıştım fakat oda bomboştu. Odada yatak ve ayna bile yoktu.
4. Katta solda bulunan kapıya gitmek için yürümeye başladım. Kapıyı açtım. Merdivenleri çıkıyordum. Bu sırada boşluğa konuştum.
"Kararları nasıl vericem ?" dedim.
- Odalara girdiğinde yapabilirsin bunu.
"Birine girmiştim. Hiçbir şey yoktu odada." dedim. Cevap vermedi.
"Kötü taraftaki insanların neden butonları var?" dedim. Bunu derken bir anda yine uyku bastırmıştı. Uykum olduğunu unutmuştum. Uykum vardı fakat uyumayacaktım.
- Hepsinde yok.
"Ne anlamı geliyor hepsinde olmaması ? O buton tam olarak ne işe yarıyor ? Neden kötü tarafta bulunan babamın odasındaki aynaya baktığımda bir şey göremedim ? " dedim.
- Butonu olan insanlar var çünkü sana iyide davrandılar. Tabi ki sen böyle düşündüğün için bu böyle.
"Anlamıyorum." dedim.
- O buton sadece bir yol gösterici. Binlerce oda var Salih.
derken araya girerek "Sonsuz tane değil yani ?" dedim.
- Hem sonsuz tane hemde değil.
"Nasıl yani ?"
- Bu konu 2'ye ayrılıyor. Alt kattakiler yani 1. kattakiler sonsuz tane değil fakat çok fazla. 1. Kattaki kapılarda hayatında bir kere bile iletişim kurmuş olduğun herkes var. Üst kattaki karşılıklı kapılar ise sonsuz sayıda. Çünkü yapılabilecek iyilik ya da kötülük sayısı sonsuzdur. Yapılabilecek her şey için ayrı ayrı oda eklenmiştir. Yaptığın her iyiliğin ya da kötülüğün farklı karşılığı vardır.
"Hangi taraf iyi seçimlerin . . . ." derken durdum. Çünkü cevabı zaten biliyordum. Benim odamın bulunduğu kısımlar iyi, asansörün olduğu kısım ise kötü kararların olduğu kısımdı.
4. Kata gelmiştim ve yürümeye devam ederken konuşmaya devam ettim.
"Buton bir yol gösterici derken ne demek istiyorsun ?" dedim.
- Odası kötü tarafta bulunan insanların odasında eğer buton var ise o kişi daha önce sana iyilik yapmıştır. O odanın altındaki butona bastığında, kişinin, karşı yani iyi tarafta bulunan yerdeki odasının kapısı sonuna kadar açılır ya da açıksa kapanır.
"Ama neden ?" dedim.
- Bunun 2 sebebi var. İlki burada çok sayıda kapı olduğundan dolayı hangisinin doğru kapı olduğunu bilmediğin için.
"Babamın kapısının kendi kendine kapanma sebebi bu mu ?" dedim.
- Evet. İkincisi ise aynasını getirmen için.
"Aynasını neden ve nereye getirmem gerekiyor ?" dedim.
- Asansörün sağ ve sol tarafı olmak üzere 2 kısım var Salih. Asansörün sol tarafında kalan odalar senin gerçek hayatta kötü olarak bildiğin insanların odası. Asansörün sol tarafındakiler senin nefret ettiğin kişilere göre sıralandı. Asansörün sol tarafında 1 kerede olsa sana kötü davranmış insanlar var. Bu tabiki sana göre böyle. Bu odalar, sana en büyük kötülüğü yaptığını düşündüğün kişiden başlayacak şekilde sıralandı.
"Peki ya sağ taraf ?" dedim.
- Asansörün sağ tarafındaki insanların sıralaması ise sana göre değil. Yani o sıralamayı sen belirlemedin. O sıralama gerçeğin ta kendisi.
"Ne demek istiyorsun ?" dedim.
-Asansörün sağ tarafı bilmediğin gerçeklerden de oluşuyor. Asansörün sağ tarafında da sana hayatı boyunca en az 1 kere kötü davrananan insanların odası var ve bu kötülüklerde en büyükten en küçüğe doğru sıralandı. Fakat fark şu ki sen bilmeden senin hayatını kötü etkilemiş insanlarda var. Yani sana bir şekilde kötülük yapan fakat senin bunun hiçbir zaman farkında olmadığın kişilerde var.
2. Kata geldiğimde sorgulamaya başlamıştım. Babam bana ne yapmış olabilirdi ? Bunu düşünüyordum. Sormaya devam ettim.
"Kötü tarafta bulunan babamın ve yan odada ki genç kadının aynasına baktım fakat hiçbir şey görmedim. Sebebi ne ? Yataklarının altındaki butonlara da bastım. O butonlar ne işe yarıyor ? dedim.
- Babanın ve diğer odada yatan kişinin sana iyilik yaptığını düşündüğün için o buton odalarında var. Eğer iyilik yaptığını düşünmediğin bir kişinin odasına girseydin aynaya baktığında sana ne yaptığını görebilecektin.
"Asansörün sağ tarafında ki odalarda kalanların yataklarının altında butonu olmayanlarda var. Yani bana hiç iyilik yapmayanlar. Öyle mi ?
- Evet öyle.
"Asansörün sağ tarafında ki odalarda kalan, benim iyilik yaptığımı düşünmediğim fakat ben bilmeden hem iyilik yapmış hemde kötülük yapmış olan kişinin yatağının altında buton var mı ?"
- Hayır yok fakat sen bilmeden hem iyilik hem kötülük yaptıysa o kişinin iyi ya da kötü taraftaki odasına girdiğinde yaptığı iyilikleride görürsün kötülükleride.
Dinlemeye devam ettim.
-Asansörün tarafındaki odalarda kötülük yapmış insanlar vardır. Eğer yatağının altında buton var ise sen iyi olduğunu düşünmüşsündür. Bu hem sol hem sağ tarafta geçerlidir.
"Anlayamadım." dedim.
- Asansörün iki tarafında da sana kötülük yapmış insanlar var ve her iki taraftaki insanların yataklarının altında buton olabilir. Yani iyi insan olduklarını ya da iyi davrandıklarını düşünmüş olabilirsin. Sana bir kere bile iyi davrandığını düşünmüşsen yataklarının altında buton bulunur. Asansörün sağ tarafında sol taraftan insanlar olabilir fakat asansörün sağ tarafında senin hiç bilmediğin gerçeklerde vardır.
"Asansörün sağ tarafında da bana kötülük yapan insanlar var ve bu insanların odalarının sıralaması bana yaptığı kötülüğün boyutuna göre sıralanmış. Bu sıralamayı ben belirlemedim ki zaten belirleyemezdim çünkü kimsenin gerçek yüzünü bilmiyordum. Yani buna göre ben bilmeden bana en büyük kötülüğü yapan kişi babammış. Doğru mu ?"
- Evet doğru.
"Bu mümkün olamaz." dedim ellerimi 2. kattaki bel hizasında bulunan betonun üstüne koyup aşağıya bakarak.
- İstersen görebilirsin.
"Görmek istiyorum fakat önce sorularımı sormam gerek." dedim ve devam ettim.
"Asansörün tarafında bulunup butonu olmayan insanlar var ve bu insanlar bana hayatı boyunca hiç iyilik yapmamış. Bana daha demin "Eğer iyilik yaptığını düşünmediğin bir kişinin odasına girseydin aynaya baktığında sana ne yaptığını görebilecektin." dedin. Bu kişilerin aynalarına baktığımda ben hiç görmemiş olsam bile benim için yaptıkları kötülükleri görebilicem öyle mi ?" dedim.
- Evet öyle Salih.
Taner'in ya da beni döven şerefsizin odasına girip aynaya baktığımda ne yaptıklarını görebilmiştim. Görebilmiştim çünkü onların bana yaptığı hiçbir iyilik yoktu.
"Yani aslında ayna sadece hafızamı tazelemiyordu. Odanın içindeki kişinin kim olduğunu hatırlamama yardımcı oluyordu ve ekstra bir görevi vardı." dedim.
- Evet. O'da kişinin sana yaptıklarını göstermekti.
"Peki aynaların yerini neden değiştiriyorum ? Zaten aynaları var." dedim.
- Senin iyi olduğunu düşündüğün insanların aynası var fakat senin için anlamsız. Sen onları sorgulamadın Salih. Sen onların iyi olduğunu biliyorsun. Sen onları iyi sanıyorsun ve o yüzden onların kötü taraflarını göremiyorsun. Aynaların yerini değiştiriyorsun çünkü iyi sandıklarının gerçek yüzünü görmek için. Senin her zaman baktığın o iyi yönün arkasında nasıl bir kötülük olduğunu görebilmen için aynaları değiştiriyorsun.
Kafayı yiyecektim. Aklımdakilerin tam olarak oturması için her şeyi sormam gerekiyordu. Sormaya devam ettim.
"Şimdi alt kattaki iyi tarafta bulunan babamın odasındaki aynayı, kötü tarafta bulunan babamın odasına getirdiğimde ve aynaya baktığımda babamın benim için yaptığı kötülükleri görebilecek miyim ?" dedim.
- Yerlerini değiştirmen gerekiyor. Yani iyi olanı kötü tarafa, kötü tarafta olanı iyi tarafa götürmen gerekiyor. Daha sonra görebilirsin.
"İyi olan taraftakilerde bu kural var mı ? Varsa neye göre ?" dedim.
- Evet var. Senin odanın sol tarafında iyi olduğunu düşündüğün insanlar var.
Doğru olduğunu bile bile sordum.
"Yani benim için en iyi olduğunu düşündüğüm insan babam öyle mi ?" dedim.
- Evet öyle.
Doğruydu. Babam ne yapmıştı ? Kafayı yiyecektim. Gerçekten kafayı yiyecektim.
- Senin odanın sağ tarafında ise gerçekten sana iyi davranan insanlar var. Şunu bilmelisin ki senin odanın sol tarafında bulunan insanlar sana yüzde yüz kötülük yapmışlar denilemez. Odanın sol tarafında kalan bölüm senin şahsi görüşlerinden oluşuyor. O insanların gerçekten sana iyi davrandığını düşündüğün için bu şekilde sıralandı.
"Gerçekten kötü olan ve benim kötü olduğunu düşündüğüm insanlar var dedin. Yani babamın hem sağ ve hem sol tarafta olmak üzere 2 farklı yerde kapısı olabilir mi ?" dedim.
- Evet olabilir. Bu iyilik yapanlar içinde böyle.
"Kötülük yapan insanların odasını nasıl bulucam ? Yani iyi tarafta olan bir insanın kötü olup olmadığını nereden bilicem ?" dedim.
- Bilemezsin. Buranın amaçlarından biri bu zaten Salih. Onların odalarını kendin bulman ve yüzleşmen gerek.
"Çok saçma. Gerçekten çok saçma." dedim ve devam ettim.
"Peki bilmeden iyilik ya da kötülük yapanlar ? Örneğin o istekle yapmasa dahi bana kötülük yapanlara bir şekilde yardım eden kişi ya da kişiler var mı ? Ya da tam tersi benim için bir şekilde bilmedende olsa iyilik yapan daha doğrusu iyilik yaptığının farkında olmayan insanlar var mı ? Ben bu kişilerin var olduğunu düşünüyorum fakat onlarda burda mı ?" dedim.
- Evet var. Onları görmek istiyorsan binanın bodrum katına inmen gerekir.
Bu kişilerin sayısının az olduğunu düşünüyordum.
"Asansörün diğer tarafında ki odalar da ne var ?" dedim.
- Senin durumunda olan, olacak olan ya da buradan gitmiş olanlar var. Sana buraya bütün insanlığın geldiğini söylemiştim. İşte asansörün diğer tarafındaki odalar, yaşamış bütün insanların odaları.
"Hepsi mi ? Görmemiş olsam dahi." dedim.
- Evet hepsi. Anne karnında ölenden, bütün siyasetçi, tarihçi, felsefeci insanlara kadar hepsi. Yaşamış ve zaten yaşayan olanların tamamı.
"Yani sonsuz değil." dedim.
- Evet değil.
"Yaşamış derken ne demek istiyorsun ?" dedim.
- Odası boş olan fakat aynaları duran insanlarda var. Aynaları parçalanmış fakat odaları duruyor. Onlar seçimlerini çok önceden yaptı.
2. Kattaki asansörün sol tarafında bulunan, yani iyi taraftaki babamın odasının tam üstünde ki odaya girecektim fakat girmeden önce sormam gereken soruları bitirmem gerekiyordu.
"Odamda ki ayna neden çatlamıştı ? O aynaya zarar verecekken beni uyarmıştın. O aynayı kırarsam ne olur ?" dedim.
- Annenin aynasını kırdığında neler yaşadığını hatırla. O aynaya zarar vermen gerçek hayatta ki kendini çizmene eş değer olur. Acı çekersin. Aynayı parçalarsan eğer, ölürsün.
"Nasıl?" dedim.
- Burası bir karar verme aşaması Salih. O aynayı kırmanda bir karardır. Bu kararın intihar anlamına gelir.
"Asansörün diğer tarafındaki odalarda bulunan ve aynası parçalanmış olan insanların hepsi ölü yani." dedim.
- Evet öldüler.
"Buraya gelebilirler mi ?" dedim.
- Evet gelebilirler.
"Hepsi mi ?" dedim.
- Evet hepsi. Onlarla konuşabilirsin, onlarla yüzleşebilirsin fakat onlara zarar veremezsin, onları öldüremezsin. Zarar vermeye çalışırsan , onlar bu acıyı hissetmez. Onlarla iletişim kurman için onlara burada olma hakkının verilmesi gerek. Birine verildi ve oda bir şekilde seni buldu.
"Gelen kişi annemdi." dedim.
- Evet.
"Annem yatağından nasıl düştü ?" dedim.
- Onu biri düşürdü.
"Bilerek mi ? " dedim.
- Evet bilerek yaptı.
"Neden ve kim yaptı ? Annem bunu hissetti mi ? dedim.
- Öfkesinden yaptı. Anneni sevmeyen biri. Kim olduğunu söyleyemem. Annene zarar gelmedi. Burada kimse birbirine zarar veremez.
Kimdi bu ve annemden ne istiyordu ? Sorulması gereken sorular kafamda dönüyordu. O kadar çok soru ve detay vardı ki . . . . Burası sorgulamayı öğretmişti bana.
"Anneme, benimle aynı zamanda bu şans verildi değil mi ?
- Evet.
"Bu çok mantıksız. Annemin yerinde bir başkası da olabilirdi. O kişinin yaptığı seçimler ya benim yaptığım seçimlere engel olursa ? Her seçim bambaşka bir yol ortaya çıkartıyor." dedim.
- Engel olabilir Salih. Sende engel olabilirsin. Buranın amacı senin hayatını en iyi şekilde yaşaman yani herkesin senin hayatını kusursuz bir düzene sokacak seçimleri yapmasını sağlamak değil. Buraya seçim yapmak için geldin. Yapt. .
derken araya girdim."Buranın avantajı şu anda kayboldu gibi hissettim. Benim neden en şanslı kişilerden olduğumu, annem ile benim aramdaki farkı söyler misin ?" dedim.
