Satın Al
TIKLA
Lan varya okulun ilk gününden ne olduğunu anladım zaten. Kızlarla konuşmayı bırak göz göze gelmekten bile utanıyordum. Sıraya geçtik işte İstiklal Marşı'nı okuyacağız. Biri omzuma dokundu. Arkamı döndüm ve işte o an aşık oldum."Canım burası 12-A'mı?" dedi. Kızın suratına bakmaktan çekiniyordum. Kafamı öne doğru eğerek "Evet burası." dedim. Yeni taşınmıştık ve başka okuldan buraya nakil yaptırdım.Bu sırada aynı sınıfa gideceğimizi de ögrenmiş oldum. İstiklal marşı okunduktan sonra merdivenlerden çıkarken ilk hayal kırıklığını orada yaşadım...
O kız yanımdan iki erkekle sarmaş dolaş bir şekilde gülüşerek çıktılar. O kız önümden öyle çıkarken bile beni farkedip bana bakacak diye utandım. Neyse yavaş bir şekilde okulun ilk darbesini alarak sınıfa çıkmış oldum. Hoca bir 10 dakika sonra gelebildi. Otururken duyduğum muhabbetlerden anladığım kadarıyla sınıflar şansıma yeni dağıtılmıştı ve klasik tanışma faslı olacaktı. Sıra bana geldi. Kalktım ayağa. Adım Fatih, yaş 18, işte kayseriliyim, annem ev hanımı, babam mimar diye anlattım. Utancımdan kıza ismini soramıyacaktım kalkıp kendisinin söylemesi iyi oldu. Adı Elif'miş. Yaş onunda 19, annesi ve babası ayrı yaşıyormuş. Annesi terzi, babasının mesleğini söylemek istemedi. Böylelikle tanıştık gibi oldu. Yanımda bir çocuk vardı adı Halil. Tanıştığım anda bu çocuk güvenilir, dedim. İlk gün hızlı geçti. Yarın başıma geleceklerden habersiz evin yolunu tuttum...
Haktan Erdoğan Sunar.
Eve geldim boş cantayı koydum bir tarafa. İlk günden kitapları dağıtmamışlardı. Açtım bilgisayarı, girdim facebook'a ve hemen arattırdım kızın ismini. 10-15 dakikalık bir aramadan sonra kızı buldum. Kız o kadar güzeldiki bu birazda normal olarak dezavantaj yaratmıştı. Güzel olması benim şansımı azaltıyordu. Daha kızla konuşmayı bırak yüzüne bakamayan birine kız direk hayır cevabını verecekti. Kızın fotoğraflarına bakarken afedersiniz ama organım kaşındı. Hani böyle bir anda gelir ya kaşımadan geçmez seni uyuz eder öyle bir şeydi. Elimi oraya götürdüm ve o anda kapı açıldı. Gelen babamdı...
Bana bir bakışı var zaten dayak yemiş gibi oldum. Annem hadi yemeğe diye seslendi. Yok dedim ben yemicem Anne, yiyesim yok diyip odaya doğru giderken babam kuşa dikkat et dedi. Harbi birazdan anlatacağım olaydan sonra en çok utandığım an bu andır. Öyle facebook başında kızın fotoğraflarına bakıp hayallere daldım. Geceye doğru karnım guruldamaya başladı. Gittim mutfağa bir şeyler atıştırdım ve ardından yattım. Sabah erkenden kalktım. Beni genellikle annem kaldırırdı. O uyanık değilse babam kaldırıldı. Her zaman ikisinden biri uyanık olurdu. Kızı düşündüğümden midir nedir bilmiyorum ama o gün çok dinç kalktım. Kahvaltı yaptım. Annemle vedalaşıp okula doğru yürümeye başladım. Okul yürüme mesafesindeydi ve o yüzden yürüyerek gidebilirdim. Okula geldim. Sınıfa girdik ama Elif'i göremedim. Gözüm Elif'i arıyor. Halil'ede soramazdım. Ben bunu düşünürken kapı açıldı.
Elif geldi ama ne Elif. Dünden eser yoktu Elif'ten. Mini etek giymiş, belirgin bir şekilde makyaj yapmıştı. Bu durum abaza diye hitap ettiğimiz erkeklerin ilgisini çekmişti. Bu durum beni rahatsız etmişti fakat kıza da gidip bir şey de söyleyemezdim. Neyse teneffüs oldu kız kantine gitti. Bu sırada tanışmadığım diğerleriyle de iyice tanışıp kaynaştım. Kız elinde hiçbir şey olmadan geri döndü. Arkadaşlarıyla konuştuğunu duydum, 'çok sıra var' dedi. Neyse böyle 2-3 ders geçti. 4. Dersin tenefüsünde yani öğle tenefüsünde, orta sırada kantinden aldığım simiti yedim. O sırada Halil'le sohbet ediyorum, benim de 2 ayaklarım dışarda yani karşılıklı 2 sıradan sohbet ediyoruz. Elif'te Halil'e doğru yaklaştı, 50 kuruş istedi ve o anda kız dengesini kaybetti, geri geri gelerek kucağıma oturdu...
Abi varya o an öyle bir andı ki yapacağın herşey sakat. Kızın poposundan tutsan sakat , belinden tutsan sanki ilişkiye giriyormuşsun havası var. Normal kendim ayağa kalkmaya çalışsam, organım, kızın poposuna değiyormuş gibi görüneceğinden oda sakat. Neyse kız ayağa kalktı. Etrafta olayı görenler zaten kahkaha atıyor, kahkaha atanları gören ne oldu falan deyip gülünen olayı merak ediyordu. Bu sırada acayip derecede utandım ve yanaklarım kıpkırmızı oldu. Okula geldiğim andan itibaren Elif'e aşıktım ama şu cümlesiyle artık bir daha hayatıma giremiyeceğini garantilemiş oldu. Kız bana bakarak güldü ve yanındakilere :
- Çocuğa bak lan utandı, dedi...
Şu cümleyi duyduktan sonra 4-5 saniye sanki nefes alamadım. Çantamı alıp lavaboya gittim. Utandığımdan utanmaya, bunun yüzünden ağlamaya başladım. O kız olmasına rağmen nasıl bu kadar rahat konuşabiliyordu, hiç utanmıyormuydu. Hadi onu geçtik ya yanındaki erkekler, onlarda mı hiç utanmıyordu. Normal bir arkadaşı gibi konuşuyorlardı. Bütün cesaretimi topladım, dedim lan ne olacaksa olsun başlarım bu hayata sonunda ölüm mü var diyerek lavaboda çantamı bırakıp hızlı bir şekilde sınıfa doğru koşmaya başladım. Koşarken daha demin agladığım için daha yere düşmeyen gözyaşları yanağımdan akıp yere düşüyordu. Sınıfa geldim. Hocamız sınıftaydı. Elif ayağa kalk, dedim. Sanırım beni sallamadı ki bana dönüp bakmadı bile. Koridoru inleticek şekilde Elif diye bağırdım. Uzay sessizliğinde bir hava büründü sınıfı. Millet şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Elif en önde oturuyordu ve büyük bir cesaretle o şaşkın bakışların arasında kızın dudağına yapıştım ve öpmeye başladım...
Lise Maceramı Anlatıyorum
O an varya korku diye bir şey yoktu gözümde. 2 saniye anca sürdü. Kız beni geriye doğru itti ve ne yapıyorsun lan gerizekalı hayvan dedi. Artık hayatımın değişecek olan anı o andı. Hocamız geldi ve kolumdan tutup suratıma tokat attı. Sınıftaki herkes şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Bu sırada Elif bir sıraya oturmuş ağlama numarası yapıyordu."Lan fahişe erkeklerle sarmaş dolaş gezerken iyiydi." dedim. O sırada hoca beni elimden tutup kapıya doğru itti. Dengemi kaybetmeme rağmen yere düşmedim. Elimden tutup beni müdürün odasına götürüyordu. Bu sırada bağırma seslerini duyan koridordaki diğer sınıfların kapısı açıldı. Diğer hocalar ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. O hocaların arkasından da bağırmaların nereden geldiğini merak eden 2-3 çocuk daha vardı. O şaşkın bakışların arasından, resmen beni küçücük bir çocukmuş gibi daha okulun ikinci gününde müdürün odasına doğru götürüyordu. Kapının önüne geldik ve hoca kapıyı açarak beni içeriye itti. Müdüre hemen bu çocuğun tasdiknamesini hazırlarmısınız, dedi...
Aradan geçen 1 saati düşündümde bir kız için okul hayatım bitecekti. Hocamız durumu anlatmadı. Direk siz tasdiknameyi hazırlayın, dedi. Bu işin artık kaçarı yoktu. Bir ara hoca odadan ayrıldı. O sıra müdür bilgisayardan bir şeyler yazdı, yazıcıdan kağıtlara bir şey bastırdı ve ardından kağıtları damgaladı. Bana şurayı imzala dedi. 12 senelik emeğim 1 saat içerisinde bitmek üzereydi. Kalemi alıp tam imzayı atıcakken kapı açıldı. Hocam geldi. Yanında Elif'de vardı. Elif beni görür görmez sanki 5 vakit namazını kılan, başörtü takan, kuran bilen ve sanki imam hatip lisesine giden bir namuslu rolüyle bana doğru baktı. Müdür sen şurayı imzala ve çık dedi. Neyse hocam en azından şu kızdan kurtulurum dedim ve imzaladım. Kız bir anda ne diyorsun bak seni çok kötü yaparım mal, dedi. O anda dayanamayıp müdürün odasında ve müdürün gözünün önünde kıza tokat attım. Müdür, hocaya götür şu kızı ben bununla ilgilenirim, dedi. O an ağladım çünkü hoca odadan çıktıktan sonra o durumda olsam bile gülmekten gözlerimden yaşlar getirten bir şey oldu...
Hocam odadan çıktıktan sonra müdür artık hocanın niye tasdiknamemi hazırlamasını istediğini sanırım anlamıştı. Ama gözünün önünde kıza vurduğum içinde baya sinirlenmiş, beni kesin döveceğini gözlerinden anlayabiliyordum. Hemen telefondan babamı aradı. Telefonu kapalıydı. Sanırım toplantıdaydı. Ardından annemi aradı. Ben o sırada tabi ailemi unutmuştum. Aileme eve gidince ne cevap verecektim. Zaten zar zor orta okulu bitirdim ve kıytırıktan bir liseye yerleşebildim. Normalde annem bir şey demezdi ama bu durumda her şey çok farklıydı. Kızı öptüğümü duyarsa hem şaşırır hem de beni dayak manyağı yapardı. Ben bunları düşünürken müdür Fatih'in annesiylemi görüşüyorum, dedi bağırarak. Ardından "hemen okula gelin, çocuğunuz bu okuldan atıldı" dedi. Annem herhalde bu cümleyi duyduktan sonra şaşkınlığından konuşamadıki müdür "alo, alo, alo " deyip sesine cevap alamadığından telefonu kapattı."Şimdi sana gelelim Fatih bey. Sen nasıl böyle bir şey yaparsın lan sıpa, " dedi. Beni dövmek için yerinden kalktı. Masasının arasından yanıma doğru gelecekken yerde duran kağıdı görmeyip üstüne bastı. Basmanın etkisiyle kayıp yere düştü...
O anda varya müdür yere düştü ya bana bir bakışı vardı. Acıların çocuğu gibi. O anki moralim hocanın düşmesiyle kahkahaya dönüştü. Öyle bir kahkaha attım ki müdürün odasına yakın olan sınıftaki hoca yanımıza geldi. Müdür tabi o ara beni dövemeden koltuğuna çoktan oturmuştu. Gelen hoca "bir sorun mu var hocam" dedi. Müdür "yok bir şey" deyince yine ufakda olsa güldüm. Hoca tekrar sınıfa gitti. Müdür bana tip tip bakıyordu. Bu sırada geçen zamanda son ders olmuş ve zil çalmasına saniyeler kalmıştı. O ara zil çaldı. Hocam gidebilirmiyim, dedim. Hayır gidemezsin 8. Ders'e kadar buradasın, dedi. Normalde 6 ders gördüğümüzden şimdi çıkmam gerekiyordu. Müdür bilgisayarda bir şeyler yaparken benimde artık ayakta durmaktan ayaklarım ağrımıştı. Tekrardan ne olacaksa olsun deyip ilk kapı açıldığında kaçıcaktım. 2-3 dakika sonra kapı açıldı. Gelen nöbetci öğrenciydi. Hızla o aradan çıkıp koşmaya başladım. Hoca kactığımı görünce yerinden kalktı. O yerinden kalkana kadar ben çoktan koridorun sonuna gelmiştim. Bana el hareketleriyle gel işareti yapıp "gel lan buraya" dedi. Müdürün bagırdığını gören diğer çocuklarda olan biteni anlamaya çalışıyordu. İkinci kata indim tuvaletten çantamı aldım. Heyecandan nefes almakda zorluk çekiyor bu sırada müdürün Takip Ettigini zannediyordum. Merdivenleri 3'er 3'er indim ve belimde çanta takılı bir vaziyette giriş katına indim. Kapıya doğru hızlı bir şekilde koşuyorum. Koşarken yanından geçtigim bir kaç çocuga çarptım. Böyle koşmaya devam ederken arkama bakıp müdürün ya da bir başka hocanın Takip Etmediğine bakarken dang ! diye birine çarptım. Çarpmanın etkisiyle yere düştüm. O an dedimki keşke müdür beni yakalasaydı ya da hiç müdürün odasından çıkmasaydım. Çünkü Elif'in de yanında olduğu 4 erkekten en kalıplı olanına çarptım. Yerdeyken çocuk "bu mu ?" dedi Elif'e bakarak. Elif'de "Evet bu o. Gebertin dayaktan" dedi...
Çarptıgım çocuk beni eliyle yakamdan tutarak kaldırmaya çalıştı ama ben karşı çıktım. Bunun üzerine kalıplı olan çocuk yanındakilerle beraber benim ellerimden ve ayaklarımdan tutarak taşımaya başladılar. Elif'te geliyordu. Bir 50 metre falan sonra siz halledin ben eve gidiyorum, dedi. Elif yanımızdan ayrılırken bana böyle intikam almış havasıyla çok şeytanca bir gülüşü vardı. Benim ellerimden ve ayaklarımdan tutan çocuklardan ne kadar çok kendimi sağa sola atmaya çalışsamda kurtulamadım. Beni okulun en arka tarafına getirdiler. Olayı merak eden 15-20 kişilik grup da bizi izliyordu. Ellerimden ve ayaklarımdan tutan çocuklar beni yere bıraktı. Dayak yiyeceğim belli olduğundan ilk hamleyi ben yapayımda bari bir tane vurmuş olayım diye düşündüm. Hızlı bir şekilde daha çantamı yere atmadan çocuğun en kalıplısının suratına öyle bir vurdum ki benim elim acıdı. Bir anda kavgayı izleyenler OHA OHA ve birkaç tam duyamadığım kelimeler söylediler. Ben bu kalıplı çocuğa yumruk atınca diğer üçü benim üstüme atladı. İlk darbeyi çeneme doğru aldım. Bu fazla acı vermedi sonra arkadaki kafa attı ve yere düştüm. Yere çok sert düştüğümden kolumun dirsek kısmını çok sert bir şekilde yere çarptım. Yerdeyken de karnıma karnıma gelen sert ayak darbelerinin etkisiyle nefessiz kaldım. O en kalıplısı üçünün bana vurmasından boş vuracak yer bulamamıştı. Bu arada kimse ayırmaya çalışmıyor sadece izlemekle yetiniyordu. En kalıplısı bir çekilin, dedi. Önce ağzıma ardından burnuma doğru iki tane yumruk attı. Ardından beni öylece bırakıp gittiler ve işin kötü tarafı izleyenlerde yavaş yavaş o ortamdan dağılıyor ve yardım etmiyordu. Yukarı doğru baktıgımda müdürün camdan olayı fark ettiğini ve o şerefsizin sırıtarak beni izlediğini gördüm. Güçlükle ayağa kalkabildim. Ağzım yüzüm kan içinde, okulun kapısına doğru yürüyordum. Yere düştüm ve bayıldım...
Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Sağ tarafımda annem, sol tarafımda ise babam vardı. Konuşmakta güçlük çekiyordum. Bu sırada annem ve babam halen beni farketmiş değildi."Anne" diyerek kısık bir sesle konuştum. Annem farketti ve "oğlum" diyerek bağırdı."Nasılsın oğlum" dedi. Bu sırada babamda "nasılsın" dedi."İyiyim sağolun" dedim. Buraya nasıl geldim diye sordum."Bir arkadaşın getirmiş adını hatırlayamadım. Ha hatırladım Halildi adı "dedi. Daha sonra "Geç oldugu için evine gitmesi gerektiğini söyledim. Çok kalmak istemesine rağmen ben çok zorladım. Telefon numarasını aldım haberdar edicem onu diye. Dur bir arıyayım meraklanmasın çocuk" dedi annem. Annem kapıdan çıktı o ara doktor geldi."Delikanlı uyanmış. Eger iyiysen taburcu olabilirsin, "dedi. Kolumun agrıdığını söyledim. Hemen koluma röntgen çektirilmesi gerektiğini söyledi. Röntgen çekildi. Maalesef kolum dirsek kısmından kırılmıştı. Annem ve Babam bunu bana yapanları sordular, "boşverin" dedim. Alçı odasına gittim. Koluma alçı yapılırken, doktor içeri girdi ve sana şimdi polis bir kaç soru soracak, dedi. İçeriye polis kıyafetli bir adam girdi. Bunu kimin yaptığını sordu. Kavga ettim deyince "bu normal bir kavga gibi değil, istersen şikayetci olabilirsin" dedi."Hayır" dedim."Eğer korktuğundan şikayetçi olmak istemiyorsan sakın korkma, kimse sana bir şey yapamaz" dedi. Sağolun ben şikayet etmek istemiyorum, dedim. Eğer şikayet edersem bana bunları yapan o çocuklardan, Eliften ve müdürden intikam alamıyacaktım...
O gün kolum alçılı bir şekilde hastaneden ayrıldım. 1 Aylık rapor aldım ve eve gittik. Aileme eve girer girmez bu olay hakkında lütfen hiçbir şey konuşmayalım dedim. Okul meselesini de annem hiç belli etmedi. Odama çıktım facebook'a girdim. Duvarımda nasılsın diyen 2-3 paylaşım gördüm. Hiçbirine cevap vermedim. Facebook hesabımı dondurdum. O sıra annem geldi. Haftaya pazartesi günü okul işlerini ben hallederim dedi. Anne telefonunu getirir misin dedim. Telefonu getirdi ve annem yanımdan ayrıldı. Halil'i aradım. Daha alo Halil der demez bir şey söylememe izin vermeden nasılsın, dedi. Halil'in sesi benim iyi olduğumu duyunca sevinmiş olduğunu belli ediyordu."İyiyim fakat kolum kırıldı . Bu arada hastaneye getirdiğin için saol "dedim. Paso için öğrenci belgesi almak gerekiyor. Halil'de bunun için müdür yardımcısı odasına gitmiş."İşim biraz uzun sürdü yoksa sana bunları yapanları farkedip 2-3 tanede olsa yumruk atardım" dedi. Öğrenci belgesini aldıktan sonra okul girişinde benim yerde durduğumu görünce hemen yanıma gelmiş. Bizim okula taksi durağı çok yakın olduğundan gitmiş çağırmış taksiyi. Taksiciyle beraber beni arabaya taşımışlar. Sonra hastaneye getirmişler. Hastanedende bir şekilde anneme-babama ulaşmışlar."Fatih varya yanında kalcaktımda annen çok ısrar etti. Birde geç olmuştu gitmek zorunda kaldım kusura bakma" dedi. Halil çok sağol, bu iyiliğini hiç unutmucam dostum. Şimdi kapatmam lazım kendine iyi bak" dedim. O da "tekrar geçmiş olsun deyip" telefonu kapattı.
1 HAFTA SONRA
Kolumun ağrısı geçen haftaya göre azalmış fakat inanılmaz derecede kaşınıyordu . Bende klavyeyi kullanamadığımdan youtube'a felan giriyor ya da televizyon seyrediyordum. Akşam oldu, annem odama geldi."Oğlum hiçbir okul seni kabul etmiyor. Ne yaptıysan hiçbir okul seni almıyor. Malesef bundan böyle açık liseden okumaya devam ediceksin" dedi. Gözümdeki öfke 2 kat arttı. Lise hayatım bitmişti. Artık hem çalışıp hem okuyacaktım. Öyle boş boş evde asosyal şekilde oturamazdım.
1 AY SONRA
Kolumdaki ağrı tamamen geçmiş. Kaşınma olayını ise geçen zamanda kalem sokarak geçiştirmeye çalışmıştım. Hastaneye annemle gidip alçımı çıkarttırdım. Eve geldik. Artık babama akşam olunca okuldan atıldığımı ve açık liseden okuyacağımı anlatmam gerekiyordu. Akşam oldu, babam geldi. Annem durumu anlattı. Babam fazla bir şey demedi hatta durumu çoktandır bildiğini söyledi. İntikam planımı kolum azda olsa ağrısa bile başlatmam gerekiyordu. Ama tam olarak nasıl yapacağımı bilmiyordum. Halil'in farkında olmadığı halde söylediği muhteşem planı devreye sokmaya karar verdim...
