Satın Al
Takip et
Caner mektubu aldı. Berkay yanına geldi. Caner kendi kendine söylendi.
Caner : Acıların efendisi mi ?
Berkay : Anlamadım, ne dedin ? Özelse gideyim.
Caner : Hayır özel değil. Gönderen kişinin adı ve soyadını Acıların Efendisi olarak yazmışlar ve bir mektup beklemiyordum ben.
Berkay : Aç istersen.
Caner : Bu hayatımda aldığım ilk mektup. Kim gönderdi acaba.
Berkay : Kader diyebiliriz Caner.
Caner kafasını salladı.
Caner : Öyle.
Caner zarfı açtı. Elini içeri sokup a4 kağıdını çıkarttı. Kağıtta yazanları okumaya başladı.
"Caner gönderdiğim mektubu eline alır ve kendi kendine söylenir.”Acıların efendisi mi ?" der. Daha sonra Berkay "Anlamadım. Ne dedin ? Özelse gideyim.” diye karşılık verir. Caner devam eder.”Hayır özel değil. Gönderen kişinin adı ve soyadını Acıların Efendisi olarak yazmışlar ve bir mektup beklemiyordum ben.” der.
Caner durdu.
Caner : Nasıl ?
Berkay : Bu nasıl mümkün olabiliyor ?
Caner okumaya devam etti.
Berkay "Aç istersen" der. Caner "Bu hayatımda aldığım ilk mektup. Kim gönderdi acaba" diye karşılık verir. Berkay "Kader diyebiliriz Caner" der. Caner kafasını sallar ve "Öyle" der. Caner zarfı açar. Elini içeri sokup a4 kağıdını çıkartır ve kağıtta yazanları okumaya başlar.
"Caner gönderdiğim mektubu eline alır ve kendi kendine söylenir.”Acıların efendisi mi ?" der. Daha sonra Berkay "Anlamadım. Ne dedin ? Özelse gideyim.” diye karşılık verir. Caner devam eder.”Hayır özel değil. Gönderen kişinin adı ve soyadını Acıların Efendisi olarak yazmışlar ve bir mektup beklemiyordum ben.” der. Buraya geldikten sonra Caner durur ve "Nasıl ?" diye tepki verir. Berkay "Bu nasıl mümkün olabiliyor ?" diye karşılık verir. Daha sonra Caner mektubu okumaya devam eder.
Haktan Erdoğan Sunar.
Metaverse : Acıların Efendisi
Caner ve Alperen’in Evreni
Caner ve Alperen'in babası mezarlıktaydı. Telefon çaldı. Telefonu açtı ve konuşmaya başladı.
- Başın sağ olsun abi.
"Sağolun. Kimsiniz ?"
- Ben Alperen'in uzaktan arkadaşıydım abi. Haberi duyunca aradım. ALLAH rahmet eylesin.
Caner’in Evreni
Kardeş olan Alperen ve Caner balkonda oturuyor idi. Sigara içerlerken sohbet ediyorlardı.
Alperen : Abi söylediğin diziyi izledim.
Caner : Beğendin mi ?
Alperen : Sonu daha iyi olabilirdi ama inanılmaz emek var. Oyunculuklar ortalama ama yeşil perde çok iyi kullanılmış. Efektler hiç sırıtmıyo.
Caner : Türkçe dublaj mı izledin ?
Alperen ile Caner sohbet etmeye devam ederlerken uzaktan "En büyük asker bizim asker.” sloganları ile korna sesleri duyulmaya başladı. Bir araç konvoyu geliyordu.
Alperen : Evet. Biraz baktım dublajına, beğendim ve devam ettim.
Araç konvoyu yaklaşırken Caner sohbetin bölünmesini istemedi ve açık olan balkonun camını kapattı. Konvoy evlerinin önüne 100 metre mesafedeyken silah sesleri duyulmaya başladı. İki abi kardeş balkondayken gelen konvoya bakıyorlardı.
Caner : Gerizekalıları görüyor musun ? Siz asker misiniz terörist mi ? Silah sıkmak nedir ?
Konvoy evlerinin önüne geldiğinde konvoyun uzunluğunu net olarak görebiliyorlardı. 15 araçlık bir konvoydu bu. Bazı araçların üzerinde TÜRK bayrakları vardı. Bazı araçlarda camın dışına çıkmış ve cam bölümünün oraya oturan kişiler görünüyordu.
Caner : Şunlara bak. Polisi arasan gelse korkacak bunlardan. Hatta bize bile kızabilirler asker eğlencesi yapıyorlar bunumu şikayet ediyorsunuz diye.
Konvoyun baş tarafındaki araçlar Alperen ve Caner'in oturduğu binanın önünü biraz geçti ki durdular. Arabadakiler indi ve meşale yaktılar. Yolu araç geçişine kapattıklarından dolayı trafik uzunluğu artıyordu.
Caner : Ben içeri geçiyorum.
Alperen : Bende geç...
Gelen kurşunun balkonun camını delmesi ile cümlesi yarıda kalan Alperen'in yere düşmesi aynı anda oldu. Caner bir anlık reaksiyonla çömeldi. Başını kardeşine doğru çevirdiğinde hayat bir iki saniyeliğine onun için durdu. Dışarıdaki insan uğultusu, korna sesleri, silah sesleri, araba sesleri bir anda sanki o bir iki saniye için yok oldu. Kardeşinin göz altından giren kurşunun yüzünü paramparça ettiğini görmesi, üzerine baktığında ise kardeşinden sıçrayan kanı görmesi ile kalbine ağrı girdi. Kafasında şimşekler çaktı. Göğsüne tarifsiz bir acı oturdu. Sanki o ölmüştü o anda. Yaşadıkları bütün anılar sanki 10 saniyeye sığdırılmıştı ve şimdi gözünün önünden geçiyordu.
"Kardeşim" diye bağırarak balkonu inletti. Yolu kapatan konvoydakiler araçlarına binip evin önünden uzaklaşırlarken silah sesleri gelmeye devam ediyordu. Caner "En büyük asker bizim asker.” uğultuları arasında ağlamaya başladı. Nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. Beyni ona bayılacağını hissettiriyordu. O nefesini kontrol altında tutmaya çalışırken bunda başarısız oldu. Durdu ve nefes alıp vermeye çalıştı. Bunda başarılı oldu. Sanki çok acı bir şey yemiş gibi boğazı kupkuru olmuştu.”Hayır" diye bağırdı. Kendinden geçmişti resmen. Kıpkırmızı olmuştu. Yerinden ağlayarak kalktı ve odasına koştu. Eline telefonu aldı ve polisi aradı. Olanları ağlayarak anlattı.
2 GÜN SONRA
Caner elinde kürek ile kardeşi Alperen'in mezarına toprak atıyordu. 2 gün boyunca hiçbir şey yememişti. 2 paket sigara içmişti. Kardeşinin mezarına toprak atarken ağlıyordu ve kabullenemiyordu bu durumu. Cenazeye babası ve bir kaç arkadaşı gelmişti. Defin işlemlerini tamamladıktan sonra mezarın hemen baş ucunda bulunan Caner'in yanına en yakın arkadaşı Adem geldi. Ağlayan Caner'in omzuna dokunmadan hemen önce "ALLAH rahmet eylesin" dedi. Caner bunu duyar duymaz Adem omzuna dokunamadan sinirle yerinden kalktı. Bitmiş bir vaziyette Adem'e baktı ve "Defolun" dedi.
Adem : Caner yapm. .
Caner : Defolun lan. Defol.
Caner'in babası hemen Adem'in arkasındaydı. Babası, Caner ve Alperen ile pek görüşmezdi. Oğlunun ölüm haberini aldığı için mecburiyetten cenazeye gelmiş gibiydi. Üzgünlüğü zorunluluk üzerineydi sanki. Resmiyette babaydı fakat çocuklarıyla ilgisi yoktu. Adem'e bağıran Caner'e seslendi.
Caner'in babası : Oğlum yapma böyle.
Caner : Lan gidin başımdan gidin.
Caner iki elini kulaklarına koydu. Hiçbir şey duymak istemiyordu. Daha sonra saçlarını çekmeye başladı.”Alperen, Alperen" diye sayıklıyordu kendi kendine. Caner'in babası gelenlere "Yanlız bırakalım.” dedi.
4 SAAT SONRA
Caner eve geldi. Eve gelir gelmez içerde kardeşinin olmadığını ve olmayacağını bildiğinden dolayı tekrardan ağlamaya başladı. Ağlayarak evin kapısını kapattı. Yavaş adımlarla odasına doğru yürüdü ve üzerini çıkarmadan kendini yatağa bıraktı. Üşümeye başlamıştı. Kollarını birleştirdi ve ayaklarını karnına doğru çekti. Ağlıyordu. Beyni ona sürekli kardeşinin tekrardan gelmeyeceğini ve öldüğünü söylüyordu.”Sus" diye bağırdı ve yorganı üzerine çekti. Kardeşinin sesini, anıları duymaya başladı. Güzel haber aldığında ona sarıldığı anlar aklına geliyordu. Onunla geçirdiği o güzel anıların bir hiç olması onun nefes alışını engelliyordu.
2 SAAT SONRA
Caner ağlamaktan ve düşünmekten yorulmuştu. 2 gündür yemek yememesi ve sadece sigara içmesi onu yorgun kılmıştı. Uyuyamıyorduda. Uyumak sanki kabullenmek gibi olacağı için uyuyamıyordu. Yorganı üzerinden attı ve oturma pozisyonuna geçti. Oturduğu yerden duvara bakıyordu.”Olamaz" dedi kendi kendine.”Olamaz. Olamaz. Bir kaç kişinin zevki uğruna gitti kardeşim. Birkaç orospu çocuğunun kendini bilmemezliği yüzünden gitti. Gitti gitti. Vallahi gitti. Yok olamaz bu.” dedi. Yerinden hızlıca kalktı ve odanın içinde söylenmeye devam ederek daire çizmeye başladı.
"Olamaz. Olamaz ya. Alperen, Alperen" dedi. Göz yaşı kalmamıştı ağlamaktan. Elini cebine attı ve telefonla polisi aradı. Olay hakkında bir gelişme olup olmadığını sordu. Karşıdaki kişi "Buradan bilgi veremiyoruz beyfendi" dedi.
Caner : Siz ne işe yarıyorsunuz lan o zaman şerefsizler. Ararız gelmezsiniz. Olay biter sonra polis canı isterse anca olay yerine teşvik eder. Siz boksunuz hiçbir işe yaramayan boksunuz. Siz ülkede polis var demek için sadece oradasınız. İşleviniz yok işleviniz.
Bağırarak kapattığı telefonla beraber odadan fırladı ve dışarı çıktı. Karakola gidiyordu.
1 SAAT SONRA
Karakolun önüne arabayla geldi. Arabasını park etti ve hızlıca içeri girdi. Cinayet büronun yerini sordu ve o bölüme gitti. Bir kadın polis gördü. Kimliğini çıkarttı ve olay hakkında bilgi almak istediğini söyledi.
Polis : Şu anda bir gelişme yok Caner Bey.
Caner sesini yükseltti.
Caner : Nasıl yok ya. Ya nasıl yok 2 gün oldu. Kamera var o kadar.
Caner'in sesini yükselttiğini gören diğer görevliler oraya doğru bakıyordu.
Polis : Sakin olun. Bir gelişme olduğunda haber veri. .
Caner bağırdı.
Caner : Ya siz ne boka yararsınız. Ne ?
Caner'in yanına başka bir polis geldi.
Polis : Bakın karakol burası zorluk çıkarmay. .
Caner : Ya sen ne diyorsun lan şerefsiz. Kardeşim öldü benim sen ne zorluğundan bahsediyorsun ?
Caner'in arkasından gelen başka bir polis Caner'in kolundan tuttu. Caner ses tonunu arttırarak bağırmaya devam etti.
Caner : Bırak.
Daha yetkili olduğu gözüken birinin sesi duyuldu.
- Nezahareteye atın bunu.
Caner : Lan bırakın. Ney zor size ya ? Bir telefon geldiğinde 5 saatte oraya gitmek mi zor ?
Biri daha geldi ve sağa sola kendini atmaya çalışan Caner'in belinden tuttu. Karakolda Caner'in bağırma sesleri yankılanıyordu.
Caner : Birileri öldüğünde cesetleri incelemeye gitmek mi zor, ne zor ne?
Caner ağlamaya başladı.
Caner : Bırakın diyorum. Bırak.
İki polis güçlükle Caner'i aşağıya götürüyordu.
Caner : Sizinde ALLAH belanızı versin lan. Sizin göz yummanız yüzünden öldü lan kardeşim benim. Öldü kardeşim öldü. Gelmiyecek kardeşim lan. Anlıyor musunuz ?
Caner iki polis ile beraber yürümeye devam ederken sağ tarafındaki polise döndü.
Caner: Anlıyor musun abi beni ? Anlıyorsun değil mi beni abi ? Abim benim anladın değil mi beni ?
Nezaharethaneye gelmek üzereydiler.
Caner : Abi anladın değil mi ? Abi bittim ben bittim. Bittim. Vallahi bittim. Bittim lan. Lan bittim lan.
Nezaharette bekleyen görevli kapıyı açtı.
Caner : Bittim lan bittim. Bittim.
Caner'i içeri soktular ve kapıyı kapattılar. Caner içerdeki bankın önüne doğru 2 yavaş adım attı. Daha sonra banka oturamadan yere düştü ve bayıldı. Nezaharete görevlisi "Abi" diyerek birine bağırdı.
2 SAAT SONRA
Caner, holter cihazının kalp ritmini ölçmesiyle oluşan o ritimli ses ile yavaşca gözlerini açmaya çalıştı. Açar açmaz "Kardeşim" dedi ve yüzü buruştu. Daha sonra "Alperen" dedi ve o yorgun haliyle ağlamaya başladı. En yakın arkadaşı Adem, Caner'in uyandığını fark etmesi ile "Uyandı" dedi ve bir doktor bulmak için dışarı çıktı. Caner kendi kendine konuştu.
Caner : Kardeşim. Alperen. Keşke orada durmasaydık. Keşke o konvoy gelirken içeri geçseydik.
Odaya doktor ile bir hemşire girdi. Serum bağlanmış Caner'e baktı.
Doktor : Caner Bey sakin olmalısınız. Bir kaç gündür bir şey yememişsiniz. Vücudunuz bu durumu kaldıramadı. Size serum bağladık.
Caner sinirle gözünü doktora dikti.
Caner : Sakin mi olacağım ?
Caner yutkundu.
Caner : Ne sakini ya ? Ya ne sakini ne ? Siz ne diyorsunuz ?
Caner'in gözünden yaşlar akıyordu.
Caner : Siz anlamıyorsunuz beni. Benim kardeşim öldü ya. Siz anlamıyorsunuz anlamıyorsunuz.
Caner bir anda bağırdı.
Caner : Anlamıyorsunuz lan.
1 saniye durdu ve tekrar bağırdı.
Caner : Anlamıyorsunuz lan. Anlamıyorsunuz lan. Vallahi anlamıyorsunuz.
Doktor hemşireye bir el hareketi yaptı. Hemşire iğne ile beraber Caner'in yanına gitti.
Caner : Hayır yapma istemiyorum. İstemiyorum.
Doktor Adem'e doğru baktı.
Doktor : Yardımcı olur musun ?
Adem, Caner'in haline çok üzülmüştü. Yıllarını geçirdiği arkadaşının böyle bu durumda olması onuda etkilemişti. Doktorun söylediğini yaptı ve doktor, hemşire ve kendisi üçlüsü ile hemşirenin Caner'e sakinleştirici iğne yapmasını sağladılar. Bunu yaptıktan 10 saniye sonra Caner güçlükle sakinleşti. Sakinleşirken bile kardeşinin ismini sayıklamıştı. Gözlerini kapattı ve "Alperen, Alperen" diyerek sayıklamaya devam etti.
2 GÜN SONRA
Caner hastaneden taburcu olmuştu. Taburcu olmadan önce emniyette çıkardığı olay yüzünden ifadesi alınmıştı. Karakolda bir kaç imza attıktan sonra serbest kaldı.
Akşam olduğunda İstanbul'un tekin olmayan yerlerinden birine gitmiş, orada biraz araştırma yapmış, birilerine ulaşmış, o birileri başkalarına yönlendirmiş ve en sonunda istediğini almıştı. Bir silah.
ERTESİ GÜN
Caner, polis'in olay hakkında halen bir şey bulamamasından dolayı işleri kendisinin çözmesi gerektiğini düşündü. Bekleyemiyordu. Kardeşi Alperen sanki bir yerden onu izliyor ve bir şeyler yapmasını bekliyor gibiydi. Sinirlerini bastırması gerekiyordu fakat yapamıyordu.
Caner evinin bulunduğu caddenin üzerinde bulunan iş yerlerini tek tek gezip kamera kayıtlarına bakmak istedi. Konvoyun geçtiği saatlerdeki görüntüleri izlerse plakalardan bir şeyler bulabilirdi ama ister istemez kendine polisin bunu akıl edip edemeyeceğini soruyordu. Kendisi bu konuda ne yapabilirdi ki ? Acaba çoktan bulundu fakat üzeri örtülmeyemi çalışılıyordu diye düşünüyordu.
Cadde üzerinde kamera bulunan bir markete girdi. Marketteki kasiyerin yanına gitti.
Caner : Merhaba.
Kasiyer : Hoş geldiniz buyrun.
Caner : Hoş bulduk. Bu marketteki en yetkili kişi ile görüşebilir miyim ?
Kasiyet : Konu neydi ?
Caner : Hassas bir konu. Emniyetten geldiğimi söylemeniz yeterli.
Kasiyer yerinden kalktı ve marketin arka bölümüne doğru gitti. Orada biriyle konuştu. Konuştuğu kişi Caner'in olduğu yere doğru yavaş adımlarla yürürken kasiyer daha hızlı bir şekilde Caner'in yanına geldi.
Kasiyer : Şube müdürümüz sizi bekliyor.
Caner : Sağolun teşekkür ederim.
Caner şube müdürünün yanına gitti. Elini uzattı.
Caner : Merhaba. Ben Faruk Tılsım.
Şube Müdürü : Merhaba Faruk Bey.
Caner : Bir soruşturma için buradayım. Kamera kayıtlarını görebilir miyim ?
Şube Müdürü : Faruk bey yanlış anlamayın bir kimlik görebilir miyim ?
Caner giydiği kıyafeti hafif araladı ve silahını gösterdi.
Şube Müdürü : Kimliğinizi görebilir miyim ?
Caner şube müdürünün kulağına doğru yaklaştı ve kısık bir ses tonuyla konuştu.
Caner : Bana bak. Eğer bana şimdi kamera kayıtlarını göstermez isen bir süredir patlama noktasında olan sinirim şimdi patlar.
Şube müdürü korku dolu bir yüz ifadesiyle Caner'e doğru baktı. Aklında söylediğini yapayım daha sonra polisi ararım düşüncesi vardı. Caner ile beraber otomasyon olarak adlandırılan kamera sistem odasına geçtiler. Caner tarihi söyledi. Şube müdürü kayıtları açtı ve izlemeye başladılar.
Olay akşam vakti olmuştu. Kameranın kayıt çözünürlüğü yüksekti. Her şey net olarak gözüküyordu. Bir süre sonra konvoyun geçtiği saati buldular.
Caner : Dur.
Şube müdürü akan görüntüyü durdurdu.
Caner : Yakınlaştırabilir misin ?
Şube müdürü görüntüyü yakınlaştırdı. Caner kendi kendine söylendi.
Caner : Ee plakalar net bir şekilde gözüküyor.
Caner tek tek plakaları telefonuna not aldı.
Caner : Teşekkür ederim. Lütfen polisi arama. Sana söyleyeceğim tek şey kardeşim öldü ve bunu yapmak zorunda olduğumdur. Empati kur sadece. Kardeşin ölmüş ve gördüğün gibi plakalar açık. Bir araba olsa tamam. Onlarca arabadan tek bir şey çıkmaz mı ? Tek bir gözaltı olmaz mı ? Sen olsan üzerinimi kapatıyorlar acaba diye düşünmez misin ?
Şube müdürü : Anlıyorum sizi.
Caner : Anlayamazsın. Yemin ederim anlayamazsın.
Caner silahı çıkarttı ve şube müdürüne uzattı.
Caner : Al tut şunu tut.
Şube müdürü : Yapmayın lütfen.
Caner : Ya tutsana şunu. Tut diyorum sana.
Şube müdürü silahı tuttu.
Caner : Şu anda hayatında belki ilk defa silah tutuyorsun bilemem. Merak etme bir cinayeti üzerine yıkmak için o silahı sana tutturmadım. Şu anda güvendesin değil mi ? O silah gerçek bir silah. Şu anda beni öldürsen nefsi müdafaa diyerek yırtman çok olası. Ben kardeşim için buradayım. Seninle bir problemim yok. Bunu yapmak zorundaydım. Özür dilerim.
Caner şube müdürünün elinden silahı aldı.
Şube müdürü : Anladım.