- Annenin gitmesi gerekti çünkü onun seçim hakkı yoktu. Annen uyandığında bir rüya gördüğünü düşünecek. Burayı hiçbir zaman hatırlamayacak. Gitmem gerek demesi onun kontrol dışı yaptığı bir şey. Rüya gördüğün zaman rüyayı genelde kontrol edemezsin, sadece izlersin. Annen tam olarak bu durumdaydı orada. Senin avantajın şu. Sen buraya gelmiş en şanslı kişilerdensin çünkü sen bir rüyada gibi değilsin. Her şey senin elinde. Her şey. Her şeyi değiştirebilirsin, yaptıklarının sonuçlarını görebilirsin.
"Anladım fakat şu anda sadece annemden bahsediyorsun. Bütün insanlığın buraya geldiğini söyledin ve daha demin başkalarının engel olabileceğini söylediğine göre başkalarınada seçim şansı verildi. Ben neden en şanslı kişilerden olduğumu anlayamıyorum." dedim.
- Evet herkes buraya geldi fakat herkese seçim şansı verilmedi. Seçim şansı verilenlerin arasından seçimlerinin nelere mal olabileceğini göremeden gidenler oldu. Seçimlerinin nelere mal olduğunu görenlerden yatağının altında butonları olmayanlar yani seçimlerini değiştiremeyip durumu kabullenmek zorunda kalanlar oldu.
Halen aklımda sorular vardı. Sistem nasıl işliyordu ? Yapacağım seçimler başkalarının seçimleriyle kesişebilirdi. Aynı anda buraya geldiğim biri benim seçimlerimi etkileyebilirdi. Aslında bunu söylemem mantıksızdı çünkü kim olursa olsun, hangi canlı olursa olsun yaptığı seçim herkesi etkilerdi.
"İstemsizce korkuyorum. O kadar çok detay var ki." derken bu sefer o araya girdi.
- Sonsuz tane detay var Salih. En ince ayrıntısına kadar yapılan her seçim yani her karar senin hayatını etkileyebilir. Bu, senin yaptığın seçimlerin başkalarının hayatını etkilemesi gibi.
Kararlarımı verirken iyi düşünmeliydim. Başkalarının seçimlerinin benim hayatımı en az etkileyeceği seçimleri yapmalıydım. Bir şeyi daha iyi anladım. Binanın bodrum katında az insan yoktu. Orada bütün insanlık vardı çünkü dolaylı yoldanda olsa hepsi birbirleriyle bağlantılıydı. Sormaya devam ettim.
"Her şeyi anladım fakat neden ben ? Yani neden ben en şanslı kişilerdenim ? Annemin neden seçim şansı yok ya da buraya gelen diğer kişilerin yatağının altında buton olmaması gibi dezavantajlar neye göre belirlendi ? " dedim.
- Sadece şanslısın başka bir şey yok Salih. Sen şanslı olan rastgele bir ihtimalsin. Çok istediğinden dolayı buraya gelmedin.
"Bir rüyada mıyım ?" dedim.
- Hem evet hem hayır. Burası duruma göre rüya olarak değerlendirilebilecek, gerekirse hayal sayılabilecek, gerekirse gerçek denilebilecek, gerekirse şans olarak nitelendirilebilecek, gerekirse umut olarak görülebilecek, gerekirse kader yazılabilecek bir yer. Buranın bir adı yok. Burası bir soru işareti.
"Şu anda gerçek hayatta uyuyorum değil mi ? Kararlarımı verdikten sonra binanın 4. katındaki odama gidicem ve uyuyacağım. Daha sonra en son uyuduğum yerde kalkıcam öyle mi ?" dedim.
- Şu anda var olan hayatta uyuduğun doğru fakat buradan gittiğinde en son uyuduğun yerde uyanmıyacaksın. Burada yaptığın seçimlerin gerçek hayata yansıması olacak ve bu yansıma seni başka bir zaman dilimine götürecek. O zaman dilimindeki uyuyan senin yerine geçeceksin. Seçimlerini iyi yap. Buraya tekrar gelemezsin.
Annem şanslıydı ve bende öyle. Şu anda daha mantıklı düşünmeye başlamıştım. Çünkü burası gerçekten bir şanstı. Seçimlerimin sonuçlarını görebilme şansım vardı. Eğer seçim yapsam dahi bunun nasıl hissettirdiğini görebilecektim. Eğer kötü hissettiriyorsa son kalan 2 reset hakkımdan birini kullanabilirdim.
"Şu anda uykum var. Uyumam gerekir mi ?"
- Sen bilirsin. Eğer uyursan sonuçlarını görürsün. Uyumak yaptıklarının sonuçlarını gösteren bir araç. Şunu unutma. İyi kararlar verirsen uykun gelmez. Uykunun gelmesinin sebebi yaptığın yanlış ya da yanlışların sonucudur. Uyursan sonuçlarını görürsün.
"İyi kararlar verirsem yine de uykum gelecek mi ?" dedim.
- Eğer iyi kararların olduğu odalardan en az birine girip seçim yaparsan uykun gelir. Bu kötü kararların olduğu odalar içinde geçerli fakat o odalardan birine girmeden de uykun gelebilir. Bunun sebebi kötü davranmandır. Çünkü kötü davranmak yanlıştır ve bu yanlışın sonuçları olmalıdır. Sonuçlarını görebilmen içinde uykun gelir. Şöyle ki burada yaptığın uykunu getiren yanlışların gerçek hayata hiçbir etkisi olmayacak. Gerçek hayata etkisi olanları seçmen için kararları verebileceğin odalara gitmen gerek.
"Boşuna 2 reset hakkımı kullandığımı mı söylüyorsun ?" dedim.
- Hayır. Zaten 2 hakkın vardı.
"Nasıl yani?" dedim.
- Burası sadece kararları vermen için var olan bir ortam değil. Ayrıca sinirlerine hakim olmayı, sakin olmayı, tecrübeyi, insanların gerçek yüzünü, sabrı öğretmek için var olan bir yer. 2 haktan sonrası, bir şeyleri öğretebilmek için verilen şanslardır. Bu şanslar herkese verilmez. Sen erken davrandın ve sakinleştin. Eğer sakinleşmeyip yaptıklarına devam etseydin ve verilen şans olan o reset butonunu bir kez daha kullansaydın hakkın tamamen bitecekti.
"Tamamen derken?" dedim.
- Son uyuduğun yere yani gerçek hayata geri dönecektin. Bu son 2 kalan hakkını kullanamadan olacak, seçim yapamayacak ve dolayısıyla seçimlerinin nelere mal olduğunu göremiyecektin. Neredeyse annen gibi olacaktın, sana verilen şansı yanlış kullandığın için. Tek farkınız sen sana böyle bir şans verildiğini bilecektin unutacak olsan bile.
Eğer bunları bilmiş olsam bile reset haklarımı kullanırdım. O acılarla nefes almak bile mümkün değildi.
Sorularım şu anlık bitmişti. Kafamda çoğu şey oturmuştu. Fakat halen oturmayan sorular vardı. Bunları zamanla kendim çözecektim.
2. Katta iyi kararların olduğu kısımdaki bir odaya girecektim fakat fikrimi değiştirdim. Çünkü önce gerçeklerle yüzleşmem gerekiyordu. Benim hakkımda yapılanları bilmeden karar veremezdim. Bana kötülük yapan biri ya da birileri hakkında iyi kararlar veremezdim. İyice emin olabilmek için aşağı kata inmeye verdim. Aynaların yerini değiştirecek ve insanların gerçek yüzlerini görecektim.
Babam . . . . Ne yapmıştı babam ? Önce bunu öğrenmeliydim.
2. Kattaki kötü tarafta bulunanların olduğu kısımdan boşluktaki engeli kullanarak karşıya geçmek istedim. Aşağıya düşmeyeceğimi düşünüyordum. Oradanda asansöre binip aşağıya inecektim.
Evet geçmiştim. Burası hakikaten kusursuz şekilde ayarlanmıştı. Gerçek hayattaki binadan 2. Kattaki iyi kararların olduğu tarafa ulaştığımda, boşluğa düşmeden, karşı tarafa yani asansörün olduğu tarafa geçebiliyordum. Bunun sebebi basitti. Çünkü zaten bana ait bir yerde olduğum için karşı tarafa geçebiliyordum.
Kötü kararların olduğu yerden iyi kararların olduğu yere geçemememin sebebinin hızlı karar vermemek olduğunu söylemişti konuştuğum varlık. Bu anlamsızdı. Asansöre binip 2. kata geldiğimde direk kötü kararların olduğu kısma geliyordum zaten.
Belki de beni uyarmak için böyle yapmıştı ? Bunu denemek istiyordum.
Odamın bulunduğu kata yani 1. kata inmeden önce asansörün bulunduğu yerden aşağıya atlamak istedim. Betonun diğer tarafına ayaklarımı geçirdim ve kendimi bıraktım.
Düşmemiştim. Hareket edebiliyordum.
- Anlamaya başladın Salih.
Evet konuştuğum varlık bunu sağlamıştı. Sadece sorgulamam ve kararlarımı hızlı vermemem için uyarı mahiyetinde bunu yapmıştı.
İyi kararların olduğu odaların oraya gidip buna emin olduktan sonra tekrardan geri geldim ve asansöre bindim. 1'e bastım. Asansör hareketlendi. Kısa bir süre sonra 1. kata geldim. Asansörden indim.
Hemen karşı taraftaki iyi tarafta bulunan babamın odasına girdim ve aynasınının önüne geldim.
"Benden ne saklıyorsun baba ?"
Aynayı sürüklemeye başladım. Kötü tarafta ki babamın odasının içine girdiğimde aynayı köşeye koydum ve diğer aynayıda iyi tarafta bulunan babamın odasına götürdüm. Yer değiştirme işlemi tamamdı. Şimdi kötü taraftaki babamın odasına gidecek ve aynaya bakacaktım.
Odadan çıktım ve karşı taraftaki asansörün sağ tarafında bulunan odanın önüne geldim. Beni ne bekliyordu bilmiyordum. Babam ne yapmıştı ? Yan tarafta bulunan oda da yatan kişi kimdi ?
Odaya adımı mı attım. Aynaya daha bakmamıştım çünkü bakmaya korkuyordum. Cesaretimi topladım ve kafamı aynaya doğru çevirdim.
"Yapma baba. . . yapma . . . ." , "AHH, AHH, AHH" . . . .
"Bu çocuğu geberticem ben. . ."
"Dinle alakan yok. Senden utanıyorum şerefsiz."
"ALLAH belanı versin senin gibi çocuğun . . . ."
"2 gün yemek vermeyeceksin buna. Eğer verirsen senide gebertirim."
"Hatırla Salih. Açlık çektiğin ve dayak yediğin o anları hatırla. Yediğin her tokatın acısını, bitmişligi ve tükenmişligi hatırla. Bu zamana nasıl geldiğini, babanın fikirlerine nasıl müdahele zorbaca müdahele ettiğini hatırla."
"Sokakta ki köpekten farkın yok gözümde. Ölsen 1 gün ağlarım şimdi her gün ağlıyorum."
"Hatırla ! Odana çekilip ağladığın günleri, zorunlu olarak ailenin yanında kalman gerekmesinin verdiği psikolojiyi hatırla."
"İyi olmuş belki aklın başına gelir."
"Din ile alakan olmadığı için bunlar başına geliyor. Sana yıllardır git dua öğren, namaza başla diyorum. Utanıyorum sana oğlum diyeyim."
"YETER." diye bağırdım ve duygudan çıktım. Önce yüzüm ekşidi, daha sonra ağlama isteği geldi ve kendimi boşaltmaya başladım. Duvara yumruk atmaya, etrafta bağırmaya başladım.
Yok olan psikolojimi hatırladım. Babamı nasıl iyi biliyordum ? Çünkü zorunluluktandı. TÜRKİYE'de yaşamanın verdiği zorunluluktandı.
Hiçbir şeyin önemi yoktu ki."O senin baban" diyenler yüzünden böyle düşünmüştüm. Geri kafalı şerefsiz alçaklardan dolayı böyle biliyordum babamı.
Baba diyordum fakat içimden geldiğinden değil toplumun oluşturduğu baskıdan ve bu baskının oluşturduğu kabullenme zorunluluğundan baba diyordum.
Atsan atılmaz satsan satılmaz denildiği için yapıyordum ve ona iyi diyordum."O olmasa ben olmazdım." düşünceleri içinde ona en ufak kin beslemiyordum.
Doğru olanı mı yapıyordum ? Ben ne yapıyordum ya da ne yapmıştım ? Babamı mı silmeli miydim ? Babamı dövmeli miydim ? Babamı öldürmeli miydim ?
- Buraya bunun için geldin zaten Salih. Bu kararı verebilmen için geldin.
Beni dövdüklerinde bile "iyi olsun" diyen biriydi. Aslında hep asıl sorun babamdı. Dinmiş. Bana zorla İslam-ı yaşatmak için büyük baskı uyguladı.
Babamın yanına gittim ve yakasından tuttum.
- Senin inandığın dini sikeyim orospu çocuğu. Sen böyle mi inandıracaksın milleti. Sen ne yaptın bana ya ? Sen ne yaptın ne yaptın. Sen ne yaptın bana ?
Hatırlıyordum. Gerçekten hatırlıyordum.
Babamın yakasını bırakıp aynaya tekrardan baktım.
"Düşünceler . . . . Zihnin her karışı ve düşünülebilecek bütün detaylar."
"Biz büyüklerimizden böyle gördük." , "Öyle kabullendik ki bu gerçekleri, başka bir ihtimalin asıl gerçek olabileceğinin farkında bile olmadık. Doğru olan ihtimal bizler için yanlıştı, olamazdı ve kabul edilemezdi."
"Sevap kazanmam için başkalarını ikna etmeliyim. Cenneti garantilemek için insanlara ısrar etmeliyim."
"Benim kanımdan olan birine her şeyi yapabilirim. Anne ve babanın din için büyük önemi var. Ben bir baba olarak bunu yapmak zorundayım."
"Hayatımı dinin üzerine kurup o şekilde yaşayacağım. Farklı inançlarda ki insanlara dine çekmek için elimden ne geliyorsa yapacağım."
"Muhafazakar partilere oy verecek, islam düşmanlığı yapan ya da geçmişte yapmış olan bütün düşüncelere karşı olacağım. Bunu yaparken saygıyı yok sayacak, karşıdaki kişinin düşüncelerini hiçbir şekilde dinlemeyecek, onlar neyi savunuyorsa yanlış sayacağım."
"Toplu olarak hareket etmem gerek. Benimle aynı düşüncede olan insanları sürekli destekleyeceğim."
"Ağzından İslamla alakalı fikir, düşünce, söz çıkan her kişiyi ne olursa olsun destekleyecek ve ona güveneceğim. O kişiyi bir lider sayacak, onun söylediği herşeyi aksi ispatlansa dahi kabul edecek, onun söylediği her şeyi koşulsuz şartsız dinleyeceğim."
"Kes sesini yeter" diye bağırdım. Daha sonra "Nasıl karar veriyorum ?" dedim.