Geçen 1 ay içerisinde dışarı hiç çıkmamıştım. Ağzımda oluşan yara izleri ve burnumdaki şişlikler geçmişti. 1 ay içerisinde Halil her hafta durumumu merak ettiğinden arardı. Bu sefer ben arıyayım, dedim. Telefonum olmadığından annemin telefonundan aramak zorundaydım. Halil'i aradım. İyi olduğumu, 1 Ay önce yaptığını asla unutmayacagımı söyledim."Fatih bir daha bunu söylersen arkadaşlıgımız biter. Ben orda yapılması gerekeni yaptım. Benim yerimde olsaydın sende aynı şeyi yapardın" dedi. Ben, bana bunları yapanlardan intikam almak için bunları yapanların açık bir taraflarını yakalamak istiyordum. Halil'e okulda durumlar nasıl diye sordum."Elif bıraktığın gibi aynı fahişeligini devam ettiriyor. Erkekle sarmaş dolaş" dedi. Benim ilk hedefim müdür olduğu için onunla ilgili bir şey demesini bekliyordum."Ha Fatih birde okulda şöyle bir söylenti var. Müdür ile hani şu Esma hoca varya ingilizceci onunla aşk yaşıyormuş hatta öpüştüklerini gören bile varmış, " dedi. O anda aklıma geldi, o plan."Halil müdürün odasında kamera var mı ?" dedim."Var galiba da, niye ?" diye sordu."Boşver niye olduğunu. Şimdi ben senden şunu istiyorum. Yarın müdürün odasına git kamera var mı bir tekrar kontrol et. Birde en önemlisi müdürü ve esma hocayı bir takip et bakalım müdürün odasında buluşcaklar mı eger buluşurlarsa saat kaçta tam saati lazım bana, niye olduğunu sorma, " dedim."İntikam alcan değil mi ? O şerefsiz için değer mi ?" dedi."Kaybedicek hiçbir şeyim yok sen dediklerimi yapıcakmısın ?" dedim."Senden vallahi korkulur ama yapıcam" dedi.
1 GÜN SONRA
Akşama doğru Halil'in aramasını heyecanla bekliyordum ve telefon çaldı. Hemen baktım telefona evet arayan Halildi. Direk konuya girdi."Evet kamera var odasında. Bu arada müdür ile Esma hoca buluştu. Söylediğini yaptım. Saat tam 12:40'dı. Her teneffüs odasını gözetledim. bir şey kaçırırım diye öğle tenefüsünde yemek bile yemedim" dedi. Çok sağol Halil ama son bir istegim var senden. Bugün ki takip etme işini 2 gün daha yapmanı istiyorum. Bakalım her gün o saatlerdemi geliyor. Belki de Esma hoca bir sorun için gelmişti." dedim."Fatih tamam ama bu son olsun " deyip telefonu kapattı.
2 GÜN SONRA
Akşam saatlerinde yine Halil aradı."Evet o saatlerde buluşuyorlar, sanırım söylentiler doğru."dedi."Yaptığın her şey için saol Halil" deyip telefonu kapattım. Yarın büyük bir macera beni bekliyordu. Çünkü orada ne olacaksa, müdürün odasına girip sesleri duymak istiyordum.
Yarın sabahleyin erkenden kalkıp kahvaltımı yaptım. Üstümü giyip dışarı çıktım. Biraz etrafı gezip 1 ay içinde neler değişmiş ona baktım. Öğle vakti daha doğrusu Halil'in söylediği saat gelmek üzereydi. Okula doğru yaklaştım. Açıkcası ufakda olsa heyecanlanmıştım. Birileri beni görebilir diye önce arka demirliklerden bahçeye girdim. Daha sonra arka kapıdan okulun içine girdim. Sivil üstle geldiğim için dikkat çekiyordum. Merdivenlerden yavaş yavaş çıktım. Müdürün odasının bulunduğu kat sessizdi çünkü daha öğle tenefüsü zili çalmamış, haliyle kimse ortalıkta yoktu. Müdür odasına yakın en yakın tuvalet kadın öğretmenler tuvaletiydi. O tuvalete girdim. Zilin çalmasını beklerken tuvaletin dışından bir topuklu ayakkabı sesi duydum. Belli etmeden kimin geldiğini baktım. Gelen Esma hocaymış. Hemen bir tuvalet kabinine girip saklandım. Kadın şarkı söylemeye başladı. Bir ara yere bir şey düşürdü. Kabindeyken aşağıya doğru hafifçe baktım, makyaj malzemesiydi. Bizim şerefsiz müdüre güzel görünmek için makyaj yapıyordu. Esma hoca tuvaletten çıktı. Bende kabinden çıkıp etrafı kolaçan ettim. Müdürün odasına iki kez tıklattım. Ses gelmeyince kapıyı açtım. Tam istedigim gibi içeride kimse yoktu. Dolaba rahatça sığdım çünkü içinde fazla bir şey yoktu. Bir 20-25 dakika beklemeden sonra içeriye biri girdi. Sanırım bu müdürdü. 10 dakika sonra biri daha girdi sanırım buda Esma hocaydı. Dolapta ne konuştuklarını dinlemeye çalışırken şöyle bir ses geldi :
- Hocam not işini nasıl ayarlıcaz ?
Kezban sesine benziyordu bu ses. Esma hocanın sesi değişmişti herhalde. Ardından müdür ;
Soyun falan bir şeyler söyledi tam duyamadım orayı. Ardından net duyabildiğim, ilişki içerikli sesler duymaya başladım. Sanırım işe başlamışlardı. Müdür ile Esma hoca arasında söylenenler doğruydu. Kapıyıda kilitlememişlerdi. Açıkcası büyük cesaretti. Sadece şu an yaptıklarını düşündükleri için sanırım kafa uçmuştu. Bende artık onları öyle vaziyette yakalamak için dolaptan çıkmaya karar verdim. Hızlıca dolabın kapısını açtım, bunlar kucak kucağa idi. Ama OHA diyeceğim bir şey olmuştu. Bu Esma hoca değildi, bu Elif'ti…
Dolaptan çıktım müdürün bana bir bakışı vardı kelimeler anlatmaya yetmez. Yaptığı işi bıraktı fakat Elif'in halen kafası yerinde değil ki beni farketmedi."Fahişe" diye bağırdım. Elif "ayyy" diye bir çığlık attı. Hemen üstünü başını düzeltmek için bulunduğu yerden indi. Ben ise halen olayın şokundaydım. Fakat bir taşla iki kuş vurmuş oldum. Ayrı ayrı intikam almaktansa bu olay beni şaşırtsada işime yaramıştı. Lan sizin işiniz bitti diye bağırdım."Çok yakın zamanda bana yaptıklarınızı ödeticem" dedim. Kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açmayı denedim fakat kapı kilitliydi. Kilitli olmadığını zannediyordum, demek ki dolabın içinden duyamadım. Bu arada halen müdür ve Elif olayın şokundaydıar bana aval aval bakıyorlardı. Elif pişman gibiydi fakat o pişmanlık fayda etmiyecekti. Onun yüzünden okul hayatım bitmiş aileme rezil olmuştum."Nerde lan anahtar" dedim müdüre. Böyle kekeleye kekeleye "ve-re-mem" dedi. Kapıya omuz attım açılmadı. 2-3 kere daha kapıya omuz attım ve açıldı. Kapıdan çıkmadan ikisine de "bakarak bu şehirden defolup gidin "dedim. Hızlı bir şekilde merdivenlerden aşağıya indim. Hızlı bir şekilde, işim bittigi için ön kapıdan dışarı çıktım. Eve geldim, üstümü çıkarttım. Annem nefes nefese kaldığımı görünce "bir şey mi oldu oğlum" dedi."Yok anne" dedim. Annem gittikten sonra soluklandım. Üstümü çıkarttım ve duş aldım. Üstümü giydim ve yatağıma uzandım. Halen inanamıyordum. Elif lan Elif. Ne hayaller kurdugum Elif. Tamam ilk gördügüm andan itibaren bu kızda bir şeylik var dedim ama bu kadarını da beklemiyordum. Annemden telefonu alıp hemen Halil'i aradım. Gördüklerimi anlattım. Söylediklerim karşısında şok oldu."Emin misin Fatih ?" dedi."Yemin ediyorum" dedim."Fatih harbi inanamıyorum ama o kız zaten fahişenin tekiydi. Yapmıştır." dedi ve ardından telefonu kapattı. Ama bir sorun vardı. Halen intikam planım sona ermemişti. Müdürle Elif'i yakalamıştım ama kanıtım yoktu. Kamera kayıtlarını almam gerekiyordu. Bunun için müdürün odasına girmem ve bilgisayardaki kamera kayıtlarını yanımda getirecegim DVD'ye atıcaktım. Yarın büyük bir macera beni bekliyordu...
O gece müdürü ve Elif'i düşünmekten uyuyamadım. Halen olayın şokundaydım. Bir not için bakireliği gitmişti Elif'in. Belki de daha önceden gitmişti. Müdüre bir not için bakireliğini feda ettiyse başkasına niye feda etmesin ki ? Bu sırada içim içimi yiyordu, ya müdür kamera kayıtlarını silmiş olursa ? Benim verdiğim o kadar emek hem çöpe gidicek ve hemde intikam alamıyacaktım. Sabah kalktım, annem ve babamla kahvaltı yaptım. Babamdan 20 lira istedim sağolsun verdi. Hızlıca üstümü giydim ve dışarı çıktım. Kırtasiyeye girdim ve DVD aldım. Bu DVD benim için önemliydi. Kamera kayıtlarını bu DVD'nin içine atıcaktım. Hızlıca kırtasiyeden çıkıp okula doğru yürümeye başladım. Ön kapıdan girdim ve dikkat çekiyordum. Okul bekçiside içeriye girdiğimi görünce bana tip tip baktı fakat bir şey demedi. Yavaş bir şekilde merdivenlerden çıktım. Müdürün odasının olduğu kata geldim. Daha saat çok erkendi ve etrafta öğrencileri bırak hocalar bile gelmemişti. Müdürün olduğu kapıya geldim. Dün omuzumla açtığım kapıyı tekrar aynı şekilde açmak zorundaydım çünkü kapı kilitliydi. Bu kapı 180 derece açılabilen bir kapıydı. Tek seferde sert bir şekilde omuzumla kapıya vurup kapıyı açtım. Müdürün odasına özel şalterleri kaldırıp elektriği açtım. Monitörün ve kasanın fişinin bağlı oldugu 3'lü prizi fişe bağladıktan sonra bilgisayarı açtım. Bilgisayar açıldıktan sonra şöyle bir dosyaları karıştırdım. Yarım saat falan bir araştırma yaptıktan sonra kameranın kayıt dosyalarını buldum. Çok fazla kamera olduğu için müdürün odasındaki kamerayı bulmam gerekiyordu. Her kamera için farklı bir dosya vardı. Müdürün odasının kamerasının dosyasını buldum. ALLAH'a şükürler olsunki dosya silinmemişti. Gerizekalı müdür onları yakaladıktan sonra korkudan dosyayı silmeyi unutmuş ve eve gitmişti. Bilgisayara taktım DVD'yi. Ardından kamera kayıtlarının yüklenmesini beklemeye başladım. Tam 34 dakika sonra kamera kayıtlarının DVD'ye kopyalanacağı yazıyordu bilgisayarda. 34 dakika çok uzun bir süreydi. Zamanım kısıtlıydı ve 34 dakika bitmeden müdür odasına girebilirdi. Terleye terleye tam 30 dakika geçti. Zil çaldı. Öğrencilerin bahçede toplanma ziliydi bu. Ben tabi heyecandan yerimde duramıyordum. Ardından 3. 5 dakika daha geçti ve son 30 saniye kaldı. Bir zil daha çaldı. Bu zil "sınıflara çık" zil sesiydi. Ardından kapıyı bir açıp etrafı kontrol edeyim dedim. Kapıyı hafif aralayıp kafamı dışarı çıkarttım. Koridorun ilerisinden müdürün geldiğini gördüm. Elim ayağıma dolaştı. Bilgisayara baktım son 10 saniye kalmıştı. O 10 saniyede kapı deliğinden baktım hoca odaya doğru yaklaşıyordu. O sırada bir hocayla karşılaştı ve sohbete daldı. Ben bir oh çekicem diyebilseydim keşke. Son 4 saniye kala DVD'inizde boş yer kalmamıştır dedi. O an varya dünya başıma yıkıldı. Kapı deliğinden baktım. Müdür odaya doğru geliyordu. Müdür odaya gelmeden inanılmaz bir şey yaptım ve müdür kapıyı açtı...
Müdür kapıyı açtığı anda göz göze geldik."Ne arıyorsun lan odamda puşt" dedi. Müdüre göre ben 2 kat daha hızlı koşuyordum. Müdürün odası küçük olsada yanından koşarak sıvışabilirdim."Kes lan sesini şerefsiz" dedim. O anda üstüme doğru yürüdü. Bende masasının üstüne çıktım. Bana elini uzatmaya çalışsada akrobatik hareketlerle kurtuldum. Boş bir anını yakalamaya çalışıyordum. Bir anda sağ tarafa dogru atladım. Hızlıca kapıya doğru yöneliyim derken omzumdan tuttu şerefsiz. Bana bir tokat attı ve üstümden tutup yere fırlattı. Yaşlı olmasına rağmen gayet güçlüydü. Bende yerdeyken ayağımla müdürün organına vurdum. O vurmayla ağzı acıdan açık kaldı ve iki elini de oraya götürdü. Ben o aradan sıvıştım ve merdivenleri hızlıca inip bahçeye geldim. Hızlı bir şekilde arka bahçeye gittim. Çünkü müdür odaya gelmeden önce bilgisayarının kasasını arka bahçeyi gören camdan aşağı fırlatmıştım...
Arka bahçeye geldiğimde kasa param parça olmuştu. Fakat içinden etrafa savrulanlar sağlam gibiydi yani bana öyle gelmişti. Bilgisayar ile aram fazla iyi değildi. Kasanın içinden çıkanların isimlerini biliyordum fakat mesela ekran kartı bu kasada hangisiydi onu bilmiyordum. Sağ tarafı paramparça olan kasanın içine kabloları çıkmış ve etrafı zarar görmüş parçaları içine atıp, kasayı bir poşet gibi sol tarafa doğru eğerek götürüyordum. Bahçenin ortasına geldiğimde "bilgisayarımı getir lan buraya" diye bir ses duydum. Bu müdürün sesiydi. Bekçiye bakmadan bekçiye bağırdı ve "tut şu çocuğu" dedi. Ben ise gayet rahattım. Sadece biraz adımlarımı hızlandırdım. Çünkü bekçi yerinde yoktu. Müdürün bana karşı öfkesi ve hırsı yüzünden kafası uçmuştu. Elimde kasa ile birlikte taksi durağına geldim. Taksiye bindim ve bizim eve biraz uzak olan bilgisayar tamiri yapan bir iş yerinin adresini söyledim. Geldiğimizde taksi ücreti olan 10 lirayı ödedim. Bagajda duran kasayı alıp ikinci kattaki bilgisayar tamiri yapan iş yerine çıktım. Selamun aleykum diyerek içeri girdim. 2 ay önce, evde olan bilgisayarım hatırlayamadığım bir nedenle arızalanmıştı ve buraya getirmiştim."Hoş geldin abisi" dedi görevli."Abi bu kasanın harddiski bana lazım" dedim. Bugün bir bakayım buna. Yarın sen bir uğra buraya" dedi. Tamam deyip çıktım oradan ve taksiye binip eve gittim. Babamın verdigi 20 lira bitmişti. Eve geldiğimde üstümü çıkartıp duş aldım ve öğlen yemeğini yedim. Akşama kadar facebook'a takıldım. Akşam yemeğini yeyip yattım. Sabah kalktım ve babamdan 50 lira istedim. Yine sağ olsun verdi. Bu kadar olaya rağmen bana iyi davranması beni mutlu ediyordu. Neyse bilgisayarımın kasasını çıkarttım. Çünkü müdürün odasındaki bilgisayarın kasasının içinden çıkan harddiski benim bilgisayarıma taktıracaktım. Bilgisayar kasamı alıp taksiye bindim ve bilgisayar tamiri yapan yere geldim. Taksi ücretini verdikten sonra bilgisayar tamiri yapan yere çıktım. Görevli müdürün odasındaki bilgisayarın içinden çıkan harddiskin sorunsuz çalıştığını söyledi. Derin bir oh çektikten sonra o harddiski yanımda getirdiğim kasaya takmasını söyledim. 20 dakika sonra kasayı ve benim bilgisayarımdan çıkan harddiski bana teslim etti. 30 lira ödedim ve geri kalan parçaları onlara hediye ettim. Taksiye atlayıp eve geldim. Babamın verdiği 50 lira bitmişti. Para gerçekten zor kazanılıp kolay harcanıyordu. Neyse hızlıca bilgisayarımı kurdum. Bilgisayarı açtım ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım...
Evet harddisk sorunsuz bir şekilde çalışıyordu. Ama içindeki kamera kayıtlarının olduğu dosya şifreliydi. Bütün gün boyunca dosyanın şifresini kırdırmak için ugraştım ama olmadı. Denediğim bütün yöntemler işe yaramadı. En sonunda bilgisayar tamirhanesine götürdüm onlarda yapamıyacaklarını söyledi. Artık geriye yapılabilecek tek kalmıştı. Oda müdürün evine gizlice girip harddiskin şifresini aramak olacaktı. Bu çok riskli bir işti ve eğer yakalanırsam kötü sonuçları olabilirdi. Bunun için bu olayı biraz ertelemek istedim. Halil'i aradım nasıl olduğunu felan sordum. İyiyim dedi. Öyle biraz sohbet ettik ardından o beni öldüresiye döven çocukların ev adreslerini istedim. İlk başta o en kalıplısının yanındaki köpeklerden intikam alıcaktım.
1 HAFTA SONRA
O akşam Halil aradı. Sağolsun bulmuş adreslerini. Aralarına girmiş ve onlarla iyice dost olup kaynaşmış. İlk başta telefon numaralarını almış ardından ev adreslerini öğrenmiş."Halil sağol vallahi. Bu yaptıklarını hiç unutmucam" dedim."Lafı olmaz" dedi."Bu arada Eliften ne haber" deyince "Fatih hiç sorma, şerefsiz müdür Elif'e ne dediyse kız o kadar rahat ki. Hiç korkusu yok. Aynı fahişeiğini devam ettiriyor. Senin planınla rezil edelim şu Elif'i ve diğer malları" dedi. Sen merak etme Halil deyip telefonu kapattım. Yarın üç şerefsiz için hazırladığım ayrı ayrı planı devreye sokucaktım...
Cemil. Aralarından en uzun boylusu ama kavgada yapabileceği hiçbir şey yok. Sadece yanındakilere güvenen, teke tek adam gibi kavga etsek dayaktan gebertebileceğim süt çocuğu. Zaten aralarından beni dövebilecek tek kişi aralarından en kalıplısı olan Murat. Onunda zamanı gelicek. Neyse buna öyle fazla kin tutmadım. Aslında hepsi beni savunmasız yakalayıp dövmüştü. Beni öyle savunmasız bulup döverlerken hepsinin yüzüne dikkatlice baktım. Bana en az darbeyi atan Cemil'di. İntikam aldıığım her kişiye imzamı atıcaktım. İmza dediğim olayda hani kolumu kırdılar ya, o işte. O kol kırılmasını unutmadım unutmam da. Sadece birine imza atmıyacağım oda Cemil'e. Neyse sabah kalktım, kahvaltımı falan yapıp duşumu aldıktan sonra dışarı çıktım. Bizim odunlukta böyle sağlam sert odunlar var. Onlardan bir tane kaptım. Bizim mahalledekilere dikkat çekmeden odunu saklaya saklaya Cemil'in evinin yolunu tuttum. Evi içlerinden bize en yakın olanıydı. Girdim apartmanlarına elimde sopayla beklemeye başladım. Böyle ilerden cemil'in anahtarla dış kapıyı açmaya çalıştığını gördüm. O an şöyle bir düşündüm şu ilerden gelen çocuk beni bütün okula rezil etti. Ama yaptığım kötü bir şey lan herhalde dedim. Böyle Cemilin önüne çıktım dedim ki neden lan neden ? niye böyle bir şey yaptın. Savunmasız bir şekilde beni dövdünüz dedim. Cemil ben itip "kes lan iyi oldu" demesin mi...