Caner dışarı çıktı. Silahı eve bıraktı ve karakola gitti. İçeri girer girmez hızlıca cinayet büro amirliğinin olduğu bölüme ulaştı. Daha önce onun geldiğini görenler olası bir kargaşa için temkinliydi.
Caner : Merhaba.
Aynı kadın polis memuru vardı.
Polis : Merhaba.
Caner : Buraya olay çıkarmaya gelmedim. Sadece tek bir soru soracağım.
Polis : Sizi dinliyorum.
Caner : 3 gün önce kardeşim öldürüldü. Oradan geçen araç konvoyundan yapıldığı çok açık. Birilerinin zevki , kendini bilmemezliği yüzünden kardeşim yok hayatta.
Caner ağlamaya başladı. 4 saniye sonra tüm gücünü kullanarak kendini tuttu. Gözyaşlarını silerken polis memuru ona üzülerek bakıyordu.
Caner : 3 gündür kamera kayıtları kontrol edilmedi mi ? Edilmiştir. O kadar araçtan bir tane gözaltı, bir tane tutuklama ya da sorgu, kovalamaca adına ne diyorsanız yok mu ya ? Bunu soruyorum yok mu ?
Polis : Acını anlıyorum am... .
Caner araya girdi.
Caner : Anlayamazsınız. Anlayamazsınız.
Polis : Caner miydi isminiz ?
Caner : Evet.
Polis memuru önündeki bilgisayardan bir şeylere baktı. Daha sonra Caner'e döndü.
Polis : Caner Bey maalesef şu anda bir şey ... .
Caner karşıdaki polis memurunun kullanacağı cümleyi anlar anlamaz bulunduğu masaya vurdu ve bağırdı.
Caner : Robot gibi cevap veriyorsunuz ya halen robot.
Bağırır bağırmaz bu sefer karşıdaki polis memuru sert çıkıştı.
Polis : Alalım arkadaşı.
2 polis geldi ve Caner'i yaka paça tuttular. Caner "Bırakın lan" diye bağırarak karakolu inletti. 2 polis memuru ile beraber nezaharethaneye indiler. Nezaharethaneden sorumlu polis kilidi açtı ve Caner'i içeri soktular. Caner içerdeki banka oturdu ve ağlamaya başladı.
ERTESİ GÜN
Caner akşama doğru bir kaç imza attı ve serbest kaldı. Bunun yanında başkomiserden sert azar işitmişti. Bir daha böyle bir şey olursa serbest kalmayacağını söylemişti Caner'e baş komiser. Caner ne yapacağını bilmiyordu. Bir polis tanıdığıda yoktuki olay hakkında bilgi alabilsin. Eve gitmek için arabasına bindi.
1 SAAT SONRA
Caner evinin bulunduğu caddeye geldi ve arabasını park etti. Eline anahtarı alıp dış kapıya doğru yöneldi. Bir kaç adım attıki arkasından biri seslendi. Caner arkasını döndü. Bu nezaharethanede görevli polisti.
Berkay : Bak kardeşim burada olmamam gerekiyor. Adım Berkay. Yaşadığın olayı biliyorum. Çok üzücü ve hiç kimse empati kuramaz seninle biliyorum.
Caner : Buyur seni dinliyorum.
Berkay : Yapmamam ya da yapmamın etik olmadığı bir şeyi yapıyorum şu an. Sadece içine bir nebze su serpmek için buradayım. Olay olduğu günden beri olay hakkında bir şeyler biliyorum. Senin halinide görüyorum. Senin yerinde olsaydım yaptıklarına benzer tepkiler verirdim bende.
Caner : Ne söyleyeceksin söyle.
Berkay : Öncelikle bilmiyorum hiç düşündünmü ama olayın üzerini kapatma tarzı bir şey yok.
Caner araya girdi.
Caner : Eğer olsaydı söyler miydin ?
Berkay : Üzerini kapatmak isteselerdide söylerdim.
Caner : Yalan söylüyorsun.
Berkay : Konumuz bu değil. Ama öyle bir şey yok emin ol.
Caner : Bir şey mi biliyorsun ? Ne biliyorsan söyle lütfen.
Berkay : Bunun için buradayım. Karakolda nezaharethanedeyken söyleyecektim fakat orada olmazdı. 7/24 ses ve görüntü kaydı yapan kameralar var. Kağıda yazıp da veremezdim bir şekilde görünebilirdi. Şu anda burada olmam bile işim için risk.
Caner : Söyle dinliyorum seni.
Berkay : Olay olduktan sonra araçlara bakıldı. Birkaç kişi gözaltın. .
Caner araya girdi.
Caner : Kim ? Sadece isim ve adres.
Berkay : Bunu yapamam. Sadece olay hakkında bir şey yapılmadığını sanma diye söylüyorum.
Caner : Lütfen söyle kim. Lütfen.
Berkay : Bunu yapamam gerçekten. Beni anla. Gözaltına birkaç kişi alındı.
Caner : Serbest bırakıldılar değil mi ?
Berkay : Evet.
Caner yolun ortasında bağırdı.
Caner : Anasını sikeyim böyle işin.
Berkay Caner'in omzundan tuttu.
Berkay : Küfür etme. Sakin ol.
Caner : Neden serbest bırakılıyorlar ?
Berkay : Gözaltına alınanların ifadesi ile başka şahıslara ulaşılmaya çalışılıyor. Kamera kayıtlarında elinde silah olan birine rastlanılmadı.
Caner : Silah sıkıldı.
Berkay : Evet bunun olduğunu biliyoruz. Çünkü gözalstına alınanlardan başka görgü tanıklarınında ifadelerini aldık. O gün silah sıkan kişileri görenler var.
Caner : Silah sıktıkları anlar kamera kayıtlarına yansımamış mı demek oluyor bu ?
Berkay : Tam olarak söylediğin gibi. Biraz şansa denk gelmiş. Kamera kayıtlarına ulaşabildiğimiz mekanlar zaten sınırlı. Onların önünden geçerkende ellerinde silah yok.
Caner : Bu nasıl bir denk gelmek anlam veremedim. O günü net hatırlıyorum.
Caner duraksadı.
Berkay : Ne oldu ?
Caner : Kardeşim Alperen ile balkondaydık sohbet ediyorduk. Sigara içiyorduk hatta.
Yine duraksadı. Konuşmakta zorluk çekiyordu.
Caner : Uzaktan asker uğurlama konvoyunun sesi geldi. Silah sesleride geliyordu.
Berkay : Elinde silah tutan biri gördün mü ?
Caner : O an ona dikkat etmedim. Oraya odaklanmamıştık. Yani konuştuk evet yaptıklarının yanlış olduğunu söylemiştim ama kimin elinde ne var bakmadık.
Berkay : Anladım.
Caner : Sonra işte. Sonra. .
Caner yüzünü buruşturdu ve ağlamaya başladı. Berkay'da üzülmüştü. Daha sonra gözyaşlarını sildi.
Caner : Çok az bekler misin ? 5 dakika sadece.
Berkay : Olur tabi neden ?
Caner : Bekle geliyorum hemen.
Caner apartmandan içeri girdi ve hızlıca yukarı çıktı. Daha sonra geri geldi.
Caner : Telefonumu evde bırakmıştım. Bana telefon numaranı verir misin ? Ya da ben vereyim ara beni lütfen. Söz veriyorum rahatsız etmiyeceğim seni.
Berkay, Caner'in samimiyetine güvenmişti. Telefon numarasını verdi. Daha sonra geldiği araca doğru yöneldi. Arabayı çalıştırıp yola çıktı. Caner ise hemen arabayla onun peşinden gitti. Caner eve telefonunu almak için çıkmamıştı. Silahını almak için çıkmıştı.
Alperen’in Evreni
Caner ve Alperen lüks bir aracın içinde seyir haldeydiler.
Alperen : Bugün çok önemli abi. Teslimatın gerçekleşmesi bize başka kapılar açacak.
Caner : Biliyorum.
Alperen'in telefonu çaldı.
Alperen : Her şey hazır mı ?
Konuştuğu kişi cevap verdi.
- Hazır efendim.
Alperen : Tamamdır gelmek üzereyiz.
Belirli bir süre geçtikten sonra buluşmanın yapılacağı yere geldiler. Şoför önce Alperen'in daha sonra Caner'in kapısını açtı. Alperen elinde çantayla beraber arabadan indi. Telefonla görüştüğü kişiyi gördü. Konuştuğu kişi yanına geldi ve "Hoş geldiniz efendim" dedi. Daha sonra Caner'in yanına gitti ve onada aynısını söyledi. Ardından "buyrun" dedi ve daha önce anlaştıkları kişinin yanına gittiler. Anlaştığı kişi 2 araç ile gelmişti. 4 tane koruması vardı.
Alperen elini uzattı.
Alperen : Merhaba Ceyhun.
Ceyhun : Merhaba, hoş geldiniz.
Alperen : Hoş bulduk.
Ceyhun daha sonra Caner'e döndü.
Ceyhun : Sizde hoş geldiniz.
Caner : Hoş bulduk.
Alperen : Mal hazır mı ?
Ceyhun : Hazır.
Alperen : Görelim.
Ceyhun sağ elini havaya kaldırdı ve kulağına yakın bir yerde parmağını şıklattı. Daha sonra yanına çantayla biri geldi ve çantayı Ceyhun'a verdi. Ceyhun çantanın kapaklarını açtı. Daha sonra çantayı Alperen'e doğru gösterdi.
Ceyhun : Söylediğin gibi malı hazırlattırdım. Tam 40 kilo. Geri kalan arabada. Denemen için burada biraz kokain var.
Caner’in Evreni
Caner nezaharetenede görevli polis olan Berkay'ı takip etmişti. Berkay evinin önüne arabayı park ederken bir kaç saniye sonra Caner geldi. Caner çok uğraşmadan hızlı bir şekilde arabasını park etti ve Berkay'ın arabadan inmesini beklemeden yanına gitti. Caner eline aldığı silah ile arabanın kapısını açmak için hamle yaptığında Berkay onu yeni fark etmişti. Caner kapıyı açtı ve silahı Berkay'a doğru doğrultup içeri girdi.
Berkay : Ne yapıyorsun lan sen ?
Caner : Arabayı çalıştır ve devam et.
Berkay : Bak böyle olmaz.
Caner bağırdı.
Caner : Arabayı çalıştır lan.
Berkay : Tamam sakin ol. Söylediğini yapıcam. Sakin.
Berkay arabayı çalıştırdı.
YARIM SAAT SONRA
Yakınlarında yerleşim yeri bulunmayan ormanlık bir alana geldiler.
Caner : Dur ve anahtarı bana ver.
Berkay arabayı durdurdu ve anahtarı Caner'e verdi. Caner araçtan indi ve Berkay'ın olduğu y ere geldi. Temkinli bir şekilde arabanın kapısını açtı. Daha sonra 2 adım geri attı.
Caner : İn arabadan.
Berkay : Bak yapma.
Caner : Yemin ederim yaparım. Arabadan in. Ellerini kaldır.
Berkay ellerini kaldırarak arabadan indi.
Caner : Şimdi. Seninle bir işim yok fakat bu senin elinde. Birinimi ararsın yoksa görsel ya da işitsel hafızan iyidir bana öyle mi cevap verirsin bilemem. Bildiğim ve senin bileceğin tek şey şu. Eğer cevap vermez isen buradan gidemezsin. Karşılık vermeye çalışırsan silahı kullanmaktan tereddüt etmem.
Berkay : Ne istiyorsun söyle.
Caner : Kardeşimin dosyasında gözaltına alınan herkesin ismini ve adresini vereceksin.
Berkay : Bunu yapamam.
Caner, Berkay'a doğrulttuğu silahı yukarı doğru çevirdi ve ateş etti. Ateş etmesiyle gelen ses o ıssızlığı yerle bir etti, kuşlar uçuştu. Tekrardan silahı Berkay'a doğrulttu.
Caner : Ama ben yaparım.
Berkay : Lütfen yapma. Bak sana yardımcı oldum ama benden bunu isteme.
Caner elini yukarı kaldırdı ve bir el daha ateş etti. Daha sonra tekrardan Berkay'a doğrulttu.
Caner : Yemin ederim yaparım. Bak yemin ederim.
Berkay : Peki.
Berkay telefonunu çıkarttı. Berkay'ın telefonunu çıkarttığı gören Caner birkaç adım yaklaştı.
Caner : Ara ve nereden öğreniyorsan öğren.
Berkay : Hayır hiç kimseyi aramıyacağım.
Berkay telefonundan emniyet sistemine girdi. Alpereren'in dosyasına ulaştı.
Berkay : Şu anda bana mesleğimi yaktırıyorsun. Neden girdiğimi sorgulayacaklar.
Caner : O benim sorunum değil, senin sorunun. Bir bahane bulursun. Arıyorum seni şimdi. Numaramı kaydet, at oraya isimleri ve adresleri.
Berkay isimleri ve adresleri Caner'in telefonuna attı. Caner , Berkay'a teşekkür etti. Daha sonra arabanın anahtarını Berkay'a attı ve arabaya bindiler. Caner, Berkay'ın evine yakın yerde bıraktığı arabasını almak için beraber yol almaya başladılar.
1 SAAT SONRA
Berkay evin önüne geldi. Bu süre boyunca Caner silahı Berkay'a doğrultmuştu. Caner tekrardan teşekkür etti ve arabadan indi. Kendi arabasının olduğu yöne doğru hızlıca gitti. Arabaya bindi, çalıştırdı ve sürmeye başladı.
İsimler ve adresler elindeydi. Silahı kullanmak zorunda kalabilirdi. Sadece kardeşini ve intikam almayı düşünüyordu. Birileri başkalarının hayatlarını hiçbir şekilde düşünmeden hareket etmişti ve bu kardeşi Alperen'in hayatına mal olmuştu. Bunu kabullenemiyordu. Bu acı gerçekle yüzleşemiyordu. Onun gitmesini ve tekrar gelmeyeceğini bilmek onu delirtiyordu. Öfkesini bastırmak istemiyordu çünkü öfkesi onu ayakta tutuyordu. Her şeyi göze almıştı. Bu yolda her şeyi yapabilirdi. Şimdi kardeşini öldüren kişi ya da kişiler olduğunu düşündüklerinden hesap sormak için yola çıkmıştı.
10 DAKİKA SONRA
Caner trafik normal akışında olup arabasıyla ilerlerken ışıklara 200 metre mesafedeydi ve telefonu çaldı. Telefonuna baktığında Berkay arıyordu. Telefonu açmadı. Daha sonra Berkay kapatmayınca kendi kapattı. Berkay tekrardan aradı, Caner yine açmadan kapattı. Bu sefer bir mesaj geldi.
"Hemen telefonu aç Caner önemli"
Bu sefer Caner aradı. Berkay telefonu açtı.
Caner : Evet?
Berkay : Yeni bir bilgi var.
Caner : Bana yardım mı ediyorsun ?
Berkay : Evet. Yaptığın şeye rağmen evet.
Caner : Neden peki ?
Berkay : Sadece empati. Başka bir nedeni yok.
Caner : Nedir yeni bilgi ?
Berkay : Kardeşini öldüren ya da öldürenleri yanlış yerde aradık.
Caner : Bu ne demek şimdi ?
Berkay : Otopsi raporu ve olay yeri inceleme raporunun sonuçları geldi.
Caner : Sonuç ne ?
Berkay : Kardeşinin yüzü dağılmıştı.
Caner bir anlık o anı hatırladı. Ağlayacak gibi oldu fakat kendine hakim oldu.
Caner : Evet öyle oldu.
Berkay : Gelen rapora göre evinizin balkonuna isabet eden kurşun yakın mesafeden değil çok uzak bir mesafeden atılmış ve merminin atıldığı silah tam otomatik bir M4. Asker uğurlamaya gidenlerin böyle bir silaha sahip olması çok zor.
Caner ve Alperen’in Evreni
Furkan : Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz lan ?
Furkan, Berkay'a doğru bir adım attı. Daha sonra suratına bir yumruk attı. Bu olur olmaz Berkay'ın arkasındakiler silahlarını çıkarttı. Fakat silahlarını çıkartmadan hemen önce Furkan ile Berkay dalaşmaya girmişlerdi. Birbirlerini tutmuşlardı ve yönlerini sürekli değiştiriyorlardı. Berkay'ın arkasındakiler gibi Furkan'ın abisi Murat ve yanındakilerde ne yapacağını bilememişti.
Furkan bağırdı.
Furkan : Şerefsiz piç kurusu seni. Berkay adam değilsin lan sen.
Berkay : Kes sesini lan sensin şerefsiz.
Furkan'ın arkasındakilerden biri elindeki silah ile karşıdakilerden birine sıktı. Bununla beraber silahı olan herkes birbirine sıkmaya başladı ve silahlı çatışma yaşandı. Bunun sonucunda Furkan ve Berkay hariç herkes yere düşmüştü. Kimi başından vurularak ölmüş kimi ise ağır yaralanmıştı.
Furkan, Berkay'dan kurtuldu ve bir silah bulmak için arkasını dönüp hızlıca koşmaya başladı. İlk gördüğü silah olan tam otomatik M4 silahını yerden aldığında Berkay hemen arkasındaydı. Furkan'ın bir anlığına gözü karnından 5 tane mermi girmiş ve kanlar içinde kalıp ölmüş abisi Murat'a kaydı. O anı Berkay'ın arkasından ittirmesi bozdu. Berkay'ın ittirmesi ile yarım adım ileri savrulan Furkan yere düşmedi. Arkasını dönmesiyle, tam otomatik M4 silahının tetiğine elini götürmesi aynı anda oldu. Tetiğe basacakken tam o anda Berkay silahın sağ tarafının jarjör kısmının alt tarafına doğru çapraz açıdan vurdu. Vurmasıyla beraber silah yön değiştirdi, namlu hafif havaya kalktı, Furkan tetiğe bastı ve o silahtan çıkan mermi Berkay'a değil, çok uzaklara, bir balkona isabet aldı.
Caner’in Evreni
Berkay ve Caner telefon görüşmesinden sonra buluşmuşlardı.
Caner : Şimdi bambaşka şeyler konuşmaya başlayacağız. Öncelikle özür dilerim. Yapmak zorundaydım.
Berkay : Onu boşver şimdi.
Caner : Gelirken biraz düşündüm. Şöyle ki gelen kurşun tam asker uğurlaması esnasında geldi. Yani aynı anda başka bir yerde silahlar patlıyordu.
Berkay : Bu bir ihtimal. Asker konvoyunda hiç silah kullanılmamış bile olabilir. Arabaların egzosunun backfire denilen bir ses çıkarma durumu var. Bu ses silah sesine benzetilebilir.
Caner : Siktir.
1 saniye duraksadı.
Caner : Siktir. Siktir.
Berkay : Ne oldu ?
Caner : Haklı olabileceğine ya da haklı olduğuna verdiğim tepki bu. O ses evet, arabanın egzosundan gelen ses olabilir ama sonucu değiştirmez.
Berkay : Ne sonucu ?
Caner : Kardeşimin yok yere öldüğünü değiştirmez.
Caner ağlamaya başladı. Sesi titreyerek konuştu.
Caner : Alperen'i kim ya da kimler öldürdü ise hesap verecek. Yemin ederim olacak bu.
Berkay : Adalete hesap verecek Caner. Yakalayacağız ve adalete vereceğiz onu ya da onları. Hayatlarının geri kalanını hapiste geçirecekler. Hiçbir zaman oradan çıkamayacak bunu yapan ya da yapanlar. Buna söz veriyorum.
Caner : Sağol Berkay. Senden bir isteğim var.
Berkay : Nedir ?
Caner : Ben duramıyorum yerimde. Evime misafir edeyim seni. Oradan birde senin gözünden bir bakalım olaya. Belki bir şey yakalarsın. Lütfen. İstersen kalırsında.
Berkay : Müsaitim, gelirim. Konuşuruz ama ben eve dönerim.
Caner : Çok sağol gerçekten.
Caner'in arabasına bindiler. Yolda konuşmaya devam ediyorlardı.
Caner : Bana neden yardım ettiğini daha önceden sormuştum ama net bir cevap vermedin. Neden yapıyorsun bunu ?
Berkay : Bunun en net cevabını söylüyorum. Sadece empati. İstesem yardım etmeyip seni hemen göz altına aldırabilirim. Acını anlamaya çalışıyorum ve bu yüzden yanındayım.
Caner : Anladım.
Berkay : Kardeşinin bir düşmanı var mıydı ?
Caner : Bildiğim kadarıyla hayır.
Berkay: Son zamanlarda anlattığı dikkat çeken herhangi bir şey ?
Caner : Hayır.
Berkay : Anladım.
Caner : Kardeşim bir hiç uğruna öldü buna eminim. Birisinin hedefi değildi. Öyle bir insan değildi.
Gözleri dolan Caner'e yardım etmek istedi.
Berkay : Selpak ister misin ?
Caner : Sağol gerek yok. Kardeşimin yerine bir şey koyamıyorum. Onun şu anda mezarda yatmasını kabullenemiyorum.
Caner hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Gözünden akan yaşları direksiyon simidine geliyordu.
Berkay : Çok acı gerçekten. Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Caner : Onu öyle ilk gördüğüm an. Yemin ederim tarif edemiyorum. Kardeşim benim. Alperen ile o kadar çok şey yaptık o kadar çok anımız oldu ki. O güzel günleri hatırladıkça kahroluyorum.