- 2. Kattaki odalara girip karar verebilirsin. Şunu unutma. Alt katta, iyi ya da kötü tarafta olan herhangi birinin odasına girdiğinde üst taraftaki odalar ona göre şekillenir. Yani odasına girdiğin kişi hakkında karar vermen için başka hiç kimsenin odasına girmeden 2. kata çıkmalısın.
Neye karar vericektim ?
Baba . . . . Baba mı ? Baba . . . .
O kadar doğru ve gerçekti ki gördüklerim. İçime attığım ve kabullenmek istemediğim öyle gerçeklerden oluşuyordu ki bunlar."Babana saygı duymalısın." olgusuna "Ne olursa olsun." diyerek sonsuz bir hak vermiştim babama. Babamı sorgulamamıştım, babamı hep iyi sanmıştım.
Gerçek hayatta söyleyemediklerimi ya da söylemek istediklerimi söylüyordum. Düşüncelerim şu anda tamamen özgürleşmiş gibi hissettim.
Babam hakkında bir karar verecektim fakat hiçbir şey yapmazsam bunun sonucu ne olacak bunu görmek istiyordum. Bunu babam için söylemiyordum. Eğer burada normal hayatıma devam etme kararı verir isem ne olacaktı bunu görmek istiyordum. Böyle bir kararı verebileceğim bir kapı olması gerekiyordu.
İyi kararların olduğu odaya bir kere girmiştim ve bir şey olmamıştı. O odaya girmeden önce en son kimin odasından çıkmıştım onu hatırlamıyordum. O odada hiçbir şey olmamasının odasından çıktığım kişiyle bir bağlantısı var mıydı ? Yoksa en son kendi odamdan çıktığım için mi o oda boştu ?
Odama girdim ve çıktım. Daha sonra asansöre binip 3. kata, oradan dışarıya, oradan gerçek hayattaki oturduğum binaya, oradan 4. kata ve daha sonra iyi kararların olduğu yere geldim.
Sol taraftaki yani daha önce açtığım kapıyı açtım. Oda yine bomboştu. İçeri girdim. Bu sefer kapıyı kapattım. Kapıyı kapatmadığımdan dolayı bir şey olduğunu düşünmüştüm. Etrafa iyice bakmaya başladım. Hiçbir şey yoktu. Bir şey olmuyordu.
"Ne yapmam gerekiyor ?" dedim ve biraz bekledim. Cevap gelmedi. Bir şey yoktu ki bir ses geldi. Kapının dışından. Sonra bu ses birden fazla sese dönüştü. Birileri sohbet ediyor gibiydi. Kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda kendimi bizim evin salonunda buldum. Ailem sohbet ediyordu. Abim, eşim, annem, babam herkes buradaydı. Eşim bana doğru baktı ve "Salih getirsene elindekileri." dedi . . . .
Ne zaman elime aldığımı bilmediğim bir poşeti hissettim ilk başta. Sonra yürümeye başladım. Durum şuydu ki ben yürümüyordum, yürüdüğümü hissediyordum.
Bir film izler gibi olanları izlemeye başladım. Abim bana bakıp "Hoş geldin Salih." dedi."Hoş bulduk abi." dedim. Herkesin mutlu olduğunu hissediyordum.
Kontrolün bana geçtiğini hissettim bir anda. Etrafa bakabilmeye başladım fakat ailem dona kalmıştı, hareket etmiyorlardı. Onlara doğru bakarken etraf hafiften sallanmaya başladı. Yerimden kalktım. Gözümü açıp kapadığımda annem, babam, abim gitmiş sadece eşim kalmıştı. Eşimin kucağında çocuğumuz vardı. Etraf deprem oluyormuş gibi sallanmaya devam ediyordu.
Öksürmeye başladım. Öksürüyordum. Bu arada sallanmanın etkisi arttı. Camlar parçalandı, etraftaki eşyalar yere düştü. Dışarıya baktığımda zamanın akış hızının değiştiğini gördüm. İnsanlar hızlıca yürümeye, arabalar bir filmi hızlı sarmışcasına hareket etmeye başlamıştı ve bu hız git gide artıyordu. Güneş daha hızlı batıyor ve doğuyor, evin içindeki duvarda asılı olan saat daha hızlı işliyordu.
"Tak" diye gelen bir sesle bulunduğum yere kendimden 4 kat daha büyük bir satır geldi ve odayı ortadan ikiye böldü. Bulunduğum ortam bir anda değişmiş ve kendimi kesme tahtasının ortasında bulmuştum. Ailem ve ev ortadan kaybolmuş, bir etin yerindeymişcesine olanları izliyordum.
Satır havaya kalktığında önüm açıldı ve kendimi gördüm. Bir kasaptaydım ve çalışıyordum. Zaman hızlıca hareket etmeye devam ediyordu. Gelen müşterilerle konuşuyor, yeni insanlar tanıyor, iş yerinin ışıklarını açıp kapatıyor, içeriye mal mülk taşıyor, gece gündüz döngüsünü görüyor, bu işten kazandığım parayı sayıyor ve kasayı açıp kapatıyordum.
Kesme tahtasından izlerken , izlediğim ben, bana doğru yaklaştı ve satırı kaldırıp üzerime doğru hamle yaptı. Onu yapar yapmaz kendimi dumanlardan dolayı hiçbir şey görmediğim bir yerde buldum. Ayağıma bir şey çarptı. Bu benim oğlumdu.
Dumanlar yavaşca kaybolmaya başladığında evde olduğumu gördüm. Bir anda kendimi eminönünde bulunan galata köprüsünün orta taraflarında buldum. Tanımadığım bir kişiye bakıyordum ve daha sonra tek olmadığımı anladım. Annem, babam, abim, eşim kolkola girmiştik ve bebek arabasıyla beraber fotoğraf çektiriyorduk.
O çekilen an bir fotoğraf olarak elime geldi. Daha sonra elimden kaydı ve dik bir şekilde fotoğrafımızı çeken kişinin suratına ulaştı. Yanımdakiler bir anda kayboldu. Fotoğraf o kişinin suratında büyümeye başladı. Büyüdü ve büyüdü. Metrelerce büyüklüğe ulaştığında bütün şehri gölgesi altında bırakmış yani fotoğraf güneşi kapatmıştı.
Her gözümü açıp kapattığımda etraftaki bir şeylerin eksildiğini gördüm. Önce insanlar, daha sonra binalar, daha sonra ağaçlar, daha sonra deniz gitti. Böyle devamlı yok olunca sadece üzerinde bulunduğum köprü ve baktığım fotoğraf kaldı. O büyük fotoğraf hareketlenmeye başladı. Etrafımda dönüyordu. Dönmeye başlayınca güneş aniden göründü ve dönen fotoğraf hızını arttırdıkça bir film kamerasının verdiği effecti verircesine güneş görünüp görünmemeye başladı.
Etraf bir aydınlanıyor, bir kapanıyordu. Baş döndüren şekilde sürekli açıp kapanan bir ışık gibiydi. Daha sonra güneş bir anda yok oldu. Fotoğrafı göremeyecek kadar karanlığa maruz kaldıktan hemen sonra yatak odamızın ışığı açıldı.
Işık bir anda kapandı ve tekrardan açıldı. Açıldığında oğlum büyümüştü. O ışık tekrardan kapanıp yine açıldığında oğlumun sakalları çıkmıştı. Tekrar açılıpp kapandı ve bu sefer bir bebek sesi duyuldu. Bulunduğum yataktan kalkıp bakmak istediğimde yatak odamızda ki bebek yatağında bir bebek yatıyordu. Ona doğru bakarken biri elimi tuttu gibi hissettim. Dönüp baktığımda eşim bana gülümsüyordu.
Öksürmeye başladım. Her öksürdüğümde bina yıkılırcasına etraf titriyordu. Öksürüğüm durmadı. Öksürürken eşim omzuma dokundu. Ona doğru baktığımda elinde bir şey gördüm. Elini kaldırdı. Elindeki şey bir hap kutusunun kapağıydı. O kapağı çok hızlı bir şekilde suratıma doğru yaklaştırdı.
Gözümü kapatıp açtığımda bir yerden kaydığımı gördüm. Etraf bembeyazdı. Bir kapağın iç tarafındaki desenden kaydığımı anladım. Kayarken hap yutma seslerini duyuyordum.
Yağmur yağmaya başladı. Kaymaya devam ederken su damlalarını görüyordum. Kaymaya devam ederken su damlalarının büyüdüğünü hissettim. Her damla önce bir misket büyüklüğüne, daha sonra bir futbol topu büyüklüğüne ulaştı. Su damlaları büyümeye devam ettikçe sonu gözükmeyen kaydırak hızlıca su ile dolmaya başladı. Çok kısa bir süre sonra suyun içine girdim.
Girer girmez kendimi banyonun küvetinde buldum. Vücuduma bakmak istediğimde kendimi göremiyordum. Bir mercek gibiydim. Daha sonra kapı açıldı ve ben geldim. Saçlarım iyice beyazlamıştı ve traş oluyordum.
Bulunduğumuz yerin aşağıya doğru düştüğünü hissettim. Bu olurken, etraftan görmediğim insanların, anlayamadığım seslerini duyuyordum. Bulunduğumuz yer bir yere çarptı ve daha sonra bir adamın "Bitti. İlaçlarınızı kullanmayı eksik etmeyin, stres yapmayın." dediğini duydum.
Gözümü açıp kapattığımda bomboş bir arazide buldum kendimi. Önce bulutlar var oldu ve şimşekler çakmaya başladı. Her şimşek çarptığında kalbimin atış hızı hızlanıyordu. Daha sonra bulutlar çekildi ve güneşle kaldım. Buna rağmen kar yağmaya başladı. Kar hızlıca etrafı bembeyaz yaptı. Bir anda iki kolumun arkadan tutulduğunu hissettim. Beni yere yatıran 2 kişi onları göremeden gözden kayboldu. Ayağa tekrardan kalkmak için hamle yaptığımda kalkamadım.
Çikolatadan yapılmış bir fotoğrafmış gibi etraf erimeye başladı. Güneş, gökyüzü, her şey eriyordu ve bulunduğum arazi dahil her şey bir karanlık boşluğa doğru akıyordu. Akmaya devam ederken arazi küçüldü, küçüldü ve sadece yattığım yer kadar bir büyüklükteyken durdu. Bir karanlığın ortasında kar örtünün üzerinde yatıyordum.
Bir öksürükle kendimi sedyenin üzerinde buldum. Sedye karşılıklı kapılar arasında doktorlar tarafından itiliyor, sevip sevmediğim daha önce gördüğüm herkes bana doğru bakıyordu. Kimi ağlıyor, kimi seviniyor, kimi ne yapacağını bilmez halde herhangi bir duygu içinde olmadan beni izliyordu. Öksüre öksüre giderken, sedye çift kapılı bir yerden içeri girdi. İçeri girdiğinde bir doktor elinde defibrilatör tutuyordu. Vücuduma doğru yaklaştırdı ve göğsüme şok verdi. Şokun etkisiyle yerimden zıpladım. Yerimden zıpladığımda ise kendimi asansörün sol yanındaki odada buldum.
Terlemiş bir vaziyette geri dönmüştüm. Ayaktaydım. Her şey bir anda olup bitmiş gibiydi. Sanki, gözümü kapattım, bir şeyler gördüm ve açtığımda buradaydım. Bu inanılmaz bir duyguydu.
Eğer bana yapılanlara karşılık vermeden hayatıma devam edersem çok sıradan bir ölüm yaşayacaktım. Sigarayı azaltmalıydım. 1 çocuğum daha olacaktı. Babamın yanında çalışmaya devam edecek ve işleri ben sürdürecektim.
Babama, benim hayatımı mahvedenlere herhangi bir zarar verirsem ne olacaktı peki ?
Her zararın büyüklüğüne göre hayatımın şekilleneceğini düşünüyorum. Çok fazla detay var. Herhangi birine yumruk atmam ile kafasına sopayla vurmam arasında bile büyük fark var. Her seçim bambaşka hikaye yaratacaktır. Belki birine sadece küfür etmeyi seçsem bile ettiğim küfüre göre bambaşka bir hayat yaşayacaktım.
Peki nasıl karar verecektim ? Eğer bir şey yapmama kararı alırsam, bu nasıl benim kararımmış sayılacaktı ? Birden fazla karar nasıl verecektim ?
- Herhangi bir odaya girdiğinde belirli bir süre beklersen, kararının neye sebep olacağını görmeye başlarsın. Bunu gördükten sonra normalde yatak olması gereken yerin altındaki butona basman gerekir.
Evet bir buton vardı.
- O buton bir onay butonudur. O butona bastıktan sonra kararından vazgeçemezsin. Uykun gelir ve sadece kendi odandaki reset butonuna basarak verdiğin onayı iptal edebilirsin. Bunun için sadece 2 hakkın kaldı.
Butona doğru bakarken benimle konuşmaya devam etti.
- Kararını vermek için girdiğin odalar çok önemlidir. Aşağı katta herhangi birinin odasına girip, yukarı katta o kişiyle alakalı herhangi bir karar odasına girip onay butonuna bastığın anda bütün ihtimaller değişir.
"Ne demek istiyorsun ?" dedim.
- Karar odaları şu şekilde çalışır. Girdiğin ilk oda en önemli karardır. Ondan sonra vereceğin kararlar, ilk kararının üzerine eklenenlerdir. Yani odalara girme sırası önemlidir.
Dinlemeye devam ettim.
- İyi ya da kötü herhangi bir karar verme odasına girdiğinde ne görürsen gör, ne kadar fazla odaya girmiş olursan ol gördüklerinin sonu ölümle biter. Şunu bilmelisin ki daha önce herhangi bir odaya girdiysen ve onay verdiysen bu gördüklerini etkiler.
"Karar verme butonuna basmazsam eğer diğer kararların hayatımı nasıl etkileyeceğini göremem mi ?"
- Tam olarak öyle değil. Herhangi bir karar odasına girdiğinde ve o kararın sonuçlarını gördüğünde diğer odalar etkilenmez. Diğer odalarda görebileceklerinin etkilenmesi için onay butonuna basman gerekir.
"Bu şu demek oluyor. Herhangi bir odaya girip onay tuşuna basmassam ve diğer odaya girersem etkilenmemiş bir karar göreceğim." dedim.
- Evet.
"Sadece bir karar hakkım var da demek oluyor bu yani." dedim.
- Bir karar hakkın yok. Birden çok karar verebilirsin fakat bir karar vermeden, o kararın diğer kararları nasıl etkileyeceğini göremezsin.
"İyi tarafta olan kapıya girmiştim. Bu kapıda normal bir şekilde hayatıma devam ettiğimi gördüm. Yani hiç kimseye bir şey yapmıyacaktım. Bu çok geniş bir karar değil mi ? Bu kararı verirsem tam olarak ne olacak ?"
- Evet bu çok geniş bir karar. Bu kararı alman, otomatikmen kötü kararlar vermeyeceğim anlamına da geldiği için, onay düğmesine bastığında karşı taraftaki bütün kötü kararların olduğu kapılar yok olur.