O an varya gözüm döndü. Benim şalterler attı. Beni ittikten sonra arka tarafımda sakladığım sopayı çıkarttım. Omzuna dokundum, şöyle kafasını bana doğru döndürürken elimdeki odunla suratına vurdum. Vurmanın etkisiyle Cemil yere düştü. Elimdeki odunu bir kenara fırlattım. Cemilin yakasından tutup 2 tane gözüne yumruk attım. Bu sırada Cemil bana karşılık veremiyordu çünkü bana karşı güçsüz ve savunmasızdı. Beni okulda döverkene çok güçsüz sanmış ve bununda etkisiyle beni hafife almıştı. Sol elimle Cemil'in okul üstünün yakasından tutuyordum. Sağ elimle böyle sert bir şekilde 3 kere burnunun üstüne yumruk attım. Öfkemden salyalarım akıyordu. Her vurduğumda yaşadığım olaylar aklıma geliyordu. Beni nasıl herkese rezil ettiler aklıma geliyordu. Benim nasıl kolumu kırdılar aklıma geliyordu. Artık Cemil'in suratına vurmaktan üstüm başım kan içinde olmuştu. Aynı şekilde onunda üstü başı. Artık son hamleyi yapma vakti gelmişti kolundan tuttum ve çevirdim. Tam dirsek kısmına vurucekken "özür dilerim" diye bagırdı. Bu özür dilemesini öfkem nedeniyle duymadım bile. Özür diledikten sonra bu sefer ağlamaya başladı. Evet bildiğiniz bir bebek gibi ağlıyordu. Bu ağlama yaptıgı şeyden pişman olduğu için degil yaşadığı acıdan dolayıydı. Ben ağlasada sızlasada Cemil'e imzamı atıcaktım. Çevirdiğim kolunun dirsek kısmına koluna kıracak kadar sert bir şekilde vurucekken Cemil paçayı kurtarmayı başardı...
Cemil diye bir bağırma sesi duydum. Bu kadın sesiydi. Sanırım bu Cemil'in annesiydi. Anne diye bağırdı Cemil. Bir görseniz varya o anne dediği anı küfür edersiniz. Bebekten farkı yoktu Cemil'in. İmzamı atamadan, Cemilin de annesinin etkisiyle yeter bu kadar deyip bir tarafa fırlatıp attıgım odunu da alıp binadan dışarı çıktım. Binadan çıktım ve bir 100 metre sonra odunu çöpe attım. Üstüm başım kan içindeydi ve etraftaki insanlar bana korku dolu gözlerle bakıyorlardı. Artık hızlanmam gerektiğini düşündüm ve koşmaya başladım. Kısa sürede eve vardım. Her zaman su sayacının olduğu yerde yedek anahtar olurdu. O anahtarın açıkcası şu zamana kadar bir işe yarayacağını hiç düşünmemiştim. Neyse anahtarı alıp kapıyı açtım. Annem alışverişte ve babam işte olduğu için evde kimse yoktu. Hemen üstümü başımı çıkartıp yenilerini giydim. Çıkarttıgım giysilerin kandan rengi degişmişti. Bu giysileri imha etmem gerekiyordu. Giysileri siyah poşete koydum. Çakmağı ve poşeti alıp dışarı çıktım. Issız bir yere gittim. İyice etrafı kontrol ettikten sonra poşetten giysileri çıkartıp cebimdeki çakmakla giysileri ateşe verdim. Giysiler tamamen imha olduktan sonra eve gittim. Akşam olduğunda Annem ve Babam ile yemek yedikten sonra hemen yatmaya gittim. Çünkü yarın Furkan'dan intikam almak için dinlenmeliydim...
Furkan. Cemil gibi sadece biraz daha kilolu ve kısa. Hani şöyle kahvedeki şişman kısa boylu krolar varya he işte onun ergen hali. Oda en kalıpları olan Murat hariç diğerleri gibi sadece arkasına güvenen, aşırı derecede küfürlü konuşan şerefsizin biri. Sabah kalktım Annem ve babamla kahvaltı yaptım. Üstümü giyip dışarı çıktım. Ne yapacağımı bilmeden Halil'in verdiği adrese gittim. Verdiği adresteki apartmana aval aval baktım. Çünkü ne yapacağımı bilmiyordum. Artık şiddet uygulamıyacaktım. Cemil bu konuda şanssızdı. Furkan ve geriye kalan şerefsizi döverek intikam almıcaktım. Neyse eve geldim. Su sayacının olduğu yerden anahtarı alıp kapıyı açtım. Annem komşuda ve babam işte oldugu için evde kimse yoktu. Hemen üstümü başımı çıkartıp yenilerini giydim. Yatağa yatıp düşünmeye başladım fakat şiddet uygulamadan aklıma yapabilecek hiçbir şey gelmedi. Yataktan kalkıp bilgisayarı açtım. Facebook'ta bizim okulun grubuna baktım. Grup üyelerine bakarken şerefsiz Furkan'ı gördüm. Profiline girdim ve profil fotosu bana intikam almak için bir kapı açtı...
Profil fotosunda Metin 2'deki hesabının itemlerini koymuştu. İtemleri detaylıca inceledikten sonra rahat 4500 TL edebilecek kanaatine vardım. Hesap seviyesi 88'di ve o hesapta baya bir emek vardı. Peki ben bu hesaba nasıl ulaşabilirdim bunu düşünmeye başladım. İlk başta başka bir facebook hesabı açtım. Hesap ismimi bir kız ismi yaptım ve internetten bulduğum orası burası açık bir kaç tane profil fotosu ekledim hesaba. Şerefsiz Furkan'a arkadaşlık isteği yolladım. 1 saat içinde kabul etti isteği. Bilgilerden msn adresini bulmaya çalıştım fakat msn adresi gizliydi.
Slm diye mesaj attım
Slm yazdı oda.
Msn adresini verirsen web cam show yaparım sana dedim.
Sazan gibi atlayıp direk msn adresini verdi. Msn'yi açıp Şifremi Unuttum'a bastım. Şerefsiz Furkan'ın verdigi msn adresini yazdıktan sonra ileri'ye bastım."Annenizin doğum yeri" sorusunu soruyordu. İstanbul yazdım fakat olmadı. Hemen şerefsiz Furkan'ın facebook profilinde nereli olduuna baktım. Malesef yazmıyordu.
Canım nerelisin sen yanına geliyim mi dedim.
Kayseriliyim bebeğim dedi öküz.
Msn sayfasını açıp denedim kayseriyi ama olmadı. Annen nereli diye sorsam şüphelenebilirdi. Kayseri değilde tersten yazılışı olan iresyak yazdım kabul etti. O an harbiden çok sevindim. Hemen şifreyi değiştirdim. Facebook'tan engelledim. Kısa sürede Metin 2 şifresini değiştirdim. Geri alması imkansız olsun diye msn'yide degiştirdim. Metin 2 hesabına girip bütün itemlerini birilerine dagıttım. Depodakileride yere attım. Facebook şifresinide degiştirdim. Profiline baktuğımda sadece Metin 2 değil bir çok online oyunda daha emeği olduğunu gördüm. Knightan başladım. İtemleri tradeden attıktan sonra League Of Legends hesabında ki şifreyi de degiştirdim. Böylelikle Furkan şerefsiziyle de işim bitmişti. Artık 3 kişi arasından en iyi intikamı alacağım Burak'a sıra gelmişti...
Burak. Gördüğüm kadarıyla sarışın ve havalı. Kolayca kızları tavlayabilecek tipi var. Furkan'dan intikam aldığım günün akşamı yemekten sonra annem elindeki bir kaç kağıtla odama geldi.
Nasılsın oğlum, dedi.
İyiyim anne sen nasılsın, dedim.
Bende iyiyim sağol oğlum, dedi.
Hayırdır anne ne oldu, dedim.
Elindeki kağıtlara bana uzattı ve açık lise için parayı ödedim. Kaydıda yaptırmaya gittim fakat seninde gelmen gerekiyormuş. Sen şimdi al şu dekontu ve kağıtları yarın git kaydını yaptır, dedi.
Tamam anne yarın hallederim dedim. Ardından annem odamdan çıktı. O kadar çok şey yaşadım ki okul işine zamanım kalmamıştı. Babamdan 50 lira istedim.
Bak Fatih artık çalışmaya başla. Sana son kez para veriyorum. Bundan böyle kendi paranı kendin kazan, dedi.
Utanarak cüzdanından çıkarttığı 50 lirayı aldım. Ardından yatmak için odama gittim. Sabah kalkıp pijamalarımı çıkartıp duş alıp üstümü giyip annemle ve babamla kahvaltı yapıp dışarı çıktıktan sonra Halil'in Burak için verdiği adrese uzak oldugu için taksiyle gittim. Apartmanları Burak şerefsizinin zengin olduğunu gösteriyordu. Aklıma yine bir şey gelmedi ve taksiye atlayıp eve gittim. Kapıyı çaldım annem hiç eve gelmeden açık lise kaydını yaptırıyorsun, dedi. Otobüse binip halk eğitim merkezinden kaydımı yaptırdım. Taksiye binip eve geldim. Annem hayırlı olsun oğlum, dedi. Bu arada yola verdiğim para yüzünden cebimde 20 lira kalmıştı. Akşam oldu. Babama açık liseye kayıt olduğumu ve en kısa zamanda iş bulup çalışacağımı söyledim. Biraz sohbet edip akşam yemeğini yedikten sonra odama geçtim. Bilgisayarı açtım , saate bakarken bugünün tarihi dikkatimi çekti. 1 hafta sonra doğum günüm vardı. Tabi doğum günümün kâbusa dönüşeceğini bilmiyordum...
Bugün artık şu çöp 3'lünün sonuncusunu temizlicektim. Sabah kalktım. Annem ve babamla kahvaltı yapıp, duş aldıktan sonra babam iş bak dedi diye dışarı çıktım. Etrafı gezdim, bir kaç yere baktım. Genellikle iş verenler amele arıyorlar bunu öğrendim. İş şartlarını söylediklerinde ben bu işi yapamam kusura bakmayın ya da ben bir düşünüyim diyip bahane uyduruyordum. Birde zaten 12 saat çalışmaya haftada 500 lira veren yeri görünce iş aramaktan iyice soğudum. Neyse eve geldim. Odama geçip bilgisayarı açtım. Annem yanıma gelip iş baktın mı oğlum deyince üzülmesin diye "evet anne başvurumu yaptım degerlendirme yapıp bana dönüceklermiş" dedim. Annem hayırlısı olsun deyip odadan çıktıktan sonra facebook'u açtım. Bizim okulun grubuna girip şerefsiz Burak'ın grupta olup olmadıgına baktım. Grupta olmadığını görünce Halil'i aradım. Biraz sohbet ettik. Elif enteresan bir şekilde okuldan ayrılmış. Cemil okula gözü mosmor bir şekilde gelmiş. Furkan ise bugün okula gelmemiş. Halil'e, Burak ile ilgili neler biliyorsun diye sordum. Fazla bir şey bilmediğini, tek bildigi şeyin sevgilisi olduğunu söyledi."Yarın sen çıkışta bir gel şunu bir dövelim" dedi. Aslında aklımda mükemmel bir intikam planı vardı ama bu intikam planını şerefsiz Murat için ayırmaya karar verdim. O gece çok kötü rüya gördüm. Rüyamda Halil ile Murat'ı kovalıyoruz. Bir ara Murat gözden kayboluyor. Halil'e diğer sokaktan gitmesini, benim bu sokaktan gideceğimi söylüyorum. Halil diğer sokağa gittikten bir kaç saniye sonra Fatih diye bağırma sesi duyuyorum. Sesin olduğu yere doğru gidiyorum ve Murat'ın Halil'i yakaladığını görüyorum. Murat'ın elinde silah var. Halil'in başına dayayıp benimle uğraşmıcaktın deyip tetiği çekiyor ve ardından uyandım. Kalktığımda kendime gelmek için elimi yüzümü yıkadım. Üstümü giyip okul çıkış saatini beklemeye başladım. Bilgisayara takıldığım için çok hızlı bir şekilde zaman geçti. Evden çıkıp okulun önüne geldim. Zil çaldı. Hani bunlar 4 kişi beni dövmek için beklemişlerdi ya, işte tam o noktada bekliyordum. Halil geldi yanıma, koydu çantasını bir kenara, çocuğu görür görmez ben daha bir şey yapmadan çocuğa gitti kafa attı. Ne olduğunu anlamadan burnu kanayarak yere düştü çocuk. Benim vurmama gerek kalmadan tek başına güzel bir şekilde dövdü çocuğu. İşi bittikten sonra yanıma gelip "buda benden" dedi ve yanımdan ayrıldı. Eve gittikten sonra yemeği yeyip yatmak için odama gittim. Gözüme uyku girmedi ve gece bir ara annem yanına geldi. Kötü bir rüya gördüğünü söyledi. Hapishaneye girdiğimi ve hapishaneye gelip beni ziyaret ettiğini söyledi. Bilmiyordum tabiki rüyanın gerçek olacağını...
İntikam almamdan 5 gün geçmiş, geçen günlerde her şey normal bir şekilde akıp gitmişti. O büyük gün daha doğrusu benim için önemli olan doğum günüm geldi. Doğum günümde sabah kalktım, annem ve babamla kahvaltı yaptıktan sonra odama geçtim. Açtım bilgisayarı, girdim facebook'a ve zaman geçirmeye başladım. Bu arada bizimkiler doğum günümü hatırlamışlarmıydı bunu bilmiyordum. Facebook'ta duvarıma baktım. Bir kaç kişi doğum günümü kutlamış. Onlara cevap verdim. Akşam babam elinde poşetlerle geldi. Poşetlerin doğum günüm ile alakalı oldugu belliydi. Yemekten sonra oturma odasında televizyon seyrederken bir anda çıt diye bir ses geldi ve elektrikler gitti. Annem pastanın üstünde yanan mumlarla beraber içeriye geldi. Dileğim sadece mutlu olmaktı. Mumları üfledikten sonra annem ve babam aldıkları hediyeleri bana verdiler. Annem güzel bir gömlek, babam ise cep telefonu almış, faturalı hat almayı ihmal etmemişti. İkisine de teşekkür ettim. Hattımı telefona takıp Halil'i aradım. Fakat Halil telefona cevap vermiyordu. Tekrar aradım. O arada kapı çaldı. Telefonu kapatıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtım ve iki polis karşımda bana bakıp Fatih Bey bizimle geliyorsunuz deyip kelepçeleri taktıktan sonra ne olduğunu anlamadan annem ve babamın bağırışlarıyla polis arabasına bindirdiler...
Arabanın içindeyken korkudan titriyordum. Ne olmuştu acaba, yoksa şu 3 şerefsizlerden biri mi beni şikayet etti diye içim içimi yiyordu. Hayatımda ilk defa koluma kelepçe takılmıştı. Kelepçeli olmak gerçekten çok kötü bir şey. İki kolun birbirine bağlanıyor ve özgürlügün elinden alınıyor. Kelepçelerin birde elini sıkmasını kötünün kötüsü olarak adlandırabiliriz herhalde. Size suçlu muamelesi yapılması ve o psikolojiyi anlatmanın bir yolu yok. Araba durdu ve karakola geldik. Arabayı kullanan polis beni arabadan indirdi. Kolumdan tutup karakoldan içeriye girdik. Beni niye buraya getirmişlerdi bu konu hakkında tek kelime edilmedi. Kelepçelerimi çıkartıp nezaharethaneye attılar. Kelepçeler kolumda kısa bir süre takılı olmasına ragmen kolumu agrıtmayı başarmış ve kolumda iz bırakmıştı. Sorabildigim tek soru 'Saat kaç ?' oldu ve sorumun cevabını alamadan polis yanımdan ayrıldı. Nezaharethane gerçekten soğuktu. Yani dışarıya göre sıcak olmasını beklerken bana soğuk geldi. Yada yaptıklarımın ve yaşadıklarımın psikolojisi içimi soğuttu. Nezaharethanede tuvalet bile yoktu. Gece vakti olduğu için kimse aç olup olmadığımı bile sormadı. Gece vakti olduğu için etraf ıssızdı. Daha dogrusu nezaharethane ıssızdı ve tek ışık kaynağı bekçinin bulunduğu yerden gelen ışıktı. Her gün evde sıcacık yatağında uyuyunca sert tahtanın üstünde uyumaya çalışmak insana zor geliyor tabi. Birde benim bir huyum var yorgansız uyuyamam. Burada kimseden yorganda isteyemem.
4 SAAT SONRA
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bana bir yıl gibi geldi bu zaman. Tahtanın üzerinde yatamayacağımı anlayınca buz gibi betona yattım. Bedenim soğukun ve korkunun etkisiyle istemsiz bir şekilde titriyordu. Bir o yana bir bu yana dönüyordum fakat uyuyamıyordum. Eksik bir şey vardı, yorgan. Ayağa kalktım ve üstümdekini çıkarttım. Bir yorganmış gibi yere yatıp üstümdekine sarıldım. Kalk lan hadi diye bağırma sesiyle jobun demire sert bir şekilde vurulmasıyla kalktım. Gece uyuyamanın etkisi gözlerime ve zihnime vurmuş olmalıki bir sarhoş gibi etrafa bakıyordum. Asıl bomba olay gelen polise baba dememdi. Kalk lan başlarım babana, dedi. Zor bir şekilde ayağa kalktım. Gece çıkarttığım üstümü giydim. Boynum inanılmaz derecede ağrıyordu. Polis kelepçeleri taktıktan sonra beni sorgu odasına götürdü. Odada bir sandalye ve masa vardı. Odayı tam gören başka bir oda ve bu iki odanın ortasında cam vardı. Polis kelepçelerimi çıkartıp beni sandalyeye otutturdu. Anlat, dedi. Gerçekten neyden bahsettiğini bilmiyordum. Olabilecek tek şey intikam aldığım kişilere yaptıgım şeylerdi. Pardon ama neyden bahsettiğinizi anlamıyorum deyince dalga geçtigimi sanıp, sandalyede otururken beni itti ve sandalyeyle beraber yere düştüm. Neyi anlatcan lan ? O çocukları nasıl dövdün, milletin emeğini nasıl çaldın bunu anlat, dedi. Sandalyeyi kaldırdı ve beni tekrar sandalyeye otutturdu. Bana bir kaç tane resim gösterdi. Önce Cemil'in ardından Burak'ın resimlerini gösterdi. İkisininde yüzleri mosmor şekilde fotoğrafları çekilmişti. Ardından Furkan'ın benim için yapmış olduğu bilişim suçlamasının yazılı olduğu kağıdı gösterdi. Suçlama doğruydu ve nasıl benim yaptığımı öğrendikleri bile yazıyordu. Çaldığım hesapları, facebook şifresini hatta msn şifresini bile hep aynı yapmıştım, '3kisiicin'. Tamam kabul ediyorum, dedim. Bir kaç bir şey imzalattıktan sonra beni nezaharethaneye götürdü.
1 SAAT SONRA
Aradan biraz zaman geçti. Bekçi polis elinde poşet ile yanıma geldi. İçinden çıkardığı ekmegi ve yarım dilim peyniri demirlerin arasından bana verdi. Bir kaç dakika sonrada bir bardak su getirdi. Sağol dedim. Yanımdan ayrıldı. İnsan o anda aç olmak ne demek gerçekten anlıyor. Polisin verdiği kuru ekmegi , hiçbir zaman severek yemediğim peynirle beraber hayvansı bir şekilde yedim. Susuzluktan kuruyan boğazımı polisin çay bardağında verdiği azıcık suyla nemlendirdim ve bir nebzede olsa susuzluğumu giderdim.
2 SAAT SONRA
Aradan biraz daha zaman geçti. Polis yanıma gelip elindeki anahtarla bulunduğum nezaharethanenin kapısını açtı. Ellerimi kelepçeledikten sonra hadi gidiyoruz, dedi. Kolumdan tuttu ve karakoldan çıktık. Polis beni arabaya bindirdi.
1 SAAT SONRA
Adalet sarayına geldik ve polis beni arabadan indirdikten sonra kolumdan tutarak mahkemeye getirdi. Bir 10 dakika sonra sanık Fatih diye bağırdı kapıdaki görevli. Kapıdan içeriye girdim ve annemin ve babamın bana gözleri dolmuş şekilde baktıgını gördüm. Utancımdan gözlerimi onlardan kaçırdım. Kolumdan tutan polis kelepçelerimi çıkardıktan sonra sanıklar için yapılmış olan alana beni bıraktı. Hakim konuşmasına sanık Fatih sana yapılan suçlamaları kabul etmişsin. Son bir kez soruyorum sana yapılan suçlamaları kabul ediyormusun, dedi. Kabul etmeliydim. Kanıt çok fazlaydı ve yalan söylersem adaleti yanıltmaktan cezam katlanırdı. Evet kabul ediyorum, dedim. Karar dedi ve yaz kızım diye ekledi. Sanık Fatih kendisine yapılan suçlamaları yazılı ve sözlü bir dille kabul etti. Yapılan suçlamalar altında :
Kasten adam yaralamadan 2 Yıl
Dolandırıcılıktan 1 Yıl
Toplamda 3 yıl olmak üzere hapis yatmasına, sanık Fatih'in net bir dille suçunu kabul etmesinden dolayı cezasının 3 yıldan 2 yıl'a indirilmesine, bu cezanın 100. 000 lira para cezasına çevrilmesine ve 100. 000 lira kefaret ödenene kadar sanık Fatih'in 2 yıl'a kadar hapis cezası yatmasına karar verilmiştir, dedi. 2000, 3000 değildi, bu tam 100. 000 liraydı. Ailem benim için eminim bu parayı bulmaya çalışıcaktı. Ama ailemi borca sokucak ve zor durumda kalmalarına sebep olacaktım. Polis kelepçeleri bağlayıp beni mahkemeden dışarı çıkardı. Babam yanıma gelip bana sarıldı. Kulagıma oglum o parayı bulucam diye fısıldadı. Annem'de aglayarak bana sarıldı. Polis hadi diyip kolumdan tutup arabaya bindirdi.