10 saniyeliğine sessizlik oldu.
Caner : Beni çok seviyordu.
Caner devam edecektiki Berkay'ın telefonu çaldı.
Berkay : Efendim Burak, söyle.
Burak : Abi Alperen cinayetinin faili bulundu.
Berkay'ın surat ifadesi değişti. Hafif bir tebessümle Caner'e baktı.
Berkay : Bulmuşlar kardeşin Alperen'in katilini.
Caner ani fren yaptı.
Caner : Kimmiş ?
Berkay : Kim Burak ?
Burak : Furkan Aksoy. Yeraltı dünyasından.
Alperen’in Evreni
Alperen hapishane avlusunda adamlarıyla beraber bulunurken önünden geçen birine seslendi.
Alperen : Hop bak bakayım buraya.
Seslendiği kişi yanına geldi.
"Buyur abi"
Alperen : ALLAH kurtarsın önceliklede hareketlerin hoşuma gitmiyor. Öyle selamsız geçmek var mı ?
"Kusura bakma abi"
Alperen : Adın ne ?
"Murat adım.”
Alperen : Anladım. Öyle selamsız geçmeyeceksin bir daha anladın mı ?
Murat : Anladım abi kusura bakma.
Alperen : Tamam ilerle şimdi.
Murat, Alperen'in yanından ayrıldı. Alperen'in adamlarından olan Kazım söze girdi.
Kazım : Abi bizim koğuşta bu. Yeni geldi. Böyle durduğuna bakma manyağın teki. Akıl sağlığında problem var gibi geldi bana.
Alperen : Neden öyle dedin ?
Kazım : Gece sayıklıyo kendi kendine. Bir kaç kere uyardık ama nafile. Uyutmuyor bizi gece. Söyledikleride çok anlamsız.
Alperen : Ne diyor ?
Kazım : "Biliyorum" diyor sonra biraz duruyor "Hoş bulduk" diyor ve bunları rastgele olarak yüksek sesle söylüyor.
Alperen : Peki neden girmiş içeri ?
Kazım : İşte orası manyak olduğunun kanıtı niteliğinde abi. Dedim ya böyle durduğuna bakma diye. Terör saldırısı gerçekleştirmiş. Bizim koğuş müessili Vatan abi bir garip oldu duyunca.
Caner’in Evreni
Berkay telefonu kapatır kapatmaz Caner söze atıldı.
Caner : Ben Furkan Aksoy diye birini tanımıyorum.
Berkay : Kardeşinde tanımıyor zaten.
Caner : Nereden biliyorsun ?
Berkay : Furkan Aksoy şu anda gözaltında. Diri ele geçirildi ve olanları anlatmış.
Caner : Ne demiş ?
Berkay : Kardeşinin öldüğü gece olay çıkmış. Mafya içi hesaplaşma anlayacağın. Silahlar çekilmiş.
Caner : O gün silah sesleri o anki çatışmadan geliyordu.
Berkay : Evet.
Caner : Ve mermilerden biri balkonumuza isabet etti.
Berkay : Maalesef evet.
Caner ve Alperen’in Evreni
Furkan : Cesetleri temizlediniz mi ?
Süleyman : Temizledik abi.
Furkan : Görünmediniz değil mi kimseye ?
Süleyman : Hayır görünmedik.
Furkan : Tamamdır bir şey olursa ararım ben seni.
Furkan telefonu kapattı ve bir arkadaşını aradı.
Furkan : Alo Selim.
Selim : Efendim.
Furkan : Şimdi arayabildim anca seni. Çatışma yaşadık Berkay ile. Abim öldü.
Furkan daha yeni kendine gelebilmişti. Soluk soluğa geldiği, zor günlerde saklanabileceği evindeydi. Abisi Murat'ı kaybetmesinin acısını yeni yaşamaya başlamıştı. Ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Selim : ALLAH rahmet eylesin kardeşim. Bir isteğin varsa yardımcı olurum her zaman.
Furkan : Sağol Selim, sağol.
Furkan telefonu kapattı. Daha sonra bir sigara yaktı. Sigarasından bir fırt çekti ve ne yapacağını düşündü. Yurt dışına çıkabilirdi, şu anda en uygun zamanlardan biriydi. Birkaç gün bekleyip ortamın yatışmasının şu an için iyi olacağını düşündü.
6 GÜN SONRA
Akşam vaktiydi ve biri zile bastı. Furkan panikledi. Silahını aldı ve yavaş adımlarla kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıya 4 adım mesafedeyken tekrardan zile basıldı. Kapıyla arasında 2 adım mesafe kalmışken kapıyı kıran polise doğru silahını kaldırdı. Ateş edemeden ilk gelen polis memuru üzerine çullandı. Arkasından gelenler yardım etti ve Furkan'ı yaka paça gözaltına aldılar.
Caner’in Evreni
2 GÜN SONRA
Karakolda bağırma sesleri yankılanıyordu. 2 polis memuru aralarında konuşuyorlar idi.
"Kime bağırıyor müdür ?"
- Berkay'a.
"Neden ?"
- Berkay birine yardım etmek için sistemden bilgi vermiş. Haliyle müdürde hesap soruyor şimdi.
"Kime vermiş ki ?"
Emniyet müdürünün odasında.
Emniyet müdürü bağırdı.
Emniyet müdürü : Oğlum sen nasıl böyle bir şey yaparsın. Kimsin oğlum sen ?
Berkay : Bakın müdürüm.
Emniyet müdürü : Lan kes sesini. Sistemden bilgi çıkarmak ne demektir ? Ben üstlerime ne diyeceğim nasıl hesap vereceğim. Sen nasıl böyle bir şey yaparsın ya ?
Berkay : Müdürüm kusura bakm. .
Emniyet müdürü : Ne kusuru oğlum ne. Bitti diyorum sana bitti. Açığa alındın.
Berkay bunu beklediği halde beklemiyor gibi davrandı.
Berkay : Ne
Emniyet müdürü : Sen bu yaptığının bir karşılığı olmayacak mı sandın gerçekten Berkay ? Adam verdiğin isimlerden hesap sormak için gitse kurşun yağdırsa hesabını kim verecek bunun ? Söyle kim verecek ?
Berkay : Müdürüm çok kötü durumdaydı, mahvolmuştu. Bir şey arıyordu. Buradan bilgi gelmeyince bende yardımcı oldum. Öyle biri değil o.
Emniyet müdürü : İşinizi doğru düzgün yapmadığınız için bilgi gelmedi. Kafanız başka yerde. Vatandaş canını bize emanet ediyor Berkay efendinin yaptığına bak. Birde savunuyorsun.
Berkay'ın o anda şalterleri attı. Emniyet müdürünün asla beklemeyeceği bir üslupla konuşmaya başlayarak ondan daha fazla bağırdı.
Berkay : Siktir git lan yeter artık. İnsanlıktan anla lan biraz. O öyle biri değil diyorum size değil. Kendi yakının olsa götünü şimdi çoktan kurtarmıştın değil mi müdürüm ?
Emniyet müdürü oturduğu yerden kalkarken elini havaya kaldırarak bağırdı.
Emniyet müdürü : Sen ne diyorsun lan ?
Berkay'ın üzerine doğru gelirken, Berkay odanın kapısını hızlıca açtı ve dışarı çıktı. Emniyetteki diğer polisler Berkay'a doğru bakıyordu. Emniyet müdürü Berkay'ın arkasından çıktı ve "Sadece açığa alınmak ile kurtulamayacaksın.” diye bağırdı.
Berkay emniyet müdürlüğünden çıktığında arabasına doğru yürümeye başladı. Yürürken Caner yüzünden başına gelenleri düşünüyordu. Buna değer miydi ? Hiç tanımadığı biri için bunları yapmıştı ve bu yüzden işini kaybetmişti. Berkay empati duygusuna yenik düşmüştü. Kendisini Caner'in yerine koyuyordu. Bu yüzden Caner'in yaptıklarına bir şey söyleyemiyordu. İstese Caner'e söylediği gibi kendisine davranışından dolayı hemen göz altına aldırabilirdi fakat o yapmadı. Alperen'in acısını yaşayan Caner'e bir darbe daha vurmak gibi olacağını düşünmüştü.
Berkay, arabasına 100 metre mesafedeyken telefonu çaldı. Emniyet müdürü arıyordu. Telefonu açtı.
Berkay : Evet ?
Emniyet müdürü : Afferin sana gerizekalı , afferin.
Berkay : Ne oldu müdürüm ?
Berkay : Sen şimdi boku yedin oğlum. Artık beni bırak hiç kimse kurtaramaz seni.
Emniyet müdürü telefonu suratına kapattı. Berkay ne olduğunu düşünürken Burak'dan bilgi alabileceğini düşündü. Hemen Burak'ı aradı.
Berkay : Alo.
Burak : Efendim.
Berkay : Müdür bir şeyler söyledi. Seni kimse kurtaramaz artık dedi. Ne oldu ?
Burak : Haklı abi.
Berkay : Ne oldu ?
Burak : Bu yardım ettiğin kişi varya Caner.
Berkay : Evet.
Burak : Bugün bir terör saldırısı gerçekleştirdi. 27 kişi ŞEHİT oldu. 6 tanede yaralı var. Arabayla kalabalığın arasına dalmış. Daha sonra uzaktan patlatmış aracı.
Burak konuşmaya devam ederken Berkay için etraf sanki bulanıklaşıyor gibi oldu. Burak'ın ne dediğini duymak istemiyordu. Bilincini ona yani duyduklarına kapatmış fakat telefonu kapatmamıştı.
Burak : Duydun mu abi ? Gözaltına alınmış.
Berkay cevap vermeden telefonu kapattı. Yavaş adımlarla yakın olan aracına yürüdü. Kapıyı açtı ve kendini koltuğa bıraktı. Ne yaptım ben diye düşünüyordu.
Alperen’in Evreni
Caner ve Alperen lüks bir aracın içinde seyir haldeydiler.
Alperen : Bugün çok önemli abi. Teslimat'ın gerçekleşmesi bize başka kapılar açacak.
Caner : Biliyorum.
Alperen'in telefonu çaldı.
Alperen : Her şey hazır mı ?
Konuştuğu kişi cevap verdi.
- Hazır efendim.
Alperen : Tamamdır gelmek üzereyiz.
Belirli bir süre geçtikten sonra buluşmanın yapılacağı yere geldiler. Şoför önce Alperen'in daha sonra Caner'in kapısını açtı. Alperen elinde çantayla beraber arabadan indi. Telefonla görüştüğü kişiyi gördü. Konuştuğu kişi yanına geldi ve "Hoş geldiniz efendim" dedi. Daha sonra Caner'in yanına gitti ve onada aynısını söyledi. Ardından "buyrun" dedi ve daha önce anlaştıkları kişilerin yanına gittiler. Anlaştığı kişi 2 araç ile gelmişti. 4 tane koruması vardı.
Alperen elini uzattı.
Alperen : Merhaba Ceyhun.
Ceyhun : Merhaba, hoş geldiniz.
Alperen : Hoş bulduk.
Ceyhun daha sonra Caner'e döndü.
Ceyhun : Sizde hoş geldiniz.
Caner : Hoş bulduk.
Alperen : Mal hazır mı ?
Ceyhun : Hazır.
Alperen : Görelim.
Ceyhun sağ elini havaya kaldırdı ve kulağına yakın bir yerde parmağını şıklattı. Daha sonra yanına çantayla biri geldi ve çantayı Ceyhun'a verdi. Ceyhun çantanın kapaklarını açtı. Daha sonra çantayı Alperen'e doğru gösterdi.
Ceyhun : Söylediğin gibi malı hazırlattırdım. Tam 40 kilo. Geri kalan arabada. Denemen için burada biraz kokain var.
Alperen'in adamlarından biri yanına geldi ve kokaini aldı. Gelen kişi kokaini denedi ve Alperen'in kulağına yaklaşıp "Sahte bu" dedi. Alperen bunu duyar duymaz bağırdı.
Alperen : Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz lan ?
Alperen, Ceyhun'a doğru bir adım attı. Daha sonra suratına bir yumruk attı. Bu olur olmaz Ceyhun'un arkasındakiler silahlarını çıkarttı. Fakat silahlarını çıkartmadan hemen önce Alperen ile Ceyhun dalaşmaya girmişlerdi. Birbirlerini tutmuşlardı ve yönlerini sürekli değiştiriyorlardı. Ceyhun'un arkasındakiler gibi Alperen'in abisi Caner ve yanındakilerde ne yapacağını bilememişti.
Alperen bağırdı.
Alperen : Şerefsiz piç kurusu seni. Ceyhun adam değilsin lan sen.
Ceyhun : Kes sesini lan sensin şerefsiz.
Alperen'in arkasındakilerden biri elindeki silah ile karşıdakilerden birine sıktı. Bununla beraber silahı olan herkes birbirine sıkmaya başladı ve silahlı çatışma yaşandı. Bunun sonucunda Alperen ve Ceyhun hariç herkes yere düşmüştü. Kimi başından vurularak ölmüş kimi ise ağır yaralanmıştı.
Alperen Ceyhun'dan kurtuldu ve bir silah bulmak için arkasını dönüp hızlıca koşmaya başladı. İlk gördüğü silah olan tam otomatik M4 silahını yerden aldığında Ceyhun hemen arkasındaydı. Alperen'in bir anlığına gözü karnından 5 tane mermi girmiş ve kanlar içinde kalıp ölmüş abisi Caner'e kaydı. O anı Ceyhun'un arkasından ittirmesi bozdu. Ceyhun'un ittirmesi ile yarım adım ileri savrulan Alperen yere düşmedi. Arkasını dönmesiyle, tam otomatik M4 silahının tetiğine elini götürmesi aynı anda oldu. Tetiğe basacakken tam o anda Ceyhun silahın sağ tarafının jarjör kısmının alt tarafına doğru çapraz açıdan vurdu. Vurmasıyla beraber silah yön değiştirdi, namlu hafif havaya kalktı, Alperen tetiğe bastı ve o silahtan çıkan mermi Ceyhun'a değil, çok uzaklara, bir balkona isabet aldı.
2 GÜN SONRA
Berkay uzaktan bağırma sesleri duymaya başladı. Ayağa kalktı ve kulağını oraya verdi. Yukarı kattan birinin sesini duydu.
"Nasıl yok ya. Ya nasıl yok 2 gün oldu. Kamera var o kadar.”
Daha sonra uğultu şeklinde bir ses duydu ve ardından daha önce duyduğu kişinini sesini.
"Ya siz ne boka yararsınız. Ne ?"
Ardından.
"Ya sen ne diyorsun lan şerefsiz. Kardeşim öldü benim sen ne zorluğundan bahsediyorsun ?
"Bırak"
Berkay, nezarethaneden duyduğu amirinin "Nezarethaneye atın bunu" demesiyle ayağa kalktı.
"Lan bırakın. Ney zor size ya ? Bir telefon geldiğinde 5 saatte oraya gitmek mi zor ?"
Ayakkabı sesleri ve gürültü patırtıdan bağırma sesleri devam ederken kendisine yaklaştığını anladı. 2 arkadaşını gördüğünde nezaheretheneye getirdikleri kişi ona "Abi anladın değil mi ? Abi bittim ben bittim. Bittim. Vallahi bittim. Bittim lan. Lan bittim lan.” dedi. Ağlıyordu. Berkay kapıyı açtı. Getirilen kişi "Bittim lan bittim. Bittim.” dedi. Getirilen kişiyi içeriye sokup kapıyı kapattıktan sonra bayıldı. Berkay "Abi" diyerek bağırdı. 2 kişi geldi.
Ambulansa haber verildi ve gelen kişi hemen hastaneye nakledildi. Berkay bayılan kişi gittikten bir süre sonra nöbet değişimi yaptı. Sigara içmek için dışarı çıktı. Orada arkadaşlarından biri olan Burak ile konuşmaya başladı.
Berkay : Bu bayılan kişi kimmiş ?
Burak : Murat diye biri. Yeni kardeşi ölmüş.
Caner’in Evreni
Polis, Caner'in yaptığı terör saldırısından yaralı olarak çıkan 6 şahısdan birinin ifadesini alacaktı. Kolunda alçıyla gelen Yasemin ile konuşmaya başladı.
Polis : Öncelikle çok geçmiş olsun Yasemin Hanım.
Yasemin : Sağolun.
Polis : Olay nasıl oldu anlatır mısınız ?
Yasemin : Bir anda oldu desem yeridir. Kamyonu aramızda 50 metre mesafe varken fark ettim. Çok hızlıydı ve korna çalmıyordu. Motor sesinden fark ettim. Daha sonra üzerimize doğru geldi. Kendimi sağ tarafa doğru atabildim. Kolumun üzerine düştüm. O anda fark etmedim onu ama kolum kırılmıştı o an. Daha sonra hızlıca koştum arkama bile bakmadan ve en son büyük bir patlama oldu. Patlama olunca arkama yine bakmadan koşmaya devam ettim.
Yasemin ifadesini verdi ve birkaç imza atıp emniyetten ayrıldı. Emniyetten ayrıldıktan sonra telefonla Caner'in arkadaşı Adem'i aradı.
Yasemin : Alo Adem Bey.
Adem : Tamam mıdır Yasemin ?
Yasemin : İfademi verdim.
Adem : Tamam sen konuştuğumuz gibi bir süre alçıyı çıkarttırma. Kaşıntı falan yapabilir ama yapma. Dikkat çekme yani o yüzden söylüyorum. Birazdan gönderdiğin ibana 5000 tl atıyorum. Tekrardan teşekkürler.
Caner ve Alperen’in Evreni
Otopsi incelemesi yapan 2 kişi aralarında konuşuyordu.
"Ne olayıymış bu onlarca ceset var. Büyük bir olay sanırım.”
Diğeri cevap verdi.
"Mafya içi hesaplaşma olmuş. Olay yerinden kaldırmışlar cesetleri fakat gözaltına alınmış mafya lideri. Cesetlerin yerini o söylemiş.”
Otopsi odasına 2 hemşire bir ceset daha getirdi. Cesedi diseksiyon masasına koyarlarken otopsi incelemesi yapacak adli tıp doktorlarından biri bir anlığına duraksadı. Duraksayan kişiye diğer incelemeyi yapacak kişi seslendi.
"Ne oldu ?"
Duraksayan kişi konuştu.
"Ben bunu tanıyorum.”
Diğeri cevap verdi.
"Kim bu ?" dedi duraksayan kişiye bakmaya devam ederken.
"Berkay. Bir tanıdığım vasıtasıyla bir kaç kere aynı ortamda bulunmuştum. Tanışmıştıkda. Polis olmak istiyordu. Ne işi vardı bunların yanında. Garip bir duygu içindeyim şu anda.”
Hemşire cesedin bilgilerinin bulunduğu kağıdı uzattı. Adli tıp doktoru kağıda baktı.
"Evet Berkay. Hatırlıyorum çünkü, biliyorum.”
Biraz daha göz gezdirdikten sonra.
"Polis değil. Yazık olmuş gerçekten. Kim öldürdü ise acımadan sıkmış. Saydım tam 14 tane mermi var vücudunda. 1'i diz kapağının altına, diğerleri gögsünden yukarıya çıkacak şekilde kafasına isabet etmiş. Kafasında görebildiğim kadar 4 tane mermi izi var.”
6 GÜN ÖNCE
Furkan : Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz lan ?
Furkan, Berkay'a doğru bir adım attı. Daha sonra suratına bir yumruk attı. Bu olur olmaz Berkay'ın arkasındakiler silahlarını çıkarttı. Fakat silahlarını çıkartmadan hemen önce Furkan ile Berkay dalaşmaya girmişlerdi. Birbirlerini tutmuşlardı ve yönlerini sürekli değiştiriyorlardı. Berkay'ın arkasındakiler gibi Furkan'ın abisi Murat ve yanındakilerde ne yapacağını bilememişti.
Furkan bağırdı.
Furkan : Şerefsiz piç kurusu seni. Berkay adam değilsin lan sen.
Berkay : Kes sesini lan sensin şerefsiz.
Furkan'ın arkasındakilerden biri elindeki silah ile karşıdakilerden birine sıktı. Bununla beraber silahı olan herkes birbirine sıkmaya başladı ve silahlı çatışma yaşandı. Bunun sonucunda Furkan ve Berkay hariç herkes yere düşmüştü. Kimi başından vurularak ölmüş kimi ise ağır yaralanmıştı.
Furkan Berkay'dan kurtuldu ve bir silah bulmak için arkasını dönüp hızlıca koşmaya başladı. İlk gördüğü silah olan tam otomatik M4 silahını yerden aldığında Berkay hemen arkasındaydı. Furkan'ın bir anlığına gözü karnından 5 tane mermi girmiş ve kanlar içinde kalıp ölmüş abisi Murat'a kaydı. O anı Berkay'ın arkasından ittirmesi bozdu. Berkay'ın ittirmesi ile yarım adım ileri savrulan Furkan yere düşmedi. Arkasını dönmesiyle, tam otomatik M4 silahının tetiğine elini götürmesi aynı anda oldu. Tetiğe basacakken tam o anda Berkay silahın sağ tarafının jarjör kısmının alt tarafına doğru çapraz açıdan vurdu. Vurmasıyla beraber silah yön değiştirdi, namlu hafif havaya kalktı, Furkan tetiğe bastı ve o silahtan çıkan mermi Berkay'a değil, çok uzaklara, bir balkona isabet aldı.