"Bana mantıksız gelen bir detay var. İlk ve tek girdiğim odanın onay düğmesine bastığımı ve daha sonra buradaki gerçek hayatta oturduğum binaya girip yattığım ihtimali düşünüyorum. Gerçek hayatta uyandığımda kötü bir şey yapmak istersem ne olacak ? Daha doğrusu burada verdiğim herhangi bir kararın dışına çıkarsam ne olacak ?"
- Yapamazsın.
"Neden ?" dedim.
- Çünkü artık senin kaderin olacak. Her şey yazıldı ve sen oynamaya başladın. Yazan ise sen oldun.
"Ve buraya geldiğimi de hatırlamıcam."
- Evet hatırlamayacaksın.
"Karar verme odasına girip bir şeyler görmeye başladığımda, kontrolün bana geçtiği anlarda yaptığım herhangi bir şey geleceği etkiler mi ?"
- Etkiler. Şunu bilmelisin. Herhangi bir karar odasına girdiğinde ve o kararın nelere yol açacağını görmeye başladığında 2 seçeneğin vardır. Biri bir film izler gibi izlemek ve verdiğin kararın neye yol açacağını görebilmektir.
"Ya diğeri ?"
- Diğeri ise müdahele edebilmektir. Fakat bunu yaptığında gidişatı tamamen değiştirirsin ve onay düğmesine basmış sayılırsın.
"Bir karar verme odasına girdiğimde ve bir şeyler görmeye başladığımda istediğim karar odasına girebiliyorum aslında rüya içinde."
- Evet. Müdahale etmek istemen yeterlidir.
"Kendi odama girip çıktıktan sonra iyi olan kararların bulunduğu ilk odalardan herhangi birine girersem ve bu odaya girdikten sonra bir şeyler görmeye başladığımda görmek istediklerimi düşünürsem ne olur ?"
- Görmek istediklerini görürsün.
"Yani tek bir kapıya girip istediğim bütün kararları da verebilirim. Öyle mi ?"
- Evet verebilirsin Salih fakat onay düğmesine basmış sayılacağından bunun geri dönüşü olmaz. Sadece kendi odandaki reset tuşuna basarak geri dönüş sağlayabilirsin.
"İlk kez karar odasına girdiğimde üniversiteyi bitirmediğimi ve babamın yanında çalışmaya devam ettiğimi görmüştüm. Bunu istersem o anda değiştirebilir miydim ?"
- Evet fikrini değiştirebilirdin.
Maddi sıkıntılardan dolayı eşim ile beraber ayrı şehirlerde yaşıyoruz. 4 ayda bir yanına giderim. Bu süre zarfında ailemin yanında kalırım. Eşim ile üniversitedeyken tanıştık. Benim okulum uzadığından dolayı o benden önce bitirdi. O son senesindeyken evlendik. Kendisi öğretmen.
"Karar odasına girip bir şeyler görmeye başladığımda kontrolün bir anda bana geçtiğini hissetmiş ve etrafa bakmıştım. Etrafa bakmam bile ileride bir şeyleri değiştirecek mi ?"
- Hayır değiştirmez çünkü o anda zaman durmuştu.
"Daha demin burada hayatımın geri kalanını yazdığımı söyledin. Peki bundan önceki hayatım, onu kim yazdı ?" dedim.
- Yine sen. Buraya kararları doğru verebilmen, sorgulayabilmen için geldin.
"Anladım. Buradan gittikten sonra tam olarak nerede uyanıcam ? " dedim.
- Sana daha önce söylemiştim. Burada karar ya da kararlarını verip uyuduktan sonra başka bir zaman diliminde uyanıcaksın. Başka bir zaman diliminde uyanmanın sebebi verdiğin kararların alt yapısını oluşturmak olacak. O ana kadar zaman hızlanacak ve her şey hazır olduğunda uyanacaksın.
"Nasıl yani ?" dedim.
- Eğer herhangi birine iyilik yapmak istiyorsan bunun alt yapısının olması gerekir. Bu kötülük yaptığında da geçerlidir. Silahla birini vurmak istiyorsan önce o silaha sahip olman gerekir. İşte bu yüzden zaman hızlanacak ve o silaha sahip olduğun anda uyanacaksın.
"İmkanı olmayan şeyler istersem ?" dedim.
- İmkansız görünen çoğu ihtimal aslında imkanlıdır Salih. Fakat yine de senin hayatında gerçekleşmesi gerçekten imkansız olan ihtimaller de vardır. Herhangi bir karar verdiğinde aslında o kararın olup olmayacağınıda görürsün.
"Doktor olmaya karar verdiğimi var sayalım. Ne olur bu durumda ?" dedim.
-Burası isteklerinin gerçekleşmesi için var olan bir yer değil. İsteklerinin nelere yol açabileceğini ve o isteklerin olup olmayacağını görebileceğin bir yer.
Anlamıştım. Asıl sorulması gereken soru şuydu. Neye karar vermeliydim ? Kafam sorulardan ve detaylardan patlama noktasına gelmişti. O kadar çok soru ve detay vardı ki.
Babama eğer hesap sorarsam ne olacağını merak ediyordum. Ben, hiçbir şey yapmadan bana böyle davranmasını yüzüne vurmak istiyordum.
Asansöre bindim ve 1. kata indim. Karşıya geçip babamın odasına girdim. Odasından çıktım, asansöre bindim ve tekrardan 2. kata geldim.
Babamın bana yaptıklarının hesabını soracağım seçim hangi odadaydı ? Hangi odanın bu seçim için olduğunu düşünürken, iyi kararların olduğu taraftan yani karşı taraftan bir odanın kapısı açıldı.
- Kararların olduğu katta iken herhangi bir seçimi düşünürsen, o odanın kapısı otomatikmen açılır.
"Bunu yapmam iyi olarak mı nitelendiriliyor ?"
- Tam olarak öyle değil. İyi kararların olduğu tarafta olması bunun iyi bir karar olduğu anlamına gelmez. Sadece seçimin iyi bir şey olduğunu gösterir. Birini vurmak, yaralamak, öldürmek kötüdür fakat bunu yapmanın verilmesi gereken karar olduğu durumlar olabilir. Yine de bu seçimi yapmak için kötü kararların olduğu yere gitmek gerekir.
"Yapılması gereken derken ? " dedim.
- Herhangi birinin eline düştüğünde o kişinin işkence yapması gibi. Yine de karar kişinin elindedir. Herhangi bir müdahale söz konusu olamaz.
"Anladım." dedikten sonra kendiliğinden açılan kapının önüne gittim. İçeri girdim, kapıyı kapattım ve beklemeye başladım.
Biraz bekledim fakat bir şey olmamıştı. Acaba bir şeyi yanlış mı yapmıştım ?
"Salih . . . ." diyen bir kişinin sesiyle irkildim. Arkamı döndüm. Babam karşımdaydı . . .
Her şeyin farkındaymış gibi konuşmaya başladı. Burada olmamız çok normalmiş gibi davranıyordu.
"Ne istiyorsun ? Niye çağırdın beni ?" dedi. Gözümü kapatıp açtığımda evin salonunda buldum kendimi.
"Konuşmak için çağırdım baba." dedim."Söyle." dedi.
Bir film izler gibi izliyordum yine. Sanki senaryoyu oynamaya çalışan bir oyuncu gibi hissettim. Tabi ki senaryoyu yazanda bendim. Yani bu kararı veren kişi.
"Sen benim babam olamazsın." dedim bir anda. Bunu dedikten hemen sonra bulunduğumuz salonun ortasından açılan delikten aşağıya düşmeye başladım. Düşerken diğer katlardaki her detayı ve ihtimali görebiliyordum.
Düşmeye devam ederken gözümü açıp kapattığımda boşlukta buldum kendimi. Sanki uzay boşluğunda tek başıma kalmıştım.
"AHH"
Benim sesimdi bu. O sonsuz karanlıkta yankılandı bu ses. Bu yankılanma olduktan hemen sonra karanlık , aydınlık tarafında eklenmesiyle 2'ye bölündü. Gökyüzü aydınlık, zemin ise karanlıktı. Ortam 2'ye bölününce bir yerin üzerinde olduğumu hissettim. Aydınlık olan gökyüzü bulunduğum yeri aydınlatıyordu ve zemine doğru baktığımda araçpa harfler görüyordum.
Bir Kuran-ı Kerim sayfasının üzerindeydim. Gözümü açıp kapattığımda babam karşımdaydı.
"Sadece dindar bir insan olmanı istedim !"
Bunu dedikten sonra aydınlık ile karanlık yer değiştirdi. Artık aydınlığın üzerinde duruyordum. Karanlıktan çıkan kocaman bir yumruk vücuduma indi. Büyük bir acı hissetmiştim.
"Beni neden zorluyorsun ? Dinde zorlama olmaz." dedim babama.
"AHH" diye bir ses duyuldu karanlıktan.
"Senin bu zorlaman yüzünden sana olan sevgimi kaybettim." dedim.
"AHH" diye yine bir ses duyuldu. Hemen sonra bu ses, replay tuşuna sürekli basarmış gibicesine aynı tonda sürekli olarak gelmeye başladı.
İstediğim her şeyi yapabilirdim şu anda karşımda duran babama. Tokat atabilirdim ya da onu boğabilirdim fakat bunu yapmayacaktım. İzlemeye devam ettim.
Karanlıktan çıkan kocaman bir ağız "Senden utanıyorum." diye bağırdı ve yeri göğü inletti.
Belirli görüntüler belirmeye başladı etrafta. Zemin ve tavan arasında transparan görüntüler. Her bir görüntüde farklı bir şey görüyordum. Babamın bana sinirli ve imalı bakışlarını gördüm bir yerde. Bir başka yere baktığımda annemle benim hakkımda konuştuklarını gördüm. O yöne doğru baka kaldığımda duymaya başladım.
"Senin bu dinsiz oğlun yüzünden sofrada bereketimiz kalmadı." , "Buna yemek bile vermemek gerek", "Sen olmasan çoktan sokağa atmıştım bu şerefsizi."
Kafamı başka bir yere doğru çevirdim. Babamın annemi dövdüğü anı gösteren yere doğru bakıyordum. Annem acı çekiyor ve hiçbir şey yapamıyordu.
Görüntüleri izlemeye devam ederken tamamı aydınlık olan zemin ortadan ikiye bölünerek bir tarafı aydınlık bir tarafı karanlık hale geldi. Daha sonra o karanlık olan yer bir kitapmış gibi önce kalktı ve daha sonra üzerime doğru kapandı.
Daha önce geldiğim yerde yani kesme tahtasının üzerinde buldum kendimi. Önümde yine satır vardı. O satır kalktığında bu sefer babamın çalıştığını gördüm. Bir müşteri geldi ve ona "Senin oğlana ne oldu ?" diye sordu. Babam ise "O artık burada çalışmıyor." dedi.
Gözümü kapatıp açtığımda sokakta buldum kendimi. O soğuğu hissediyordum. Yürümeye devam ederken ilerden hızlıca bir şeyin bana doğru geldiğini gördüm. Bu bir okul sırasıydı. Sıra hızlıca geldi ve önümde durdu. Gözümü açıp kapattığımda 2 tane oldu. Daha sonra 20 tane. Daha sonra 100 tane. En son gözümü kapatıp açtığımda üniversitedeki uzun sıralar belirmişti ve tahtanın önünde duruyordum. O baktığım yerden sınıftaki kendime bakıyordum.
Tekrardan gözümü kapatıp açtığımda mezun olduğum günü gördüm.
Tekrardan gözümü kapatıp açtığımda bir odadaydım ve karşımda gözlüklü bir adam vardı. Bana "Welcome." dedi.
Gözümü kapatıp açtığımda bir ofis odasındaydım. Bir sunum yapılıyordu ve ingilizce konuşan birini dinleyen kendime bakıyordum. Ofisin içine bir araba daldı ve kendimi hastanede buldum.
Kolum ve bacağım alçılanmıştı. Bir doktor geldi bana ve "Ailenizin durumu iyi. Polis ifade vermeniz için birazdan gelecek." dedi ve yanımdan ayrıldı. Daha sonra beklemeye devam ederken eşim çırıl çıplak bir vaziyette odaya girdi. Yanıma geldi ve yanıma yattı. Bir anda kendimi yatak odamızda buldum. Daha sonra karımla ilişkiye girdim. Sonra bir bebek sesi duyuldu. Sesin geldiği yöne baktığımda oğlumun elinde bir bebek vardı. Bana "Baba yine altına yapmış." dedi. Diğer yanıma baktığımda karım yoktu ve giyinik vaziyetteydim. Oğluma tekrar dönüp "Annene söyle halletsin." dedim.
Bulunduğum yatak sallanmaya başladı. Yorgan kendiliğinden havalandı ve tekrardan yere doğru süzülmeye başladı. Yere süzülüp üzerime doğru gelirken kadraj dışına ışınlandım ve süzülen şeyin sofra örtüsü olduğunu anladım. Eşimi ve 2 çocuğumu gördüm. Elimde bir şey hissettim. Eşime bakıp "14. evlilik yıl dönümümüz kutlu olsun." dedim ve bunu söyledikten hemen sonra öksürmeye başladım.
Öksürüyordum ve durmuyordum. Ailem bir heykel gibi dona kalmıştı bu olurken. Öksürmeye devam ederken etraf dumanla doldu. O dumanların arasından bir ışık gördüm. Işık iyice yaklaştı ve en son ışıktan başka hiçbir şey göremeyecek kadar yaklaştığında ışık geriye doğru gitti. Bu ışık doktorun elinde bulunan fenerden geliyordu. Bana baktı. Hiçbir şey demedi. Sadece surat ifadesinden kötü bir şey söyleyecekmiş gibi olduğu anlaşılıyordu. Daha sonra eliyle sol gözümü tuttu ve elindeki feneri sol gözüme doğru yaklaştırdı. Tek görebildiğim sadece ışık olduğunda kalp atışlarım hızlanmaya başladı.
"Resusitasyon" dediğini duydum birinin. Gözüm, sanki zoom yapılmış gibi ameliyathane lambasından kendime doğru getiriyordu gördüklerimi. Etraf dönmeye ve bulanıklamaya başladı. Bu sırada kalbime hızlıca masaj yapılıyordu. Bir bağırma sesi duydum ve ameliyathaneye biri girdi. Babamı görmüştüm."Oğlum." dedi ve o anda kendimi kapısı kendiliğinden açılan odada buldum. Yani burada.
Derin bir nefes aldım. İnanılmazdı. Babama hesap sormam, bunu sorgulamam her şeyi değiştiriyordu. Babam ölmeden önce ameliyathaneye geldi. Sadece oğlu olduğum için bunu yapmıştı. Yine arkasında dini gerçekler olduğunu ya da etrafındakilere beni sevdiğini göstertmek için bunu yaptığını düşünüyorum.
Babamdan hesap sorduğum onay butonuna basmalı mıydım ? Beni ve annemi döverken öyle içimde kaldı, öyle istedimki müdahale etmek. Babama vurduğum ihtimale bakmak istiyordum önce.