1 SAAT SONRA
Hapishaneye geldik. Polis beni arabadan indirip içeriye soktu. Beni kalacagım hücreye götürdü. Hücrenin önünde kelepçelerimi çıkarttı ve içeriye girdim. Kapıyı kapattıktan sonra hücredekiler ALLAH kurtarsın dediler. İçlerinden biri oo yeni eleman gelmiş, dedi. Benim için ayrılmış olan ranzaya geçtim. Bu ranza nezaharethanedeki tahtadan sonra evdeki yatagı aratmamıştı. Kimseyle konuşmadım daha dogrusu konuşmak istemiyordum. Alışmak istemiyordum bu özgürlügün olmadıgı yere. Düşünmek için en uygun yer burasıydı. Çünkü burada zaman geçirmek için yapabilecek tek şey sadece düşünmekti. Neler yaşamıştım bunları düşünüyordum. Bir kız hayatımı mahvetmişti. Keşke hiç aşık olmasaydım o kıza. Keşke hep o utancından kızların yüzüne bakamayan çocuk olarak kalsaydım. Keşke o 4 şerefsizin beni savunmasız olarak yakalayıp beni öldüresiye dövmelerine sessiz kalsaydım. Keşke bunların hiçbirini yapmasaydımda ailemi zora sokmasaydım. Millet hakkımda ne konuşuyordur şimdi kim bilir. Aileme bile laf atan vardır bu konuda. Ne biçim evlatım lan ben böyle. Ailemi 100. 000 liralık bir borca soktum. Milletin agzında okuldan atılmış ve zamanında hapis yatmış bir serseri olarak kalıcam. Ben bunları düşünürken yanıma biri geldi. Bu bana karşı 'oo yeni eleman gelmiş' esprisini yapan kişiydi. Yaşca benden daha büyüktü ve benden daha kalıplıydı. Bak çocuk şurdaki paspası görüyormusun. Şimdi o paspası alıp hücreyi güzel bir paspaslıyorsun. Ocagın ordaki bezi alıp bir güzel masayı felanda siliyosun, dedi. Bir şey diyemezdim. Buranın kabadayısı buydu galiba. Ranzadan kalkıp bana gösterdigi paspası aldıktan sonra hücreyi bir güzel paspasladım. Ardından bezi alıp masayıda sildim. Ranzaya yattıktan 5 dakika sonra tekrar aynı kişi geldi. Niye yatıyon lan kalk tuvaletleri temizle. Ben senin her zaman böyle yanına gelip senin keyfine göre git şurayı temizle demicem. Bir işi ben söylemeden yapıcaksın ve günde en az 2 kere yanıma gelip bir istegimin olup olmadıgını sorucaksın, dedi. Bu cümlesini bitirdikten sonra birisi 'belalı bulaşma çocuğa', dedi. Ranzamda oturan kişi bulaşırsam ne olur lan, dedi. Beni korumaya çalışan kişi uzatma belalı, dedi. Adamlar benim için kavga etmek üzereydi. Belalı uzatıyorum lan sen bir tuvalete gelsene, dedi. Belalı ranzamdan kalkıp beni korumaya çalışan kişiyle beraber tuvalete gittiler. Tuvaletten bagırma sesleri gelmeye başladı. Hemen gardiyanlar hücreye girip ikisini ayırdılar. Bir daha sorun istemiyorum diyip ikisinide uyardılar. Ortam sakinleşince beni korumaya çalışan kişinin yanına gittim. Saol abi, dedim. Önemli degil koçum ismim Servet benim. Çakıl derler bana burda. O sana bulaşanında sana emir vermesine izin verme. Sana zorla bir şey yaptırmak isterse gel bana söyle. Osman onun adı. Malın teki. Hayatını bitirmiş adam. Onun özgürlügü ona göre hapishane. Her gelen kişiye sana davrandıgı gibi davranıyor. O yüzden belasını aradıgı için belalı diyoruz biz ona burda. Ee anlat bakayım niye burdasın yigenim, dedi. Bir kaç kişi dövdüm ve dolandırıcılık yaptım, dedim. Sen niye burdasın abi, dedim. Cinayet, dedi. Yok abi inanmam. Cinayetten çok ihanet gibi duruyor dedim. İkiside diyelim. Karıma en yakın dostum tecavüz edince bende gözümü kırpmadan kurşun yagdırdım o şerefsize, dedi. Pişmanmısın abi, dedim. Bugün aynı şey tekrar olsa yine gözümü kırpmadan kurşun yagdırırdım. Neyse kaç yıl ceza aldın, dedi. 2 Yıl abi ama 100. 000 lira ödenirse çıkıcam, dedim. Gülmeye başladı. Niye gülüyorsun abi diye sorunca, müebbet hapis yiyen ve 10 yılını hapishanede geçirmiş bir adamım, 2 yıl ceza aldıgını duyunca komik geldi, dedi. Abi ben yorgunum, yatmaya gidiyorum sonra görüşürüz dedikten sonra yanından ayrıldım. Belalının bana ilerden kafasını sallıyarak sinirli bir şekilde baktıgını gördüm. Ranzaya yattım, yorgunlugun ve akşam olmanın etkisiyle direk uyudum. Sabah hücre kapısının büyük bir gürültüyle açılmasına uyandım. Sayım varmış ve bu sayım her sabah oluyormuş. Sayım bittikten sonra belalı yanıma geldi. Hadi kalk lan temizle etrafı sonrada çay demlede içek, dedi. Gözüm Servet abi'yi arıyordu. Belalıya karşılık verirsem beni öldüresiye döverdi. Yapmıyorum, dedim. Hayırdır çocuk Çakıl'a mı güveniyorsun, dedi. Ardından suratıma şöyle okkalı bir tokat attı. Bu tokat beni savunmasız olarak yakalayıp döven çocukların verdigi acının yanında vurmadı denilebilecek kadar az sayılırdı. Servet abi bagırdı ordan hayırdır ne oluyor yigenim, dedi. Belalı gözlerini bana dikerek gözümü korkutmaya çalıştı. Korkmasamda Servet abinin başı belaya girmesin diye yok bir şey Servet abi, dedim. Paspası alıp hücreyi güzel bir sildikten sonra tuvaletleride sildim. Ardından bezi alıp masayıda sildikten sonra kahvaltı yaptım. Ranzaya yorgun bir şekilde uzandım. Öğlene doğru bahçe molasına çıktım. Bu molanın hücredeki umutsuzluk havasının insanın içinden temizlenmesi için olduğunu ögrendim. Moladan sonra ranzama uzandım ve düşünmeye başladım. Ailem şimdi ne yapıyordur, o parayı nasıl bulacaklar diye düşünüyordum. Ben bunları düşünürken belalı yanıma geldi. Çayım nerde lan benim, dedi. Abi bak sesimi çıkartmıyorum ama bana emir veremezsin, dedim. Yakamdan tutup beni ranzadan aşagıya attı. Ben yerdeyken bir eliyle saçımı tutup diğer eliyle suratıma 2 tane tokat attı. Tam bir tane daha tokat atıcaktıki eli havada kaldı. Servet abi belalının suratına yumruk attı. Üstüme düşen belalı ayağa kalktı ve Servet abi ile kavga etmeye başladı. Yerden kalktım ve ranzaya yattım. Ranzadan sanki bir kavga izliyormuş gibi olanları izliyordum. İlk hamle belalıdan geldi ve Servet abi'nin suratına vurdu. Geriye dogru savrulan Servet abi'nin karnına dogruda bir ayak darbesi daha geçirdi. Servet abi sanki nefessiz kaldı gibi oldu. O sinirle belalının üstünde dogru atladı. Belalının kafasını omzunun altına aldı ve belalıyı yere indirdi. Yerde üstüne çıkıp suratına suratına vurmaya başladı. Servet abinin zaten sinirden gözü dönmüştü. Onu o anda ayırabilecek tek şey olan gardiyanlar içeri girdi. Job ile hayvan gibi hem belalı'ya hemde Servet abiye vurmaya başladılar. Ciddi söylüyorum ikisinede acıdım. Gardiyanlar gittikten sonra ikiside acıdan yerde kıvranıyordu. Hücredekiler belalıyı ranzasına bende Servet abiyi ranzasına otutturdum. Belalı bir anda bagırmaya başladı ikisinide öldürücem diye. Tırsmaya başlamıştım. Sinirden öyle söylüyordur diye kendimi kandırmaya çalıştım. Belkide bu gece ikimizide öldürücekti. Servet abiye bakarak abi çok sagolasın, hakkını nasıl ödücem ben senin, dedim. Önemli degil yigenim, hak etmişti zaten, dedi. Abi istedigin bir şey varmı, dedim. Yok saol, dedi. Gittim ranzama yattım. Sabah hücrenin kapısının sert bir şekilde açılmasına uyandım. Sayım var zannederken yeni birinin geldiğini gördüm. Yeni gelen kişi hücredeki son kalan boş ranzaya yerleşti. Yeni gelen kişi aşırı derecede çekingen gibiydi. Sanki benim eski halim gibiydi, kendimi görmüştüm onda. Hemen yanına gittim ve ALLAH kurtarsın abi, dedim. Tanıştık ismi Kenan'mış. Ne suç işledigini sordugumda suçsuzum ortada yanlış bir anlaşılma var, dedi. Söyledigine göre bir cinayeti bunun üstüne atmışlar ve suçsuz olduguna dair kanıt şimdilik yokmuş. Kanıt bulunana kadar onu burada tutucaklarmış. Yanından ayrılıp kahvaltı yaptıktan sonra belalının Kenan Abi'nin yanına gittigini gördüm. Tartışmaya başladılar. Niye tartışdıklarını bilmesemde sanırımşerefsiz belalı Kenan Abi'ye emir vermeye çalışmış bunu üzerine Kenan abi belalıyı terslemişti. Belalı dedigini yaptıramadı ve Kenan abi'nin yanından ayrıldı. 2-3 dakika sonra belalı tekrar Kenan abi'nin yanına gitti. Belalı bagırmaya başladı. Sen nasıl benim dedigimi yapmassın lan amele ben ne dersem onu yapıcaksın, dedi. Nerden buldugunu bilmedigim bıçagı cebinden çıkartarak bir anda Kenan Abi'nin bogazına dayadı. Servet abi ranzasında uyudugundan dolayı iş başa düştü diyip bir anda ranzamdan indim ve belalıya dogru koşmaya başladım. Belalıya göre fazla güçle olmasam bile omzundan tutup geriye dogru savurdum. Elindeki bıçagı karnıma sapladı. Karnımın içinde yavaş yavaş çevirmeye başladı. Bir anda bagırmalar yükseldi yetişin diye. Ardından belalı karnıma sapladıgı bıçagı çıkartıp sapladıgı yere yakın başka bir yerime sapladı. Ve bıçagı sapladıgı yerden çıkarıp yere attı. Bogazımdan tutup belalıyla ugraşanların sonu ölümdür. Senden sonra şimdi sıra Çakıl da, dedi. Yavaş yavaş yere düştüm. Duydugum acı nefes almamı engelliyordu. Sanki saplanan yerin içinde ateşler yanıyordu. Yaptıgım şeyler gözlerimin önünden geçti. Bu sırada sedye geldi ve gardiyanlar beni taşımaya başladılar. Etrafı bulanık görüyordum ve sesleri duyamıyordum. Elimi karnıma dogru götürdüm. Bıçak saplanan yere hafif dokundurdum. İnanılmaz derecede acıdı. Acının etkisiyle bayıldım.
16 SAAT SONRA
Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Bir kenarımda annem diğer kenarımda ise babam vardı. Karnım inanılmaz derecede acıyordu. Bıçak saplanan yerler dikilmiş ardından bandajlanmıştı. Bir elim kaçmayayım diye yataga kelepçelenmişti. Annem benim uyandıgımı görünce sevinçten bagırdı. Babamda aynı şekilde sevindi ve nasılsın oglum, dedi. Annem doktoru çagırdı. Doktor yanıma gelip nasıl oldugumu sordu. İyiyim saolun biraz karnım sızlıyor, dedim. Çok normal bıçak çok derine gelmiş, korkmana hiç gerek yok 1 hafta içinde normale dönersin dedi ve yanımızdan ayrıldı. Baba parayı buldunuz mu o hapishaneden ne zaman çıkıcam, dedim. Oglum biliyorsun oturdugumuz evi ve araba almak için kredi çektik. 100. 000 lira'yı bir anda bulmak o kadar kolay degil. Biz kredi çekince bankalar daha kredide vermiyor. Arkadaşlarımdan borç istedim onlarda saolsunlar yardımcı olmak istediler ama verebildikleri 500-1000 lira arası. Şu ana kadar anca 15. 000 biriktirebildim. Bende son çare evi satışa çıkardım, dedi. Baba dedim yapma, o evi ne hayallerle aldın. Ben cezamı çekeyim ama sen yinede o evi satma, dedim. O ev senden önemlimi oglum, 2 yıl tam 700 küsür gün, dile kolay, geçermi o akdar gün. 1 gün bile senin için 1 yıl gibidir orda. Neyse konuyu uzatmayalım oglum zaten yarı fiyatına satışa çıkarttım evi. Bugün yarın satılır ve sende o hapishaneden çıkarsın, dedi. Polis girdi içeri, anneme ve babama dışarı çıkmalarını söyledi. Polis nasıl oldu olay, dedi. Kenan diye biri geldi. Bizim hapishanede belalı lakaplı biri var. Millete bulaşıyor ve insanlara emir veriyor. Ben ilk geldiğimde banada emir vermişti saolsun Servet diye bir abi var beni korudu, dedim. ALLAH rahmet eylesin o dün gece öldü, dedi. Polisin bu cümlesini duyduktan sonra gözlerim doldu ve aglamaya başladım. Ne oldu yoksa onudamı belalı öldürdü dedim gözlerimden yaş akarkene. Dün gece karısının ölüm haberini almış ve ardından damarını kesmiş. Tüm müdahalere ragmen kurtarılamamış. Ölmeden önce bir kagıda 'Karım bekle yanına geliyorum. ' yazdıgınıda söylüyeyim, dedim. Moralim bozulmuştu. Polis ifademi aldıktan sonra bir kaç kagıdı bana imzalattırdı. Servet abi topraga verilirken yanında olabilirmiyim sorusunada hayır cevabını alınca moral diye bir şey kalmadı.
1 GÜN SONRA
Doktor geldi yanıma ve bir yerimin agrıyıp agrımadıgını sordu. İyiyim dedim ve ardından arkasından elinde bir poşetle polis geldi. Bir elimi yataga baglayan kelepçeyi çıkarttı. Elindeki poşeti bana verdi ve hadi üstünü degiştir, dedi. Polis 5 dakika sürem olduğunu ve kapıda bekledigini söyledi. Polis odadan dışarı çıktıktan sonra hızlı bir şekilde üstümü degiştirdim. Kapıyı açtım ve hazır oldugumu söyledim. Doktor kendime iyi bakmamı ve belaya bulaşmamam gerektigini, hapishanede dinlenmem gerektigini belirtti. Annem ve babam hastaneden hiç ayrılmamışlardı. Odadan çıktıgımı görünce yanıma geldiler ve kendime dikkat etmemi söylediler. 2-3 gün içinde ise kefaretimi ödeyip hapishaneden çıkartacaklarını söylediler. Son bir kez onlara sarılıp yanlarından ayrıldım. Polis kollarımı kelepçeledikten sonra beni hastaneden dışarı çıkarttı ve polis arabasına bindirdi. Arabadayken belalıya ne olduğunu merak ettim ve belalı ne olcak, dedim. Osman Akkuş'dan bahsediyorsun sanırım. Onu başka bir hapishaneye gönderdik ve özel bir hücreye attırdık. Kenan diye biri var bizzat ben ifadesini aldım. Osman Akkuş'un kendisine bulaştıgını ve senin kahramanlık yapıp onu kurtarmaya çalıştıgında bıçaklandıgını söyledi.
3 SAAT SONRA
Araba durdu ve hapishaneye geldik. Polis beni arabadan indirdi ve hapishaneden içeriye girdik. Beni hapishanedeki gardiyana teslim etti ve kendine dikkat et, dedi. Gardiyan hücrenin önünde kelepçelerimi çıkarttı. Hücreye girince hücredekiler bana geçmiş olsun, dedi. Hepsine teker teker teşekkür ettikten sonra ranzama yattım. Kenan abi yanıma gelip iyimisin yigenim bir istegin varsa söyle elimden geldiği kadar yapmaya çalışırım, dedi. Çok saol abi bi su getirirsen iyi olur, dedim. Suyu getirdi ve bir istegim olursa kendisine seslenmemi söyledi. Suyu içtikten sonra çok sagol abi dedim ve sonra yanımdan ayrıldı. Çaprazımda bulunan Servet Abi'nin ranzasına dogru baktım. İçim cız etti o anda. Beni korumaya çalışan, sırf benim için hayvan gibi dayak yiyen, sohbet arkadaşım hatta can dostum diyebilecegim kişi yoktu şu anda. Gözlerim doldu, içim içimi yiyordu çünkü ölmesini kabullenemiyordum. O anda dost diyince aklıma Halil geldi. Ne yapıyordu acaba. Benim hapishaneye düştügümü ögrenince kesin şok olmuştur diye düşündüm. Ardından yattım. Sabah uyandıgımda karnımdaki acının dün'e göre yok denecek kadar azaldıgını hissettim. Bahçe molasından sonra gardiyan hücreye gelip Kenan Abi'yi hücreden dışarı çıkardı.
1 SAAT SONRA
Hücrenin kapısı açıldı, gelen Kenan Abiydi. Girer girmez çıkıyorum dostlarım diye bagırdı. Dogruyu söylemişti Kenan Abi. Suçsuz olduğunu bile bile azda olsa yatmıştı hapis. Özgürlügün kısıtlı oldugu bu yeri görmüştü. İyi olmuştu belkide. Çünkü hayatının devamında kötü bir şey yapmak isterse her zaman burası gözünün önüne gelecekti. 5 dakika içerisinde eşyalarını topladı Kenan abi. Hepimizle tek tek vedalaştı ve kendimize dikkat etmemizi söyledi ve ardından gardiyana hazırım diye bagırdı. Gardiyan Kenan abiyi aldı ve hücreden dışarıya çıktılar. Bir kişi daha gitmişti. Kenan Abinin gitmesiyle dost diyebilecegim kimse kalmamıştı hapishanede. Yanlış anlamayın diğerleride çok iyi. Ama cana yakınlık olarak sınıflandırırsak diğerleri çizginin altında kalıyordu. Akaşm yemek yedikten sonra ranzama yattım ve uyudum. Sabah hücre kapısının açılmasıyla uyandım. Gardiyan, Fatih diye bagırdı. Hemen kalktım ve gardiyanın yanına gittim. Hadi iyisin yine, kefaretin ödendi çıkıyorsun, dedi. Gerçekten o duyguyu anlatmak imkansız. Bitmişti işte bu çile. 1 Haftanın 1 asır gibi geldiği, kavganın daha dogrusu kötülügün eksik olmadıgı bu yerden kurtuluyordum. Tutmuştu babam sözünü. Yıllardır hayalini kurup satın aldıgı evini benim için gözünü kırpmadan kefaretimi ödemek için satmıştı. Hücredekilerle vedalaştıktan sonra gardiyana hazırım, dedim. Gardiyan kolumdan tuttu ve kefaretimi ödeyen kişinin müdürün odasında olduğunu ve beni oraya götürdügünü söyledi. Annem'i ve Babam'ı özgür bir şekilde görmek beni çok mutlu edicekti. Hapishane müdürünün odasının önüne geldik. Gardiyan kapıyı çaldıktan sonra beni içeriye soktu. Odada hapishane müdürü ve tanımadığım bir adam vardı. Hapishane müdürü bana bakarak gel oğlum, gardiyanada sen dışarı çıkabilirsin, dedi. Gardiyan tamam efendim deyip dışarı çıktı. Hapishane müdürü elini odadaki tanımadıgım kişiye doğru yönelterek Fatih kefaretini bu beyfendi ödedi, dedi. Tanımadığım kişi hapishane müdürüne biz daha tanışmadık, dedi. Ayağa kalkarak bana elini uzattı ve merhaba oğlum ben Elif'in babasıyım, dedi...