Elinde tuttuğu silaha Berkay'ın vurmasıyla beraber hafif dengesini kaybeden Furkan hızlıca toparlanmak istedi. Berkay bu sırada silahın namlusundan tuttu ve yönünün aşağıya doğru olmasını sağlamak için bastırdı. Bu sırada Furkan tekrardan tetiğe bastı. Namlunun ucundan çıkan mermi Berkay'ın diz kapağının altına isabet aldı. Bu olur olmaz Berkay silahdan elini çekti ve acı içinde kendini yere bıraktı. Furkan elindeki silahla Berkay'ın göğsüne isabet alıp ateş etmeye başladı. Kanlar içinde kalan Berkay orada öldü. Furkan silahı yere atıp hemen adamlarından biri olan Süleyman'ı arayıp ortamın temizlenmesini istedi.
Caner’in Evreni
Berkay eve geldi. Kapıda karşılayan annesi "Hoş geldin oğlum.” dedi.”Hoşbulduk anne, yemek hazır mı ?" dedi.”Hazır oğlum" diye cevap verdi annesi. Ne yapacağını düşünüyordu fakat bir çıkış yolu bulamıyordu. Her an savcılık kararıyla gözaltına alınabilirdi. Yorgun bir şekilde annesinin hazırladığı sofraya oturdu. Annesi bir tabak çorba doldurup önüne servis etti.
Berkay'ın annesi : Oğlum iyi misin ?
Berkay moral bozukluğunu belli etmemeye çalışarak hafif tebessüm etti.
Berkay : İyiyim anne.
Berkay'ın annesi : Ben iyi görmedim seni oğlum.
Berkay : Hiç sorma anne vallahi. Yorgunum sadece.
Berkay'ın annesi : Oğlum korkutma beni. Ne oldu söyler misin ?
Berkay: Anne lütfen boşver, sadece yorgunum. Yemeğimi yedikten sonra yatacağım.
Berkay kendini kandırmıştı. Her an gözaltına alınmak için evine baskın gelebilirdi.
Berkay'ın annesi : Tamam oğlum. Bu arada sen dün gece sayıkladın biliyor musun. Çok korktum kaldıracaktım senide kaldırmadım. Çünkü durdun. Kabus gördün sanırım.
Berkay : Nerden bileyim anne. Ne sayıkladım ?
Berkay'ın annesi : "Yapmayın, yapmayın" diye bağırdın.
Berkay : Başka ?
Berkay'ın annesi : Nefes nefese kaldın ve "çok soğuk" dedin. Titriyordun. Sanki...
Berkay : Sanki ne ?
Berkay'ın annesi : Sanki ölmüş gibiydin fakat farkındaydın. Öldüğünün farkındaydın sanki oğlum. En son "Ben Ceyhun değilim.” dedin anlamsız bir şekilde ve durdun. Ceyhun diye birini tanıyor musun ?
Berkay : Ceyhun mu ? Ceyhun, Ceyhun. Hayatımda bir tane Ceyhun tanıdım ve onunlada çok uzun zamandır görüşmedik. Polis olmak istiyordu sanırım. Bilinç altı anne işte çok takmamak lazım.
Berkay çorbasından son kaşığı aldı. Annesine "Eline sağlık anne" dedikten sonra ayağa kalktı. Odasına doğru yürürken koridorda kapı çaldı. Annesi kapıya daha yakındı. O açmak için yöneldi. Berkay "Anne dur" dedi fakat annesi kapıyı çoktan açmıştı. Berkay yürüdü, annesinin anlam veremediği bakışları ve soruları arasında polislerle giderken "Ben bir şey yapmadım anne.” dedi.
Alperen’in Evreni
Koğuş kapısı açıldı. İçeri giren gardiyan Murat'a seslendi ve "Ziyaretçin var.” dedi. Murat ayağa kalktı ve gardiyanın yanına gitti.
Murat : Kimmiş gelen ?
Gardiyan : Berkay adında biri.
Caner’in Evreni
Caner, Berkay ile konuşurken kardeşi Alperen'in katilinin Furkan Aksoy olduğunu öğrendiğinde hem sevindi hem üzüldü. Yaşadığına üzüldü fakat ondan hesap sorabilirdi. Furkan Aksoy'un gözaltına alınmasından dolayı hapise gireceğini ve büyük bir ceza alacağını tahmin etmişti. Büyük bir ihtimal F tipi bir cezaevinde kalacak ve sonsuza kadar oradan çıkamayacaktı. Bunun olacak olması yüreğine asla su serpmedi. Bir gram olsun öfkesi dinmedi. Kardeşinin ölümüne sebep olan kişinin aldığı her nefes , yaşadığı her saniye onu daha çok öfkelendiriyordu.
Caner kardeşinin katili olan Furkan Aksoy'un karşısına çıkmalı ve ondan hesap sormalıydı. Bunun için hapise girmesi gerekiyordu fakat bir çok sorun vardı. Öncelikle hapise girmesi için bir suç işlemesi gerekiyordu ve Furkan Aksoy gibilerin kaldığı cezaevine girebilmek için işlemesi gereken suç çok büyük olmalıydı. Aynı Furkan Aksoy'un işlediği gibi.
İkincisi böyle bir suçu işlese dahi Furkan Aksoy'un yanında cezasını çekeceği kesin değildi. Birine para verip içerden adam tutmakda istemiyordu. Bizzat buna sebep olanın karşısına çıkmak istiyordu. Onun son nefesini verişini görmek ve bunu kendisinin sağlamasını istiyordu. Bir plan yaptı. Suç işlemiş gibi gözükebilirdi. Bunun için arkadaşı Adem'i aradı ve planın detaylarını konuştu. Adem bunu en yakın arkadaşının ne yapmak istediğini bile bile kabul etti.
Eğer Adem olmasaydı bu planı uygulayamazdı. Caner'in Adem'i aramasının sebebi Adem'in babasıydı. Adem'in babası doktordu. Caner ile bir çok kez görüşmüşlerdi. Tanırdı Caner'i ve severdi de. Caner sahtelik üzerine kurulu bir terör saldırısı düzenleyecekti. Her şey tamamen sahte olacaktı ve yalan üzerine kurulacaktı. Daha önce ölen kişilerin kadavraları, sahte kimlikler, sahte görgü tanıkları, sahte yaralılar olacak ve gerçekten bir terör saldırısı yaşanılmış bir ortam hazırlanacaktı. Etraf başka şahıslardan alınmış kanlar ile göl olacak, kopmuş gibi gözüken uzuvlar etrafa dağıtılacaktı. Otopsi incelemesi yapacak doktorlar ile Adem'in babası iletişeme geçecek ve her şeyi dikkat çekmeyecek şekilde halledecekti.
Bu kısım tamamdı artık sadece Furkan Aksoy'un yanına nasıl gireceğini düşünüyordu. Bir ihtimal vardı ama çok düşük bir ihtimaldi. Yinede şansını denemek istedi ve babasını aradı.
Alperen’in Evreni
Murat, gardiyanla beraber Berkay ile kapalı görüş yapacağı yere geldiler. Berkay oturduğu yerden gözlerini Murat'a dikmişti. Gardiyan uzaklaştı, Murat oturdu ve Berkay ile telefondan karşılıklı görüşmeye başladılar.
Berkay burnundan içinde bulunduğu durumun trajikomik olduğunu ve salak durumunda olduğunu düşündüğünü belirten bir ifadeyle nefes sesi çıkardı.
Berkay : İşten atıldım. Hakkımda bir ton dava açıldı. Hayatım mahvoldu ve seninle yüzleşmek için geldim.
Murat cevap vermedi ve dinlemeye devam etti.
Berkay : Sen, inanamıyorum sen...
Berkay sinirli bir şekilde nefes verdi.
Berkay : Sen böyle bir şey nasıl yaptın ? Nasıl yaptın ? İnanamıyorum, inanamıyorum yemin ederim inanamıyorum. Sana o kadar yardım ettim. Mesleğimi hiçe saydım ve riske girerek sana yardım ettim. Seni her an her saniye göz altına aldırabilirdim. Sen böyle bir şeyi nasıl yaparsın ?
Murat : Benden hesap soramazsın. Yardım etmeseydin.
Berkay bir anda bağırdı.
Berkay : Şerefsiz senin ALLAH belanı versin.
Gardiyan, Berkay'ın yanına yürümeye başladı.
Berkay : Seni orospu çocuğu şerefsiz. Böyle bir şeyi nasıl yaparsın lan ? Nasıl lan nasıl ?
Berkay telefonu cama fırlattı. Paramparça olan telefondan sonra gardiyan Berkay'ı tuttu.
Berkay : Senin kardeşini öldürenlerden ne farkın kaldı şerefsiz. Terör saldırısı düzenlemek nedir orospu çocuğu. Neden yaptın lan neden ?
Gardiyan bir eliyle Berkay'ı tutarken diğer eliyle telsizi kullanmak istedi fakat buna gerek kalmadan başka gardiyan içeri geldi. Murat yerinden kalktı. Murat oradan çıkarken, gelen diğer gardiyan ile beraber 2 gardiyan Berkay'ı dışarı çıkattılar.
2 SAAT SONRA
Burak, Berkay ile beraber oturuyordu.
Burak : Ben her şeye rağmen senin yanlış bir şey yaptığını düşünmüyorum abi. Sen sadece yardımcı olmak istedin.
Berkay : Yardım etmeseydin diyor ya şerefsiz. Aklımı kaybedicem yemin ederim öyle bir koydu ki. Ben hiç kimseye yardım etmem bundan sonra. Bana görüp görülebilecek en büyük ders oldu. Kendimi suçlu hissediyor muyum dersen evet ediyorum. Yardım ettim çünkü ona. Ama neden yaptı bilmiyorum. Mantıklı bir açıklama bulamıyorum.
Burak : Abi neden olacak çok açık değil mi ? Kardeşinin katilinden hesap sormak için.
Berkay : Nasıl ?
Burak : Murat şu anda kardeşi Furkan'ın katili Alperen ile aynı cezaevinde.
Berkay : Sen ciddi misin ?
Burak : Evet abi.
Berkay : Nasıl olabilir böyle bir şey ? Nasıl aynı hapishaneye düştüler ?
Burak : Abi orasını bilmiyorum ama böyle.
Berkay : Bu yüzden terör saldırısı mı düzenledi ? Kamera kaydı var mı ? İzledin mi sen ?
Burak : Evet maalesef izleyebildim. Görüntüler korkunç.
Berkay : Yaralılar var demiştin onların ifadeleri ne ?
Burak : Yaralı yok abi. Ben öyle bir şey söylemedim yanlış hatırlıyorsun. O ortamda kim bulunduysa hepsi ölmüş. Görgü tanıkları var onlarında ifadelerini aldık.
Berkay : 27 kişi ölmüştü değil mi ?
Burak : Hayır abi. Tam 46 kişi hayatını kaybetti.
Berkay : Ben neden 27 dedin diye hatırlıyorum.
Burak : Normal abi hatırlayamaman kaç gündür yorgunsun. Psikolojin bozuldu.
Caner’in Evreni
Berkay : Yardım etmeseydin diyor ya şerefsiz. Aklımı kaybedicem yemin ederim öyle bir koydu ki. Ben hiç kimseye yardım etmem bundan sonra. Bana görüp görülebilecek en büyük ders oldu. Kendimi suçlu hissediyor muyum dersen evet ediyorum. Yardım ettim çünkü ona. Ama neden yaptı bilmiyorum. Mantıklı bir açıklama bulamıyorum.
Burak : Abi neden olacak çok açık değil mi ? Kardeşinin katilinden hesap sormak için.
Berkay : Nasıl ?
Burak : Caner şu anda kardeşi Alperen'in katili Furkan ile aynı cezaevinde.
Berkay : Sen ciddi misin ?
Burak : Evet abi.
Berkay : Nasıl olabilir böyle bir şey ? Nasıl aynı hapishaneye düştüler ?
Burak : Abi orasını bilmiyorum ama böyle.
Berkay : Bu yüzden terör saldırısı mı düzenledi ? Kamera kaydı var mı ? İzledin mi sen ?
Burak : Hayır kamera kaydı yok. Olay yerine gittim korkunçtu. Böyle biri olduğunu nasıl anlayamadın abi ? Kaç gündür etkisinden çıkamıyorum o ortamda gördüklerimin.
Berkay : Yaralılar var demiştin onların haricinde görgü tanıklarının ifadeleri ne ?
Burak : Kimi bir anda olduğunu ve bir şey görmediğini söyledi. Kimi Caner'in kalabalığın üzerine aracı sürdükten sonra durduğunu ve araçtan çıktığını, daha sonra gözden kaybolduğunu ve en son aracın patladığını söyledi. İfadeleri karşılaştırdığımızda zaten olayda böyle oldu.
Berkay : 27 kişi ölmüştü değil mi ?
Burak : Evet abi. Tam 27 kişi hayatını kaybetti.
Alperen’in Evreni
Murat kardeşi Furkan'ın intikamını Alperen'den almak istiyordu. Öfkesinden gözü hiçbir şey görmüyordu, her şeyi yapabilirdi. Kardeşi Furkan için bütün hayatından vazgeçebilirdi. Alperen ile aynı cezaevine girmek istiyordu. En başta Alperen'in işlediği suçu düşündü. Bu tür suçluların kalacağı yerin diğerlerinden farklı olduğunu düşündü. Eğer aynı klasmanda büyük bir suç işler ise Alperen ile aynı cezaevine girebileceğine inandı. Buna inanmasıyla bütün hayatından vazgeçmişti hatta başkalarının hayatındanda. Karar vermişti bir araç alacak, bir terör saldırısı gerçekleştirecek ve başkalarının hayatını sonlandırarak kardeşinin intikamını almak için hapise girecekti.
Caner’in Evreni
Caner en son babasıyla kardeşi Alperen'in cenazesinde görüşmüştü. Bugün Berkay'ın, kardeşinin katilinin Furkan Aksoy olduğunu söylemesinden sonra önce Adem'i aramıştı ve planını söylemişti. Daha sonra Caner babasını aradı. Babasını aramasının sebebi babasının tanıdığı savcılar olmasıydı. Babası kendisine yardımcı olabilirdi. Sahte terör saldırısını yaptıktan sonra kendisini gözaltına alacak polislerden, avukatına hatta duruşmaya çıkacak salondan onun duruşmasına girecek savcıya kadar her şeyi hazırlayacaktı. Duruşmaya katılacak katılımcılar, yaralanan kişilerin yakınları, avukatları, belgeler, raporlar her şey hazırlanacaktı.
2 GÜN SONRA
Caner olayın yaşanacağı yere geldi. Adem ile beraber hazırlıkları yapmaya başladılar.
20 SAAT SONRA
Caner, Adem ile beraber her şeyi hazırladı. Etrafa kadavra parçalarını koymuş, telefon, çanta, bileklik, kolye, küpe gibi eşyaları bir terör saldırısı olmuşcasına etrafa saçmıştı. Kan torbalarıyla etrafı kan gölüne çevirmiş, yaralı rolü yapacaklar gelmiş ve yapması gerekenler tekrar söylenmişti. Patlatılacak arabaya bomba yerleştirilmiş, tam olarak hangi zamanda patlatılacağının planı önceden yapılmış, bu patlama olduktan sonra yaralı olarak gözükeceklerin makyajı yapılmış, patlama olduktan sonra kimin nereye gideceği, kimi arayacağı önceden hesap edilmişti.
Caner : Adem
Adem : Efendim dostum.
Caner : Çok teşekkür ederim yardımcı olduğun için.
Adem : Ne zaman istersen yanındayım dostum.
Caner : Sağol Adem. Şimdi bazı isteklerim daha olacak. İçerde bana para lazım olabilir. Kalacağım hapishanenin hükümlü tutuklu hesabına düzenli para göndermeni istiyorum.
Caner cebinden kart çıkardı ve Adem'e uzattı. Adem kartı aldı.
Caner : Her ay 2000 tl gönder bana.
Adem : Tamamdır.
Caner : Ve son bir şey daha var.
Adem : Nedir ?
Caner cebinden bir zarf çıkardı ve Adem'e uzattı.
Caner : Bu mektubu isimsiz olarak Furkan Aksoy'a gönder.
Caner ile Adem'in konuşması bitti. Her şey hazırdı. Caner kamyonun içindeki bombanın patlamasını tetikleyecek kumandayı elinde tutuyordu. Yanındaki Adem'e baktı. Adem arkalarında duran yaralı rolü yapacaklara hazır mısınız dedikten sonra Caner'e bakıp kafasını yukarı aşağıya hareket ettirerek onay işareti verdi. Caner elinde tuttuğu kumandanın düğmesine bastı ve kamyonu patlattı.
Alperen’in Evreni
Murat terör saldırısını düzenlemeden hemen önce hapishane için hazırlık yaptı. 1 ay sonrası için her ay hapishanenin hükümlü tutuklu hesabına otomatik para gönderilmesi talimatı verdi. Son olarak kardeşi Furkan'ın katili olan Alperen adına isimsiz bir mektup gönderdi.
Caner ve Alperen’in Evreni
Nezarethane sorumlu polis gözaltına alınan kişi için nezarethane kapısını açtı. Daha sonra kapıyı kilitledi. Gözaltına alınan şahısı nezarethaneye getiren polis Kemal, nezarethane sorumlusu polis ile konuşmaya başladı.
Kemal : Olayı duydun mu Ceyhun ?
Ceyhun : Ne oldu ?
Kemal : Yukarısı karışık. Mafya içi hesaplaşma olmuş. Çok sayıda ölü var. Furkan Aksoy adında biri yakalandı.
Ceyhun bir kaç saniyeliğine duraksadı.
Kemal : Ne oldu ?
Ceyhun : Çok garip.
Kemal : Nedir garip olan ?
Ceyhun : Önemsiz. Sanki olayla alakalı bir şeyler gözümün önünden geçmiş gibi oldu. Sanki ben yaşamışım gibi.
Kemal : Şöyle bir detay var. Berkay vardı ya o ölmüş bu saldırıda.
Ceyhun : Berkay mı ? Polis olmak istiyordu o mu ?
Kemal : Evet.
Ceyhun : Garip. Çok uzun zamandır görmemiştim kendisini. Mafyayla iş birliği içinde olan ya da bir şekilde bağlantısı olanların yaşadığı aynı ve değişmez sonu yaşadı. ALLAH rahmet eylesin demeyeceğim.
Caner’in Evreni
Caner'in hapise girdiği ilk gündü. Kalacağı koğuş belirlenmişti. İlk gün kendisinin kim ve neden burada olduğunu öğrenmek isteyen diğer mahkumların bakışları arasında yatağına uzandı. Gözlerini kapattı ve düşünmeye başladı.
Kardeşi Alperen'in katilinin kim olduğunu tam olarak bilmiyordu. Bildiği tek şey bu hapishanede kaldığı ve isminin Furkan Aksoy olduğuydu. Yüzünü hiç görmemişti. Araştırma yapmıştı fakat basına yansıyan bir fotoğrafını bulamamıştı. Babasından bu konu hakkında yardım istemişti. Babası ona Furkan'ın davasına bakanlar ile bir bağı olmadığını, zorlarsa bulabileceğini fakat bunun bir risk olduğunu söylemişti. Belkide şu anda aynı koğuştaydı. Önemli olan onu bulmak değildi onu bulduktan sonra yapacağıydı. Buradaki insanlar ile yavaş yavaş tanışacak daha sonra Furkan'ın kim olduğunu bulacak ve ondan hesap soracaktı.
Caner bu düşünceler içindeyken biri onu dürttü. Gözlerini açtı. Açar açmaz gelen kişinin koğuş mümessili daha doğrusu koğuş ağası ya da onun adamlarından biri olduğunu anladı.
"Kalk bakalım. Vatan abi seninle konuşacak.”
Caner yerinden kalktı. Loca olarak adlandırılan, koğuşa yeni gelenlere koğuş ağası tarafından kuralların söylendiği masaya oturdular. Vatan elinde tesbih ile konuşuyordu.
Vatan : Hoş geldin kardeşim. ALLAH kurtarsın öncelikle.
Caner : Sağol abi.
Vatan : Belli başlı kurallarımız var burada. Günlük temizlik olur herkes sıra ile yapar. Gece belirli bir saatten sonra ayakta durmak yasaktır. Zamanla görürsün nasıl işliyor burada düzen. Neden buradasın ?
Caner : 27 kişinin katili olup 6 kişiyi yaraladığım için.
Bir anda ortam buz kesti. Ölüm sessizliği yaşandı bir kaç saniye.
Vatan : Anladım kardeşim. ALLAH kurtarsın tekrardan.