Birde sigara konusu var. Sigara içmediğim bir hayatta ne olacaktı ? Sadece bu kararı vermem her şeyi etkileyecekti belki. . . Hem sigara içmeyeceğim hem de babamdan hesap soracağım hayatı seçebilirdim.
Varlığa bir şey sormak için kendi kendime "Bir şey sormak istiyorum daha doğrusu emin olmak istiyorum." dedim.
- Dinliyorum.
"Babama bir şeyler söyledim. Ondan hesap sordum fakat müdahale etmedim. Sorum şu. Bu diyaloglar neye göre belirleniyor ?"
- Buradan çıktığında hiçbir şey hatırlamayacaksın Salih. Sen herhangi bir karar odasına girdiğinde geleceği görmüş olursun. Eğer o odadaki kararla buradan ayrılırsan, gelecekte burada gördüklerini söyleyeceksin.
"Tam düşündüğüm gibi." dedim.
Odadan çıktım ve babama yumruk attığım kararı düşünmeye başladım. Bunu düşünürken, kötü kararların olduğu karşı taraftan asansörün sağ tarafındaki 16. odanın kapısı açıldı. Boşluğa ayaklarımı attım ve karşıya geçtim. 16. odanın önüne geldim, içeriye girdim, kapıyı kapattım ve beklemeye başladım.
Biraz bekledikten sonra bir adım attım ve bir şey fark ettim. Ayakkabılarım sanki zemine yapışmıştı. Bulunduğum zemin çamurlaşıyordu. Bir adım daha attım ve ayağım zeminden içeri girdi. Batmaya başlamıştım. Omuz hizasına kadar battığımda ayaklarımın boşa çıktığını hissettim. Çamurun içine girdim ve diğer taraftan çıkıp bir yatağın üzerine düştüm. Gerçek hayattaki odamdaydım.
Yataktan kalkıp odamdan çıktım ve salona girdim. Oturma grubunda uzanan babamın karşısına geçtim. Yakasından tuttum ve "Sen bana ne yaptın lan şerefsiz orospu çocuğu" dedim. Babam büyük bir güçle itti beni oturduğu yerden. Kafasına doğru yumruk attım. Yüzünü tutan babam bana doğru baktı ve üzerime doğru gelip bana hızlıca vurmaya başladı. O ara annem içeriden geldi ve bizi ayırmaya çalıştı. Bunu yaparken "Yapmayın" diye bağırıyordu.
Çok hızlı, 3-4 saniyelik görüntüler görmeye başladım.
İlk başta babam bana telefonunu attı. Gözümü kapatıp açtığımda babam bana tekme atıyordu. Yine kapatıp açtığımda babama bir yumruk atıyor, küfürler ediyordum.
Polislerin geldiğini gördüm. O anda kendimi karakolun nezaharethanesinde buldum. Parmaklıların arkasında duran polis bana bakıyordu. Parmaklıklara doğru yaklaştım. Polis bana "Türk Ceza Kanunun 87. maddesi gereğince takd. . . ." derken parmaklıları tuttum. Tuttuğum yer değişti ve tahta oldu. Sanık kürsüsündeydim. Hakim "1'e 6 oranında indirim yapılarak 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın cezasından başkaca arttırım ve indirim yapılmasına takdiren yer olmadığına, sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasının mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak. . ." diye devam ederken arkamı döndüm. Tanıkların olduğu bölümde babam vardı."Önüne dön." dedi biri ve önüme döndüm. Hakim "Karar verilmiştir." deyip balyozu vurduğunda kendimi cezaevi avlusunda buldum.
Gözümü kapatıp açtığımda annemin ve eşimin beni ziyaret ettiğini gördüm. Tekrardan gözümü kapatıp açtığımda koğuşun tam ortasındaydım ve kendime bakıyordum. Zaman hızlanmaya başladı. Zaman hızlanırken koğuştakiler ile beraber çay içtiğimi, yatıp uyuduğumu, tavla oynadığımı, ailemin fotoğraflarına baktığımı, etrafı temizlediğimi gördüm.
Bir anda gelen bir sesle zaman normale döndü. Koğuşun kapısı açılmıştı. Kapıdan gelen kişi bir gardiyandı. Elimde bir bavul olduğunu gördüm. Biri omzuma dokunup döndüğümde cezaevinin önünde annem bana sarıldı. Sarılmayı bıraktıktan sonra oğlumu kucağıma alıp yanağını öptüm. Daha sonra eşimin yanağını öpmek için yaklaştım. Öpüp geri çekildiğimde yatak odamızdaydım. Eşimle ilişkiye giriyordum. Yine bir bebek sesi duyuldu. O yöne doğru baktığımda televizyon gördüm."Bana baksana." diyen bir sesle tekrardan önüme döndüm. Karım elinde bebeğimizi emzirirken "Salih geçinemiyoruz, sıkıntı yaşıyacağız." dedi."İş bulamıyorum cezaevine girdiğimden. Araştırıyorum, bulucam." dedim. Gözümü kapatıp açtığımda bir adam bana "Aradığımız kriterlere uygun değilsin" dedi. Gözümü kapatıp açtığımda başka biri "Elemana ihtiyaç yok." dedi. Gözümü kapatıp açtığımda başka biri "Maalesef, bunu yapamam." dedi. Gözümü kapatıp açtığımda bir iş yerinin önündeydim ve takım elbiseli adam "Taşıyabilecek misin ?" dedi."Taşırım abi" dedim."Şu karşı taraftan çık. Sağdaki odaya gir ve beni Hasan Bey gönderdi de. Onlar ilgilenir." dedi. Söylediği yerden çıkarken 4. basamakta kendimi dolap taşırken buldum. Dolabın büyüklüğünden dolayı görmediğim biri "Az kaldı." dedi nefes nefese kalmış şekilde. Son basamağa geldiğimizde dolapla beraber evin içine girdik. Evden içeri girdiğimizde "Baba" diye bir ses duydum. Duyar duymaz taşıdığım dolap kayboldu. Oğluma "Geldim oğlum." dedim. Ona sarıldım ve öptüm. Karımla beraber yemek masasına oturduk.
Masadayken onlara doğru bakmak istediğimde kaybolmuşlardı. Önüme baktığımda bilgisayar gördüm. Bir bilgisayar masasında oturuyordum ve ekranda bahis sitesi açıktı. Ekrana bakmaya devam ederken ayağımda bir ıslaklık sezdim. Sonra alkol kokusu almaya başladım. Bulunduğum oda alkol ile dolmaya başladı. Yerimden kalktım fakat odanın kapısı ve camı yoktu. Tamamen alkolün içine battığımda bir yere doğru sürüklendiğimi gördüm. Alkol şelale gibi bir yerden aşağıya akıyordu.
O şelaleden aşağıya bir yere düştüm. Diz kapaklarıma gelen ve alkolle dolu olan bir okyanusa düşmüştüm. Güneş etrafı aydınlatıyordu. Metrelerce uzunlukta bir sigara izmariti düştü önce. O düşer düşmez karımın sesi yankılandı etrafta.
"Bambaşka biri oldun Salih."
Sonra bir sigara daha düştü.
"Alkole başladın ve kumarda oynuyorsun."
Sonra bir sigara daha.
"Çocuklarımızın geleceğiyle oynuyorsun."
Sonra bir tane daha . . . .
"Bu nereye kadar sürecek Salih ?"
Bir tane daha . . .
"Sana olan sevgimi kaybetmeye başladım Salih . . . ."
Bir tane daha . . .
"Bana tokat attın. . . ."
Bir tane daha . . .
"Senden ayrıılıyorum. . . ."
Bu sözden sonra karımın sesi gelmemeye başladı. Biraz sonra, daha kullanılmamış metrelerce uzunluktaki, bir özgürlük heykelini andıran bir sigara, dik bir şekilde , çok yakın bir yere düştü. Bu olduktan sonra sesimi daha doğrusu iç sesimi duymaya başladım. Duymaya başladıktan hemen sonra güneş dik duran sigarayı yaktı ve güneş kayboldu. Etrafı sigaranın közü aydınlatıyordu.
"Hepsi senin yüzünden oldu baba. . . ."
Bir sigara izmariti daha düştü.
"Sende babama lafını geçiremedin anne. . . ."
Bir sigara izmariti daha düşerken dik duran sigaradan çıkan dumanlar gökyüzünün bulutlarını oluşturmaya başlamıştı. İç sesim konuşmaya devam etti.
"Çocuklarımı görmeme izin vereceksin !"
Bir sigara izmariti daha düştü . . . .
"Ne sevdiğim kadın kaldı, ne param."
Sigaradan çıkan dumanlar gökyüzünü karartmaya başlamış etraf kül ile dolmuştu. Sigara git gide yanıyordu, bitiyordu.
Bir sigara izmariti daha . . . .
"Bunları hak etmedim . . . ." dedim ve sanki küllüğe sigaranın külünü dökmüşüm gibi sigaranın yanan kısmı etrafa dağıldı. Karanlık çok daha karanlık hale geldi.
Bir sigara izmariti daha düşerken öksürmeye başladım. Öksürmemden dolayı çıkan ses normalin çok üstündeydi. Artık iç sesimde kesilmişti. Her öksürdüğümde sigaranın dahada azaldığını gördüm. Öksürdüm, öksürdüm, öksürdüm ve öksürdüm. En son sigaranın külü alkol ile dolu olan okyanusa yanaştı ve söndü. Sönmesiyle hiçbir şey göremeyecek kadar etraf karanlık oldu. Gözümü açtığımda ise buradaydım yani kötü kararların olduğu tarafta, asansörün sağ tarafındaki 16. odada.
Yine derin bir nefes aldım, burada nefes almamın herhangi bir anlamı olmasada.
Babama yumruk atmak hayatımı çok kötü bir yöne çeviriyordu. Yolumu tamamen bozuyor, hayatımı mahvediyordu. İşimi kaybediyor, cezaevine giriyor, üniversiteye okuyamıyor, alkole ve kumara başlıyor ve yine sigaradan dolayı ölüyordum.
Babama direk yumruk atmamıştım. Önce yakasından tutmuş daha sonra ağır küfür etmiştim. Bu şu demek oluyordu. Eğer burada bu kararı verirsem, gerçek hayatta ilk başta babamın yakasından tutacak, daha sonra küfür edecek daha sonra ise yumruk atacaktım.
Her ihtimal farklı sonuçlar getiriyordu. Hangisini seçmeliydim ? Şu anda gördüklerim arasından en mantıklı olan babamdan hesap sorduğum seçimdi. Aynı seçimi sigarayı bırakarak yapmak istiyordum fakat bu riskliydi. Sigarayı bıraktıktan sonra hayatım bambaşka yöne evrilebilirdi.
2 reset hakkım kaldı. Bunları iyi kullanmam gerekiyor. Birini şimdiden sigarayı bırakıp babamdan hesap sorduğum seçime ayırdım. Diğerine daha karar vermedim. Eğer 2 reset hakkımda da beni memnun edecek bir karar aldığımı düşünmezsem yani gördüklerim böyle olmazsa, sigarayı bırakmadığım ve babamdan hesap sorduğum kararı seçecektim.
Şimdi yapmam gereken çok önemli bir şey var. Eğer yapmazsam içimde kalacak bir şey. Buradan gittiğimde hatırlamıcam fakat o duyguyu yaşamak istiyorum. Bana yapılanlardan olmasa bile intikam almak istiyorum.
Lisedekilerin hepsini kurşuna dizdiğim ihtimali görmek istiyorum. Evet bunu gerçekten yapmak istiyorum. Buradan gittiğimde öfkem bitmeyecek ve her şey aynı kalacaktır. Bunu yaptığımı bile hatırlamıcam fakat yinede bunu yapmak istiyorum. Benim evde sakat kaldığım ve insanın içine çıkamadığım günlerden doğan öfkeyi burada bastırmak istiyorum. Bir reset hakkımı bunun için kullanıcam fakat önce babamın yanında duran odadaki kadının kim olduğunu öğrenmem gerek. O kimdi ve hayatımı ne yaparak bu kadar kötü etkilemişti ?
Kötü kararların olduğu odadan çıktım ve asansörün önüne geldim. Asansöre girdim ve 1'e bastım. Asansör odamın bulunduğu kata geldi. Asansörden indim ve kötü tarafta olan yani asansörün sırasındaki babamın yattığı sağ taraftaki odaya girdim.
Aynaya baktığımda bir şey göremeyeceğimi biliyordum çünkü yatağının altında buton vardı. Yani bana iyilik yaptığını düşünüyordum bu her kimse.
Aynaları değiştirmek için odada bulunan kişinin iyi tarafta bulunan kapısını bulmam gerekiyordu. Benim odamın sol tarafında, benim iyi olduğunu düşündüğüm insanların odaları olduğundan, butona bastıktan sonra o yöne doğru bakacaktım.
Butona bastım ve odadan dışarı çıktım. Sağ tarafa doğru baktığımda görünürde herhangi bir kapı açılmamıştı. Yürümeye başladım.
Kendi odamı göremeyecek kadar uzaklaşmıştım fakat halen açık bir kapı göremiyordum. Hayatımda en az bir kere bana iyilik yapmış bütün ihtimaller burada olduğundan dolayı çok oda vardı.
Kendi odamdan en az 100 oda uzaklaştığımda ileride açık bir kapı gördüm. Evet bulmuştum.
Odadan içeri girdim. Babamın odasının yan tarafındaki odada yatan aynı kişi burada da vardı. Aynaya doğru baktım ve görmeye başladım.
"Selin ben." , "Artık yanyana oturuyoruz. Kopya falan verirsin değil mi bana ?" , "Numaranı söyle."
Selin . . . Hatırlıyordum. Hocamız oturma düzenini değiştirdiğinde yanına oturmuştum. Bana bir kere iyiliği dokundu. Kantindeyken param yetmemiş, üzerini tamamlamıştı. Normal bir kızdı. Bu kızın yanına oturduğumdan dolayı bunu seven orospu çocuğu beni kıskandı ve 30 kişiyle üzerime saldırdı. Peki bu kız bana kötülük olarak ne yaptı ?
Odadaki aynayı tuttum ve 100 oda ilerideki odaya taşıdım. Geldiğim odadaki aynayıda ilk gittiğim odaya götürdüm. Tekrardan babamın sağ tarafındaki odaya yani Selinin kötü tarafta bulunan odasına geri döndüm.
Aynaya baktım.
"Efendim. . ." , "Neden ?" , "Neden istiyorsun bunu ?"
"Bana asılıyor." , "Neden bu kadar tepki verdin ?"
Şerefsiz orospu. Orospu çocuğu. Sen yaptırdın demek ki.
Odadan çıktım ve asansöre bindim. 2. Kata çıktım. Selin'i öldürdüğüm ihtimali düşünmeye başladım. Bunu düşündükten hemen sonra asansörün sağ tarafında bulunan ilk kapı açıldı. İçeri girdim bir adım attım ki aklıma bir şey takıldı. Bu yüzden odanın kapısını kapatmadan dışarı çıktım.
Selin'i öldürme kararı vermek ile Selin'i silah ile ya da bir şey ile öldürme kararı vermek arasında fark vardı. Ben Selin'i öldürücem dediğimde bu kapı açılmıştı. Ya Selin'i silah ile öldürücem dersem ne olacaktı ?