Fragman :
Neler yaşadım ben, neler çektim. Okuldan atıldım, hapishaneye girdim, dayak yedim hatta bıçaklandım. Mutlu olmayı hakettim degil mi ben ? Ama neden lan neden. Neden birazdan şu tavanda asılı ipe kafamı geçirip intihar edicem. Neden bu hikaye mutlu sonla bitmicek ?
Şaşkınlığın verdigi etki ile 4-5 saniye konuşamadım. Dalgınlığımı müdürün 'Fatih bir şey demiyecekmisin' demesi bozdu. Elif'in babasıyım diyen kişiye bende elimi uzattım. İsmim Cevdet memnun oldum, dedi. Bende memnun oldum abi, dedim. Müdür şurayı imzaladıktan sonra çıkabilirsin, dedi. Müdürün verdiği kağıdı imzaladıktan sonra, Cevdet abi ile odadan çıktık. Kapıda bekleyen gardiyan bizi hapishanenin dış kapısına kadar bıraktı. Cevdet abi bana bakarak arabam az ilerde, dedi. Ne oluyordu anlamıyordum. Elif hani şu beni bu hallere düşüren Elif. Hani kolumun kırılmasına yol açan, beni okuldan attıran, hayvan gibi dövtürten hatta hapishaneye bile onun yüzünden girdim diyebilecegim Elif. Şimdi bu kızın babası niye bana yardım etsin ne alaka yani. Beni nerden tanıyor, hapishanede oldugumu nerden ögrenmiş, niye benim için tam 100. 000 lira ödemiş anlamıyordum. Başıma gelen şeyler psikolojimi bozmuştu. Aklıma kötü kötü şeyler gelmeye başlamıştı. Yoksa bu Elif'in bir planımıydı. Ya ben bu arabaya bindikten sonra bu adam beni bir yere götürüp işkence yaparsa diye düşünüyordum. Birazcık korksamda 2 dakika sonra geliyorum abi, dedim. Tamam bekliyorum oglum, dedi. Nerden geliyordu bu iyi niyet bunuda anlamıyordum. Hapishaneye baktım uzun uzun. Bir daha asla buraya girmek istemiyordum. Özgürlügün ne kadar iyi bir şey olduğunu insan hapishaneden çıktıktan sonra çok iyi anlıyordu. Özel hücrede kalanları düşününce benim kaldıgım yere herhalde otel denilebilirdi. Özel hücrede etrafın karanlık ve yatacak yerin olmayışı suçsuz yere oralara düşenler için beni üzüyordu. Bunları düşündükten sonra az ilerde olan arabaya bindim. Cevdet abi arabayı çalıştırdıktan sonra nereye gittigimizi sordum. Evine gidiyoruz, dedi. Evimi nerden biliyorduki bu adam. Herhalde hapishane müdüründen öğrenmiştir diye düşündüm. Bu arada annem ve babam benim çıktıgımı bilmiyordu. Onlar nasıl sevineceklerdi şimdi kim bilir. Onlara yaşattıgım acı gerçekten çok büyüktü. Acaba babam evi satmışmıydı bunuda merak ediyordum.
Cevdet abi bir şey sorucam, dedim. Dinliyorum, dedi. Abi beni hapishaneden çıkarttıgın için saol ama neden böyle bir şey yaptın, dedim. Eve gidince ögrenirsin, dedi.
4 SAAT SONRA
Nihayet evin oldugu sokaga geldik. Öglen vakti olduğu için etraf kalabalıktı. Cevdet abiye beni kimsenin görmemesi için tam evin dış kapısının önünde duralım, dedim. Cevdet abi evin dış kapısının önüne en yakın yere arabayı park etti. Arabadan indim ve genellikle açık duran dış kapıdan apartmana girdim. Cevdet abide benimle birlikte geldi. Asansöre beraber bindik. Cevdet abi 3. Kata bastıktan sonra yukarı çıkmaya başladık.
Asansörde kalbim hızlı bir şekilde istemsizce atmaya başladı. Annemi ve babamı özgür bir şekilde görecek olmak beni heyecanlandırmıştı.
Asansör durdu ve asansörün kapısını açtım. Sag tarafta bulunan evimize dogru yürüdüm. Kapıyı tıklattım. Kapıyı açan Elif'ti...
Ne oluyordu anlamıyordum. Şu anda beni bu duruma düşüren kişi karşımdaydı. O an Elif'in saçından tutup odaya atıp dövdükten sonra bir güzel tecavüz edip sinirimi attım demek vardı fakat yine her zamanki gibi kendimi tuttum. Hoşgeldin Fatih, dedi. Hoşbulduk dedikten sonra Elif'in babası Cevdet abi ile içeriye girdik. Elif kapıyı kapattıktan sonra Annemin ve Babamın yaşlı gözlerle bana baktıgını farkettim. İlk annem geldi yanıma. Sarıldı doya doya. Bende ona sarıldım. Öptüm yanaklarından. Babam geldi ardından. Sarıldı bana. Öyle bir sarılmıştıki bırakmazdı daha. Çünkü oğlunu azda olsa görememenin acısını yaşamıştı. Gecede uyuyamamıştır şimdi annemde babamda. Empati kurup benim neler çektigimi düşüne düşüne uykusuz kalmışlardır.
Bıçaklandıgımda hastanedeyken o halimi görünce belkide beni kaybetme korkusu içine girmişlerdir. Bunları düşündükten sonra annem, babam, Cevdet abi ve ben oturma odasına geçtik. Aradan 5 dakika geçtikten sonra Elif, üstünde 4 çay bulunan tepsiyle içeri geldi. Sehpaları kendisi dizdikten sonra çayları tek tek servis etti. Ardından boş bir koltuga oturdu. Cevdet abi laf'a geçmiş olsun diyerek girdi. Elif de aynı şekilde geçmiş olsun, dedi. İkisinede saolun, dedim. Babam bana bakarak oglum Elif bize her şeyi anlattı. Yaptıklarından çok pişman, senin affetmeni istiyor, dedi. Elif gerçekten çok değişmişti. Şu anda oturması, kalkması, konuşması hatta utanma duygusunu barındırması bana bu okuldaki Elif mi sorusunu kendime sordurtmuştu. Annemde evet oglum Elif çok pişman. Senin için babasıyla konuşmuş ve seni kurtarması şartıyla barışmış. Onun sayesinde hem kurtulmuş oldun hemde babanın ne hayallerle aldığı evin satılmasını önlemiş oldu. Baban evi satmak için birisiyle anlaşmıştı ve bugün evraklar felan halledilip para babanın hesabına geçicekti. Elif dün gelip bize her şeyi anlatmasa şu anda evsiz kalıcaktık, dedi. Şaşırmıştım. Ne yapmam gerekiyordu şimdi bilmiyordum. Affettim diyip şu ana kadar yaşadıgım her şeyi olmuş bir kere diyip içimemi atıcaktım yoksa lan bir defolup gidin evimden siz benimle dalgamı geçiyorsunuz, lan Cevdet bana bak al şu fahişe kızını ben babamla konuşup evi satıp sana paranı ödücez mi dicektim...
Bu sefer yapamazdım. İçime atamazdım o kadar yaşadıgım olayları. İyi olamazdım bu sefer. Yaşadığım olaylar bana çok sağlam bir ders vermişti. Eski Fatih yoktu artık. Şu durumda yapabilecegim iyilik sayılabilecek tek şey Elif'e hakaret etmemem olacaktı. Bağırarak defolun gidin, dedim. Elif bu lafı ettigimi duyunca ağlamaya başladı. Ben tabi durmadım tekrarladım ne bekliyorsunuz lan defolun gidin, dedim. Bu sırada annem ve babamda hiç karışmadı. Tamamen kararı bana bıraktılar. Cevdet abi bana oglum sinirlisin kolay degil tabi dedikten sonra Elif'e hadi kalk kızım gidiyoruz, dedi. 2-3 dakikada toparlanıp evden gittiler. Onlar gittikten sonra ben odama çekildim. Sıcacık ve yumuşak-sert karışımı yatagıma uzandım. Yatagıma uzandıgım anda hapishanedeki yatagım geldi aklıma. Orayı hiçbir zaman unutamıcaktım. O anda hapishaneyi düşündüğümdenmidir nedir karnımdaki yara hafifte olsa sızlamaya başladı. Yataktan kalkıp hapishanedeki pis kokunun içine sindigi üstümü başımı çıkarttıktan sonra şerefsiz belalının bıçagı sapladıgı yerdeki bandajları çıkarttım. Ardından havluyu alıp duş almak için banyoya gittim. Vücudumdan çıkan kiri görünce dogru söylemek gerekirse kendimden igrendim. Abartmıyorum 1 yıl yıkanmasam o zaman anca bu kadar kir çıkardı. Akan su vücuduma deydikten sonra sabun ve şampuanın etkisiyle yere simsiyah kir olarak akıyordu. Aslında benin suçum degildi ama neyse. 1 Saat banyo yapma rekorumu kırıp odama geçtim. Tertemiz üstümü başımı giydikten sonra bilgisayarın başına oturdum. Facebook'a girip neler olmuş bitmiş ona baktım. Anneme ve Babama yaptıkları her şey için teşekkür etmek için bilgisayarın başından kalkıp oturma odasına gittim. Yemek yapmakla ugraşan anneme seslenerek oturma odasına gelir misin anne, dedim. Boş bir koltuga oturduktan sonra birazcık utanarak anne ve baba yaptıgınız her şey için saolun, her zaman yanımdaydınız, yaptıgım her şey için özür diliyorum. Sizi gerçekten çok seviyorum dedim ve ikisinede sarıldım. Annem ve babam artık bu konuyu unutmam gerektigini ve beni affettiklerini söylediler. Yanlarından ayrılıp odama geçtim. Halil geldi aklıma. Ne zamandır görüşemiyoruz. Hapishanede ziyaretime niye gelmedi acaba. Eminim beni çok merak etmiştir ama fırsatı olmamıştır gelmek için. Dogum günümde yani kabusum olan günde babamın hediye aldıgı telefonla Halil'i aradım. Aramaz olaydım...
Anlamıştım artık. Mutlu olmak haramdı bana. İlla mutlulugumu bozucak bir şey oluyordu. Halil'in niye ziyaretime gelmedigini niye doğum günümde aradığımda cevap vermediğini ögrendim. Trafik kazası geçirmiş Halil. Aşırı hızla giderken araba kaymış ve takla atmış. Yoldan geçen kişiler yardım etmek için arabalarından inip ambulansı aramış. Zaten yarı baygınmış Halil. Fazla bir şey hatırlamıyormuş. Ablası ölmüş. Annesi dün yogun bakımdan çıkmış. Babası ve kendisi ufak tefek sıyrıklarla atlatmış kazayı. Başın sagolsun ve geçmiş olsun, dedim. Saol dedi ve ardından telefonu kapattı. Kötü geliyordu sesi. Nasıl gelmesin ki. Ablasını kaybetmişti. Kanından biriydi o. Yoktu artık. Gelmicekti bir daha. Nasıl üzülmüştür şimdi kim bilir. Annesine ne demeli. Ya onu kaybetseydi. Annesinin durumuna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Akşam akşam moralim bozuldu. Fazla geliyordu bu kadarı. Kaldıramıyordum artık. Her gün kötü bir şey olucak korkusuyla kalkıyorum yataktan. Hayatım mahvoldu bir kız yüzünden. Okul hayatım bitti. Sicilime, işledigim suçlarda eklendiginden dolayı iş bulmamda zorlaştı. Hepsini geçtik 100. 000 lirayı nerden bulucam ben. Adamlık yapıp hakaret ettim Elif’e ve babasına. 1 Hafta içinde parasını isticek belki. Babama evi satda diyemem. Onuruma, gururuma yediremem bunu demeyi. Zaten babama o evi satma demiştim şimdi nasıl yüzsüz gibi baba evi sat diyeyim. Sıkıştım artık. Bunaldım hayattan. Aslında hepsinden kurtulmanın bir çözümü vardı. Kolay ve risksizti. Son çarem buydu. Ölüm. Bütün gece bunu düşündüm. Sonunda kararımı intihar etmekten yana verdim. İntihar edicektim ve biticekti herşey. Ama intihar etsem bile yine bir sorun vardı. Ailem. 1 Hafta beni göremediklerinde bile nasıl üzülmüşlerdi. Ebedi sonsuzluga gömüldügümde ne olurdu kim bilir. Onlarda gelirdi arkamdan. Yok olurdu ailem. Ama artık vermiştim kararımı. Yarın biticekti herşey. Sabah erkenden uyandım. Yatak odasına gittim. Anneme ve babama baktım uzun uzun. Ardından odama gidip bilgisayarı açtım. Facebook hesabımı sildim. Üstümü başımı giyerken biri kapıyı tıklattı. Babam geldi. Bir yere mi gidiyorsun oglum, dedi. Erkenden iş bakmaya gidicem baba, dedim. Moralin bozuk biraz sanki, dedi. Sana öyle gelmiştir, dedim. Gitmeden önce kahvaltı yapta öyle çıkarsın, dedi. Tamam, dedim Gitmedende nereye gitmeden. Ebedi sonsuzluga gidecegimi bilmiyordu babam. Benimle yapıcagı son kahvaltının bu olacagını, beni son kez gördügünü bilmiyordu. Annemde uyanmıştı. Pazar günü oldugu için güzel bir kahvaltı hazırladı. Son kahvaltım oldugu için güzelce yaptım kahvaltımı. Kahvaltıdan sonra anneme ve babama sarıldım. Gözlerim doldu ve aglamaya başladım. İkiside şüphelendi bu durumdan. Niye aglıyorsun oglum, dedi ikiside. Sevinçten aglıyorum. Şimdi özgür bir şekilde kahvaltımı yapıyorum. Bu beni mutlu ediyor, dedim. Annem oglum artık kötü anın olan hapishaneyi unutman gerekiyor, dedi. Babam evet oglum annen haklı, unut artık orayı. Bizde birazdan alışverişe gidicez annenle, dedi. Tamam dedim. Son kez baktım onlara. Bilmiyordu ikiside son kez onların bana benim onlara baktıgımı. Çıktım evden. Son kez dolaştım mahalleyi. Tanıdıgım bazı kişiler yanıma gelip geçmiş olsun dedi kimisi tanıdıgım halde ters ters baktı. Civardaki en uzun binaya gittim. Çatı katına çıktım. Telefonumdan Halil’e Kardeşim yaptıgın her şey için saol. Annem ve babam sana emanet diye mesaj attım. Neler yaptı Halil benim için. Kardeşim olsa Halil gibi olmasını isterdim. Benim için odaları gözetledi, kavga etti hatta bayıldıgımda hastaneye o götürdü. Hakkını asla ödüyemicem. İnşallah cenazemde hakkını helal eder. Etrafa baktım uzun uzun. Birde aşagıya dogru baktım. Burası ölmek için güzel bir yerdi. Tam karar verdim aşagıya atlamak için yok dedim bu böyle olmucak. Niye acı çekmiyorum ben. Annemi ve babamı o kadar üzdüm. Bunun bir bedeli olmalı. Bu bedeli acı çekip ölerek daha dogrusu gerçekten öldügümü hissederek ödemek istiyorum. Çıktım binadan. İnsanlar ne der en kötü ölüm şekli ya yanaraktır yada bogularak. Ben bogulmayı seçiyorum. Zaten diğer tarafta yanıcam. Kalın ip satan yerden ip aldım. Eve gittim ve kapıyı tıklattım. Kimse açmadı kapıyı. İyi bir şeydi bu. Hayatımda ilk defa aksilik çıkmamıştı. Su sayacının ordaki yedek anahtar ile açtım kapıyı. Kapıyı kapattıktan sonra mutfakta bulunan sandalyeyi, oturma odasındaki avizenin altına koydum. İpi yuvarlak şekle getirdim. Sandalyeye çıktım ve ipi avizeye sıkı bir şekilde bagladım. Heyecanlandım çünkü bitiyordu herşey. Artık hayatta yapıcagım son bir şey vardı. Son namazımı kılmak. Fazla namaz kılmasam bile 2 rekat namazdan zarar gelmez dedim. Abdestimi alıp 2 rekat namazımı kıldım. Sandalyeye çıktım ve ipi boynuma geçirdim. Bismillahirrahmanırahim dedikten sonra şahadet getirdim. Tam kendimi boşluga bırakıcaktımki zil çaldı. Yok artık dedim. İpi boynumdan çıkarıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtım. Gelen belalıydı...
Kapıyı açar açmaz direk üstüme atladı. Suratıma öyle bir vurduki bayıldım. Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Sandalyede çırılçıplak oturuyordum ve agzım bantlıydı. Ellerim arkadan bacaklarım ise önden kalın iplerle baglıydı. Etrafta bir çok kesici alet vardı ve ortalama 35 mt2 bir odadaydım. Duyabildigim tek ses bıçakların birbirine sürtünmesiydi. Aradan 5 dakika geçti ilerdeki kapıdan belalı geldi. Üstünde kasap elbisesi vardı. Ellerinde ise iki tane bıçak. Yanıma geldi ve hayırdır çocuk beni unuttunmu. Ben söylüyeyim seni asla unutmadım ve unutmucam. Tam zamanında gelmişim yoksa seni öldürme zevkini yaşıyamıcaktım. Ben gelmesem evdeki avizeye ipi asıp intihar etmeye çalışcakmışsın. Sen beni başka bir hapishaneye gönderdiginde neler çektim lan ben senin yüzünden çocuk. Öyle bir kin besledimki sana ölmek için yalvarıcaksın. Senin için firar ettim hapishaneden. Hapishanedeki gardiyanlar bana yapmadıgı işkenceyi bırakmadılar. Hayvanca dövdüler, aç bıraktılar ve en kötüsü özel hücreye attılar. Bu arada evinin adresini hapishanedeki gardiyana 3-5 kuruş vererek ögrendim, dedi. Vay be benim sonum böyle olucakmış demek. Cehenneme gitmeden cehennemi yaşıyacakmışım dünyada. Belalı agzımdaki bantı çıkarttı. Acıdan bagırıcaksın ve ben zevk alıcam, dedi. Elindeki bıçagı baş parmagıma yaklaştırdı ve baş parmagımı kesti. Duydugum acı yaptıgı diğer şeyler yanında hiçbir şeydi. Getirdigi sıcak suyu başımdan aşagıya boşalttı. Ardından elindeki bıçagı karnıma 4-5 defa sapladı. Agzımdan kan gelmeye başladı. Artık bitiyordu her şey. Herşeyin biticegini bildigimden dolayı aldıgım zevk bana acıyı hissettirmiyordu. Gözlerim kapanıyordu yavaş yavaş. Belalı bıçağı dizlerimin biraz gerisine koydu ve gözlerimi siyah bant ile bantladı. Al sana kurtulman için bir şans dedi ve yanımdan ayrıldı. Dur dedim. Ne var lan, dedi. Son bir şey istiyorum senden. Pantolonumun cebinde bir telefon var ve içinde sadece bir tane müzik var. Onu açmanı istiyorum senden, dedim. Cevap vermedi ve 5 dakika sonra ayak sesi duyuldu ve sevdiğim bir şarki arka planda, zihnimde çalmaya başladı.
Bitiyordu her şey. Artık bazı şeyleri kabul etmeliydim. Sevmiştim Elif'i ve halen seviyordum. Fahişelik yapsada sevmiştim. Beni dövdürtsede sevmiştim. Beni hapishaneye attırsada sevmiştim. Hak etmişmiydim ben bunları. Bu kadar büyük bir günah işlemişmiydim. Kendimi gerçekten suçlu hissetmeye başlamıştım. Geçen her saniye beni diğer tarafa dahada yakınlaştırıyordu. Zaten yaşadıgım acıyı anlatmanın bir yolu yoktu. Sandalyeyi son gücümle oraya buraya ittirmeye çalıştım. Birkaç kere denedikten sonra sandalye yere düştü ve bıçağında yere düştügünü duydum. Gözlerimin siyah bant ile kapalı olması ve aldıgım agır darbeler kurtulmamı engelliyordu. Yerdeyken baglı oldugum sandalyeyi bir o yana bir bu yana hareket ettirmeye çalıştım. Bıçagın bacagıma degdigini hissettim. Biraz daha kendimi saga sola ittirmeye çalışarak elime almaya çalıştım bıçagı. Ve ALLAH'a şükürler olsunki aldım bıçagı elime. Bıçagı bir ileri bir geri yaparak ipi kesmeye çalışıyordum. Ben ipi kesmeye çalışırken ilerden ayak sesi duyuldu. Ben ipi kesmeye çalışıyordum fakat ip çok kalındı kesemiyordum. Birinin kafamı elledigini hissettim. Gözümdeki bantı çıkarttı. Bu belalıydı. Elindeki silahı başıma dayadı. Oyun bitti, dedi ve tetigi çekti...