Caner yerinden kalktı ve ranzasına uzandı. Etrafta kendisi hakkında fısıldaşmalar duyuyordu. O fısıldaşmalar arasında ilk günün yorgunluğundan yattı ve uyudu. Sabah gardiyanların sayım için gelmesi ile uyandı. Sayım bittikten sonra yemekhaneye gitmek için sıraya girdi. Caner koğuşa ilk geldiği andan beri "Furkan" adını duymayı bekliyordu. Birkaç isim duymuştu fakat hiçbirinin adı Furkan değildi. Lakaplar vardı ve umduğu, Furkan'ın bir lakabı olmamasıydı.
Yemekhanede tabdlot ile bir masaya oturduğunda o uğultuda duymak istediği tek şey "Furkan" ismiydi. Yemeğini yerken yeni gelmesinin etkisiyle kendisine bakıldığını fark ediyordu. Bu normaldi. Yeni gelen birinin hangi suçtan burada olduğunu insani bir duygu ile bilmek istiyorlardı. Caner yemeğini yedikten sonra tabdlotunu bıraktı ve avluya çıktı.
Dikdörtgen bir alanda, grup grup ayrılan insanların olduğu bir yerdi burası. Kimisi volta atıyor, kimisi spor aletleri ile uğraşıyor kimisi grupca gezip sohbet ediyordu. Biraz etrafta dolaştı. Akşam olduğunda sayım oldu ve Caner yattı, yattıktan sonra düşünmeye başladı.
İlk gün ortamı görmek için yeterliydi. Sayım, avlu ve yemek saatlerinin yanında kurallarıda öğrenmişti. Artık yarın birileriyle tanışacaktı. Bu düşünceler içinde uyudu. Caner gece uyurken sayıklamaya başladı.
"Biliyorum" , "Biliyorum" , "Biliyorum" , "Hoş bulduk" dedi. Gitgide ses tonu artınca aynı koğuşta kaldığı Kazım, Caner'e yakın olan birine el işareti yapıp "Uyar şunu sussun" dedi. Söylediği kişi Caner'in yanına geldi ve eliyle omzuna hafif dokundu. Caner gözlerini açtı. Uyku sersemi olmasının etkisiyle hiçbir şey söylemeden kapattı. Aradan 15-20 dakika geçti ve Caner tekrardan sayıklamaya başladı. Bu sefer Kazım üst tarafta yattığı ranzasından aşağıya indi ve yanına gitti. Uyanıp kendine gelene kadar dürttü Caner'i. Caner kanlanmış gözlerini açtı ve Kazım'a baktı.
Kazım : Caner rahatsız oluyoruz kardeşim, söyleniyorsun.
Caner : Söyleniyor muyum ? Ne diyorum ?
Kazım : "Biliyorum" "Hoş bulduk" falan bir şeyler söyledin.
Caner : Bilerek yaptığım bir şey değil kusura bakma. Yeni geldim buraya, etkisi oldu sanırım.
Kazım : Biliyorumda burada uyumaya çalışıyoruz.
Caner : Tamamdır anladım.
ERTESİ GÜN
Sabah sayımı oldu, kahvaltı yapıldı ve Caner avluya çıktı. Bir şekilde sohbet kurabileceği birini bulmak istiyordu fakat bu kim olacaktı ? Sadece Furkan'ın kim olduğunu öğrenmek ve hangi koğuşta kaldığını öğrenmek istiyordu. Kantin görevlisi bunun için uygundu. Burada herkesle bir şekilde büyük ihtimal konuşmuştu. Kişinin özeli hakkındaki detayları biliyor olmasa bile ismini bilme olasılığı yüksekti. Duyumlarından hatırladığı kadarıyla devlet memuru statüsündeydi ve onunla konuşacaklarının kardeşinin katili Furkan'ın kulağına gitmemesini umuyordu.
Caner kantine gitmek istiyordu fakat burada kantin var mıydı ? Bunu bilmiyordu. Kime sorabilirim düşüncesiyle etrafa bakarken yürüyordu. Yürümeye devam ederken yanında birkaç kişi bulunan biri seslendi.
Furkan : Hop bak bakayım buraya.
Seslendiği kişi yanına geldi.
Caner : Buyur abi.
Furkan : ALLAH kurtarsın önceliklede hareketlerin hoşuma gitmiyor. Öyle selamsız geçmek var mı ?
Caner : Kusura bakma abi.
Furkan : Adın ne ?
Caner : Caner adım.
Furkan : Anladım. Öyle selamsız geçmeyeceksin bir daha anladın mı ?
Caner : Anladım abi kusura bakma.
Furkan : Tamam ilerle şimdi.
Caner Furkan'ın yanından ayrıldı. Hapishanede kimseye bulaşmak, muhattap olmak istemiyordu ve bunu yaptı, konuştuğu kişinin kardeşi Alperen'in katili olduğunu bilmeden.
Alperen’in Evreni
Murat kardeşi Furkan'ın katili Alperen'in arıyordu. Az önce onunla karşılaşmış ve konuşmuştu fakat bunun farkında değildi. Kantinin yerini sormak için yürümeye devam etti. Spor aletlerinin orada 20'li yaşlarda birini gözüne kestirdi. Yanına gitti ve konuşmaya başladı.
Murat : Selamun Aleykum.
Yusuf : Aleykum Selam.
Murat : Birkaç almak istediğim bir şey var. Burada alışveriş nasıl yapılıyor ? Kantine nasıl gidicem ?
Yusuf : Kantin yok burada. Kantin listesi verilir. Orada neler olduğu yazar fiyatlarıyla beraber. Fişe yazarsın ne alacağını, haftada bir böyle alışveriş yapabilirsin. Koğuş müessiline sor o sana yardımcı olur.
Murat : Sağol. Adım Murat.
Murat elini uzattı.
Yusuf : Yusuf bende.
Yusuf'da elini uzattı. Daha sonra ellerini indirdiler.
Murat : Neden buradasın ?
Yusuf : Beni aldatan karımı ve aldattığı kişiyi öldürdüm.
Murat karşısındaki kişinin doğru yaptığını düşündü.
Murat : En iyisini yapmışsın.
Caner’in Evreni
Caner : Sağol. Adım Caner.
Caner elini uzattı.
Yusuf : Yusuf bende.
Yusuf'da elini uzattı. Daha sonra ellerini indirdiler.
Caner : Neden buradasın ?
Yusuf : Beni aldatan karımı ve aldattığı kişiyi öldürdüm.
Caner suçlular ordusunun içindeydi. Kardeşi Alperen'in katilini bulmak için buradaydı ve bunun için arkadaşı Adem'in yardımı ile sahte bir terör saldırısı düzenlemişti. Yusuf gibi insanlar ile hayatının hiçbir anında beraber olmak istemezdi. Bu tür düşüncelere sahip olan insanlardan nefret ederdi. Namus üzerine konuşan ve bu konu hakkında cinayet işleyebilecek, birini yaralayabilecek ya da olay çıkarabilecek tüm insanların doğal seçilim ile gebermesini diliyordu. Bir şekilde buradaydı ve bu tür insanlarla aynı ortamda bulunmak zorundaydı. Caner kardeşi Alperen'in katili Furkan'ı öldürmek için buraya gelmişti. Namus cinayeti işleyenlerden farkınıda düşünüyordu. Arada büyük bir fark vardı diye düşündü. Kardeşi bir hiç uğruna ölmüştü. Bunun bir cezası olmasına inanıyordu. Bunun cezasının hapis değil bizzat ölüm olması gerekirdi diye düşündü. Bir tarafı birini öldürmenin kendisiyle bağdaşmadığını ve yapacağı en büyük yanlış olduğunu söylüyordu fakat o kararlıydı. Furkan'ı öldürecekti.
Caner cevap verdi.
Caner : Anladım.
Alperen’in Evreni
Bu sefer Yusuf sordu.
Yusuf : Sen neden düştün buraya ?
Murat : 46 kişiyi öldürdüm.
Yusuf : 46 kişimi ?
Murat : Evet.
Yusuf : Neden oldu böyle bir şey ?
Murat : Cinnet geçirdim ve bir terör saldırısı düzenledim.
Yusuf : Tamam kardeşim. ALLAH kurtarsın diyeceğim fakat mümkün gözükmüyor.
Murat ilk defa bu gerçekle yüzleşmişti. Bu düşünce olağan akışta sürekli ertelenmişti ve artık karşısındaydı. Bu gerçek vardı artık. Aynı kardeşi Furkan'ın öldüğü gerçeği gibi gerçekti. 46 kişinin ölümünden sorumlu olmuş, kardeşinin intikamını almak için hayatını baştan aşağıya değiştirmiş ve bu değişikliği hayatının tamamen yok olmasına sebep olmuştu. Artık buradan çıkamayacaktı. Çok düşük ihtimal olsada bir af yasası çıksa bile asla kendisini kapsamayacaktı. Bu 4 duvar arası artık onun tek gerçeğiydi. Şu an kardeşinin intikamını aldıktan sonrasını düşünmüyordu. O sadece kardeşinin intikamını almayı, onun için yapması gereken bu görevi düşünüyordu.
1 HAFTA SONRA
Aradan 1 hafta geçti. Bu süre içinde kendisine yardımcı olan Berkay ziyaretine gelmiş ve başına gelenleri anlatmıştı. Berkay görevden men edilmiş, hakkında soruşturmalar ve davalar açılmış, kendisine yurtdışı yasağı konulmuş biriydi. Bunun tek sebebi Murat'a yardım etmesiydi.
Murat bu 1 hafta içinde birkaç kişiyle daha kısa kısa sohbet etti. Bu sohbetlerin hiçbirinde Alperen'in konusunu açmadı. Onun isteği bir şekilde Alperen ismini duymak ve onun hakkında bir şeyler öğrenmekti. Bir açık arıyordu fakat halen bulamamıştı.
ERTESİ GÜN
Sayım yapıldıktan sonra kahvaltı yaptı Murat. Daha sonra avluda bir kaç kişiyle sohbet ettikten sonra koğuşuna geri döndü. Yatağında yatarken Kazım geldi.
Kazım : Temizlik sırası sende Murat.
Murat : Anladım abi.
Murat yerinden kalktı ve paspası aldı. Etrafı temizledikten sonra bir bardak çay içmek istedi. Çay içmek için tezgaha doğru yönelirken koğuşun kapısı açıldı. Murat kapıya doğru döndü. Gardiyanla beraber içeri biri girdi. Murat gelen kişiye baktı.
Murat : Berkay
Caner’in Evreni
Berkay'ın annesi gece vakti oğlunun odasından bir takım sesler duydu. Odasının önüne geldi ve kapıyı yavaşca açtı. Berkay'ın ayakta olduğunu koridorun lambasından yayılan ışıktan gördü.
Berkay : Kes sesini lan sensin şerefsiz.
Bunu duyar duymaz ışığı açtı. Berkay ayaktaydı.
Berkay'ın annesi : Oğlum.
O anda fark edememişti fakat Berkay'ın gözleri kapalıydı. Annesi bunu gördüğünde yine tedirgin oldu. Berkay sabit yerinde duruyor fakat sadece omuzlarını hareket ettiriyordu.
Berkay : Atmayın, yapmayın lütfen yapmayın. Yapmayın.
2 saniyeliğine sustu ve devam etti.
Berkay : Benim adım Ceyhun değil. Ben ölü değilim yapmayın. Yapmayın. Atmayın toprağı üzerime.
Annesi telefonu çıkardı ve videoya almaya başladı.
Berkay bağırdı.
Berkay : Hayır.
Berkay'ın nefesinin sesi arttı ve hızlıca nefes alıp vermeye başladı. Annesi bağırdığını duyduğu an bir adım geri attı fakat onu çekmeye devam ediyordu. Berkay birkaç saniyeliğine durdu ve devam etti.
Berkay : Olamaz , olamaz. Hayır, hayır, hayır. Yardım etsin biri lütfen yapmayın. Çok korkuyorum lütfen.
Berkay titriyordu.
Berkay : Yapma. Anne lütfen yapma.
Annesi video çekmeye devam ediyordu. Müdahale etmek istedi fakat etmeyecekti. Birkaç gündür bu durum vardı ve oğlunu bir psikologa götürmek istiyordu. İkna olarak bu videoyu kullanacaktı.
Berkay : Anne nereye gidiyorsun ? Anne gitme anne.
Berkay bağırdı.
Berkay : Anne.
Daha sonra Ceyhun'un annesini gördü Berkay.
Berkay : Sen kimsin ? Seni tanımıyorum.
Ceyhun'un annesinin ağladığını gördü.
Berkay : Seni tanımıyorum. Annem nerede tanımıyorum seni. Git tanımıyorum seni. Tanımıyorum seni. Tanımıyorum seni.
Berkay kendini yere bıraktı. Yerde titremeye başladı.
Berkay : Tanımıyorum seni. Tanımıyorum. Gidin başımdan. Lütfen yapmayın. Yapmayın, yapmayın.
Berkay acı çekiyordu.
Berkay : Gitmeyin, bırakmayın beni. Beni bırakmayın.
Berkay sustu fakat annesi halen çekmeye devam ediyordu. 10 saniye geçti fakat yerde yatan Berkay'dan halen ses yoktu. Annesi videoyu kapattı. Oğlunun yanına gitti, çömeldi ve seslemeye başladı.
Berkay'ın annesi : Oğlum.
Uyanmadı Berkay.
Berkay'ın annesi : Berkay uyan Berkay. Oğlum uyan.
Berkay çok kısık sesle söyledi.
Berkay : Bırakmayın beni.
Berkay'ın annesi : Oğlum kalk lütfen. Oğlum. Berkay kalk.
Berkay'ın annesi oğlunun göğsüne elini koyup sertçe dokundu ve hareket ettirmeye başladı.
Berkay'ın annesi : Oğlum kalk. Oğlum kalk.
Berkay gözlerini açtı.
Berkay'ın annesi : Oğlum iyi değilsin kalk. Söylendin yine.
Berkay : Bulmam gerek.
Berkay'ın annesi : Neyi oğlum ?
Berkay ayağa kalktı.
Berkay : Neden bunları yaşadığımın, neden uyurken söylendiğimin ve birkaç gündür bazı şeyleri yaşamışım gibi hissetmemin cevabı orada. Gördüm ve hemen gitmem gerek.
Berkay'ın annesi : Neyi gördün oğlum ?
Berkay : Kapıyı.
Alperen’in Evreni
Birkaç kişinin horlaması dışında başka sesin olmadığı koğuşta Alperen'in bir anda bağırmasıyla koğuşun büyük çoğunluğu uyandı.
Alperen : Abi söylediğin diziyi izledim.
Alt katta yatan Alperen bunu tekrarlamaya başladı ve bunu yaparken ses tonu değişiyordu.
Alperen : Abi söylediğin diziyi izledim. Abi söylediğin diziyi izledim. Abi söylediğin diziyi izledim.
Herkes uyanmıştı. Adamlarından biri yanına gitti.
Alperen : İnanılmaz emek var.
Koğuştaki herkes birbirine baka kalmıştı. Yanına gelen kişi hafif dürttü ve seslendi.
"Alperen abi.”
Alperen gözlerini açtı. Herkesin kendisine bakıyor olmasını garipsedi.
Alperen : Ne oldu ?
"Abi söylendin bağırarak. İyi misin ?"
Sonra başka birine döndü.
"Oğlum su getirin.”
Alperen : Ne söyledim ?
" "Abi söylediğin diziyi izledim" dedin. Daha sonra "İnanılmaz emek var" dedin.”
Alperen : Hiç farkında değilim lan. Yani bunları neden söylemiş olabilirim onuda bilmiyorum. Rahmetli abim Caner yeni vefat etti onun psikolojisini atmış değilim ama onun ya da benim dizi izlemişliğimiz çok azdır.
Caner ve Alperen’in Evreni
OLAY GÜNÜ
Caner ve Alperen İstanbul'un Mecidiyeköy ilçesindeki upuzun viyadüğün altında geziyordu. Eski Ali samiyen stadına yakın yerde bir cafede oturdular ve bir sigara içtiler. Buradan kalkıp gidecekleri rota alışveriş merkezinin karşısındaki mezarlığın önündeki yaya yolundan Osmanbey'e gitmekti. Daha sonra yürüyerek Maçka parkını geçecek ve daha sonra Taksim'e gideceklerdi. Orada yemek yedikten sonra eve geri dönme planları vardı.
Caner ve Alperen hesabı ödedikten sonra cafeden ayrıldılar ve 800 metre ileride, alışveriş merkezinin bulunduğu yaya yolundan yürümeye başladılar. Biraz sonra birkaç banka şubesinin önünden geçtikten sonra karşı taraftaki, mezarlığın bulunduğu yaya yoluna gideceklerdi.
Caner ve Alperen yürümeye devam ederlerken konuşuyorlardı.
Alperen : Abi dönüşte metro metrobüs yaparız.
Caner : Öyle yapıcaz zaten. Taksi ile bizim eve 300 lira yazar.
Alperen : Abi senin bir arkadaşın vardı Fırat diye adı konuşuyor musunuz onunla ?
Caner : Eskisi kadar değil. Halen ekli sosyal medya hesaplarımda.
Caner ve Alperen köşeyi döndükten sonra kalabalığın arasında buldular kendilerini.
Alperen : Abi az ileride metro var oradan geçeriz karşıya.
Caner : Tamam.
Otobüs durağının bulunduğu yere 5 adım kalmıştı.
Caner : Susadıysan su alalım.
Alperen : Susamadım abi sağol.
Otobüs durağını geçip banka şubesinin önüne gelmişlerdi. Yürümeye devam ederlerken Caner durdu.
Caner : Az bi dakika.
Sağ taraflarında bulunan, banka şubesinin tam karşısındaki metrobüse doğru uzanan yolun kendilerine en yakın kaldırım kısmına baka kalmıştı Caner.
Alperen "Ne oldu lan ?" demişken zaten abisinin bakakaldığı yere çevirmişti vücudunu.
Kaldırımın sağ kenarında kahverengi renkte bir kapı görmüşlerdi. Kapı kendilerine dönüktü ve kapalıydı.
Alperen : Şaka mı bu ?
Caner : Merak ettim gidelim mi ?
Alperen : Bende merak ettim abi gidelim. Zaten karşı tarafa geçecektik.
Gördükleri kapıya ulaşabilmeleri için tam önlerinde bulunan, 4 şeritli tek yönlü yolu geçmeleri gerekiyordu. Kırmızı ışık söndükten sonra kapının bulunduğu kaldırıma doğru hızlı adımlarla yürüdüler. Kaldırımın önüne geldikten sonra kaldırıma çıktılar ve kapıya bakmaya başladılar. Caner kapının kolundan tuttu ve itekledi. İtekleyince kapı açıldı. Alperenle beraber açılan kapının içinden yürüyen vatandaşlara bakıyorlardı.
Caner : Hadi geçelim.
Alperen : Bugünün anısıda bu olacak herhalde.
Önce Caner daha sonra Alperen kapının içinden geçti.
Caner’in Evreni
Berkay arabasına atladı ve Mecidiyeköye gitmek için yola çıktı. Nereye gideceğini biliyordu, görmüştü. Kapıyı görmüştü. Kapıyı gördüğü yeri çok iyi biliyordu. Önünden sayısız kere geçmişti. O viyadüğü unutması imkansızdı. Yola çıktığı anda yine aynısı olmaya başladı. Farkı şuyduki bu sefer uyumuyordu. Bir şeyler görüyor ve duyuyordu. Sanki şu anda yaşadığı beden başkasına aitti. Sanki başka birinin hayatını yaşıyordu ve bunun yanında asıl hayatındaki yaşadıklarından kesitler görüyor ve duyuyordu. Mecidiyeköye yaklaştıkça dahada artmaya devam etti. Kapıya doğru giderken biri ona seslendi. Yanındaydı seslendiği kişi.
"Berkay"
Kafasını çevirdiğinde Ceyhun yanındaydı. Gülümsedi ve daha sonra kayboldu. Nefes alış verişi değişmişti. Mecidiyeköye gelip arabayı durduğunda bu sefer Caner'den kesitler görmeye başladı. Caner'i görüyordu. Onun arkadaşı Adem ile beraber hazırladığı planı gördü. Sahte evrakları, sahte yaralıları gördü. Planın çoğu detayını gördü ve duydu. Arabasından indi. Yaklaşıyordu. Yürümüyor koşuyordu. Banka şubesinin olduğu 4 şeritli tek yönlü yola gelir gelmez karşı tarafa baktı ve oracıkta durdu. Baktığı yerde kapı yoktu.
Kırmızı ışığın yanmasını beklerken önünden arabalar geçiyordu. Asker uğurlamasına giden kişileri gördü. Kırmızı ışık yandı. Karşı tarafa , kapının olması gereken yere doğru koşarken silah sesleri duydu. Sanki bir çatışmanın arasında kalmışcasına koşuyordu fakat etraftaki insanlar çok sakindi. Kapının olması gereken kaldırıma geldi. Tam o anda gerçeği, kendisinin gerçeklerini gördü. Furkan ve Murat'ı gördü. Ceyhun'un öldürüldüğünü gördü. Kendisinin Ceyhun'un yerinde olduğunu gördü. Var olmasının doğru olmadığı bir yerde olduğunu hissetti. Alternatif bir yaşamda olduğunu artık biliyordu. Korkunç gerçekle yüzleşti. Evet artık biliyordu. Kendisi ölüydü ve bu alternatif paralel evrendeki yaşamın bir parçasıydı.