Bunu düşünmeye başladım ve bunu düşünürken asansörün sol tarafında bulunan 4. odanın kapısı açıldı. Eğer ben Selin'i öldürme kararı verdiğim odaya girer isem, gerçek hayatta bunu nasıl yapacağımı görücem. Bu her şekilde olabilir. Silahla, sopayla, yumrukla, işkence ederek, zehirleyerek, boğarak öldürmek gibi.
Silah ile öldürme kararı vermem yüzde yüz silah ile öldürücem anlamınada gelmiyor. O sadece bir karar. Bunun olup olmama ihtimalide var. Zaten şu anda müdahale etmeye gideceğim için reset hakkımı kullanıcam. Gerçek hayatta ne karar verirdim bunu görmek istiyorum.
Asansörün sağ tarafındaki ilk odaya girdim. Kapıyı kapattım ve beklemeye başladım.
Arkamı doğru döndüğümde duvarda asılı bir şey gördüm. Bu bir silahtı. Silaha doğru yaklaşırken aklıma gördüğüm diğer silah markaları geldi ve bunları düşünürken, o duvara, düşündüğüm silahlarda asılı olarak gelmeye başladı.
Oraya doğru bakarken "Titanyumdur." diye bir ses duydum. Kafamı çevirirken bulunduğum yer bir silah mağazasına dönüştü. Baktığım kişi "6800 Lira" dedi. Sonra bir mesaj sesi duyuldu. Cebime doğru bakıp elimi attığımda evdeydim. Etrafa şöyle göz attım fakat kimse yoktu. Cebimden telefonu çıkarttığımda bir mesaj gelmişti."Değerli müşterimiz 36 AY vadeye kadar 30. 000 TL'lik krediniz ön onay almıştır. Başvuru için şubeler. . ." diye okurken tekrardan ortam değişti ve silah dükkanında buldum kendimi. Sırtımda bir şey hissediyordum. Karşımdaki adam bana elini uzattı ve "ALLAH Kullandırtmasın . . . ." dedi.
Gözümü açıp kapattığımda bir parktaydım. Gece saatleriydi. Yürüyordum ve önümde bir kız vardı. İyice yanına yaklaştım, belimde duran silahı aldım, kafasına dayadım ve ateş ettim. Ateş eder etmez basınçtan büyük bir ses yankılantı etrafta.
Şimdi müdahale vaktiydi. Sırada beni kıskanan orospu çocuğu vardı. Onu düşündüm, onu öldürmeyi istedim.
"Salih ne oluyor ?" dediğinde karım, evdeydim. Ağlıyordum."Seni çok seviyorum" dedim. Oğlumu öptüm. Gözümü kapatıp açtığımda bir adamla konuşuyordum."Kimliksiz alamam." dedi. 500 lira çıkardım ve cebine koydum.
Bir su sesi geldi. Duş alıyordum. Kafama şampuan döktüm ve o şampuanın köpüğünü suratıma yaydım. O şampuandan önümü göremiyordum. Yüzümü yıkamaya başladığım anda o köpük, önümü göremeyecek kadar tipi olarak yağan kara dönüştü. Yürüyordum ve belimde silah vardı. Biraz sonra gördüm onu. Evet o orospu çocuğu arabaya binmek için dışarı çıkmıştı.
Yanına yaklaştım. Beni gördü ve görür görmez irkildi. Birini öldürdüğümü zaten biliyor gibiydi. Silahımı çıkardım ve kafasına doğru ateş ettim. Kar, TÜRKİYE bayrağını andırır gibi gözükmüştü. Sadece ay ve yıldız yoktu.
Yine müdahale ettim. Eğer müdahale etmeseydim büyük ihtimal beni öldürenlerden birini öldürmeye gidecektim. Bu sefer, babamı seçtim. Yılların verdiği o öfkeyi birazda olsa bastırmak istiyordum.
Gözümü kapatıp açtığımda bir minibüsün bagajındaydım. ."2000 TL'ye götürürsün." dediğimi hatırladım. Bu sefer geçmişteki yaşadıklarımdan bir şeyler duymuş gibiydim. Zaten bunları yaşamamıştım. Yaşamadıklarım içinden yaşadıklarımı duyuyordum. Eğer karar verirsem yaşayacaktım.
Araba ani fren yaptığında oturduğum şehirin merkezindeydim ve yürüyordum. Eve az kalmıştı. Yürümeye devam ederken bir polis arabası gördüm. Yanımdan geçti. Arkaya doğru bakarken geçip gitmediğini gördüm. Önüme dönüp soğukkanlılığımı koruyarak normal adımlar attım fakat "DUR Polis !" diye bir bağırma sesi duydum.
Kaçacak mıydım yoksa teslim mi olacaktım ? Buda bütün her şeyi etkileyecekti. Müdahale edebilir yani karar verebilirdim fakat gerçek hayattaki kendimin bu konumda ne yapacağını görmek istedim. Zaten reset hakkımı kullanacaktım.
Belimden çıkardığım silahı polise doğru doğrulttum fakat onu yapar yapmaz müdahale ettim. Çok kısa bir an zaman durdu ve yeniden akmaya başladı. Yeniden akmaya devam ettiği ilk anda silahım polise doğru duruyordu. Silahı indirdim ve arkama bakmadan koşmaya başladım. Bir silah sesi duyuldu. Belim ile sağ omzum arasından vurulmuştum. Yere düşüp yere kapaklandığımda hastanede uyandım. Hastane odasında polisi ilk gördüğümde nezaharethaneye ışınlandım. Nezarethanede etrafıma bakıp yarama doğru uzanmaya çalışırken gözümü kapatıp açtım. Cezaevindeydim.
"ALLAH kurtarsın" dediklerini duydum koğuştakilerin. Bir ranzaya oturdum. Biri geldi ve "Haberi önceden geldi. Müebbet yemişsin." dedi. Gözümü kapatıp açtığımda hapishanenin tuvaletindeydim. Aynaya doğru bakıyordum. Aynaya bakarken zaman hızlanmaya başladı.
Kendime bakıyordum. Dudağımın patladığını gördüm önce. Saçımdaki ilk beyaz tüyü görünce üzerinde yemek yediğimiz gazeteye bakıyordum. 2 yıl geçmişti.
Etrafımdaki her şey tekrardan hızlanmaya başlayınca duymaya başladım.
"ALLAH Kurtarsın."
1 sene daha geçti.
"ALLAH Kurtarsın."
4 sene daha . . . .
"ALLAH Kurtarsın."
6 sene daha . . . .
"ALLAH Kurtarsın."
10 sene daha . . . .
"ALLAH Kurtarsın."
20 sene daha. . . .
"ALLAH Kurtardı."
Zaman normale dönüp aynaya baktığımda tanınmaz haldeydim. Saçlarım ağarmış, gözüm morarmıştı. O yılların yorgunluğunu görüyordum üzerimde. Sonra, gözümü kapatıp açtığımda cezaevinin önündeydim. Hiç kimse gelmemişti ki gelmesini de beklemezdim. Gözümü kapatıp açtığımda evimin önünde buldum kendimi. Zile bastığımda tanımadığım bir kadın camdan baktı ve "Buyrun" dedi."Beyza'ya bakmıştım ben" dedim."Yok öyle biri." dedi."Siz ne kadardır burada oturuyorsunuz ?" diye sordum."10 sene oldu." dedi.
Telefon numaralarını hatırlamaya bırak yüzlerini bile hatırlayamadığımı hissettim. Sanki hatırlıyordum fakat hatırladıklarımı ben yaratmış gibi hissediyorduım.
Gözümü kapatıp açtığımda baba evinin önündeydim. Zile bastığımda mezarlıkta buldum kendimi. İkiside ölmüştü. Onların mezarlarına bakarken bir soğukluk hissettim önce. Gözümü kapatıp açtığımda bir uçurumun kenarındaydım. İntihar etmek için bekliyordum.
Müdahale ettim. Oğlumun ve karımın yüzlerini görmek ve o durumdayken bana ne tepki vereceklerini bilmek istiyordum. Gözümü kapatıp açtığımda bir sitenin önünde buldum kendimi. İçeriye girmek istediğimde güvenlik izin vermedi.
Yine zaman hızlanmaya başladı. 2 kere güneş doğdu ve battı. Daha sonra, gördüm karımı. Dışarı çıkıyordu. Beni fark etmemişti. Karşı kaldırımdayken ona "Beyza" dedim. Bana doğru baktı. Süzdü iyice. Hiçbir şey demedi ve yönünü değiştirip yürüdü. O yürürken bende ters yöne doğru döndüm ve yürümeye başladım.
Müdahale ettim ve tekrardan geri dönüp karımın yanına gittim. Önce omzuna dokundum. Durdu ve "Dokunma !" diye bağırdı."Eğer bir daha seni görürsem polise giderim." dedi."Sadece bir kere oğlumu görmek istiyorum." dedim."Göremezsin" dedi.
Moralim bozulmuş şekilde durmuştum. Karım ise "Göremezsin." dedikten sonra yürümeye başlamıştı.
Yine müdahale ettim ve yanına gittim."Sadece bir kere görücem ve daha sonra beni asla görmeyeceksin. Söz veriyorum." dedim. Bana doğru baktı. Gözümü kapatıp açtığımda bir adam vardı karşımda."Seni tanımıyorum ve bundan sonrada tanımak bile istemiyorum." dedi. Ağlıyordum. Oğlum olduğuna inanamıyordum. Bambaşka biri olmuştu. O anda zaman durdu. Zaman durunca oğluma sarılmak için iki kolumu açıp hamle yaptım ve bunu yapar yapmaz bir uçurumun kenarından aşağıya düşmeye başladım. Her şeyi hissediyordum. Yere çarptığımda burada uyandım yani asansörün sağ tarafında bulunan ilk kapıda.
Çok kötüydü. Beni döven şerefsizlerin hepsinden intikam alamıyordum. Belki başka birinden başlasaydım daha fazla kişi öldürürdüm. Bunu bilmiyorum fakat hangisinden başlarsam başlayayım hayatımın çok kötü bir yöne evrileceğini düşünüyorum.
Zaten var olan uykumu yine hissettim. Şimdi verdiğim kararların nasıl hissettirdiğini görmek için uyumam gerekiyor fakat uyumadan önce sormak istediğim bir soru var.
Boşluğa "bir şey sormak istiyorum." dedim.
- Dinliyorum.
"Selin'in buraya gelene kadar bir şey yaptığını bilmiyordum. Aynasına baktığım için öğrendim. Buradan gittiğimde bunları unutucam fakat Selin'i öldürme kararı verirsem ve binaya gidip uyursam tam olarak ne olacak ? Selin'in yaptıklarını gerçek hayatta nasıl öğreniyorum ? Ya da bunu öğrendiğim vakte mi gidicem ? Selin'i neden öldürücem uyandığımda bir şey bilmediğim halde." dedim.
Varlığın konuşmasını beklemeden devam ettim.
"Şu an kafam inanılmaz karıştı. Ben burada öğrendim ve bu yüzden öldürme kararı verdim. Bu gerçek hayata nasıl yansımış olabiliyor ?"
Gerçekten kafayı yiyecektim. Devam ettim.
"Babamda böyle değildi. Onun ne yaptığını biliyordum. Onda ki fark onun kötü davranmasını kabullenmiştim ve ona iyi bir insanmış gibi bakıyordum. Selin'in benim hakkımda böyle söylediğini hiçbir şekilde görmedim" dedim.
- Uyandığında burayı hatırlamayacağın doğru fakat eğer karar verirsen Selin'in böyle bir şey yaptığını bileceksin. Bilmeyeceğin şey, Selin'in böyle bir şey yaptığını ne zaman ve nasıl öğrendiğin olacak.
"Kalktığımda zaten öğrenmiş olucam yani."
-Evet.
"Anladım. Şu an uyumaya gidiyorum. Yatağımın altında reset butonu var mı ?" dedim.
-Evet var. Yatağının altındaki reset butonu bir karar verdiğinde ortaya çıkar. Bu bir karar odasına girmeden yaptığın kötü davranışlar içinde geçerlidir.
Odama gitmek için asansörün sağ tarafında bulunan ilk odadan dışarı çıktım ve asansöre bindim. Binince "1"e bastım ve aşağıya indim. Asansörden çıktım ve odama girdim.
Yine gelmiştim buraya. Yatağımın altına baktım. Reset düğmesi vardı. Uyumadan reset düğmesine basabilirdim. Reset düğmesine basıp uyursam, Selin'i öldürme kararı verdiğimde nasıl hissettiğimi göremeyecektim. Bunu unutacak olduğumu bilmeme rağmen görmek istedim. Butona basmadan yatağa uzandım ve uyudum. . . .
Gözlerimi bile açmadan, bilincim yerine geldiği ilk anda büyük bir kalp sancısı ile uyandım. Gözlerimi açtığımda zihnim korkunç şeyler yaptığımı bildiriyordu bana. Zihnimin korku ve öfke bölümü hariç bütün duyguları silinmiş gibiydi. Beynim beni kötü hissettirme odaklı çalışmaya başlamıştı.
Yerimden kalkar kalkmaz odaya göz ucuyla baktım. Kapı kapalıydı ve aynada çok fazla çatlak vardı. Hemen yatağımın altına eğildim.
- 2 hakkın kaldı.
Butona bastım. O kadar hızlı yatağın altına eğilmiştim ki, varlığın uyarısını duyduğumda parmağım ile butonun arasında 2 santim mesafe vardı. Bu acı ve psikolojiyle durmak mümkün değildi. Uykum gelmediği halde gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım. Gözlerimi kapattığımda ailem geldi aklıma. Oğlumun beni tanımadığı, karımın beni yok saydığı, yıllarımın hapishanede geçtiği o anlar geldi.
Bir an önce uyumak ve bu duygudan kurtulmak istiyordum. Hiçbir şey düşünmemeye çalıştım önce fakat mümkün değildi. Son girdiğim kapıdaki gördüklerimi resmen yaşamış gibi hissettiriyordu o onay düğmesine basmam.
Gözlerimi hiç açmadan uzun süre kapalı tutmuştum. İyi bir karar verip gerçek hayatta oturduğum binadaki odaya gidip uyuma fikri geldi aklıma. Onu düşünmeye çalışıp bu duyguları yok saymak istedim. Aklıma gelen her kötü görüntüyü bununla bastırmak istedim. Daha sonra uyumaya odaklandım. Sadece uyumayı düşünüyordum ve uyudum.
Kendime geldiğim ilk anda büyük bir rahatlama gelmişti. Gözlerimi açtım ve derin bir oh çektim. Çok kötüydü. Zaman sanki olabilecek en küçük parçaları bölünmüş ve o parçalara farklı kötü duygular serpiştirilmişti. Zaman ilerledikçe bütün o kötü duyguları anlıkta olsa yaşıyor gibi hissediyordum. Biri bitmeden diğeri başlıyor, biten, tekrar kendini hatırlatıyordu.