Bembeyazdı, sisliydi her yer. Bitmişti sanırım. Kurtulmuştum her şeyden. Ne acı çekicektim nede acı çektirecektim. Sislerin arasından biri geldi. Yüzünün parlamasından dolayı göremedim yüzünü. 'Melek' bu oluyordu sanırım. Elimi kalbime dogru götürdüm fakat elim bedenimin içinden geçti. Korkmuştum 'Korkma' diye bir ses geldi. Hesap vaktin kıyamet, dedi ve o yüzü parlayan Melek yanımdan ayrıldı. Bir anda kendimi öldügüm yerde buldum. Dagılan beynime bakıyordum, açık giden gözlerime bakıyordum, aileme bıraktıgım son acıya bakıyordum. Ama bir şey hissedemiyordum. Üzülemiyordum yada sevinemiyordum. Sadece duyup görebiliyordum. Ne bir şeye müdahale edebiliyordum nede yürüyebiliyordum. Belalı cesedime bakıp ugraşmıcaktın benimle çocuk, dedi ve oradan ayrıldı. Zaman kavramıda yoktu burda. Sabah yada akşam olmuyordu. Çünkü ne güneş vardı nede ay. 'Gerçek'te ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kendimi bir anda annemin ve babamın yanında buldum. O an anladım işte nasıl hareket ettigimi . Beni kim düşünüyorsa onun yanına ışınlanıyordum. Evde oturma odasındaydım. Annem ve babam sanırım alışverişden yeni geldiler. Çünkü ellerinde poşetler vardı. Demekki ölmemin üstünden fazla zaman geçmemişti. Oturma odasına gelen annem bu ip ne böyle bey, dedi. Bilmiyorumki bu arada Fatih nerde saat 10 oldu, dedi. Odada saatte yoktu ve saatide ögrenmiştim. Tahmin ettigim gibi ölmemin üstünden fazla zaman geçmemişti. İkiside benim öldügümü bilmiyordu. Şu anda onlara baktıgımı bilmiyorlardı. Aradan biraz daha zaman geçti babam anneme seslenerek bu böyle olmucak hanım ben polisi arıyorum, dedi.
1 GÜN SONRA
bir şey hissedemedigimden sıkılma duygusuda yoktu burda. 1 gün geçirmiştim oturma odasında ve sıkılmamıştım. Annem ve babam evdelerdi. Babam işe gitmemişti. Bir anda kendimi cesedimin yanında buldum. Polis kaynıyordu burası. Etrafa POLİS yazan sarı şeritler çekilmişti. Cesedimi nasıl buldular diye düşünürken yerde telefonumu gördüm. Cesedimi inceleyen kişi telefonu polise verip ailesine haber verin, dedi. Kendimi bir anda evde buldum. Telefon çalıyordu. Babam telefonu açtı. Yıkıldı adam. Gözleri doldu. Anneme anlattı gözleri dolu bir şekilde. Annem bayıldı zaten. Babam hemen kolonya getirdi. Annemin ellerine ve suratına sürdü. Öyle bir aglıyorduki annem, burada bile içim sızladı sanki. Ama 'his' denilen şey burda olmadıgı için farklı bir duygu çıkıyordu ortaya. Nasıl aglamasınki oglunu kaybetmişti.
1 GÜN SONRA
Bir odada buldum kendimi. Babam ve cesedim vardı. Temizlemeye başladı beni. Bu özel görevi kendisi sahiplenmişti. Temizliyordu ama sadece bir et parçasını temizliyordu. Kendimi daha dogrusu günahlarımı temizlemiyordu. Beni temizlerken aglamaya devam ediyordu. Annem gelmemiş zaten. Nasıl gelsinki. Kaldırabilirmiydi yüregi. Beni daha dogrusu cesedimi görseydi babam 2 kişiyi temizlemek zorunda kalırdı.
6 SAAT SONRA
Topraga verilmem için 4 kişilik bir grup toplanmıştı. Annem, babam, Halil ve imam. Cenazeme bakıyordum. Üstüme atılan topraga bakıyordum. Babamın aglıyarak kürek ile attıgı her topraga bakıyordum. Anneme bakıyordum. Aglıyordu. Aglama annem, aglama. Senin orada kalman lazım diyordum. Halil’e bakıyordum. Onunda gözleri dolmuştu. Oda beklemiyordu. O hem ablasını kaybetmiş şimdide en yakın arkadaşını kaybetmişti. İmam sordu Hakkınızı helal ediyormusunuz diye. Helal ediyoruz dediler. Biri bagırdı ordan ben hakkımı helal etmiyorum diye. Elif’in babasıydı bu. Geldi babamın yanına ben hakkımı helal etmiyorum, dedi. Babamın gözü döndü kafa attı adama. Oglunun acısını Cevdet Abi'den çıkarıyordu. Onlar kavga ederken Halil neler düşünüyordu inanamadım. Topragıma dokundu ve söz veriyorum kardeşim intikamını alıcam, dedi...
Bu sırada babam ile Cevdet abi tartışmaya devam ediyordu. Halil onları ayırmaya gitti. Cevdet abi cebinden silahını çıkarttı. Babam ne yapıyorsun lan diye bagırdı. Halil, sakin ol Cevdet abi ne yapıyorsun, dedi. Cevdet abide gerekeni yapıyorum, dedi. Çıkardıgı silah ile ilk önce babamı vurdu ardından annemi. Ondan sonra Halil'i vurdu ve silahı başına dayayıp intihar etti. Ben hayırrr diye bagırırken bir anda gözlerimi açtım. Ne bagırıyorsun lan çocuk, dedi belalı. Oha hepsi rüyaymış, dedim. Ne rüyası lan başlatma rüyana, dedi. Üstüm başım giyinikti. Fabrika tarzı bir yerdeydim. Ellerim rüyamda gördügüm gibi arkadan baglanmış ayaklarım ise önden baglanmıştı. Halen rüyanın etkisindeydim. Kalbim hızlı bir şekilde atıyordu. Ben ölmemeliyim diye düşünüyordum. Belalı bana bakıp beni unuttunmu lan çocuk. Ben sana söyleyeyim seni asla unutmadım ve unutmucam, dedi. Rüyamda gördügüm her şey tekrarlanıyordu. Söyledigi her kelime rüyamdakiyle birbirine uyuyordu. Dur tahmin edeyim gardiyana 3-5 kuruş verip evimin yerini ögrendin. Ardından tam zamanında evime gelip beni bayılttın. Oturma odasındaki ipi görüp oh be tam zamanında gelmişim biraz daha geç gelseydim seni öldürme zevkini yaşıyamıcaktım dedin dogrumu. Söyledigim her şeyin dogru çıkması onu şaşırttı. Sen benimle dalgamı geçiyorsun lan çocuk, dedi. Silahını çıkarttı ve başıma dayadı. O an şunları geçirdim aklımdan. Rüyamdaki her şeyin dogru olması demek benim gerçekten ölmem demekti. Ailemi düşündüm o anda. Üzüldükleri anlar geldi aklıma. Babamın üstüme toprak atışı, annemin üzüntüsü, Halil'in rüyamdaki intikam sözü geldi aklıma. Son dicegin bir şey varmı, dedi. Ne diyebilirdimki o anda ne düşünebilirdimki. Başıma silah dayanmış, ellerim ve ayaklarım baglanmış, ölüme mahkum, diğer tarafa biletim kesilecekti o anda. Son bir sözüm yok, dedim. O zaman Çakıl'a selam söyle derken dang ! diye bir ses geldi. Belalı yere yıgıldı. O an kalbim nasıl atıyor. Çünkü gelen Elif'ti...
Hadi Fatih burdan gidiyoruz, dedi. Ellerimi ve ayaklarımı çözdü. Belalıya bakıyordum kafası kanıyordu. Elif belalının kafasına taşla çok sert bir şekilde vurmuştu. Bir kızdan böyle bir darbe gelmesi beni şaşırtmıştı. Hemen belalının silahını aldım. Ceplerime baktım telefonum yoktu. Belalının ceplerine baktım ve telefonumu buldum. Hemen polisi aradım. Adresi bilmedigimden telefonu Elif'e verdim. Hemen adresi tarif etti. Belalı kaçmasın diye başında bekledik. 20 Dakika içinde geldi polis. Belalı polis gelince ayıldı. Hayır diye bagırdı. Polisler belalının kollarını kelepçelediler ve polis arabasına bindirdiler. Belalı polis arabasına binmeden önce aynen şöyle dedim. Sen benimle ugraşmıcaktın çocuk. Şu cümleyi kurduktan sonra içimdeki yaglar eridi. Sanki belalıyı ölmekten beter etmiştim bu cümle ile. Polislerden biri yanımıza gelip karakola gelip ifade vermemiz gerektigini söyledi. Arabalardan bir tanesine Elif'le beraber bindik. Arabadayken Elif elimi tutuyordu. Bende buna karşılık verdim ve elimi tutmasına bir şey demedim. Karakola geldik ve olayı anlattım. Ardından serbest bırakıldım. Elifte aynı şekilde olayı anlattı ve serbest bırakıldı. Karakoldan çıktıktan sonra ailem geldi aklıma. Hemen onların yanına gitmeliydim. Merak etmişlerdir beni. Ama bu olaydan bahsetmicektim onlara. Elif ise yanımdaydı. Bir teşekkür borçluydum ona. Param olmadıgı için taksiye binemezdim. Ayıp olmasın diye Eliftende istiyemezdim. En iyisi Elif'le sohbet ede ede eve gidicektim. Ev karakola uzaktı fakat Elif'e soracagım o kadar çok soru vardıki zaman çabuk geçicekti eminim. Yolda giderken elimden tuttu ve gel seninle biraz konuşalım, dedi. Bir bankta oturduk. Aglamaya başladı. Niye aglıyorsun, dedim. Utanıyorum, yaptıgım her şey için çok pişmanım, dedi. Beni kurtardıgın için saol ama nasıl buldun beni, dedim. Başladı anlatmaya. Evde otururken Halil beni aradı. Fatih bana mesaj attı her şey için saol. Annem ve babam sana emanet diye. Halil dediki benim evim Fatihlere uzak sen bir bakabilirmisin, dedi. Bizim evde size yakın hemen üstümü giyip sizin eve dogru koşmaya başladım. Sokak ıssızdı ve sizin apartmana yaklaştıgımda tanımadıgım bir adamın seni taşıdıgını gördüm. Arabasına koydu seni. Şans eseri oradan geçen bir taksiye bindim ve öndeki arabayı takip etmesini söyledim. Seni kaçıran kişi fabrika tarzı bir yerde durdu. Ben ise oraya yakın bir yerde taksinin içinde olanları izliyordum. Taksiciye ücretini ödedikten sonra 10 dakika içinde gelmezsem polisi ara lütfen diye ikaz ettim. Seni kaçıran kişi arabadan indi ve ardından seni kucagına alıp fabrikadan içeri girdi. Bende taksiden indim ve fabrikaya girdim. Seni kaçıran kişiye baktıgımda ellerini ve ayaklarını baglıyordu. Bende o sırada yerden bir taş aldım ve uygun anı beklemeye başladım. Aradan biraz zaman geçti ve sen öksüre öksüre kendine geldin. Rüya felan bir şeyler dedin tam anlıyamadım orayı. Sonra seni kaçıran kişi silahı başına dayadı ve ben o an yavaş yavaş gelip seni kaçıran kişiye arkasından vurdum, dedi. Yine Halil kurtarmıştı beni. O olmasaydı Elif'in haberi olmucak ve ben şu anda ölü olacaktım. Saol dedim ve sarıldım Elif'e. Yaptıgı her şeyi unuttum o anda. Dudagımdan öpmeye başladı. Bende karşılık verdim ona. Kalbim küt küt atıyordu. Gerçekten zevk alıyordum. Ben Elif'e aşıktım. Unutamıyordum onu. Ama onu dudagından öperken aklıma müdür ile yaptıgı şeyler geldi. Bir anda dur diye bagırdım. Niye lan niye. Niye yaptın öyle bir şey, dedim. Aglamaya başladı. Mecburdum, dedi. Anlattıklarına inanamadım. Çünkü fahişe dedigim Elif harbiden öyle çıkmıştı...
Anlattıkça şaşırıyordum. Anlattıkça ben kendimi suçlu hissediyordum. Elif'e haksızlık ettigimi düşünüyordum. Elif babasıyla yıllardır ayrı yaşıyormuş. Benim için barışmışlar. Ayrılma sebepleri ise babası daha güzel birini bulmuş. Annesiyle boşanmış. Sonra pişman olmuş fakat bu sefer Elif’in annesi ve Elif kabul etmemiş. Benim için babasıyla barışmış. Bu sayede ben hapishanede çıktım. Elif neler çekmiş. Babası yokken annesi çalışmış. Devletten dul maaşı alıyormuş fakat yetmemiş o maaş. Elif büyüdükçe masraflarıda artıyor tabi. Yaşı küçük oldugundan kimse işte vermiyor. O pis işe böyle başlıyor işte. Annesinin haberi yok tabi. Annesi bunu çalışıyor biliyor. 10000 lira küsür para almış. Annen o kadar para almana hiç şüphelenmedimi diye soruncada o kadar para aldıgımı bilmiyor, dedi. Peki müdür ona ne diceksin, dedim. Annem için. Beni okuyor biliyor ve notlarım o kadar kötüydüki bu sene atılırdım okuldan. Müdür beni bir ara yanına çagırdı. Notların çok kötü. Zaten bir sene sınıfta kaldın bu yıl kesin atılıcaksın bu okuldan. Neyse ben sana bir teklifte bulunucam. Sadece aramızda kalıcak, dedi. Bende herhalde bana bir görev vericek okul ile alakalı diye düşündüm. Hani şöyle okulu temsil ettigimiz yarışmalardan varya onlardan bir tanesine göndericek ve torpillide olsa sınıfa geçmiş olurum diye düşündüm. Buyrun hocam seve seve yaparım, dedim. Benimle ilişkiye gireceksin, dedi. Aynen böyle açık konuştu. Şaşırdım, hocam siz ne diyorsunuz, dedim. Ne dedigimi duydun. Teklifimi düşün ben her zaman hazırım, dedi. 1 Hafta boyunca düşündüm. Her gece yatmadan önce agladım. Ama aglamam fayda etmiyordu. Mecburdum. Yapmıcam diye kendimi kandırsamda mecburdum. Bir gün ögle tenefüsünde müdürün yanına gittim. Ondan sonrasını zaten sen biliyorsun. Ben seni seviyorum Fatih, dedi. Ne yapıcaktım şimdi. Ne yapmalıydım şimdi. Elif'e olan aşkım sinirimi bastırıyordu. Yaptıgı şeyler gözümün önünde canlanınca sinirden deliriyordum. İçim içimi yiyordu. Banktan kalktım ve yürümeye başladım Elifte arkamdan geliyordu.
30 DAKİKA SONRA
Evin oldugu sokaga geldik. Banktan kalktıktan sonra Elif'le hiç konuşmadım. Evin kapısına geldiğimde Elif bana sarılmak istedi. Buna hazır degilim Elif, dedim. Lütfen beni biraz yanlız bırak. Bu arada babanın benim için vermiş oldugu 100. 000 lirayı bir şekilde size geri ödücem, dedim. Tam dış kapıdan içeri giricektimki Elif elimden tuttu. Bir daha o işi yapmıcagıma yemin ettim, dedi. Aglaya aglaya yanımdan uzaklaştı. Pişmandı. Pişman oldugu her halinden belli oluyordu. Ama ben şunu kabul edemiyordum. Not için namusunu satmıştı. Para için namusunu satmıştı. Para için hayatını satmıştı. Bunu düşündükçe içim içimi yiyordu. Ben bunları düşünürken 'oglum' diye bir ses geldi. Annem ve babam alışverişden dönmüşlerdi. Annemin ve babamın elinde dolu poşet vardı. Babam bana bakarak hayırdır oglum dalgınsın, dedi. Annemin elindeki poşetleri aldıktan sonra babamla beraber asansöre bindik. Asansör aslında 3 kişilikti. Poşetlerden dolayı 2 kişi zor sıgdık. Ama şimdi bir sorun vardı. İntihar etmek için oturma odasındaki avizeye ip asmıştım. Onu çıkarmalıydım. Hemen bir bahane bulmalıydım. Asansördeyken, baba şu kapıcının parasını verirmisin, dedim. İyi hatırlattın oglum dur ben sana para vereyimde git sen ver parasını, dedi. Baba ben biraz yorgunum sen versen olurmu. Bugün iş bulmak için baya bir yol yürüdüm. Yanlış anlama 2 kat inmemek için bahane üretmiyorum, dedim. Önemli degil oglum, dedi. Asansör durdu, babam poşetleri kapının önüne bıraktı, anahtarı bana verdi ve poşetleri sen içeriye sokarsın, dedi. Babam gittikten sonra hemen kapıyı açtım. Poşetleri içeriye almadan önce direk odama gidip makas aldım. Sonra oturma odasına gidip avizeye baglı olan ipi kestim ve ardından çöpe attım. Poşetleri içeri almaya gittigimde annem eline bir kaç tane poşet almıştı. Oglum niye poşetleri içeriye almadınız babanla, dedi. Anne, babam kapıcının parasını ödemeye gitti, dedim. Poşetleri içeriye aldıktan sonra odama çıktım. Üstümü başımı çıkartıp duş aldım. Temiz üstümü başımı giydikten sonra aşagıya inip oturma odasında oturan anneme çöpü atıyorum, dedim. Dolmuşmu oglum bak, dedi. Dolmuş anne dolmuş, dedim. Aşagıya inip çöpü attım. Geri geldiğimde babam eve gelmişti. Kapıcıdan bahsediyordu. Ne kadar iyi insanlar olduğunu söylüyordu. Baba yemekte beni çagırırmısın dedikten sonra odama gittim. Yatagıma uzandım. Mantıklı Dşünmeye başladım. Ne yapıcaktım ben şimdi. O 100. 000 lirayı nasıl ödücektim bunu düşünüyordum.
1 SAAT SONRA
Aradan biraz zaman geçti. Babam odama gelip hadi oglum yemek yiyoruz, dedi. Sofraya oturduk. Annem her zamanki gibi mükemmel yemekler yapmıştı. O an gördügüm rüya geldi aklıma. Anneme ve babama dikkatli bir şekilde baktım. Mutluydular. Huzurluydular. Babamın rüyamda cesedimi yıkayışını düşündükçe, annemin rüyamda aglayışını düşündükçe beni ne kadar sevdiklerini anlıyabiliyordum. Silmiştim kafamdan intihar etmeyi. Çok saçma bir karardı ve arkasından büyük sonuçlar getiricekti. ALLAH, bana şükürler olsunki gösterdi neler olabilecegini. Babam sordu oglum iş buldunmu diye. Bir kaç yere başvurdum dönüş yapıcaklar baba, dedim. Tamam oglum acele etmene gerek yok, dedi. Tamam baba, anne ellerine saglık dedikten sonra odama çıktım. Halil'i aradım. Kardeşim seninle yarın sabah bir buluşalım, anlatıcaklarım var, dedim. Tabi olur, dedi. Niye iyi gelmiyordu sesi. Niye eski Halil yoktu. Ablasını kaybetmesi Halil'i çok kötü yaralamıştı. Eminim halen ablasının öldügünü kabul edememiştir. Nasıl kabul etsinki. Nasıl unutsunki ablasını. Yıllar boyunca beraber vakit geçirdigi, kanından birini nasıl unutsunki. Yine kendimi üzüyordum. Yapmamalıydım. Kendime zarar verebilirdim. İyi şeyler düşünmeliydim. Ailem üzülmesin diye bugün yaşadıgım olayları bile onlara söylemedim. Yorgundum, yattım ve uyudum. Sabah kalktım, annem ve babamla kahvaltı yaptıktan sonra odama gittim. Üstümü başımı giydikten sonra babamdan 50 lira alıp dışarı çıktım. Halil'le buluşacagımız yere gidip Halil'i beklemeye başladım. 5 dakika sonra geldi Halil. Gözlerinin altı aglamaktan şişmiş hayattan bezmişti. Gelir gelmez gittim sarıldım ona. Oda bana sarıldı. Kardeşim sen olmasan varya ölmüştüm ben, dedim. Hayırdır ne oldu, dedi. Başımdan geçen olayları anlattım. Attıgı mesaj ile hayatımı nasıl kurtardı onu anlattım. Elif'in gerçekte ne olduğunu ve neden öyle olduğunu anlattım. İnanamadı. Oha, dedi. Yaptıgı o kadar şeye ragmen benden özür diledi ve beni sevdigini söyledi, dedim. Fatih ben halen inanamıyorum. Kız mecburmuş. Ama mecbur diyede namusunu satması insanı sinirlendiriyor. Şerefsiz babası onları bırakmış ve senin için barışmış. Bu kız seni seviyor. Bence ona bir şans vermelisin, dedi. Ne güzel konuşuyordu Halil. Onun gibi bir dostum olmasından dolayı gurur duyoyurdum. Hayatımı kurtardı o benim. O olmasaydı ben şu anda burada olmazdım. Kardeşim yaptıgın herşey için saol, dedim. Tekrar sarıldım ona ve iş bakmak için yanından ayrıldım. 3 yere baktım. 2 tanesi büfeydi. Biri 800 diğeri 1000 lira maaş veriyordu. İkiside yemek veriyordu. 800 lira olan Cumartesi günü 13:30'a kadar çalıştırıyordu diğerinde ise Full çalışıyordun. Pazar günü ikisindede tatildi. Son baktıgım yer ise ünlü bir alışveriş merkezinde elektronik marketti. 800 Lira maaş, 200 lira yemek parası, sigorta ve hafta içi 2 gün tatil vardı. Hafta sonu full çalışıyordun. Çalışma saatleri sabah 12 akşam 8'di. Kafama yatan iş buydu. Oranın müdürüyle adam gibi konuştum. Yaşıma bakmayın. Elektronik ile alakalı fazla bir bilgim yok fakat insanlarla ilişkim iyidir, dedim. Ögrenirsin, dedi. Hazırlamam gereken evrak listesini verdi. Sabıka kaydı, bir bankadan maaşımın yatması için hesap ve bir kaç tane daha evrak istediler. Hepsini hazırladım.Evrakları teslim ettim ve müdür yarın başlıyabilecegimi söyledi. Akşam babama yarın işe başlıyacagımı söyledim. Hayırlı olsun oglum, dedi. Telefonda alarmı kurduktan sonra yattım. Sabah alarmın çalmasıyla saat 10:30'da kalktım. Annem ve babamla kahvaltı yaptıktan sonra duş aldım. Üstümü başımı giydikten sonra dışarı çıktım. Babamın dün verdigi 50 lira ile akbile para doldurdum. Otobüse atlayıp alışveriş merkezinin önünde indim. Çalışacagım yere gittim. Bana kıyafet verdiler. Hepsiyle tek tek tanıştım. Hepsi iyiydi. Ben onları , onlar beni çok sevdi. Ama ünlü olmamı, 100. 000 lira kazanmamı saglıyacak şerefsizliklerine göz yumamazdım...