Alperen’in Evreni
Muratların koğuşuna yeni gelen Berkay, Murat'ın seslenmesine bakmadı.
Murat : Berkay sana diyorum.
Berkay ters ters Murat'a baktı.
Murat : Sana diyorum lan.
Berkay : Ne diyorsun kardeşim ?
Murat : Ne işin var burada diyorum.
Berkay : Kardeşim git belanı başka bir yerde bul. Beni başka biriyle karıştırdın herhalde.
Murat, Berkay'ın gelmesine şaşırmıştı. Neden böyle davrandığını düşündü fakat üstelemedi.
ERTESİ GÜN
Sabah kahvaltısından sonra Murat ve Berkay avluya çıktı. Bir köşede bekleyen Berkay'ın yanına geldi Murat.
Murat : Yapıcak mısın açıklama ?
Berkay : Kısık sesle konuş. Yardımcı olmak için geldim.
Murat : Neye yardımcı olacaksın ve nasıl girdin buraya ?
Berkay : İfademi değiştirdim ve sana yardım ettiğimi söyledim. Murat senin o terör saldırısını işlemediğini biliyorum. Adem ile beraber planı hazırladığınızı ve kardeşinin intikamını almak için buraya geldiğini biliyorum. Senin bir suç işlediğine asla inanmadım ...
Berkay cümlesini bitiremeden Murat araya girdi.
Murat : Ne diyorsun ne saçmalıyorsun. Adem kim ? Seni hayal kırıklığına uğrattığımın farkındayım ama o suçu işledim.
Berkay : Bir dakika...
Caner’in Evreni
Caner : Yapıcak mısın açıklama ?
Berkay : Kısık sesle konuş. Yardımcı olmak için geldim.
Caner : Neye yardımcı olacaksın ve nasıl girdin buraya ?
Berkay : İfademi değiştirdim ve sana yardım ettiğimi söyledim. Caner senin o terör saldırısını işlemediğini biliyorum. Adem ile beraber planı hazırladığınızı ve kardeşinin intikamını almak için buraya geldiğini biliyorum. Senin bir suç işlediğine asla inanmadım ...
Caner : Evet neden durdun ?
Berkay : Ciddi olamazsın.
Caner : Anlamadım.
Berkay : O saldırıyı gerçekleştirmiş olamazsın.
Caner : Berkay ne diyorsun ?
Alperen’in Evreni
Berkay gözlerini kapattı.
Murat : Hey dalga mı geçiyorsun ?
Berkay : Gidip geliyorum.
Murat : Nereye ?
Caner’in Evreni
Caner : Hey dalga mı geçiyorsun ?
Berkay : Gidip geliyorum.
Caner : Nere...
Berkay : Dur.
Caner : Ne old. .
Berkay : Sus sus.
Birkaç saniye geçtikten sonra Berkay gözlerini açtı.
Berkay : Caner beni çok iyi dinlemen gerekiyor. Bana inanman gerekiyor yemin ederim delirmedim ama bana güvenmen gerekiyor. Akıl sağlığım yerinde.
Caner : Ne oldu ?
Berkay : Bana inanmak zorundasın. Bir kaç gündür söyleniyorum. Bu söylenme ayakta uyumaya daha sonra halüsinasyonlara kadar gitti.
Caner : Banada oldu. Ayakta uyuma ve halüsinasyonlar olmadı ama söyleniyormuşum.
Berkay : Ne ?
Caner : Evet şikayet ettiler kaç kere kaldırdılar gece.
Berkay : Ne diyorsun peki ?
Caner : Ne önemi var Berkay ?
Berkay : Ne söylemişsin söyle.
Caner : "Biliyorum" ve "Hoş bulduk" demişim.
Berkay bunu duyar duymaz kendini bir arabanın içinde buldu. Şoför koltuğundaydı fakat hareket edemiyordu. Başka birinin gözünden bakıyordu. Dikiz aynasına baktığında arkada 2 kişi gördü. Caner ve Alperen'i. Daha sonra bu görüntü kayboldu ve Caner'i gördü.
Berkay : Kapınızı açtım. Bir dakika. Başka ne söylemişsin ?
Caner : Ne kapısı Berkay. Seni anlayamıyorum.
Berkay : Caner sana eğer kardeşin Alperen'i senin öldürmüş olabileceğini söyleseydim ne yapardın ?
Caner bir anda bağırdı ve Berkay'ın yakasından tuttu. Avludaki herkes bu ikiliye baktı.
Caner : Sen ne diyorsun lan orospu çocuğu ?
Berkay : Elini indir. Ben şaka yapmıyorum.
Caner : Senin şerefini sikeyim orospu çocuğu.
Caner, Berkay'ın suratına bir yumruk attı. Avludaki bir kaç kişi oraya doğru hareketlendi.
Berkay : Elini indir sana söylemem gereken bir şey var.
Caner : Ben senin neyini dinlicem lan ? Sen ne dediğinin farkında mısın lan gerizekalı ?
Berkay : Kardeşinle beraber bir kapıdan geçtin mi ?
Caner : Sen kafayı yemişsin ne kapısından bahsediyorsun. İyi değilsin sen gerçekten.
Berkay, Caner'e bir kafa attı. Caner geriye doğru savruldu. Berkay gelenlere bağırdı.
Berkay : Çekilin, gelmeyin. Çekil.
Biri diğerlerinden daha çok yaklaşmıştı.
Berkay : Bir şey yok uzaklaşın.
Gelenler dağılmıştı fakat halen kavgayı izliyorlardı. Daha sonra Berkay, Caner'e baktı.
Berkay : Savunamıyorum kendimi sana karşı artık farkında mısın ? Son geldiğimde cam arkasından seninle görüştükten sonraki değişimimi fark etmedin mi ? Neden hayatımın mahvolduğunu ve senin yüzünden işimden olduğumu söylemiyorum ?
Yerde duran Caner, Berkay'a doğru baktı.
Caner : Neden ?
Berkay : Çünkü başkasının hayatını yaşıyorum. Çünkü olmamam...
Caner : Neden durdun yine ?
Berkay'ın gözlerini açıktı ve sabit bir noktaya bakıyordu. Birkaç saniye durduktan sonra Caner'e döndü.
Berkay : Biliyorum.
Caner ayağa kalkarken söyledi.
Caner : Neyi biliyorsun ?
Berkay : Bugün çok önemli abi. Teslimat'ın gerçekleşmesi bize başka kapılar açacak.
Caner : Ne diyorsun Berkay ?
Berkay olayı tümüyle görmeye başladı.
Berkay : Bana ateş edecekti. Evet bana ateş edecekti Furkan ama olmadı.
Caner : Sana mı ?
Berkay : Evet. Evet hissediyorum ve görüyorum. Bizimkiler abisini vurdu. Furkan ile kavga ettik bana sıkacaktı fakat silahına vurdum. Bir dakika.
Caner : Ne oldu ?
Berkay : Bir dakika olamaz bu.
Caner : Ne oldu söylesene.
Berkay : Ceyhun'u öldürenlerden biri kardeşin Alperen. Yani beni.
Caner sinirle Berkay'ın üzerine doğru bir adım attı ve bağırdı.
Caner : Saçmalama lan.
Sonra kısık sesle devam etti.
Caner : Berkay saçm...
Caner cümlesini bitirmeden araya girdi Berkay.
Berkay : Kardeşinle o gün Taksim'e gidip yemek yediniz mi ?
Caner durdu. Gözleri doldu ve ağlamaya başladı.
Caner : Lütfen yapma. Onu çok özledim lütfen. Evet yedik ama bunun ne önemi var ?
Berkay : Bunu nasıl bildiğimi önemsemedin.
Caner : Söylemişimdir.
Berkay : Hayır söylemedin ama konumuz bu değil. Sana soracağım soru Taksim'e gitmeniz değil Taksim'e gitmeden önce ne yaptığınız.
Caner : Her zamanki güzel günlerimizden biriydi. Sıradışı herhangi bir şey olmadı.
Berkay : Emin misin ?
Caner : Evet eminim lütfen kapat konuyu.
Berkay : Hayır kapatmıcam. Ben sana yardımcı olmak için buradayım.
Caner : Bana yardımcı olamazsın Berkay. Bana kimse yardımcı olamaz.
Berkay : Furkan'ı sana gösterebilirim. Eğer gösterirsem bana inanacak mısın ?
Caner : Neye inanmamı bekliyorsun ? Furkan'ın kim olduğunu nereden biliyorsun ?
Berkay : Beni düzgünce sözümü kesmeden dinlemeni istiyorum. Ben seninle dalga geçmiyorum ya da kafayı yedim ve seni üzmek için burada değilim. Bir intikam almıyorum. Şu anda başka birinin hayatını yaşıyorum ve bundan eminim. Bir şeyler duyuyorum hatırlıyorum ve görüyorum. Zamanla yeri. .
Berkay durdu ve Caner'e baktı.
Berkay : Caner duyuyor musun beni ?
Caner hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Berkay : Ne oldu Caner ?
Caner : Kardeşim öldükten sonra gasilhanede onu son kez gördüğüm anı hatırladım. Gasilhane görevlisine "Çık dışarı" diye bağırdım. Onu yıkarken hayatımın bittiğini anladım. Dışarı çıkıp gasilhane görevlisine seslendim. Daha sonra kefenlediler. Son kez görmek istedim. Fark etmemiştim ama kefeni açtık mosmor olmuştu yüzü. Kardeşim benim. Alperen. Canım kardeşim. Daha sonra geldi gasilhane görevlisi zımba ile mezarı zımbaladılar ve morga koydular. Ertesi gün ise toprağa verdik.
Caner ağlamaya devam ediyordu.
Caner : Furkan kim söyle bana.
Berkay : Bunu yapamam bana daha sonra hak vereceksin.
Caner : Bana tam olarak mantıklı bir şekilde ne olduğunu anlat. Seni dinliyorum.
Berkay tam konuşacaktı ki Caner bağırdı.
Caner : Ah.
Berkay ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Caner : Ah. Ah. Ah.
Caner bir mermi yemişcesine karnını tuttu.
Caner : Ah.
Caner yere düştü. Karnını tutuyordu. Daha sonra eline baktı.
Caner : Ne bakıyorsun haber versene birine, vuruldum. Görmüyor musun ?
Berkay : Sakin ol ve derin nefes al.
Caner : Elimdeki kanı görmüyor musun ?
Berkay : Caner sakin ol. Hiçbir şeyin yok. Vurulmadın. Sakin ol.
Caner yerdeyken derin derin nefes alıp veriyordu. Avludakiler meraklı gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Caner elini karnından çekti. Neden yerde olduğunu anlamak istermişcesine 2 saniyeliğine etrafına baktı. Daha sonra kendisine elini uzatan Berkay'ın elinden tuttu ve ayağa kalktı.
Caner : Bir şeyler gördüm. İlk defa oldu.
Berkay : Banada aynısı oluyor fakat daha şiddetli.
Caner : Neler olduğunu anlatır mısın ?
Berkay : Neler olduğunu tam anlamıyla bilmiyorum. Yaşadıklarımdan ve yaşanınlardan yola çıkarak tahmin yürütücem ve bu tahminimi destekleyecek şeyler var.
Caner : Seni dinliyorum.
Berkay : Çok saçma ve anlamsız gelebilir ki, banada öyle geliyor. Bir paralel evrende olma ihtimalimiz çok yüksek Caner. Kaç tane paralel evren olduğunu bilmiyorum ama bu gece vaktinde söylenmelerim, gördüğüm halüsinasyonlar sanki başka paralel evrendekilerin yansıması. Orada bir şeyler oluyor ve bizi, en azından benide etkiliyor. Çok farklı bir paralel evrende olabiliriz.
Caner : Ne gibi ?
Berkay : Var olmamam gereken bir konumda olabilirim, bu normal sayılabilir fakat var olmamam gereken bir kişi içindede olabilirim ve böyle olduğunu düşünüyorum. Bir polistim ama artık polis kimliğime kendime yakıştıramadığımı, olması gerekenin o olmadığını hissediyorum. Gördüklerim bunu onaylıyor.
Caner : Ne gördün ?
Berkay : Kardeşinin öldüğü geceyi görüyorum. Zaman geçtikçe çoğu detay oturdu yerine. Furkan ile ona sahte mal verdiğimden dolayı kavga ettiğimizi gördüm. Daha sonra adamlarımın ve onun adamlarının vurulduğunu. En önemlisi abisinin öldüğünü gördüm. Sonra beni öldürü. .
Caner : Evet devam et.
Berkay : Olamaz. Olamaz.
Caner : Ne oldu ?
Berkay elini ağzına götürdü.
Berkay : Çok üzgünüm Caner, çok özür dilerim.
Caner : Ne oldu ?
Berkay : Bunları nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Fakat şimdi her şey tamamiyle yerine oturdu.
Caner : Ne oldu söyle.
Berkay : Murat'ı gördüm.
Caner : Murat kimdi ?
Berkay : Furkan'ı abisi.
Caner : Anladım. Nerede gördün ?
Berkay : Sizin evde.
Caner : Bizim evdemi. Ne alaka ?
Alperen’in Evreni
Berkay : Bunları nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Fakat şimdi her şey tamamiyle yerine oturdu.
Murat : Ne oldu söyle.
Berkay : Caner'i gördüm.
Murat : Caner kimdi ?
Berkay : Alperen'in abisi.
Murat : Anladım. Nerede gördün ?
Berkay : Sizin evde.
Murat : Bizim evdemi. Ne alaka ?
Berkay : Kardeşini kaybettiğini gördüm.
Murat : Bu ne demek oluyor ?
Berkay : Murat senin paralel evrendeki yansıman Caner.
Caner’in Evreni
Caner : Bu ne demek oluyor ?
Berkay : Caner senin paralel evrendeki yansıman Murat.
Caner : Nasıl yani ?
Berkay : Daha demin vurulduğunu görmüştün. 5 mermi. Aynı Murat'ın vurulduğu gibi. Sana en baştan anlatacağım olayı ve her şeyi.
Caner : Dinliyorum.
Berkay : Kardeşinin öldüğü gece silahların patladığı yerde Ceyhun ve Furkan uyuşturucu alışverişi yapmak için adamlarıyla beraber toplandı. Furkan'ın yanında abisi Murat'da vardı. Ceyhun sahte mal sattığı için olay çıktı. Furkan ve Ceyhun'un tüm adamları öldü. Bunların yanında Furkan'ın abisi Murat'da öldü. Furkan ve Ceyhun dalaşmaya girmişlerdi. Furkan bir ara bu dalaşmadan kurtuldu ve eline tam otamatik M4 silahını aldı. Furkan ateş edecek iken Ceyhun silaha vurdu ve silahın namlusu yön değiştirip sizin balkona isabet aldı. Bunun sonucunda kardeşin Alperen hayatını kaybetti.
Caner'in gözleri doldu.
Caner : Maalesef evet.
Berkay : Paralalel evrendede aynısı oldu fakat bu sefer sen Murat'ın yerindeydin. Kardeşin Alperen ise Furkan'ın yerinde.
Caner : Yani, ben. .
Berkay : Evet sen öldün Caner.
Caner : Ve Murat kardeşi Furkan'ın intikamını almak için aynı benim yaptığımı yaparak buraya geldi. Onun intikam alacağı kişi Alperen.
Caner'in gözleri fal taşı gibi açıldı.
Caner : Kardeşim Alperen başka bir paralel evrende yaşıyor mu ?
Berkay : Büyük ihtimal evet ama...
Caner : Ama ne ?
Berkay : Gerçekleri kabullenmek gerekir Caner. Çok üzgünüm gerçekten çok üzgünüm. Keşke kardeşini görebilme şansın olsaydı ama o sadece farklı bir alternatif evren. Orada kardeşin şu anda intikam almak istediğin kişinin yerinde. Bir mafya babası.
Caner : Şu anda Furkan'ı öldürürsem kardeşimi öldürmüş mü olacağım ?
Berkay : Bu yüzden sana Furkan'ın kim olduğunu söyleyemem dedim. Şimdi hak veriyor musun bana ? Burada yapacağın herhangi bir şey alternatif evrende Murat'ın kardeşine yapacağı şey ile büyük ihtimal aynı olacak.
Caner yüzünü buruşturdu.
Caner : Anladım fakat yapmamamın anlamı nedir ? Başka bir evrende olan göremeyeceğim kardeşim için bunu yapmamam çok anlamsız.
Berkay : Hemen karar vermemenin daha doğru olduğunu düşündüğümden Furkan'ın kim olduğunu söylemedim.
Caner : Şu anda ne söylüyorsam başka bir paralel evrende aynısı mı yaşanıyor ?
Berkay : Büyük ihtimal evet.
Caner : Murat nasıl benim yaşadığım hayatı yaşıyor ? Nasıl aynı anda olabiliyor ? Nasıl başka bir paralel evrende o ve Furkan mafya olmadıda ben ve kardeşim olduk ?
Alperen’in Evreni
Berkay : Hemen karar vermemenin daha doğru olduğunu düşündüğümden Alperen'in kim olduğunu söylemedim.
Murat : Şu anda ne söylüyorsam başka bir paralel evrende aynısı mı yaşanıyor ?
Berkay : Büyük ihtimal evet.
Murat : Caner nasıl benim yaşadığım hayatı yaşıyor ? Nasıl aynı anda olabiliyor ? Nasıl başka bir paralel evrende o ve Alperen mafya olmadıda ben ve kardeşim olduk ?
Caner’in Evreni
Berkay : Bunu bilmiyorum.
Caner : Neden büyük ihtimal diyorsun ?
Berkay : Her şey birbirine girdiği için. Tek bir alternatif evrenle alakalı bir şeyler görmüyorum bence. Herkesin aynı konumda olduğu fakat farklı davrandığı evrenlerde olabilir. Bir 20 dakika kadar önce sana söylemiştim. Saldırıyı gerçekleştirmiş olamazsın demiştim. Terör saldırısını gerçekleştirdin mi ?
Caner : Hayır gerçekleştirmedim.
Alperen’in Evreni
Murat : Evet gerçekleştirdim.
Caner’in Evreni
Berkay : Biliyordum.
Caner sustu.
Caner : Evet gerçekleştirdim.
Berkay tam konuşacaktıki Caner işaret parmağını ağzına götürüp "Sus" işareti yaptı. Birkaç saniye geçti.
Caner : Gördüm. Murat'ın ne dediğini duydum.
Berkay'da görmüştü.
Berkay : Evet tekrardan gördüm bende.
Caner : Bu inanılmaz bir şey. Tamamen aynı olaylar olmayabilir. Başka evrenlerde aynıdır belki fakat gördüğümde farklıydı. Murat o suçu gerçekten işlemiş. Ben ise işlemedim.
Berkay : Bu şu demek oluyor. Burada yaptıklarının diğer tarafa yansıması yüzde yüz kesin değil.
Caner : Peki soru şu. Ben bir şey yapıyorum diye mi diğer paralel evrendeki ben öyle davranıyor yoksa oradakinin davranışlarını mı ben yapıyorum ?
Berkay : İşte bunu bilemeyiz. İki evrende birbirine benziyor fakat birbirinden bağımsız mı yoksa aynı andamı hareket ediyor bunu bilemeyiz. İşte bunların hepsini çözebilmek için gereken şey orada.
Caner : Nerede ?
Berkay : Kapıda. Bir kapı gördüm.
Caner : Anlam veremiyorum kapı demenden kastın nedir ?
Berkay : Caner iyi düşün. Bir kapı hatırlıyor musun ?
Caner düşünmeye başladı. Volta atıyordu. Bu sırada avludakiler tartışmanın sakinleştiğini görünce ilgisini kaybetmişti.
Caner : Hayır hatırlamıyorum.
Caner ve Alperen’in Evreni
OLAY GÜNÜ
Caner ve Alperen kaldırımın önüne geldikten sonra kaldırıma çıktılar ve kapıya bakmaya başladılar. Caner kapının kolundan tuttu ve itekledi. İtekleyince kapı açıldı. Alperenle beraber açılan kapının içinden yürüyen vatandaşlara bakıyorlardı.
Caner : Hadi geçelim.
Alperen : Bugünün anısıda bu olacak herhalde.
Önce Caner daha sonra Alperen kapının içinden geçti.
Caner kapıdan girdikten hemen sonra hayatı baştan aşağıya değişmişti. Bütün detayların ve ihtimallerin yeniden yazıldığı bir evrene geçiş yapmıştı. O kapıdan geçip kendini başka bir evrende bulduğu anda yine aynı yerde tam kapının bulunduğu alandaydı. Hiçbir şey fark etmemişti ve akşam onu bekleyen felaketi yani kardeşi Alperen'in öleceğini bilmiyordu.
Alperen ise o kapıdan girdikten hemen sonra kendini arabada abisiyle beraber konuşuyorken buldu. Abisi gibi başka bir evrene geçtiğinden habersizdi. Birazdan Ceyhun ile aralarında tartışma yaşanacak ve abisi Caner o çıkan çatışmada ölecekti. Kendisi hapise girecek ve Murat onun için oraya gelecekti.