Yerimden kalktım ve odaya baktım. Kapı kapalıydı ve aynada çatlak yoktu. Buraya ilk geldiğim anı hatırlamıştım. O zaman nerede olduğumu sorguluyor ve beni buradan çıkarmaları için etrafa küfürler ediyordum. Şu anda her şey iyiydi. 1 reset hakkım daha vardı.
Kapının önüne geldim. Sakince kapının kolundan tuttum ve aşağıya doğru indirdim. Açılmıştı. Odamdan çıktım ve etrafa baktım. Bütün kapılar kapalıydı. Her şey olması gerektiği gibiydi.
Şimdi, son reset hakkımı kullanmak için sigara içmediğim ve babamdan hesap sorduğum ihtimale bakmam gerek. Eğer bu karar istediğim gibi olmaz ise sadece babamdan hesap sorduğum kararı seçicem.
Karşımda duran asansörün olduğu kapıya yanaştım ve kapıyı açtım. Kapıyı açtıktan sonra butonlardan "2"e bastım. Asansör hareketlendi ve yukarı çıkmaya başladım. 2. kata geldim ve asansör durdu. Asansörün kapısını açtım ve dışarı çıktım.
Sigarayı bıraktığım ve babamdan hesap sorduğum ihtimali düşünmeye başlamışken, aklıma bu 2 kararın aynı anda tek odada olup olmadığı ihtimali geldi. Eğer böyle bir şey mümkün ise reset hakkımı kullanmama gerek yoktu.
- Bu mümkün değil Salih. Olabilecek iyi ya da kötü her karar için farklı oda var. Bu odalar kendi içinde de sonsuza bölünür.
"Nasıl yani ?" dedim.
- Sigara içmeyi bırakmak istiyorsan bunu ne zaman yapacağında önemlidir. Normalde sigarayı bırakmaya karar verdiğinde gerçek hayatta uyandığın andan itibaren bir daha sigara içmezsin. Şöyle ki sigara içmeyi 1 gün sonra, 1 hafta sonra ya da 1 yıl sonrada bırakabilirsin. Bu zaman dilimleri olabilecek en küçükten en büyüğe kadar değişebilir. Eğer böyle bir seçim yapmak istersen odaya girip bir şeyler görmeye başladığında müdahale edebilirsin. Bu her karar için geçerlidir.
"Sadece düşünmek bile her şeyi değiştiriyor değil mi ?" dedim.
- Evet değiştirir. Birine zarar vermezsin ve hayatını kaybedene kadarda bunu yapmazsın fakat bunu sürekli düşünürsün. Bu ihtimali düşünmek ile bu ihtimali hiç düşünmemek arasında fark vardır. Birine zarar vermeyi ne zaman, nerede, hangi aralıklarla ve ne kadar süreyle düşünmende önemlidir ve bunlarında her biri her şeyi değiştirir.
"Anladım." dedim. Kararım ya da kararlarımda herhangi bir değişiklik yapmak canlı ya da cansız bütün ihtimalleri etkiliyordu. Sadece 1 reset hakkım kalmıştı. Önce hangisine karar vermeliydim ? İyi düşünmeliydim. Babamdan hesap soracak ve sigara içmeyecektim. Uyanır uyanmaz sigara içmemeye karar verdikten sonra babamdan hesap sormayı seçmek mi daha mantıklıydı, yoksa babamdan hesap sormayı seçip daha sonra sigarayı bırakma ihtimali mi daha mantıklıydı ?
Bunları düşünürken iyi kararların olduğu karşı tarafa doğru baktım. Gerçek hayatımda yaşadığım binanın 4. katına ulaşmama yarayan kapının sol tarafında bulunan 8. odanın kapısı açılmıştı. Bu odaya daha önce girmiş ve babamdan hesap sorduğum ihtimali görmüştüm. Sigarayı bırakma kararı verdiğim kapı nerede diye bakarken varlık konuşmaya başladı.
- Şu anda o kararın olduğu kapıyı göremezsin. O karar seninle alakalı olduğundan dolayı kendi odana girdikten sonra buraya gelmen gerek.
Babamdan hesap soracağım ihtimali seçtiğimde iyi bir yaşantım olacağını görmüştüm. Bu yaşantının üzerine sigara içmemeyide eklersem iyi olabilirdi. O yüzden yine babamdan hesap sorararak başlamak istiyordum. Bir şeyler görmeye başladığım anda sigarayı bırakma kararıda verecektim.
Kötü kararların olduğu yerden boşluğa atlayarak iyi kararların olduğu yere geçtim. Sol tarafta bulunan 8. odanın önüne geldim, içeri girdim ve kapıyı kapattım.
Biraz sonra biri "Salih" dediğinde babam olduğunu anlamıştım. Arkamı döndüm. Babam karşımdaydı.
"Ne istiyorsun ? Niye çağırdın beni ?" dedi. Gözümü kapatıp açtığımda evin salonunda buldum kendimi.
Yine aynı şekilde başlamıştı. Bir şeyler görmeye başladığım anda müdahale edip sigara içmeme kararı aldım. İzlemeye devam ediyordum.
"Konuşmak için çağırdım baba" dedim."Söyle" dedi.
"Sen benim babam olamazsın." dedim bir anda. Bunu dedikten sonra üzerime yürüdü ve karnıma vurdu.
"AHH" dedim önce. Daha sonra yüzüme tokat attı ve "Sadece dindar bir insan olmanı istedim !" dedi. Yüzüme bir yumruk attı ve geriye doğru savruldum. Ona doğru bakıp "Beni neden zorluyorsun ? Dinde zorlama olmaz." dedim. Yanıma geldi ve yüzüme bir tokat daha attı. Atınca "AHH" diye bağırdım."Senin bu zorlaman yüzünden sana olan sevgimi kaybettim." dedim. Bir tane daha vurdu ve yine "AHH" dedim. Daha sonra hızlıca vurmaya başladı. Karşılık vermiyordum ve vururken bana "Senden utanıyorum." diye bağırdı.
Babam son tokatı suratıma doğru indirdiğinde annem ve babamın konuştuğunu görmeye başladım. Babam "Senin bu dinsiz oğlun yüzünden sofrada bereketimiz kalmadı." dedi. Annem "Çok üzerine gidiyorsun çocuğun yeter." dedi. Babam "Buna yemek bile vermemek gerek." dedi. Annem "O senin oğlun, gitme üzerine fazla." diye cevap verdi. Babam "Sen olmasan çoktan sokağa atmıştım bu şerefsizi." dedi.
Annem bir anda yükseldi ve babama "Yeter artık diyorum, sen beni anlamıyor musun ya ?" diye bağırdı. Babam bu tepkinin ardından anneme vurmaya başladı.
Bir video çekilmiş ve bende izliyormuş gibiydim. Daha sonra kendimi odamda buldum. Odadayken annemin içeriden bağırma sesleri geliyordu ve sigara içme isteğim gelmişti. Sigara içmeme kararı verdiğim için içmedim. İçeriye gittim. Annem'i döven babam'ı tuttum ve "Senin şerefinin amına koyayım. Sen baba falan değilsin." dedim. İkiside bir anda durdu. Babam "Sen ne diyorsun lan, puşt." dedi ve suratıma tokat attı. Tokat attıktan sonra "Gidiyorum lan. Başardın baba, gerçekten başardın." dedim.
Gözümü kapatıp açtığımda sokakta buldum kendimi. Yürüyordum ve hava soğuktu. Bir otobüs sesinin geldiğini duydum. Oraya doğru baktığımda otobüste buldum kendimi. Daha sonra cep telefonumu çıkartıp Beyzayı aradım."Geliyorum." dedim."Ne oldu ?" dedi."Eve gelince anlatırım." dedim.
Gözümü kapatıp açtığımda evdeydim. Karım "İyi misin ?" dedi."İyi değilim, biraz dinlenmem gerek." dedim."Ne oldu ?" dedi."Babamla kavga ettik." dedim.
Gözümü kapatıp açtığımda yine aynı yerdeydim fakat bu sefer konu değişmişti."Zamana ihtiyacım var Beyza." dedim."Seni çok seviyorum." dedi. Gözümü kapatıp açtığımda yine konu değişmişti ve yine aynı yerdeydim. Üzerimdeki kıyafetlerin değiştiğini gördüm. Karım "Sende bir şey fark ettim. Sigara içmiyorsun. Ne zaman bıraktın ?" dedi."4 gün oldu." dedim. Daha sonra bana bir şey uzattı. Uzattığın şeyin diploma olduğunu anladığımda mezun olduğum günde buldum kendimi.
Bebek arabasıyla duran karıma bakıyordum. Yanına gittim ve sarıldım. Sarıldığımda ortam değişti ve sarıldığım kişi bir adama dönüştü. Bana "Hoş geldin aramıza." dedi ve sarılmayı bıraktı."Ofisine geçelim." dedi.
Bulunduğumuz odadan çıkıp yürümeye başladık. Etrafta elinde belgelerle dolaşanları ve telefonla konuşanları görüyor, klavye ve yazıcı sesleri duyuyordum. Biraz sonra bir odanın önüne geldik. Sarıldığım kişi kapıyı açtığı anda ofis sandalyesinde otururken buldum kendimi. Bir dokümana bir şeyler yazıyordum. Gözümü kapatıp açtığımda başka bir odadaydım. Bana "Hoş geldin aramıza." diyen kişide vardı."Amerikadan müşteriler gelecek. Yarın akşam yemeği için yanımızda olmanı istiyorum." dedi."Anladım Mur. . ." derken arabada buldum kendimi. Dikiz aynasından kendime baktığımda değişmiş olduğumu fark ettim. Aradan baya zaman geçtiğini düşünüyordum.
Karıma "Nazife Hanımla konuştum bugün. Morali bozuktu." dedim."Ne olmuş ?" dedi."Çok çekindi. Paraya ihtiyacı varmış. 3000 lira verdim." dedi."İyi yapmışsın. O kadın yıllardır bizim yanımızda. Ailemizden biri gibi oldu. Samet onu benimle eş değer görüyor. O kadar seviyor kadını." dedi."Öyle öyle. Yakında işleride artacak." dedim ve karımın karnına doğru baktım. Sol elim direksiyondayken , sağ elimle karımın karnına dokundum ve "Kızımız Bilgen de büyünce onunla çok iyi anlaşacak bence." dedim.
Gözümü kapatıp açtığımda doğumhanede olduğumu gördüm. Karım ıkınıyordu ve terlemiş vaziyetteydi. Bir bebek sesi duyuldu önce. Daha sonra doktorun elinde bir bebek gördüm. Belgin doğmuştu. Bir gariplik vardı ama. Yeni doğmasına rağmen ağlamıyordu. Normal miydi bu ? Karım, doktorlar bebeğe doğru bakarlarken her şey normalmiş gibi davranıyorlardı. Daha sonra yüzleri düştü. Karım bir anda ağlamaya başladı."Ne oldu ?" diye panikle yanına gittim. Elini tuttuğumda mezarlıktaydım. Karım yaşlanmış, oğlum ise büyümüştü.
BELGİN AKSOY
RUHUNA FATİHA
19. 04. 2030 - 22. 08. 2036
yazan mezar taşına bakıyordum. Kızım ölmüştü. Nasıl oldu diye düşünürken bir anda hatırladım. Anaokulunda merdivenden aşağıya düşmüş ve beyin kanaması geçirmişti.
Bende ağlıyordum. Kızımın düşmesini engelleyebilir miydim ? Buna müdahale edebilir miydim ? Bunu düşünürken zaman durdu ve varlık benimle konuşmaya başladı.
- Hayır edemezsin Salih. Seninle alakalı değilse kararlarını değiştiremezsin. Gördüklerine göre kararlarını yenileyebilirsin fakat bu kendinle alakalı verdiğin kararlar için geçerlidir.
"Anladım." dedikten sonra zaman akmaya devam etti.
Bir gözyaşımın yanaklarımdan süzüldüğünü hissettim. O gözyaşım çeneme geldi ve yere düştü. Yerle buluştuğu an havuzda buldum kendimi. Havuzun kenarındayken tanımadığım bir kadın bana yanaştı ve dudağımdan öptü. Daha sonra şezlongun üzerinde duran telefon çalmaya başladı. Tanımadığım kadın şezlongun oraya gitti ve telefonumu aldı. Geri geldiğinde "Kim ?" dedim."Karın." dedi."Meşgule at." dedim.
Neler oluyordu ? Müdahale etmem gerekti. Kimdi bu kadın ? Bir anda kendimi burada bulmuştum ve bu kadını tanımıyordum. Böyle bir şey yapmamayı seçmek istiyordum. Bunu düşündüğüm anda evde buldum kendimi.
Koltukta oturuyordum. Etraf sessizdi. Karım nerede diye düşünüyordum. Televizyona doğru baktım. Televizyonda kendimi görmüştüm.
Televizyona baktığımda banyodaydım. Duş alıyordum. Duştan çıktım ve havluyla kurulandım. Havlu ile banyodan dışarı çıktım ve sağ taraftaki koridora yöneldim. Koridorun en sonundaki odaya girdiğimde, yatakta o tanımadığım kadın yatıyordu."Çok iyiydin Buse." dedim.
Daha sonra elinde kumandayla karım geldi ve kanalı değiştirdi. Karım kanalı değiştirir değiştirmez dona kaldı. Televizyona baktığımda bardaydım.
Etrafta müzik yankılanırken eğlenenleri görüyordum. Birini bekler gibiydim. Barmene "Jack daniels duble." dedim. İçkim geldi. Kristal bardağı ağzıma götürdüğüm anda barmen bana bağırmaya başladı."Bunu bana nasıl yaparsın ? Seni sevmiştim." dedi. Neler olduğunu anlamaya çalışırmış gibi bakıyordum. Barmen elini sağ tarafa doğru uzatıp "Şu çocuğunuda mı düşünmedin hiç ?" dedi. Gösterdiği yere doğru baktım.
Televizyondaki ben, o yöne baktığında dona kalan karım tekrar hareketlendi ve yine kanalı değiştirdi ve değişirir değiştirmez yine dona kaldı.
Televizyonda evdeydim ve şu anda oturduğum yerdeydim. Sanki biri bulunduğumuz odaya kamera yerleştirmişti ve bende izliyordum. Sadece kıyafetlerim farklıydı. Kendimi izlemeye devam ederken karım geldi. Ona "Seni istemiyorum artık Beyza." dedim. Ağlıyordu.
O anda dona kalan karım yine hareketlendi ve kumandadaki bir düğmeye bastı. Televizyonu kapatmıştı.
Gözlerimi kapatıp açtığımda bir sandalyede oturuyordum. Karım, oğlum ve ben restauranttaydık. Bir anda kendimi restaurantın bütün masalarını görebileceğim bir yerde buldum ve zaman hızlıca akmaya başladı. Bulunduğumuz masayı görebiliyordum. Önce yemeğimiz geldi daha sonra tatlımız. Çayımızı içtik, hesabı ödedik ve kalktık.
Müşterilerin gelip gittiğini gördüm önce. Yemekler yendi, hesaplar ödendi, garsonlar yere bir şeyler düşürdü ve ortam ıssızlaştı. Daha sonra ise ışıklar kapandı.