Başta her şey çok güzeldi. İlk 1 hafta çok güzel geçti. Her şey kusursuz ilerliyordu. Geçen günler elektronik bilgimi geliştirmiş ve acı gerçegi bana ögretmişti. Teşhir. Hepsi o kadar rahattıki. Dünyaca ünlü firma olmalarına ragmen teşhir mal satabiliyorlardı. 1 yıl önce piyasaya sürülmüş telefonu gözümünün önünde güzelce temizledi, ardından fabrika ayarlarına geri döndürdü yani telefona format attı. Telefonu ilk günkü haline getirdi. Olay aynen şöyle oldu. Gelen müşteri telefon almak istedigini ve iki model arasında kaldıgını söyledi. 2 modelinde artılarını, eksiklerini, hangisinin daha hızlı olduğunu anlattım. Tamam 1 saat sonra şu modeli alıcam, dedi. Ben magaza müdürüne durumu ilettim. Tamam, dedi. Aradan 2-3 dakika geçti çalışan bir arkadaş telefon bölümündeki teşhir telefonu çıkarttı. Bir güzel bezle temizledikten sonra telefona format attı. Jelatinini taktıktan sonra kutusuna koydu. Kutusunun orjinal bantlarını yapıştırdıktan sonra telefonu satış'a hazır hale getirdi. Abi hayırdır ne oluyor, dedim. Telefon satmıcakmısın hazırlıyorum işte, dedi. Abi hazırlıyorsunda o ürün teşhir degil mi, dedim. Evet teşhir, dedi. Kutudan çıkarıldıgı an 2. el olsa bile ben ne kadar zamandır o telefon orda diye sordum. 1 senedir burda, dedi. Abi, müşteri alacagı ürünün teşhir olduğunu biliyormu, dedim. Bilmicek, dedi. Durumu magaza müdürünede söyledim. Oda sert bir dille sen işine bak sanane, dedi. Bunu demesiyle şok'a ugradım. Aradan 10-15 dakika geçti müşteri geldi. Telefonu aldı ve gitti. Haram degilmiydi bu şimdi. Şerefsizlik degilmiydi bu şimdi. Sadece telefonda degil. 2 sene önce çıkan televizyonu sıfır diye satanımı söylüyeyim yoksa 5 ay boyunca magazada müzik dinlemek
için kullanılan ses sistemini söylüyeyim. Bu olaylar çok fazlalaşınca yok dedim bu böyle olmucak. Bir gün müdürün yanına gittim ve istifa etmek istedigimi söyledim. Niye felan diye sorunca lafı yapıştırdım şerefsizlerle çalışmak zoruma gidiyor diye. Ne diyorsun lan sen dedi bagırarak. Teşhir mal satmaya utanmıyormusunuz lan diye bagırdım. Magazada müşteri felan vardı ve onlarda tip tip bize dogru baktı. Magazadan dışarı çıktım ve eve gittim. Annem ve babamla konuştum. İşten çıktıgımı ve niye çıktıgımıda söyledim. Bana hak verdiler. Hemen işlemlere başlamak için adliyenin yolunu tuttuk. Avukat felan ayarladık. Tazminat davası açıcaktık. Bu iş öyle es geçilicek bir iş degildi. Binlerce hatta milyonlarca kişinin hakkına girmişlerdir eminim. Teşhir mal satmak nedir lan. Teşhir olduğunu söyle bari. Sıfır diye satıyor şerefsizler. Hemen mahkemeye çıkıp ifademi verdim. Hakim olayın detaylı bir şekilde araştırılacagını söyledi.
2 AY SONRA
Aradan 2 ay geçti. Bu zaman diliminde aklım Elif de olsada Elif'le hiç konuşmadım. Halil ile her hafta düzenli bir şekilde konuştuk. Babam ögleye dogru beni aradı. Davasonuçlandı diye. Heyecanlanmıştım. Sonuç ne baba, dedim. Kazandık, 180. 000 lira tazminat kazandık. Evde detayları konuşuruz, dedi. Şaşırmıştım ve sevinmiştim. Çalıştıgım yere gittim neler oluyor diye. Bir çok gazeteci, magaza müdürünü ve çalışanları soru yagmuruna tutuyordu. Magazaya gidip müdüre göz kırptım. Bu göz kırpmam içimdeki bütün siniri bitirdi. Bütün gazeteciler yanıma geldiler. Baya bir soru sordular aklımda kalanları söylüyeyim ben size. Aldıgınız para ile ne yapıcaksınız, mutlumusunuz, hatta sevgiliniz var mı diye soran bile vardı. Aldıgım para ile borcum var onu ödücem, evet mutluyum ve sevgilim var diye cevap verdim. Alışveriş merkezinden ayrıldıktan sonra eve gittim. Akşam oldugunda yemekteyken babam duruşmanın detaylarını anlattı. Avukata 30. 000 lira verdigini söyledi. Bütün magaza kameralarının incelendigini, bütün çalışanlarla tek tek görüşüldügünü hatta oradan alışveriş yapan bir kaç müşteride duruşmadaydı, dedi. Oglum sen deilmisin şu, dedi babam. Televizyona bakıyordu ve o an gururlandım. Şu anda milyonlarca kişi beni izliyordu ve helal olsun diyordu. Şimdi belkide o firma batma noktasına gelicekti ve zaten dedigim gibide oldu. Firma batmadı ama 2 gün sonra alışveriş merkezine gittigimde çalıştıgım yerin kapalı olduğunu gördüm. 1 Hafta sonrada yerine başka bir magaza açıldı. O magazada elektronik ürün satıyordu.
1 HAFTA SONRA
Ünlü olmuştum artık. Herkes beni tanır hale gelmişti. Selam vermiyen kişiler selam verir olmuştu. Sokakta giderken gözler benim üstümdeydi. Akşam babam eve gelince müsait bir anda baba biraz konuşalım mı, dedim. Tabi oglum, dedi. Baba parayı ne yapıcaz diye hiç konuşmadık, dedim. Ne yapmalıyız oglum, dedi. Gerekeni yapalım, Elif’in babasına olan borcu ödemek istiyorum, dedim. Tabi oglum, dedi.
1 GÜN SONRA
Babam o akşam eve siyah çanta ile geldi. İçinde ne oldugu belliydi. Rahat bir şekilde al oglum bu çantanın içinde 100. 000 lira var. Git borcunu öde, dedi. Elindeki çantayı alıp saol baba dedikten sonra odama gittim. Halil'i aradım ve Elif'in evinin adresini ögrendim. Üstümü başımı giydikten sonra çanta ile beraber dışarı çıktım. Elif’in evi yürüme mesafesinde oldugu için taksiye binmeme gerek yoktu. Halil’in verdigi adrese geldim. Kapıyı çaldım. Kapıyı Cevdet abi açtı. Buyur oglum, dedi. Elimdeki çantayı uzattım ve abi ilk başta sen şu emaneti al, dedim. Çantayı açıp paraları gördükten sonra oglum bunu niye bana veriyorsun, dedi. Borcum abi, dedim. Saçmalama oglum al şunu, dedi. Abi eger bu parayı almazsan içimde kalıcak sana borcum, dedim. Aldı ve saol, dedi. Elif’i çagırırmısın, dedim. Dur bir dakika çagırıyorum, dedi. Elif geldi. Beni gördügüne çok sevindi. Babasının elindeki çantaya bakarak bu ne baba, dedi. Fatih borcunu ödedi, dedi. Baba bana sakın o parayı aldıgını söyleme derken sözünün arasına girdim. Eger baban parayı almayı kabul etmesse beni unut, dedim. Gözlerime öyle içtenlikle bakıyorduki. Fatih ben seni seviyorum, dedi babasının yanında. Cevdet abide bir şey demedi hatta kızım sizin konuşacaklarınız vardır ben içeriye gideyim, dedi ve yanımızdan ayrıldı. Elif sarıldı bana. Bu sefer bende ona sarıldım. Deliler gibi seviyordum onu. Elif ben seni seviyorum, dedim. Bende seni seviyorum, dedi. Dudagımdan öpmeye başladı. Öyle içtenlikle öpüyorduki onunda beni sevdigini anlamıştım. Mutluydum hemde çok mutluydum. Ama mutlu olmam müdürden ve beni dövenlerin en kalıplısı olan Murat'tan intikam alıcagım gerçegini degiştirmiyordu...
Elif'in yanından ayrılıp eve gittim. Annem'e ve babam durumu anlattım. Borcu ödedigimi, Elif ve babası ile barıştıgımı söyledim. İkiside iyi yapmışsın oglum, dedi. Odama çıktım ve Halil'i aradım. Biraz konuştuktan sonra konuyu Murat'a getirdim. Muratın adresini sordum. Fatih adresi bilmiyorumda sen halen intikam derdinmesiniz, dedi. Evet, dedim. Oglum sen akıllanmadınmı, hapislere girdin boşver ne halleri varsan görsün, dedi. Kardeşim ona ve müdüre acı çektirmeden gözüme uyku girmicek, dedim. Müdürü duyunca, Elif’e yaptıklarını hatırlayınca oda üzerime gitmedi daha. Yardım etmek istedi fakat adresi bilmediginden dolayı Elif'e yönlendirdi beni. O belki adresini biliyordur, dedi. Halilden , Elif’in telefon numarasını aldıktan sonra kapattım telefonu. Elif'i aradım. Murat'ın adresini bilip bilmedigini sordum. Ne diyebilirdiki o anda. Ne yapabilirdiki. Utanmıştı sanırım, Murat'ın adresini sorduktan sonra 2-3 saniye cevap vermedi. Hangi yüzle cevap vericektiki. Zamanında beni dövdürtmek için Murat'dan yardım almıştı. Elif’i seviyordum hemde çok seviyordum. Ama onu seviyor olmam beni zamanında dövdürttügü hatta okuldan attırtıgı gerçegini degiştirmiyordu. Ama ben ona hiçbir şey belli etmedim. Hepsini içime attım ve Alo Elif ordamısın, dedim. Burdayım Fatih, dedi. Biliyormusun Murat'ın evinin adresini, dedim. Bilmiyorum ama ögrenirim istersen, dedi. Aramanı beklicem, dedikten sonra telefonu kapattım.
1 GÜN SONRA
Öglene dogru Elif aradı. Adresi ögrendigini söyledi. Nasıl ögrendigini, çok detaya indin mi diye sordum. Arkadaşlarından biri Muratın eski sevgilisiymiş. Şerefsiz Murat kızı eve götürmüş bir kere. Gerisini anlatmama gerek yok zaten. Kapı numarasını felan sormadım. O kadar detaya girersem şüphelenip Murat'a söyler diye korktum, dedi. Evin adresini ögrendikten sonra telefonu kapattım. Murat ve müdür için çok farklı planlarım vardı. İkisinide dünyaya rezil edicektim. Benimle ugraşmak ne demek ögretecektim. İlk işim Muratların evinin bulunduğu binayı bir kolaçan etmek olucaktı. Binanın önüne geldim, eski bir binaydı. Dış kapı her zaman kapalı oluyordu. Zillere baktım sırasıyla. Bazılarında isim yazıyordu bazılarında yazmıyordu. Elif’i aradım. Şu şerefsizin soyadını söylesene, dedim. Kaya, Murat Kaya, dedi. Telefonu kapattıktan sonra sırayla zillere bakmaya başladım. Fakat o soyad'a ait hiçbir isim yoktu. Zilleri isim yazmayanlardan biriydi. İçeri girip rastgele bir zile basıp yanlış bastıgımı söyleyip aslında Muratların evini ögrenebilirdim fakat içeriyede giremiyordum. Dış kapı kilitliydi. İsim yazılı olan , Muratın soyadından farklı bir zile basıpta kapıyı açtırabilirdim. Bu seferde komşu olma ihtimalleri vardı ve Muratın annesi yada yakını o evde olursa bu işten şüphelenebilirdi. İhtimalleri her zaman düşünmeliydim. Çünkü bir hata her şeyi mahvedebilirdi. Murat beni o binada görürse yada yakını ona seni biri sordu derse kesin benim oldugumu anlardı. Çünkü diğerlerinden intikam almıştım niye ondan almıyacaktımki diye düşünebilirdi. Oturup beklemeye başladım. Binaya girecek birinin agzını arıyarak Muratın evinin hangi katta olduğunu ve kaç numara olduğunu ögrenecektim.
1 SAAT SONRA
Aradan 1 saat geçti. Binaya yakın bir yerde beklerken bir teyze binanın dış kapısına dogru yöneldi. Hemen yanına gittim ve onla beraber binanın içine girdim. Tam ona burada Murat diye biri oturuyormu diye soracaktımki boşver, dedim. Ya annesi bu teyze ise diye düşündüm. Teyze şüphelenmesin diye asansöre onunla beraber bindik. Asansörde 2. kata bastım o ise 3. kata bastı. Asansörün 1. katındayken aklıma posta kutularına bakmak geldi. Oradan soyadlarına bakıp bulabilirdim. Tam asansörden iniyordumki teyze oglum sen nerde oturuyorsun, dedi. Ben burda oturmuyorum teyze, misafirlige geldim, dedim. Keşke burda otursaydın oglum, oglum Murat ile takılırdınız, dedi. Teyze sizin isminiz ne, dedim. Neslihan benim ismim, dedi. Benimde ismim Taner memnun oldum teyze, dedim. Bende memnun oldum Taner, dedi. Tamam teyze görüşürüz sonra dedikten sonra yanından ayrıldım. Aşagıya inip posta kutularına bakmaya başladım. 9. numaradaki, posta kutusundaki isme baktıgımda Kemal Kaya yazıyordu. Posta kutusunda gelen postalara baktıgımda 2 tane Kemal Kaya'ya 1 tane ise Neslihan Kaya'ya posta vardı. Ögrenmiştim artık tam olarak adresini. 3. Katta ve 9 numarada oturuyordu. Şimdi tek sorun onu tek yakalamak olucaktı. Elif’i aradım ve Muratın telefon numarası varmı diye sordum. Var, dedi. Şimdi onu ara ve buluşmak istedigini söyle, niye felan diye sorarsada rahat bir şekilde seninle ilişkiye girmek istiyorum diye onu ikna etmeye çalış, dedim. Israr etmeden kabul etti, bana güveniyordu ve boşu boşuna onu şerefsiz Muratın yanına göndermicektim.
1 SAAT SONRA
Elif aradı. Muratların evinde buluşma ayarladıgını söyledi. Fazla ısrar etmemiş, ilişki felan konusunu açmamış bile. Bu kadar mı abaza olunur lan. Yarın saat 13:30'da evde buluşcaklarmış. Babası zaten hep çalışıyormuş anneside komşuya gidicekmiş.
1 GÜN SONRA
Sabah erkenden kalktım. Annem ve babamla kahvaltı yaptıktan sonra Muratların evinin yolunu tuttum. Elifle 1 saat önceden Muratların evine yakın bir cafede oturup ne yapıcagımızı konuştuk. Her detayı anlattım. En önemlisi ise benim yüzümü görmemesi için kar maskesi takıcam olmamdı. 13:20 gibi cafeden kalkıp Muratların binaya gittik. Elif zili çaldı. Murat kim o, dedi. Elif benim canım, dedi. Murat dış kapıyı açtı. Asansörle 2. ve 3. kat dügmelerine bastık. Ben 2. katta indim , Elif ise 3. katta indi. Cebimden çıkardıgım kar maskesini taktıktan sonra merdivenleri yavaş yavaş çıktım. Elif, Muratların evine girdi. Ben ise Muratların evinin kapısının yanında , Murat kapıyı açtıgında görünmücek bir şekilde bekliyordum. Aradan 5 dakika geçti içerden Elif’in sesi geldi. Kapı çaldı Murat, dedi. Ardından Murat sazan gibi atlıyarak ben açarım, dedi. Murat kapıyı açtı. Kapının önünde kimseyi göremeyince kafasını dışarıya dogru uzattı. Uzattıgı kafasına elimle öyle bir yumruk attımki bayıldı çocuk. Birine ilk defa bu kadar sert yumruk atmıştım. Elif geldi ardından. Kar maskemi çıkardıktan sonra hadi Elif ellerinden tutta taşıyalım şu şerefsizi, dedim. Elifle beraber Muratı asansöre taşıdık. Asansörle aşagıya indikten sonra bir taksiye bindik. Hastamız var çabuk ol diyerek Elif’in evinin adresini verdik. Elif’in evlerinin önüne geldik. Taksiciye parasını verdikten sonra Muratı, açık olan dış kapıdan binaya soktuk. Elif kapıyı açtı. Cevdet abi evde yoktu. Elif bana bakarak şimdi ne yapıcaz, dedi. En kötüsünü, dedim.
1 GÜN SONRA
Lan şuna bak şuna , gülmekten konuşamıyorum. Nasılda aciz, savunmasız. Hak etti ama degil mi Halil. Hak etmezmi be kardeşim , az bile, dedi. Elif sen ne diyorsun diye sordum. Sonuna kadar hak ediyor aşkım, dedi. Ne mi yapmıştım, onu dünyaya rezil etmiştim...
Halil televizyonu kapatda şu müdüre ne yapıcagımızı konuşalım, dedim. Halil televizyonu kapattı ve yanıma geldi. Fatih sen bu Murat'ı nasıl bu hale getirdin, dedi. Başladım anlatmaya.
14 SAAT ÖNCE
Eliflerin evindeydik. Elif siyah bant var mı, dedim. Var, dur getireyim, dedi. Aradan 5 dakika geçti Elif bantı getirdi. Murat'ın gözlerini siyah bant ile 3 kat bantladım. Ardından Murat'ın donu dahil üstündeki her şeyi çıkardım. Elif ne yapıyorsun, dedi. Sen karışma lütfen, dedim. Telefonumla, Muratın çıplak fotograflarını çekmeye başladım. 10-15 tane fotograf çektim. Ardından Eliften kagıt istedim. Elif kagıdı getirdi. Kagıda 'BUNU BEN İSTEDİM' yazdım. Ardından kağıdı Muratın gögüs kısmına yapıştırdım. Ardından Elif'e, Cevdet Abiyi arayıp eve çagırmasını söyledim. Elif niye babamı çagırıyorum , çektin işte fotografları yetmedimi, dedi. Yetmedi dedim. Gözüm dönmüştü. Yaptıkları gelmişti aklıma. Durduramazdım artık kendimi. Elif'e sarıldım. Söz veriyorum bu sizden istiyeceğim son şey olacak, dedim. Peki babamı çağırıcamda, babama niye ihtiyacın varki, dedi. Babana degil arabasına ihtiyacım var, dedim. Niye arabasına ihtiyacın varki, dedi. Çıplak bir kişiyi kim arabasına bindirirki, dedim. Elif, Cevdet abiyi aradı. Hemen eve gelmesini istedi.