Caner ve Alperen'in ayrı ayrı evrenleri hep vardı. O kapıdan girdikleri anda değişen şey, artık geldikleri evrenden yansımalar hissedecek ve görecek olmalarıydı. Onlar bunu yaşamaya başlamıştı. Ayrı evrenlerde başka bir alternatif yaşamın içinde aynı acıyı yaşamış iki abi kardeş olarak hayatlarına devam ediyorlardı. Sorulması gereken çok soru vardı. Bütün bunlar neden olmuştu ? Geldikleri evrende durum neydi ?
Caner’in Evreni
Berkay : Sırayla gidelim. Kardeşinin öldüğü gün yemek yemeye gittiniz Taksime. Daha önce ne yaptınız ?
Caner : Daha önce, daha önce yürümüştük.
Berkay : Mecidiyeköyü hatırla. Eski Alisamiyen stadını geçtikten sonra metrobüs durağına ilerler iken. Durdunuz mu orada ?
Caner : Neden orası ?
Berkay : Halüsinasyonlarda metrobüse giden yolun kaldırımının sağ kenarında kapı gördüm.
Caner : O kapı neden önemli ?
Berkay : Oraya gittiğimde duyduklarım, halüsinasyonlar çok arttı. Daha yoldayken etkisini göstermeye başladı. Orada bir şey var biliyorum. Hissediyorum. Oraya gittim fakat kapı orada yoktu. O kapıyı ben göremedim ama hissettim. Belki sen görebilirsin.
Caner : Yolun ortasında bir kapı neden olsun ?
Berkay : Bilmiyorum. O kadar anlamsız geliyor ki her şey. Neden o kapıyı gördüğümü bilmiyorum.
Caner : Bir kapı hatırlamıyorum. Eğer böyle bir şey olsaydı çok net hatırlardım buna eminim. Kapı yoktu. Kalabalığın arasından banka şubelerinin önünden geçtikten sonra karşıya geçtik. Avm'nin karşısındaki mezarlığın önünden Taksime kadar aralıksız yürüdük. Bu kadar. Sıradışı bir şey olmadı. Dediğim gibi. Eğer olsaydı hatırlardım.
Berkay : O kapıya ulaşman gerek. Oraya gitmen gerek.
Caner : Önce kardeşimin intikamını alıcam.
Berkay : Emin misin ? Furkan'ın kim olduğunu söylememi ister misin ?
Caner : Evet.
Berkay : Buradan çıkman imkansız olabilir bir şey yaparsan farkındasın değil mi ?
Caner : Benim öldürdüğüm anlaşılmayacak.
Berkay : Gizli yapıcaksın. İntihar süsümü vereceksin ?
Caner : Bir şeyler düşünüyorum. Artık söyle Furkan kim.
Berkay göz işareti yaptı.
Berkay : Şu ileride yanında adamları var. Siyah paltolu olan.
Caner o tarafa baktığı anda kim olduğunu anladı. Geçen gün bir diyaloğu olmuştu. Furkan kendisine "Yanımdan selamsız geçmeyeceksin" demişti. Sinirden dudaklarını ısırdı. Sakin olamıyordu fakat kendini zorladı ve tuttu.
Caner : Sağol Berkay. Bugün Cuma idi değil mi ?
Berkay : Evet, neden sordun ?
Caner : Bir mektup göndertmiştim Furkan'a. Bugün ulaşır sanırım.
Berkay : Cuma günleri teslim olur mektuplar. Mektuplar kontrol ediliyor biliyorsun değil mi ? Ne yazdın ?
Caner : Biliyorum. Ona isimsiz bir mektup gönderdim. Bir şey yazmadım sadece bir fotoğraf gönderdim. Kardeşimin fotoğrafını. Görmesini istedim, görsün ki neden öldüğünü bilsin diye.
Avlu saati bitti. Koğuşlara giderken Caner, Furkan'ı görmek istemiyordu. Kendini tutamamaktan korkuyordu. Koğuşa geldikten belirli bir süre sonra mektup okuma biriminden bir memur bulundukları koğuşa geldi ve mektupları dağıtmaya başladı. Caner'ede mektup gelmişti.
Caner ve Alperen’in Evreni
OLAY GÜNÜ
Caner ve Alperen kaldırımın önüne geldikten sonra kaldırıma çıktılar ve kapıya bakmaya başladılar. Caner kapının kolundan tuttu ve itekledi. İtekleyince kapı açıldı. Alperenle beraber açılan kapının içinden yürüyen vatandaşlara bakıyorlardı.
Caner : Hadi geçelim.
Alperen : Bugünün anısıda bu olacak herhalde.
Önce Caner daha sonra Alperen kapının içinden geçip diğer taraftan çıktılar. Daha sonra mezarlığın önünden yürüyerek yollarına devam ettiler. Yolda konuşmaya devam ederler iken hızla gelen bir kamyonun içindeki şoförün, terör saldırısı işlemesi yüzünden, kamyonun altında kalarak hayatlarını kaybettiler. Bu terör saldırısını yapan kişi daha sonra kamyonu patlattı. Saldırıda 46 kişi hayatını kaybetti.
2 GÜN SONRA
Caner ve Alperen'in babası mezarlıktaydı. Telefon çaldı. Telefonu açtı ve konuşmaya başladı.
- Başın sağ olsun abi.
"Sağolun. Kimsiniz ?"
- Ben Alperen'in uzaktan arkadaşıydım abi. Haberi duyunca aradım. ALLAH rahmet eylesin.
"Sağol oğlum sağol.”
Bu abi kardeşin babası telefonu kapattıktan sonra önünde duran 2 mezara bakıyordu. Caner ve Alperen'in mezarına.
Caner’in Evreni
Caner mektubu aldı. Berkay yanına geldi. Caner kendi kendine söylendi.
Caner : Acıların efendisi mi ?
Berkay : Anlamadım. Ne dedin ? Özelse gideyim.
Caner : Hayır özel değil. Gönderen kişinin adı ve soyadını Acıların Efendisi olarak yazmışlar ve bir mektup beklemiyordum ben.
Berkay : Aç istersen.
Caner : Bu hayatımda aldığım ilk mektup. Kim gönderdi acaba.
Berkay : Kader diyebiliriz Caner.
Caner kafasını salladı.
Caner : Öyle.
Caner zarfı açtı. Elini içeri sokup a4 kağıdını çıkarttı. Kağıtta yazanları okumaya başladı.
"Caner gönderdiğim mektubu eline alır ve kendi kendine söylenir.”Acıların efendisi mi ?" der. Daha sonra Berkay "Anlamadım. Ne dedin ? Özelse gideyim" diye karşılık verir. Caner devam eder.”Hayır özel değil. Gönderen kişinin adı ve soyadını Acıların Efendisi olarak yazmışlar ve bir mektup beklemiyordum ben.” der.
Caner durdu.
Caner : Nasıl ?
Berkay : Bu nasıl mümkün olabiliyor ?
Berkay "Aç istersen" der. Caner "Bu hayatımda aldığım ilk mektup. Kim gönderdi acaba" diye karşılık verir. Berkay "Kader diyebiliriz Caner" der. Caner kafasını sallar ve "Öyle" der. Caner zarfı açar. Elini içeri soku a4 kağıdını çıkartır ve kağıtta yazanları okumaya başlar.
"Caner gönderdiğim mektubu eline alır ve kendi kendine söylenir.”Acıların efendisi mi ?" der. Daha sonra Berkay "Anlamadım. Ne dedin ? Özelse gideyim" diye karşılık verir. Caner devam eder.”Hayır özel değil. Gönderen kişinin adı ve soyadını Acıların Efendisi olarak yazmışlar ve bir mektup beklemiyordum ben.” der. Buraya geldikten sonra Caner durur ve "Nasıl ?" diye tepki verir. Berkay "Bu nasıl mümkün olabiliyor ?" diye karşılık verir. Daha sonra Caner mektubu okumaya devam eder.
Caner : Bitti.
Berkay : Olağanüstü bir evrendeyiz Caner. Düşündüklerimizi sil baştan gözden geçirmemiz gerekebilir. Bu ne demek oluyor ve kim gönderdi bunu. Ben şu anda ne diyeceğimi bilemiyorum.
Caner : Nokta atışı. Kusursuz bir şekilde hiçbir detay atlanmadan ne yaptığımızı söyledi. Bu olurken kağıt elimdeydi. Kağıdı okurken vereceğim tepki bile yazıyordu. Sanki daha önceden yazılmış bir hayat varda biz yaşıyormuşuz gibi hissettirdi.
Berkay : Kapı ile bir alakası olabilir mi ?
Caner : Bilmiyorum her şey olabilir.
Berkay : Bu mektup kontrol edilmiştir. Yanlış bir şey yazmıyor gibi gözüküyor fakat kurallarda üçüncü şahısların anlayamayacağı dilde mektup göndermek yasak. Dışarıdan biri olarak ben bunu okusaydım şüphelenirdim. Nasıl eline ulaştı halen bilmiyorum.
Caner : O kuralı bilmiyordum.
Berkay : Acıların Efendisinin bunu nasıl yaptığını bilmiyorum fakat eğer bağlantısı varsa neyi amaçladığını anlayamadım. Neden bunu gönderdi bize ? Bunu nasıl yaptı ? Böyle bir ihtimal yok Caner. Bu kadar detaylı bir şekilde bilmesinin imkanı yok. Tanrısal bir güç bu.
Caner : İkimizde kafayı yemiş olabilir miyiz ?
Berkay : Sanmam.
Caner ve Alperen’in Evreni
Selin ve Tuğçe mecidiyeköyde bir cafede oturuyordu. Selin kahvesinden bir yudum aldıktan sonra bir şey fark etti.
Selin : Bak bak şuraya bak.
Tuğçe : Ne oldu ?
Tuğçe başını oraya doğru çevirdi.
Selin : Şu kaldırımın kenarında duran 2 tane adamı gördün mü ?
Tuğçe : Evet.
Selin : Önce karşıya geçtiler. Daha sonra kaldırımın kenarında durdular. Biri sanki bir kapı açıyormuşcasına bir hareket yaptı. Sonra sanki ikisi bir kapıdan geçti. Akıl sağlıkları yerinde değil herhalde.
Tuğçe : Belki bir gösteriye hazırlık yapıyorlardır. Hani bu cam varmışcasına hareket yapanlar vardı adı neydi. Neydi ya. Buldum dur. Pandomim. Bunlarda öylesine kendi aralarında eğlenmek için pandomim gösterisi yapmıştır belki yol üstünde.
Caner’in Evreni
Caner : Bu mektupda yazılanları sadece biz görüyor olabilir miyiz ?
Caner, Berkay'ın cevabını dinlemeden yerinden kalktı ve koğuşta rastgele birinin yanına gitti.
Caner : Selamun aleykum. Sezerdi değil mi adın ?
Sezer : Evet.
Caner : Senden bir isteğim olacak. Bir mektup geldide bana. Bana okur musun ne yazıyor. Okuma yazma yokta bende.
Sezer : Tabi okurum.
Sezer okumaya başladı.
"Caner, Berkay'a "Bu mektupda yazılanları sadece biz görüyor olabilir miyiz ? " dedikten sonra Berkay'ın cevabını dinlemeden koğuşta Sezer'in yanına gider.”
Caner hiç belli etmeden kağıdı bir hışımla Sezer'in elinden çekti.
Caner : Şey, ee. Yeterli bu kadar.
Sezer : Dalga mı geçiyorsun ?
Caner : Kusura bakma. Hayır tabiki, sadece arkadaşım Sezer'i çok seviyorum ve hemen bitmesini istemiyorum. Her zaman gönderemez mektup bana. Bir zamana ayıracağım ve ona göre ne yazdığını bileceğim.
Sezer : Ha anladım tamam. Adaşımmış. Bana gelebilirsin istediğin zaman.
Caner : Sağol.
Caner, Sezer'in yanından ayrıldıktan sonra Berkay'ın yanına geldi.
Caner : Yazılanlar değişti.
Berkay : Nasıl ?
Caner : Bu mektubu okumaya devam etmek bence bizi daha çıkılmaz bir yola sokabilir. Nasıl oluyor bilmiyorum, senin daha önce dediğin gibi her şey birbirine girdi. Okuması için verdim Sezer'e, bu sefer senin yanından ayrılıp oraya gideceğim yazıyordu. Bitirmesini beklemeden kağıdı elinden aldım.
Berkay : İnanılmaz gerçekten.
Caner : Bir şey yapmamızı bekliyor olabilir mi ?
Berkay : Ne gibi ?
Caner : Acıların Efendisi. En büyük acım. .
Caner yutkunamadı.
Caner : Kardeşimin ölmesi. Benim kardeşimin intikamını almamı bekliyor olabilir mi ?
Berkay : Neden peki ? Neden bunu beklesin ? Oturmuyor parçalar yerine bende.
Caner : Hiçbir şey oturmuyor Berkay. Bunu beklemesinin sebebi adında saklı. O bundan besleniyor olabilir. Büyük acı yaşayanların hayatına etki ediyor olabilir.
Berkay : Bir etki yapıp yapmadığını bilmiyoruz.
Caner : Hayatında var olabilir anlamında diyorum.
Berkay : Kapıyla bir alakası var mı ? Eğer varsa bana neden gösterdi fakat oraya gittiğimde neden bulamadım onu ? Neden olacakları bize gösteriyor ? Başka bir evrenin olup olmadığını bile bilmiyoruz. Her şey varsayımdan ve tahminden ibaret. Elimizdeki tek elde tutulur şey bu zarf.
Caner : Kağıtta okulanları başkası gördü ama belki eğer bir kapı varsa ve ben bu kapıdan kardeşim ile geçtiysem başkası görmemiştir. Bunu şu an bilmiyoruz. Bir kamera kaydı vardır. Mecidiyeköydeki kameralara bakmak gerekir.
Berkay : Bakamayız. Nerede olduğunu unutma Caner. Hapistesin. Hapisten kimden yardım isteyeceksin ? Bende yardım edemem sana.
Caner : Babam yardım edebilir ama istemicem. Çünkü orada bir kapı varsa bunu seninde görmen gerekirdi.
Berkay : Evet ama ya sadece sana gözüküyorsa ?
Caner : Riske atamam Berkay. O kapıyı sadece ben görüyor olabilsem bile bu neyi değiştirecek ? Buradan belki bir şekilde çıkabilirim fakat buraya tekrardan giremem. Sahte bir terör saldırısı düzenlediğimi söyler ve buradan çıkarım. Fakat buraya tekrardan girebilmem için gerçekten suç işlemem gerekir.
Berkay : Anladım.
Alperen’in Evreni
Murat : Kağıtta okulanları başkası gördü ama belki eğer bir kapı varsa ve ben bu kapıdan kardeşim ile geçtiysem başkası görmemiştir. Bunu şu an bilmiyoruz. Bir kamera kaydır vardır. Mecidiyeköydeki kameralara bakmak gerekir.
Berkay : Bakamayız. Nerede olduğunu unutma Murat. Hapistesin. Hapisten kimden yardım isteyeceksin ? Bende yardım edemem sana.
Murat : Yardıma gerek yok. Çünkü orada bir kapı varsa bunu seninde görmen gerekirdi.
Berkay : Evet ama ya sadece sana gözüküyorsa ?
Murat : O kapıyı sadece ben görüyor olabilsem bile bu neyi değiştirecek ? Hem boşuna konuşuyoruz. Önce buradan çıkabilmem gerekir. Buradan çıkamam Berkay. Bir terör saldırısı işledim.
Berkay : Anladım.
Caner’in Evreni
ERTESİ GÜN
Furkan tuvalete girmişti. Berkay kapının önünde etrafı kolaçan ediyor Caner ise Furkan'ın tuvaletten çıkmasını bekliyordu. Kabinden çıkan Furkan ellerini yıkamak için lavabonun başına geldi. Ellerini yıkarken aynadan Caner'i gördü. Caner'in sinirli bakışlarını görür görmez arkasını döndü.
Furkan : Ne bakıyorsun lan ?
Caner : Neye bakıcam abi bir şey görmüyorum ki bakayım.
Furkan : Anlamadım.
Caner : Bir hiçliğe bakıyorum. Birazdan ölecek birine bakıyorum o yüzden dedim.
Furkan : Kimsin lan sen ?
Caner : Ne kadar rahatsın Furkan. Onlarca kişiyi öldür hiçbir şey olmamış gibi devam et hayatına.
Furkan tuvaletin kapalı kapısına doğru göz ucuyla baktı ve devam etti.
Furkan : Sanane lan.
Caner : Sanane mi ?
Furkan : Evet sanane.
Caner : Ceyhun ile kavga ettiniz.
Furkan : Sen Ceyhun'u nereden tanıyorsun ?
Caner : Ona sıkacaktın ama sıkamadın. O mermi gitti benim kardeşimin ölümüne sebep oldu. Alperen'di adı. Sen adını bile bilmezsin. Zaten senin için önemi yok.
Furkan : Bilerek mi y. .
Caner cümle bitmeden Furkan'ın suratına bir tane geçirdi. Furkan bağırdı.
Furkan : Lan. Kazım, Vedat gelin lan.
Caner, Berkay'a bağırdı.
Caner : Dışarıda beklemeye devam et Berkay. Kimseyi alma içeri.
Berkay kapıyı açıp içeri girdi.
Berkay : Caner söylem...
Caner : Söylediğimi yap.
Berkay dışarı çıktı. Caner tekrardan Furkan'a döndü.
Furkan : Ben senin kardeşini tanımıyorum. Seni ilk defa gördüm.
Caner : Ben sen ve senin gibilerin bu rahatlığına hiçbir zaman anlam veremedim biliyor musun ? Siz ölümü çok basit sıradan bir şey zannediyorsunuz. Biri öldüğünde onun yaşadığı bütün anılar, beraber bu anıları yaşadığı kişiler, beraber gülünen yüzbinlerce an, sohbetler ve ortamlar senin gibiler için bir hiç. Hiçbir şey ifade etmiyor.
Furkan : Bak. Şu anda öğr...
Caner, Furkan'ın suratına bir yumruk daha attı. Furkan burnunu tuttu. Sonra bir tane daha attı. Bir tane daha. Bir tane daha. Furkan yere düştü. Caner arkasına geçti ve boynunu kavrayıp sıkmaya başladı.
Caner : Kardeşimi öyle gördüm ya işte böyle nefessiz kaldım. Böyle konuşamadım.
Furkan konuşmaya çalışıyor fakat Caner boğazını sıktığından sadece ağzından tükürükler saçıyordu.
Caner : Kardeşimi benden aldın. Gözümden düşecek gözyaşı bırakmadın. Bir hiç uğruna gitti. Bunu kabullenemiyorum.
Caner boğazını bıraktı. Furkan öksürürken Caner ayağa kalktı ve suratına tekme attı. Daha sonra atmaya devam ederken konuşmaya devam etti.
Caner : Bunu kabullenemiyorum.
Bir tekme daha.
Caner : Kabullenemiyorum bunu orospu çocuğu.
Bir tekme daha.
Caner : Kabullenemiyorum şerefsiz orospu çocuğu.
Bir tekme daha.
Caner : Şerefsiz orospu çocuğu.
Bir tekme daha.
Caner : Orospu çocuğu.
Bir tekme daha.
Caner : Orospu çocuğu.
Bir tekme daha.
Caner : Şerefsiz piç kurusu.
Yüzü kanlar içinde kalan Furkan'a tekme atmayı bıraktı ve tekrardan çömelip boğazını sıkmaya başladı.
Caner : Geber lan şerefsiz. Geber. Geber. Şerefsiz senin şerefini sikeyim ben. Geber lan orospu çocuğu.
Caner boğazını tekrardan bıraktı. Furkan'ın öksürmeye bile hali kalmamıştı. Caner boğazını bıraktıktan sonra Furkan yere yığıldı. Gözleri kapalı şekilde bir kere öksürdü.
Caner : O an varya o an. O karanlık an varya. O gasilhanede kefenin içinde gördüm ya kardeşimi işte o an bittim ben. O an bittim ben anladın mı ? Ben yokum yok. Bunu sizin kişisel çıkarlarınız yaptı. Sizin düşüncesizliğiniz yaptı. Sizin bir bok olmamanız yaptı. Sizin şeref yoksunu olmanız yaptı.
Caner bir tekme daha attı.
Caner : Ölme lan orospu çocuğu.
Bir tekme daha.
Caner : Ölme şerefsiz.
Bir tekme daha.
Caner, Furkan'ın boğazından tuttu.
Caner : Sizin dilinizden konuşacağım bak şimdi. Silah kullandınız diye adam mı oldunuz orospu çocukları.
Suratına bir tane yumruk geçirdi.
Caner : Kimse dokunamaz mı sandın lan ?
Bir tane daha.
Caner : Bunun hesabını sormaya kimse gelmeyecek, bizim gibi işini halledecek kimse olmaz korkarlar mı sandın lan ?
Bir tane daha.
Caner : "Hapishanedeyim. Yatağımı verdiler yemeğimide veriyorlar böyle burada yaşar geberirim" dedin değil mi orospu çocuğu ?
Bir tane daha.