İyice hızlanmaya başladı zaman. Sabah çorba içmeye gelenleri görüyordum. Sonra bir anda akşam oldu ve yine aynı ortama gelmiştik. Etraf ıssızdı ve ışıklar kapatılmıştı.
Ertesi gün yine aynısı oldu. Sonra yine. Daha sonra yine. Yine ve yine. Yine, yine, yine, yine . . . .
Aynı şeylerin ne kadar tekrar ettiğini sayamayacağım kadar hızlanmıştı zaman. Sadece insanlar değişiyordu. Aynı yerden izlemeye devam ediyordum. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum ki tekrar gördüm kendimi. Restauranttan içeri girdik ve aynı masaya oturduk.
Oturduğumuz anda görebildiklerim değişti çünkü kendi açımdan görebiliyordum. Oğlum büyümüştü."Seni çok seviyorum." dedim Beyzaya. Karımın gözleri doldu."Keşke Belgin de burada olabilseydi." dedi. Çantasından peçete çıkardı ve gözünü sildi. Sildikten sonra "Şu anda yaşamış olsaydı 8 yaşında olacaktı" dedi .
Yemeğimizi yedik ve kalktık. Kalktığımızda daha önce tüm masaları görebildiğim yerden görmeye başladım yine her şeyi.
Zaman yine hızlandı. Bu sefer inanılmaz hızlanmıştı. Aynı şeyler oluyordu, daha doğrusu olduğunu tahmin ediyordum çünkü zaman çok hızlandığından dolayı ışık olarak görebiliyordum olanları. Her şey bir anda olup bitiyordu.
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ki zaman yine durdu. Restaurant tamamiyle değişmişti. Daha önce görmediğim üst kata çıkan bir merdiven gördüm. Üst kat yaptırılmıştı. Masaların yerleri değişmiş, mutfak tarafıda müşterinin görebileceği bir yer haline getirilmişti. Aşcıları duvarların yerini alan camlar sayesinde görebiliyorduk.
Etrafı izlemeye devam ederken bu sefer ilk ben göründüm. Kendimi tanımıştım. Aradan yıllar geçmiş olmalıydı çünkü saçlarım bembeyaz olmuştu. Daha sonra 2 kişi daha göründü. Bunlar karım ve oğlumdu. Daha önce gördüğüm yaştaydılar. Oğlum 40'lı yaşlara gelmişti. Karım ise oğlumun desteğiyle yürüyebiliyordu.
Masaya oturduğumda kendimin yerine geçtim yine. Karım ve oğlum gelip oturdular. Yanımıza bir garson geldi."Hoş geldiniz." dedikten sonra menüyü dağıttı. Menüden sipariş veriyordum ki buraya nasıl geldiğimizi hatırlamaya çalıştım bir anda. Hatırlayamamıştım.
Karıma ve oğluma baktım. Yabancı biriymiş gibi geldiler. Daha sonra isimlerini bile hatırlayamadığımı hissettim. Neler oluyordu ? diye düşünürken evde buldum kendimi.
Yatakta yatıyor ve tavana bakıyordum. Hareket etmiyordum.
Baya bekledikten sonra hiçbir şey olmadığını gördüm. Müdahale etmek istedim. Kolumu hareket ettirmeye çalıştım fakat ettiremedim. Hareket edemiyordum. Daha sonra görüş alanıma oğlum girdi. Elini havaya kaldırdığında eldiven giydiğini gördüm.
Zaman akıyordu ve sürekli aynı yere bakıyordum. Görebildiğim tek yer tavandı. Arada oğlum geliyor, üzerimdekileri , yastığımı ve yorganımı değiştiriyordu. Bunların hepsini ben yatarken yapıyordu.
Aynı şeyleri görmeye devam ederken kalp atışlarımı belirgin şekilde hissetmeye başladım. Bunun yanında her kalp atışında etrafdaki ışık azalıyordu. Git gide karanlığa gömülüyordum. En son bir klavye boyutunda görebileceğim kadar bir alan kaldı ki Beyzayı gördüm. Yanımda oğlumda vardı. Bana doğru morali bozuk bir şekilde bakıyorlardı. O karanlık onlarıda yuttu ve bir nokta kadar kaldı. O noktada kapandığında kalbimin atması durdu ve kendimi burada buldum. Yani iyi kararların olduğu tarafta portalın sol tarafındaki 8. odada.
Görmek istediğim her şeyi görmüştüm. Artık karar vermem gerekliydi.
Babamdan hesap sorduğum ve bunun yanında sigara içmemeye karar verdiğim ihtimali seçmeyecektim, çünkü bir kızım oluyor ve benden önce ölüyordu. Bunun yanında karımı aldatma girişiminde bulunmuştum. Eğer müdahale etmeseydim hayatım bambaşka yöne evrilecekti. Alzheimer oluyordum. Hayatımın son yıllarını yatalak şekilde geçiriyordum. Oğlum bana yardımcı oluyordu ve bunu ben ölene dek yapıyordu.
Kararımı vermiştim. Benim ve ailem için en iyisi, en mutlu olacağım ihtimal babamdan hesap sorma kararı verdiğim ihtimaldi. O kararı seçecektim.
O kararda babamdan hesap soruyordum. Babamla kavga ettikten sonra karımın yanına gidiyordum. Onun yanında kalmaya devam ederken üniversiteyi bitiriyor ve iyi bir işe başlıyordum. Hayatım güzel gidiyor ve bitiyordu. Ölümüm acılı olmuyordu.
Karar verdiğimden dolayı şu an uykum geldi ve simdi son kez bu sonsuza uzanan kapıların arasındaki odama gidip uyumam gerek çünkü müdahale ettim. Daha sonra 2. kattaki babamdan hesap sorduğum odaya gidip onay düğmesine basıcam ve oradan 3. kata çıkıp gerçek hayatta oturduğum binaya gidicem. Oradan 4. kata çıkıcam ve odama gidip uyucam.
2. Katta portalın sol tarafında bulunan 8. odadan çıktım. Boşluğa atlayıp karşıya geçtim ve asansörün önüne geldim. Asansöre bindim ve "1" e bastım. Asansör hareketlendi ve aşağı kata indi. Aşağı kata indiğinde asansörden indim ve tam karşıdaki odaya yani kendi odama girdim.
Yaptıklarımın nasıl hissettirdiğini görmek istemiyordum. Reset düğmesine basıcaktım. Çünkü lisede yanında oturduğum kız olan Selin'i öldürme kararıyla başlayan yolculuğun sonunda, nasıl hissettirdiğini görmek istemem bende pişmanlık uyandırdı. Bu sefer ona kıyasla yok denecek kadar az kötü şeyler hissedeceğimi düşünüyordum fakat yinede nasıl hissettirdiğini bilmek istemiyordum.
Yatağın altına eğildim.
- 1 Hakkın kaldı.
Reset tuşuna bastım. Daha sonra yatağın altından çıktım, yatağıma uzandım ve uyudum.
Gözlerimi yavaşca açıp etrafa baktığımda kapı kapanmıştı. Gidiyordum buradan artık. Bu odada son kez uyanmıştım ve son kez çıkacaktım şimdi. Yerimden kalktım ve kapının yanına gittim. Kapının kolundan tuttum ve sakince aşağıya indirdim. Kapıyı açtım ve odadan dışarı çıktım. Odamın sol tarafında bulunan odanın yani babamın odasının kapısını açtım ve içeri girdim. Daha sonra odadan çıktım ve asansörün önüne geldim. Asansörün kapısını açtım ve içeri girdim. Asansöre bindim ve "2"ye bastım. Asansör hareketlendi ve durdu. Asansörden indim ve 2 katın arasındaki boşluktan karşı tarafa geçtim.
Babamdan hesap sorduğum ihtimali seçecektim. Bunu düşünürken 8. odanın kapısı açıldı. Odanın önüne gittim ve içeri girdim. Normalde yatağın olması gereken yerde onay düğmesi vardı. Beklemeli miydim ? Yoksa direk onay direk düğmesine basmalımıydım ?
- Bu odadaki kararın nelere yol açtığını gördüğün için tekrardan bir şey görmeyeceksin.
Onay düğmesinin yakınına geldim, eğildim ve düğmeye bastım. Düğmeye bastıktan sonra uykum geldi.
Her şey hazırdı. İstemsiz bir heyecan duyuyordum. Burada çok uzun süre geçirmiştim ve çok şey öğrenmiştim. İnsanların gerçek yüzlerini, intikam almak istemenin nelere yol açabileceğini, yanlış gözüken şeyleri yapmamanın hayatı yanlış yerlere yönlendirebileceğini, yapılan her hareketin, düşünülen her detayın hayatta büyük öneme sahip olduğunu ve bunun bütün detayları ve ihtimalleri değiştirebileceğini öğrenmiştim.
İyi kararların olduğu yerde, portalın sol tarafında bulunan 8. odadan dışarı çıktım ve 2. katta asansörün tam karşı tarafında kalan odanın önüne geldim. Kapıyı açtım.
Kapıyı açıp içeri girdiğimde karşı dairenin yani yaşadığım evin kapısı açıktı. İçeri girdim ve yürümeye başladım. Odamın önüne geldim ve içeri girdim. Son kez ay manzarasına doğru baktım. Sonra yatağıma yattım ve uyudum. . . .
Gözlerimi yavaşca açtığımda tavana bakıyordum. Kendime geldiğim anda içime büyük bir şey oturdu. Tarifsiz, acı bir şey.
Kafamı sola çevirdiğimde o acı dahada arttı. Evde uyanmamıştım. Kalktığım yer 1. kattaki kendi odamdı. Yerimden kalktım ve sol taraftaki aynaya doğru baktım.
"Hayır. Hayır, hayır, hayır . . . ." diye bağırdım."Bu olamaz. Hayır olamaz." dedim ve kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda aynı 3. kattaki gibi bir yerde buldum kendimi. Yukarıya doğru çıkan bir merdiven vardı. Merdivenin sonunda bir kapak görüyordum."Hayır. Lütfen. Lütfen." diye kendi kendime sinirli şekilde söylenerek merdivenlerden çıkmaya başladım. Merdivenlerin sonuna ulaştım ve kapağı ittim. Kapağı itip dışarı çıktığımda asansörde buldum kendimi.
Asansörden dışarı çıktım. Karşı odaya yani kendi odama giderken "Hayır, olamaz böyle bir şey." diye söylendim. Odamın önüne geldim ve kapının kolunu indirdim. Kapı açılmamıştı. İyice zorladım kendimi fakat açılmıyordu.
Üst kat . . . . Üst kat neredeydi ? Üst kat yok olmuştu. Kararları verdiğim odaların kapısı yok olmuştu.
Zihnim kabul edemiyordu. Odamın önünde eğildim ve ağlamaya başladım. Titriyordum.
Bir ayak sesi duyuldu önce. Daha sonra bir şeyin damladığını duydum.
Yere doğru bakan kafamı yavaşca kaldırdığımda kan damlalarını gördüm. Kafamı kaldırmaya korkuyordum. Kafamı yavaşca kaldırmaya devam ederken birinin ayaklarını gördüm. Daha sonra karnına doğru baktım. Kan oradan akıyordu. Mermi izi vardı. En son kafamı yüzüne doğru çevirdim ve büyük bir korkuyla kendimi geriye doğru attım.
- Salih.
Beyzaydı."O varlık sendin." dedim ayağa kalkarken. Şok olmuş vaziyette ayağa kalktım ve karıma doğru baktım. Yüzü mosmordu.
- İyi bir hayatımız olabilirdi Salih.
"Hayır." diye bağırdım.
- Bize, kendine, ailene ve aileme ne yaptığının farkında mısın Salih ?
"Sus, lütfen sus." dedim.
- Ailen sinir krizleri geçirdi. Annen bir kerede olsun seni görmek istiyordu ve seni görmek için buraya geldi.
"Kes sesini. Kes sesini." dedim.
Bana doğru yaklaşmaya başladı ben ise geriye doğru adım atıyordum.
- Eğer beni öldürmeseydin mutlu bir hayatımız olacaktı.
"Sus." dedim.
- Bir çocuğumuz daha olacaktı. Sen bir aileyi yok ettin.
"Oğlum ?" diye düşünürken birine çarptım. Arkamı döndüğümde kötü kararların olduğu kısma doğru attım kendimi. Bu oğlum değildi bu doğmamış kızımdı.
"Baba." dedi ve yok oldu.
- Sen ne yaptın bize gördün mü ? Yok ettin her şeyi. Seni aldattığıma inandığın için öldürdün beni.
"Sus. Lütfen sus." dedim.
- Sakin kalmadığın için, düşünmediğin ve sorgulamadığın için beni dinlemeden öldürdün beni. Bir kadın cinayeti daha işlendi.
"Olamaz." dedim bulunduğum yerde eğilip ağlamaya devam ederken.
- Eğer beni dinleseydin, bana güvenseydin neler olacağını gördün karar odalarına girdiğinde.
Ellerimi kafama koyduğumda yanıma gelmişti. Eliyle omzuma dokundu.
- Aslında hiçbir hakkın yoktu Salih. Sen sana verilen bütün hakları ve şansları beni öldürmekle yok ettin. O reset düğmesine basma hakkını en baştan kaybettin.
Saçlarımı çekiyordum sinirden.
- Annene çok öfkeliyim Salih. Senin gibi bir piç kurusu doğurduğu için çok öfkeliyim. Onu yere ben attım.
"Kes sesini." diye bağırdım ve Beyzayı tutmak istedim. Bir anda kayboldu.
- Aynısını mı yapacaksın Salih ? Yine beni mi döveceksin ?
Yürümeye başladım ağlamaya devam ederken.
- Sana en büyük kötülüğü yapan yine sendin. Baban sandın fakat sendin. Bana babanın sana davranmış olduğu gibi davrandın. Her şeye sert davranıp sana olan sevgimi bitirdin. En son bana güvenmeyerek hata yaptın.
"Kes sesini." diye bağırdım ve odamın önüne geldim.
- Doğru olanı yapıyorsun Salih. Yüzleşmeden gidemeyeceğini sende biliyordun.
"Lütfen sus." dedim ve odaya girdim. Yatakta ben vardım. Aynanın önüne geldim ve aynaya bir tekme attım.
- Sen bunu hak ettin Salih.
Kabullenmiştim.
- Aslında tek bir yansıman vardı.
Ağlamaktan gözlerim şişmişti. Bir tekme daha attım.
- O reset tuşuna bastığında ortaya çıkan yansıman aslında senin gelecekteki yansımandı.
Bir tekme daha attım.
- Fakat çok uzak gelecekteki.
Bir tekme daha.
- Eğer şu anda yaptığını yapmazsan burada neler yapacağını görüyordun.
Bir tekme daha.
Haktan Erdoğan Sundu.
Kitabımı okuduğun için çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Eğer yorum yapmak istersen, MENÜ aracılığı ile, şimdilik, Google Play üzerinden yorum yapabilir, ayrıca kitaplarımı paylaşabilirsin. 7/24 bana ulaşmak için üstteki seçenekleri kullanabilirsin. İyi ki buradasın ve umarım güzel vakit geçirmişsindir. Kendine iyi bak.