Caner : Kardeşimi öyle kefen içinde morarmış gördükten sonra, mezarına toprak attıktan sonra bunu sineye çekiceğimi mi sandın lan orospu çocuğu ?
Caner bitmiş vaziyette ki Furkan'ın başından tuttu.
Caner : Hak ettiğin yere, hep olman gereken yere gidiyorsun orospu çocuğu. Geber şerefsiz.
Caner cümlesini bitirir bitirmez bütün gücüyle Furkan'ın kafasını çevirdi ve boynunu kırdı. Kanlar içinde kalmış ve ölmüş Furkan'ın cesedi bir lavabonun altında kala kalmıştı.
Caner yere oturdu ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Kendi kendine söyleniyordu.
"Bitti. Yaptım. Alperen.”
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordu.
"Seni o kadar çok seviyordum ki Alperen. O kadar çok ki.”
Caner etrafına baktı. Furkan'ı öldürmüştü ve buradan gitmesi gerekiyordu. Bunu unutmuştu. Berkay neredeydi diye düşündü. Etraf çok sessizdi. Ayağa kalktı. Tuvaletin kapısına doğru yönelmişti ki biri ona seslendi.
"Caner"
Caner arkasını döndü. Karşısında koğuş müessili Vatan vardı.
Caner : Olayı gördün. .
Caner cümlesini bitirmeden Vatan devam etti.
Vatan : Caner ben Acıların efendisiyim.
Caner için şok etkisi yaratmıştı.
Caner : Sen...
Caner tuvaletin kapısına doğru bağırdı.
Caner : Berkay.
Vatan : Benimle gel.
Bir kapı açtı Acıların Efendisi. Önce kendisi girdi. Caner'de arkasından yürüdü ve kapının önüne geldi. Caner kapıdan geçti.
Caner ve Alperen’in Evreni
Caner kendisini Mecidiyeköyde buldu. Bir kaç adım atarken etrafına baktı. Zaman durmuş gibiydi. Etrafta insanlar durmuştu. Arabalar hareket etmiyordu. Vatan nerede diye bakmak için arkasına baktı. Kapıyı görebiliyordu. Kapı hafif aralandı. Önce bir el gördü Caner. Daha sonra kapı sonuna kadar açıldı.
Caner : Alperen
Caner olduğu yerde kalmıştı.
Alperen : Abi.
Caner birkaç adım attı. Gözleri dolmuştu. Kalp çarpıntısını hissediyordu. Alperen'in de gözleri doldu.
Caner bir iç çekti ve kısık sesle söyledi.
Caner : Sen misin ?
Alperen : Evet abi. Sen misin ?
Caner : Evet benim Alperen.
İkiside inanamıyordu. İkiside tüm gücüyle bağırdı.
Caner : Alperen
Alperen : Abi
Bağırmalarından hemen sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar. O anda ikiside aynı anda kollarını açtı ve birbirine sarıldı.
Caner : Alperen
Alperen : Abi
İkiside sımsıkı birbirine sarılmıştı. Sarılmaya devam ederken ikiside ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra kıpkırmızı olmuş bir şekilde ağlıyorlardı. Yaşadıkları anıları düşünüyorlar ve bu onları daha çok ağlatıyordu. 2 dakika boyunca sarılmaya devam ettiler. Sarılmayı bıraktılar ve birbirlerinin gözyaşlarından ıslanmış yüzüne baktılar. Bakar bakmaz tekrar sarıldılar. Caner Alperen'in omzundan öptü. Alperen'de abisinin omzundan. Biraz daha sarıldıktan sonra bıraktılar sarılmayı.
Caner : Ne diyeceğimi bilemiyorum. O kadar özledim ki seni.
Alperen : Bende abi. O kadar özledim ki. O kadar düşündüm ki seni. Ağlamadığım tek bir gün olmadı.
Caner : Çok konuşacak şey var Alperen.
Alperen etrafa baktı. Caner zaten görmüştü fakat Alperen yeni fark etmişti.
Alperen : Neden zaman durmuş gibi ? Neden insanlar hareket etmiyor abi ?
Caner : Bilmiyorum Alperen. Kendisine Acıların Efendisi diyen ve benim Vatan olarak tanıdığım biri sayesinde geldim buraya. Kendisiyle kapıdan girmemi istedi ve buradayım.
Alperen : Nasıl ? Bende tanıyorum Acıların Efendisi diye birini. Bende bir kapıdan girdim. Hapishanedeydim.
Caner : Vatan'dı değil mi adı.
Alperen : Hayır abi Berkay'dı.
Caner’in Evreni
Berkay tuvaletin kapısının önündeydi. İçeriden sesler duyuyordu.
Caner : Ceyhun ile kavga ettiniz.
Furkan : Sen Ceyhun'u nereden tanıyorsun ?
Berkay beklemeye devam ederken bir anda etraftaki herkes durdu. Zaman durmuştu. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Furkan'ın bağırdığını duydu.
Furkan : Lan. Kazım, Vedat gelin lan.
Daha sonra Caner'i duydu.
Caner : Dışarıda beklemeye devam et Berkay. Kimseyi alma içeri.
Berkay kapıyı açıp içeri girdi.”Söylemem gereken bir şey var" diyecekti fakat Caner çok sinirliydi. Kendisini konuşturmadı.
Berkay : Caner söylem...
Caner : Söylediğimi yap.
Berkay dışarı çıktı. Biraz daha bekledi. İçeriden bağırma sesleri geliyordu. Belirli bir süre geçtikten sonra içerideki sesler tamamen kesildi ve Caner'in kendisine bağırdığını duydu.
Caner : Berkay.
Berkay kapıya yöneldi. Tuvaletin kapısını tam açacaktı ki kalp çarpıntısı başladı. Kalbini tuttu. Nefes almaya çalıştı. Alamadı. Yere yığıldı. Kalp krizi geçiriyordu. Önce gözleri kaydı daha sonra nabzı durdu. Ölmüştü.
Alperen’in Evreni
Alperen tuvaletin kapalı kapısına doğru göz ucuyla baktı ve devam etti.
Alperen : Sanane lan.
Murat : Sanane mi ?
Alperen : Evet sanane.
Murat : Ceyhun ile kavga ettiniz.
Alperen : Sen Ceyhun'u nereden tanıyorsun ?
Murat : Ona sıkacaktın ama sıkamadın. O mermi gitti benim kardeşimin ölümüne sebep oldu. Furkan'dı adı. Sen adını bile bilmezsin. Zaten senin için önemi yok.
Alperen : Bilerek mi y. .
Murat cümle bitmeden Alperen'in suratına bir tane geçirdi. Geçirir geçirmez, Alperen çıkardığı bıçağı Murat'ın karnına sapladı. Murat karnını tuttu. Bir daha sapladı. Murat yere yığıldı. Berkay içeride sesler bir anda kesilince kapıyı açtı. Murat'ı yerde gördü. Alperen elindeki bıçak ile Berkay'a koştu. Berkay hızla gelen Alperen'in karnına çok sert bir tekme attı. Acı ile bir adım geri savrulan Murat yere düştü. Bıçak halen elindeydi ve kalkmak istedi. Berkay hızlı davrandı ve bunu engellemek için bıçağı tuttuğu eline tekme attı. Bıçak yere düştü. Furkan yerdeyken "Kazım, Vedat yardım edin lan.” diye bağırdıgı anda Berkay yere düşen bıçağı almıştı. Murat'a baktı. Murat ölmüştü. O an bunu bilmiyordu ve emin olmamanın getirdiği psikolojiyle saniyelik karar verdi. Yerde duran Alperen'i etkisiz hale getirmek istedi. Bıçağı, Alperen'i uzak tutmak için kullanmak istedi. Bıçağı Alperen'e doğrultarak "Sakın ayağa kalkma.” dedi. Murat'ın nabzını kontrol etmek için yaklaştı. Yere eğildi ve kontrol etti. Murat'ın öldüğünü anladığı anda hızlı bir karar verdi. Alperen'i öldürecek ve buradan hızlıca kaçacaktı. Yerde duran Alperen'e doğru yaklaştı.
Alperen : Yapma.
Berkay elinde tuttuğu bıçağı Alperen'in boğazına sapladı. Kan fışkırıyordu boğazından. Birkaç saniye sonra Alperen'in öldüğünden emin olan Berkay, bıçağı pantolonunun bel kısmına saklayıp kapıya doğru yürürken kapı açıldı. Kazım gelmişti. Alperen'in yerde olduğunu gördüğü anda bağırdı.
Kazım : Ne oluyor lan ?
Berkay bıçak ile ona hamle yapacakken Kazım onu ittirdi. Kapısı açık olan tuvaletten bağrışmaları duyan Vedat içeri girdi. Yanında taşıdığı bıçağı Kazım ile dalaşmaya giren Berkay'ın böbreğine doğru sapladı. Berkay acı içinde böbreğinin olduğu kısmı tuttu. Kazım, Vedat'ın elindeki bıçağı aldı ve art arda Berkay'a sapladı. Berkay yere düştü ve orada öldü.
Caner ve Alperen’in Evreni
Alperen etrafa baktı. Caner zaten görmüştü fakat Alperen yeni fark etmişti.
Alperen : Neden zaman durmuş gibi ? Neden insanlar hareket etmiyor abi ?
Caner : Bilmiyorum Alperen. Kendisine Acıların Efendisi diyen ve benim Vatan olarak tanıdığım biri sayesinde geldim buraya. Kendisiyle kapıdan girmemi istedi ve buradayım.
Alperen : Nasıl ? Bende tanıyorum Acıların Efendisi diye birini. Bende bir kapıdan girdim. Hapishanedeydim.
Caner : Vatan'dı değil mi adı.
Alperen : Hayır abi Berkay'dı.
Caner : Berkay mı ?
Alperen : Evet. Benim bulunduğum koğuşun müessili idi.
Caner : Bir dakika. Sen hapishaneye neden girdin ?
Alperen : Senin intikamını almak için abi.
Caner : Kimden alacaktın ?
Alperen : Furkan diye birinden. Aldımda.
Caner : Nasıl oluyor bu anlam veremedim. Furkan kimdi ?
Alperen : Seni yanlışlıkla öldüren kişi. Uyuşturucu ile uğraşan bir mafya.
Caner : Benim balkonda öldüğümü mü gördün ?
Alperen : Evet. Çok uğraştım abi. Seninle evdeydik. Balkonda otururken asker uğurlamasına giden kişiler geçiyordu önümüzden. Silah sesleri duyduk. Onlardan geldiğini sandık ama öyle değildi. Tam o anda başka bir yerde bir çatışma oluyordu. Furkan, Ceyhun diye biriyle uyuşturucu ticareti yaparken aralarında tartışma çıktı sahte mal yüzünden. Furkan, Ceyhun'a ateş edecekken Ceyhun silahın namlusuna vurdu ve silahdan çıkan mermi sana isabet etti. İyi ki buradasın abi.
Alperen, Caner'e sarıldı. Caner'de Alperen'e.
Caner : Sende iyi ki buradasın Alperen.
Sarılmayı bıraktılar. Caner konuşmaya devam etti.
Caner : Sana kim yardım etti ?
Alperen : Babam ve Adem yardım etti abi.
Caner : Hapishaneye nasıl girdin ?
Alperen : Sahte bir terör saldırısı düzenledim.
Caner : Nezarethane görevlisi polis ile tanışmadın mı ?
Alperen : Hayır.
Caner : Terör saldırısı için Adem yardım etti. Furkan ile aynı hapishaneye girmen içinde babam. Furkan'ın yaptığını nasıl öğrendin ?
Alperen : Babam yardım etti. Ondan yardım istedim bulalım diye.
Caner : Anladım. Kafam çok karışık.
Tam o anda biri seslendi.ӂok normal" dedi.
Sesin geldiği yöne doğru baktıklarında Vatan karşılarındaydı.
Alperen : Bu kim abi ?
Caner : Acıların efendisi. Vatan diye bahsettiğim kişi bu.
Vatan yanlarına geldi.
Vatan : Neler olduğu hakkında sorularınız var. Bu çok normal. Bu sorular bendede var.
Caner : Ne demeye çalışıyorsun ? Sen kimsin ? Bütün bunları sen mi yapıyorsun ? Kardeşim Berkay diye birini Acıların Efendisi olarak görmüş. Onu tanıyor musun ? Mektupta geleceği nasıl bilebildin ? Nasıl anlık olarak o mektup değişti ? Berkay nerede ?
Vatan : Sakin ol, aslında olmanı beklemiyorum. Sadece bunu söylemem gerektiği için söylüyorum. Olay sadece bu söylediklerin ile kalmıyor Caner. Daha fazlası var.
Caner : Nedir ?
Vatan : Ben seni, kardeşini, bu dünyayı, bu evreni ve diğer evrenleri yaratan kişiyim.
Caner ve Alperen ikiside dona kalmıştı.
Vatan : Gideceğin yeri, konuşacaklarını, yaşayacaklarını, düşünebileceklerini belirleyen gücüm.
Caner : ALLAH olduğunu mu söylüyorsun ?
Vatan : ALLAH İslam dini için tanrının ismidir. Bu evren için evet diyebiliriz. Öyle diyebilirsin. Şu anda ondan bir farkım yok bu evren için ama ismim Vatan.
Caner : Ne düşüneceğimizi biliyorsun.
Vatan : Hayır bilmiyorum.
Caner : Bilmen gerekmez mi ?
Vatan : Buna gerekip gerekmemesi olarak bakmaktan çok isteyip istememem olarak bakman gerek.
Caner : Ne düşündüğümüzü bilmek istemiyor musun ?
Vatan : İstemiyorum değil, istemedim.
Caner : Neden peki ?
Vatan : Bu konuyu anlaman için doğru soruları sorman gerek. Hangi dine inanıyorsun ya da inandığın bir din var mı ?
Caner : Müslümanım.
Vatan : Hiç kendine şu soruyu sordun mu : Neden o ALLAH ?
Caner : Nasıl yani, anlamadım.
Vatan : ALLAH'ın, ben ona tanrı diyeceğim, neden o güce sahip olduğunu düşündün mü hiç ?
Caner : Bilmiyorum.
Vatan : Soru onun o gücü nereden aldığında değil Caner, neden sadece onun o güce sahip olduğu.
Caner : O güce sahip olmasaydı tanrı olmazdı.
Vatan : Bu çok mantıksız gelmiyor mu sana ? Böyle kestirip atmak ve alt metinde bir kabulleniş. Rahatsız etmiyor mu seni ?
Caner : Yani buna böyle mi cevap verilir onuda bilmiyorum. Hiç düşünmediğim için bilmiyorum.
Vatan : Berkay öldü.
Caner : Ne ?
Vatan : Ben yaptım.
Caner : Nasıl yaparsın bun. .
Caner konuşmaya çalıştı fakat konuşamadı. Hareket etmeye çalıştı fakat edemedi. Alperen abisine ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Alperen : Abime ne yaptın ?
Vatan : Susturdum onu.
Alperen : Bizden ne istiyorsun ?
Vatan : Hiçbir şey. Sakin ol.
Caner hareket etti. Daha sonra konuşabildi.
Caner : Bunu neden yaptın ?
Vatan : Anlamanı istediğim için. Berkay'ın öldüğünü ve benim yaptığımı söyledim. Bu söylediğime karşılık veremezsin, hiçbir şey söyleyemezsin. Değil mi ?
Caner ve Alperen birbirlerine baktılar.
Vatan : Çünkü güç bende. Onun ölmesini istedim ve oldu. Onun ne zaman öleceğinide ben belirledim, yaşadığı acılarıda. Konuşacaklarını, hissedeceklerini, her şeyini ben yarattım. İstersem o öldüğüyle kalır. Hiçbir açıklama yapmam, hiçbir şey söylemem ona. Bir karanlıkta, doğmadan önceki gibi bir yoklukta kalır. Eğer istersem onu cennete koyarım. İstersem onu cehenneme atarım. İstersem onun en baştan beri bildiğim günahlarını affederim. İstersem ne kadar iyi bir insan olursa olsun yolda yürürken ezdiği bir karınca ya da söylediği en ufak bir yalan yüzünden cehenneme atarım. Bunların hiçbiri olmadan bir sebep göstermedende cennete ya da cehenneme atabilirim.
Caner ve Alperen ne diyeceklerini bilemediler.
Vatan : Onları cehenneme atarsam orada ne kadar acı çekeceklerini ve oradan ne zaman çıkacaklarınıda ben belirlerim. Şart koşup 500. 000 yıl boyunca bana taptırıp, bunun her anını sonuna kadar hissettirip bu süre sonundada affettiğimi söyleyip cennete alabilirim. Cennette yapabileceklerini sınırlayabilirim.
Caner ve Alperen dinlemeye devam ediyordu.
Vatan : İşin içinden çıkamıyorum. Neden tanrının bu kadar güce sahip olduğuna bir cevap bulamıyorum. Kendime Acıların Efendisi diyorum çünki yaşanılan bütün acıları yaratanda benim. Bunu yarattıktan sonra hiçbir şekilde bir pişmanlık duymayıp bunların yaşanmasına göz yumanda benim. Senin kardeşin öldü Caner. Seninde Abin Alperen. Bunların hepsini bile isteye ben yaptım. Farklı evrenlerdeydiniz ve sizin kavuşmanızıda ben sağladım. Tonla evren yaratabilirim ki yarattımda.
Vatan, Caner'e baktı.
Vatan : Caner, seninle babanın abi kardeş olduğu, hapishanedeki Kazım'ın baban olduğu bir evren bile var. Baban psikolojik sorunlardan intihar ediyor o evrende. Sen 8, kardeşin yani şu anda bildiğin baban 92 yaşına kadar yaşıyor ve sen kalp krizinden, kardeşin ise boğazına ekmek takılmasından dolayı hayatını kaybediyor. Siz kardeşsiniz çünkü ben öyle istediğim için.
Caner : Ne diyeceğimi bilemiyorum şu anda.
Alperen : Bende.
Vatan : Pişmanlık duyup duymamak benim elimde bu evrende. Buna karşı çıkacak hiçbir güç yok. Savaşları sonlandırıp sonlandırmamak, binlerce kişinin öldüğü bir atom bombası saldırısını yapanı engelleyip engellememekde benim elimde. Aklınıza gelecek en uç suçları yapanlarıda ben yarattım. Sokakta dolaşan rastgele birinin başka biri tarafından öldürülmesi, çocuk ve bebek tecavüzleri, işkenceler, hırsızlıklar hepsi benim eserim. Ben istediğim için bütün bunlar oldu, istemediğim içinde olmadı. En zor anlarında insanlara keyfim öyle istediği için yardım etmedim ya da ettim. Kimin sağlıklı olup olmayacağına kimin yok yere öleceğine ben karar veriyorum. İstediğim insanı 2 günde en yükseğe mertebe koyup 1 günde aşağıya indirdim. Yıllarca emek veren insanların hayatlarını bir şekilde sonlandırıp verdikleri bütün emeklerin boşa gitmesini sağladım ya da sağlamadım.
Caner ve Alperen dinlemeye devam ediyordu.
Vatan : Sadece bununla kalmıyor. Kurallar. Suçlar. Neyin suç olup olup olmadığınıda ben belirledim. İnsanların belirli olaylara tepki vermesini sağladım ve bunları zamanla evrimleşmiş gösterip suç haline getirdim. Tüm kuralları baştan yazıp her gün saat 11. 06'da 2 dakika boyunca hiçbir şey yapmayacaksınız diyebilirim. Bütün zamanı durdurup keyfim istediği zaman hayatı devam ettirebilirim. Hiç kimseye açıklama yaptırmayıp bir zaman dilimi olmadan sonsuza kadar bana tapılmasını sağlayabilirim.
Alperen bir soru sordu.
Alperen : Senin yaşadığın bir evren mi var ?
Vatan : Evet. Teknolojinin çok ilerlediği bir evrendeyim. Şu anda bir metaverse içindesiniz. Yani sanal bir evrenin içinde. Ben kendi evrenimden buraya geldim.
Alperen : Gerçek değiliz demek oluyor bu.
Vatan : Sizin gerçek olmadığınız kesin.
Caner bir anda gülmeye başladı.
Vatan : Neden gülüyorsun ?
Caner kahkaha atıyordu.
Vatan : Neden gülüyorsun Caner ?
Caner gülmeye devam ediyordu. Alperende gülmeye başladı.
Vatan : Neden gülüyorsun sana söylüyorum.
Vatan durdu.
Vatan : Bir saniye neler oluyor ? Neden bilemiyorum senin ne düşündüğünü ve ne olduğunu ?
Caner : Ben kimim biliyor musun Vatan ?
Vatan : Kim ?
Caner : Bu evreni oluşturduğun evreni yaratan kişiyim.
Haktan Erdoğan Sundu.
Kitabımı okuduğun için çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Eğer yorum yapmak istersen, MENÜ aracılığı ile, şimdilik, Google Play üzerinden yorum yapabilir, ayrıca kitaplarımı paylaşabilirsin. 7/24 bana ulaşmak için üstteki seçenekleri kullanabilirsin. İyi ki buradasın ve umarım güzel vakit geçirmişsindir. Kendine iyi bak.