1 SAAT SONRA
Biri zili çaldı. Kapının deliginden baktım gelen Cevdet abiydi. Kapıyı açar açmaz abi sakin ol bir şey olmucak, dedim. Ne diyorsun oglum sen, dedi. Ardından içeriye geçtik. Yerde baygın, çıplak şekilde Muratı görünce bu ne diye bagırdı. Abi sakin ol, dedim. Ne sakin olucam Fatih , Elif bana bunu hemen açıkla, dedi. Baba bana bakma bu Fatihinfikriydi, dedi. Cevdet abi, bu yerde gördügün kişi şerefsizlerin önde gideni. Kimse anlamıcak bile ne olduğunu, eger bir şey olursa bütün suçu kendi üstüme alacagıma söz veriyorum, dedim. Tamam, ne yapıcaz, dedi. Abi ilk başta şu yerdeki halıyla Muratı sarmamız lazım. Eger bu şekilde arabaya götürürsek bir gören olur, dedim. . Muratı sardıktan sonra , Murat'ı arabananın arka koltuguna koyduk. Halıyıda boşuna getirmiş olduk çünkü etrafta kimse yoktu. Hemen halının içindeki Muratı çıkardık. Halıyı Cevdet abi eve geri götürdükten sonra yanımıza geldi. Ben arka koltukta , baygın Murat ile beraber oturuyordum. Elif önde oturuyordu. Cevdet abi arabayı çalıştırdı ve nereye gidiyoruz diye sordu. Tabikide istanbulun göbegi taksime, dedim.
1 SAAT SONRA
Arabayla taksime geldik. Etraf çok kalabalıktı. Cevdet abi şimdi ne yapıyoruz, dedi. Ben bir su alıp geliyorum diyip arabadan indim. 1 Litre su alıp arabaya geri geldim. Cevdet abi o suyla ne yapıcaksın herhalde içmek için almadın o suyu, dedi. Suyun kapagını açtıktan sonra, suyu baygın Muratın başından aşagıya döktüm. Murat 2-3 dakika içinde kendine geldi. Ne oluyor felan bir şeyler, dedi. Bende o ara arabanın kapısını açtım ve Muratı arabadan ittim. Cevdet abi bas gaza dikkat çekmiyelim, dedim.
12 SAAT SONRA
Ee Fatih ondan sonra ne oldu, dedi. Ondan sonra Eliflerin eve geldik. Seni aradım ve bizim evde buluşacagımızı söyledim ve burdayız, dedim. Fatih varya senden yemin ederim korkulur ama iyi oldu o şerefsize, haberlerde dedi ya hani Taksim meydanındaki çıplak kişi dikkatleri üstüne çekti felan diye soruşturulursa ya seni gördüyse, dedi. Merak etme benim yüzümü görmedi, etraftaki işyerlerine, lokantalara yani kısacası kamera olacak yerlere uzak bir yerdeydik. Yakalanmamız imkansız. Zaten elimizde büyük bir koz var. Haberlerde her şeyi sansürlü olarak gösterdi. Benim telefonumda 10-15 tane Muratın sansürsüz çıplak fotografı var, ötemez rahat ol. Zaten garantilemek için yarın bi Muratı ziyarete gidicem, dedim. Odanın kapısı tıklandı, gelen annemdi. Elinde tepsi vardı bize çay yapmıştı. Elindeki tepsiyi aldıktan sonra saol anne, dedim. Ne demek oglum arkadaşlarının evine gidersen onlarında annesi ve babası aynı şekilde sana davranır, dedi. Çocuklar başka istediginiz bir şey varsa çekinmeden isteyebilirsiniz, ben eşimle oturma odasında olucam, dedi. Annem yanımızdan ayrıldıktan sonra bilgisayarı açtım. Cep telefonumdaki fotografları bilgisayara aktardım. Elif ben artık kalkayım, dedi. Halilde aynı şekilde bende gideyim, dedi. Üstüme montumu aldıktan sonra baba ben Elif’i evine bırakıcam, dedim. Halille beraber Elif’i evine bıraktık. Cevdet abiye saol abi hakkını nasıl ödücem ben senin, dedim. Ne demek oglum, dedi. Elif’ide yanagından öptükten sonra Halille beraber binadan çıkıp yürümeye başladık. Halil, Fatih şimdi ne yapmayı düşünüyorsun, dedi. Artık herşey bitiyor Halil, sona, mutluluga yaklaşıyorum. İyi bir hayata yaklaşıyorum. Son olarak intikam alacagım müdür kaldı, dedim. Ona ne yapıcaksın, dedi. Şerefini bitiricem, mutlulugunu bitiricem, hayatını bitiricem, arkamdamısın, dedim. Sonuna kadar arkandayım, ne yapıyoruz ve ne zaman yapıyoruz, dedi. Müdürün evine girip harddiskin şifresini bulmam lazım, dedim. Ne zaman yapıcaksın, ne zaman biticek bu çile, dedi. Yarın her şey bitiyor, dedim...
Halil'e, yarın işim düşerse belki seni ararım, dedim. Hiç çekinme kardeşim, dedi. Yanından ayrıldıktan sonra eve gittim. Duş aldım ve yatagıma uzandım. Bitiyordu yakında her şey. Mutlu günler, mutlu yarınlar beni bekliyordu. Sabah kalktım. Annem ve babamla kahvaltı yaptıktan sonra dışarı çıktım. Boş bir CD aldıktan sonra eve geldim. Odama çıktım ve bilgisayarı açtım. Muratın çıplak fotograflarını CD'ye attım. Telefonumla Elif’i aradım. Murat seni aradımı, mesaj felan attımı diye sordum. Aşkım çocugu öyle bir korkutmuşsunki çocugun telefonu bile kapalı. Denemek için babamın telefonunu gizli numara olarak ayarladım. Muratı aradım ama telefonu kapalıydı, dedi. Tamam bende şimdiişi garantiye almak için Muratlara gidiyorum, dedim. Tamam aşkım dedi ve telefonu kapattı. Muratların binasının önüne gittim. Muratların zili çaldım. Bir kadın sesi kim o, dedi. Sesinden anlaşıldıgı gibi bu Muratın annesiydi. Postacı, dedim. Kapıyı açtı ve binadan içeri girdim. Asansöre bindim ve Muratların evinin oldugu kata çıktım. Muratın annesi bana bakarak postacı nerde oglum, dedi. O bir alt kata gelmiş teyze , dedim. Oglum ben seni hatırladım sen Taner degilmisin, dedi. Evet teyze oglunuz evdemi, dedim. Evet evde ama morali biraz bozgun, dedi. Neslihan teyze bilmiyordu ne olduğunu. Oglunun ne hallere düştügünü, sokaga çıkacak yüzü olmadıgını, artık hayatını utanarak geçirecegini bilmiyordu. Çagırırmısın teyze tanışmak istiyorum oglunuzla, dedim. Murat oglum diye bagırdı Neslihan teyze içeriye dogru. Ses gelmeyince yanına gitti kısık sesle olsada Murattan şunları duyabildim, kimseyle görüşmek istemiyorum, rahat bırak beni anne felan, dedi. Ardından Neslihan teyze yanıma geldi. Oglum sen istersen içeri gel, dedi. İçeri girdim. Bu arada CD'yi montumun cebinde saklıyordum. Muratın odasına geçtim. Murat beni görür görmez gözleri bir anda açıldı. Neslihan teyzede Murat'a bakarak oglum Taner seninle tanışmak istiyormuş, dedi. Elimi uzatarak merhaba ben Taner, dedim. Oda titreye titreye elini uzattı. Sanırım benim yaptıgımı anlamıştı. Bende Murat memnun oldum, dedi. Neslihan teyze oglum ben sizi yanlız bırakayım, Taner oglum bir şey istiyormusun, dedi. Bir soguk su getirirsen iyi olur teyze, dedim. Soguk suyu getirdikten sonra yanımızdan ayrıldı. Ya Murat bey, benimle ugraşmak neymiş anladınmı, dedim. Sen, o sendin, dedi korku dolu bir ifadeyle. Ya bendim o, dedim. Elimle suratından bir yanak aldım ve bundan böyle adam olcaksın, öyle beni savunmasız bulup dövmek kolaydı. Her şey güç degildir şerefsiz, dedim. Montumun cebinden CD'yi çıkardım ve Murat'a verdim. Evet ben yaptım açık açık itiraf ediyorum. Bu CD'de sansürsüz şekilde çıplak fotografların var. Polise felan şikayet etmeye çalışma bu fotografların yedegini aldım. Bu sefer o küçük bamyanı bütün dünya görür, dedim. Tam kalkıyodum şu soguk suda elimde kaldı içersin artık, dedim. Tek laf edemedi. Murat defteri kapanmıştı artık. Neslihan teyze ben gideyim artık, dedim. Yeni geldin oglum nereye, dedi. Yok teyze ben gideyim , iyi günler, dedim. Binadan çıktım ve bir bankta oturdum. Halil’i aradım. Kardeşim buluşalım dedim. Adresi verdim ve yarım saat içinde yanıma geldi. Elif’i bu işe bulaştırmıcaktım. Halille ikimiz halledicektik bu işi. Şimdi ilk başta şu Müdürün evini bulmalıyız, dedim. Hemen okula gittik ve çıkış saatini beklemeye çalıştık. Halil ve Elif bu günlerde benim yüzümden okula gidememişti. Laf arasında Halil okuluda benim yüzümden astın, dedim. Ayıp ediyon ama Fatih, dedi. Tamam tamam bir şey demedim ama bu yaptıklarını unutmucam, dedim. Sen kafana takma kardeşim aynı şeyin benim başıma gelse sen okulu asmasmıydın, dedi. 19 gün devamsızlıgım olsa ve bugün gitmessem atılıcagımı bileyim yinede okulu asıp gelirim seninle, dedim.
2 SAAT SONRA
Halille baya bir sohbet ettik. Zamanın nasıl geçtigini anlıyamadık. En son okuldan şerefsiz Müdür çıkıyordu. Baktık kapıdan çıkıyor. Elinde siyah bir çanta vardı. Takip etmeye başladık. Arabası yoktu yada vardı biz bilmiyorduk. Çünkü okula araba ile gelmezdi. 20 dakika kadar yürüdük. Müdür en az 5 yıllık bir binanın kapısının önünde durdu. Cebinden anahtarı çıkardı, dış kapıyı açtı ve içeriye girdi. Binanın yerini ögrenmiştik. Ama içeriye nasıl girecektik. Diyelimki binanın içine girmeyi başardık, müdürün evine nasıl girecektik diye düşünmeye başladım. Halil benim aklıma bir fikir geldi belki olur, dedi. Ne diye sordum. Eger müdür evin kapısını kilitlemezse benim bildigim bir yöntem var, bir arkadaş ögretmişti. Ankesörlü telefon kartı ile kapıları açabiliyorum, dedi. Mükemmel bir plan ama ilk başta müdür kaçıncı katta oturuyor onu öğrenmemiz lazım bunun için yarını beklememiz lazım, dedim. Tamam dedi ve ardından evlere dagıldık. Eve gidip akşam yemegini yedim ve ardından sabah erken uyanmak için yattım. Sabah kalktım ve hemen Halil’i aradım. Halil benden önce uyanmıştı. Kahvaltı yapalım, dedim. Kahvaltı yapacagımız yeri söyleyip telefonu kapattım. Annem uyanmıştı. Anne ben bugün kahvaltıyı dışarıda yapıcam, dedim. Tamam oglum, dedi. Üstümü giyip dışarı çıktım. Halille buluşacagımız yere gittim. Halil 5 dakika içinde geldi. Kahvaltı yaptıktan sonra müdürün binasının yanına gittik. Müdürün binadan çıkmasını beklemeye başladık. 15 dakika sonra binanın kapısı açıldı. Binadan 2 kişi çıktı biri müdür diğeri ise başka bir adamdı. Tanımıyordum. Müdür oradan ayrıldıktan sonra binanın kapısının önüne gittik. Şansımız yaver gitmişti ve dış kapı açıktı. Binadan içeri girdik. Giriş kattaki zili çaldık. Kapıyı 40 yaşlarda bir adam açtı. Pardon sabah sabah rahatsız ediyoruz ama bu binada bir okul müdürü var tanıyormusunuz, dedi. Tanımam mı o şerefsizi, dedi. Anlamadım abi, dedim. Bina yöneticisi o, milletten para araklıyor. Geçen ay binayı yaptırcam diye daire başı 50 lira topladı. Neyi yaptırdığını dair bilmiyoruz ama yakında toplantı olucak o zaman sorucam, dedi. Tamam abi kaçıncı katta oturuyor diye sordum. 3. Katta, dedi. Saol abi dedikten sonra kapıyı kapattı. İyice öfkem artmıştı, iyice sinir olmuştum bu adama. Merdivenlerden 3. kata çıktık. Zaten bina 3 katlıydı ve asansör yoktu. Halil yanında getirdigi kartla kapıyı açmaya çalıştı. Tak diye bir ses geldi ve kapı açıldı. Oha, helal olsun, dedim. Şimdi ne yapıyoruz dedi Halil. Sen aşagıda dur ne olur ne olmaz. Bir gözcü lazım, dedim. Tamam dedi ve aşagıya indi. Ben eve girdim. Eve girdigim anda beni uzun fakat ince bir koridor karşıladı. Koridorun sagında ve solunda oda vardı. En dibte ise mutfak yanında ise banyo vardı. Sagdaki odaya baktım bir tane yatak odası takımı ve bir dolap vardı. O odadan çıktım. Çünkü şifreyi bu odada bulamazdım. Herhalde bir kagıda şifreyi yazıp, kagıdı yatagın altına saklamamıştır diye düşündüm. Soldaki odaya gittim. Odada çalışma masası, masanın üstünde bilgisayar vardı. Ayrıyatten odada koltuk ve televizyon vardı. Oturma odası burasıydı. Bilgisayara yöneldim. Monitörün çerçevelerine kagıtlar yapıştırılmıştı. Bunlara tek tek baktım. Ve aradıgımı buldum. Şerefsiz müdür bütün hesaplarına aynı şifreyle giriyordu. Şifreyi kaydetmesi normaldi. Şifresi büyük ve küçük harflerden ayrıyatten sayılardan oluşuyordu. Aklında tutması neredeyse imkansızdı çünkü şifre 14 haneliydi. Kagıdı tam alıp odadan dışarı çıkıyordumki Halil telaşlı bir şekilde yanıma geldi. Fatih hemen saklan müdür geliyor, dedi. Seni gördümü, dedim. Yok beni görmedi hadi hemen saklanalım, dedi. Halil mutfaga saklandı. Ben evin kapısını kapatıp yatak odasındaki dolaba saklandım. Dolapta beklerken müdürün küfür ettigini duydum. Lan şerefsiz biraz yavaş sürsen ne olacak hep üstümü başımı çamur yaptın diyordu. Yatak odasına geldi ve pis olan üstünü çıkardı. Saklandıgım dolaba dogru yaklaştı ve dolabı açtı...
Dolabı açar açmaz suratına tekmeyi geçirdim. Geriye dogru savruldu ve yere düştü. Dolaptan çıktım ve evin kapısına dogru koşmaya başladım. Bu sırada müdür durmadan küfür ediyor ve beni takip ediyordu. Evin kapısından çıkıp merdivenlerden aşagıya iniyordumki şerefsiz müdür beni itti. Merdivenlerden yuvarlanmaya başladım. Yuvarlana yuvarlana 2. kata geldim. Her tarafım agrıyordu. Müdür yanıma küfür ede ede geldi ve karnıma tekme atmaya başladı. Müdür tekme atarken ayagından tuttum fakat bana göre çok güçlüydü. Ayagını saga sola savrurarak, ayagını ellerimin arasından kurtarmayı başardı. Ardından çok sert bir şekilde karnıma dogru bir tekme daha attı. Ben tabi nefessiz kaldım. Baktım aşagıdan biri geliyor bu ne ses diye. Bu giriş katta oturan adamdı. Müdür sen karışma , defol git evine derken lannnnnn diye bir ses geldi. Halil müdürün beline dogru merdivenlerden zıplayarak tekme attı. Tekmenin etkisiyle müdür yere düştü. Halil’inde yardımıyla ayaga kalktım ve hızlı hızlı merdivenleri inmeye başladım. Bu sırada müdürün küfürleri apartmanda yankılanıyordu. Dış kapıdan çıktık ve koşmaya başladık. Aralıksız 10 dakika koştuk. Nefes nefese kaldık fakat müdüre izimizi kaybettirmiştik. Hemen bir taksiye binip Eliflerin evine gittik ve taksiciye beklemesini söyledik. Elif’ide aldıktan sonra bizim eve gittik. Hemen bilgisayarı açtım. Cebimden şifrenin yazılı oldugu kagıdı çıkarttım ve şifreli dosyaya tıkladım. Şifreyi yazdıktan sonra bismillahirrahmanırahim diyip Enter'e bastım ve şifreyi kabul etti. Halil’e ve Elif’e sarıldım. Bitiyordu herşey. Müdürdende intikamı alıyordum sonunda. Ben dayak yerken bana yardım etmeyip camdan güldügü o an geldi aklıma. Yine durup dururken sinirlenmiştim. Vicdanım rahattı ve yapacaklarımı hak etmişti. Elif kamera kayıtlarını görmesin diye Elif sen istersen dışarıda bekle, dedim. Tamam dedi ve dışarı çıktı. Halil, Fatih çok merak ediyorum şu müdürle Elif’i basınca ne tepki verdiler diye. O günün tarihinin yazılı oldugu dosyayı buldum ve açtım. Biraz ileri sardım ve o anları izlettirdim Halil’e. Saklandıgım dolaptan çıkınca müdürün nasıl mal mal baktıgını gösterdim, Elif’in benim onu o anda gördügümüde suratından akan pişmanlıgı gösterdim, müdürün yaptıgı şerefsizligi gösterdim, Elif’in yaptıgı hatayı gösterdim. Vallahi oha, dedi. Sen söylediginde zor inanmıştım ama abi bu nedir. Elif not için böyle bir şeyi nasıl yapar, dedi. Halil bak kardeşim ben seni severim bilirsin. Şu anda Elif’i hayatımdan silebilirim istersen ne yapalım, dedim.
20 YIL SONRA
Cihat hadi oglum kahvaltı yapıyoruz. Tamam baba geliyorum. Elif canım sen çayları koysana, Halil’ide aradım oda gelicek kahvaltıya. Tamam canım ben Bilge'ye bir bakayım kızımız uyumuşmu.
5 DAKİKA SONRA
Ding Dong! Oo Halil kardeşim hoş geldin. Buyur geç içeriye. Fatih varya kurt gibi açım, yengenin işi bugün zor. Lafımı olur kardeşim hiç çekinme hayvan gibi yiyebilirsin. Ayıp oluyor ama. Şaka yapıyorum be. Neyse hadi sofraya oturalım. Halil hoşgeldin , hoşbulduk yenge. Halill abim gelmişş. Oo gel bakayım ufaklık. Bilge uyudumu abisi, uyudu Halil abi. Halil kahvaltı yapalımda bugün ziyarete gidelim bi. Bugündü degil mi o, tabi gideriz.
20 DAKİKA SONRA
Kahvaltımızı yaptıktan sonra dışarı çıktık. Elif’in başı kapalı bir şekilde elindeki bebek arabasıyla Bilgeyi götürüyordu. Halil ise Cihatın elinden tutuyordu. Müdüre ne olmuştu peki. O gün ailecek mahkemeye gidip müdürü şikayet ettik. Elimizdeki kanıt müdürün işinden atılmasına ve 5 sene hapis cezasına çarptırılmasını sagladı. Hapishaneden çıktıktan sonra ne oldu bilmiyorum. Murat ve yanındaki çocuklarıda hiç görmedim. Murat’ta hiç ötmedi zaten ötemezdide. Elif’e ne oldu derseniz evlendik. Halil bana, kardeşim eger Elif namazını kılarsa, başını kapatırsa onunla ilişkini devam ettir, dedi. Durumu Elif'e anlattım ve oda kabul etti. Zaten kendiside kapanmayı düşünüyormuş. Ben ise açıktan liseyi bitirdim. Kıytırıktan bir Üniversite tutturdum fakat ögretmen olmayı başardım. Halil’e ne oldu peki. Oda beni hiç yanlız bırakmadı. Hatta nikah şahidimiz bile oydu. Anneme ve babama ne oldu peki. Bizde şimdi onları ziyarete gidiyorduk daha dogrusu görmeye daha dogrusu koklamaya. Topraklarını koklamaya. İkiside ben Üniversite 3. Sınıftayken bir araba kazasında öldüler. Ölüm bu kadar kolaymıydı, o kadar ani olmuştuki herşey. Ama ikisininde ismini her zaman duyuyorum. Çünkü babamın ismini ogluma, annemin ismini ise kızıma verdim. Keşke görebilselerdi bu günleri, keşke benim adam oldugumu görebilselerdi. Olmadı neyse uzatmıyayım gözlerim doluyor sonra. Neler yaşadım ben, neler çektim, hapishaneye girdim, hayvan gibi dayak yedim, öldüresiye dövüldüm, bıçaklandım, okuldan atıldım ama ben intikamımı aldım.
Haktan Erdoğan Sundu.
Kitabımı okuduğun için çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Eğer yorum yapmak istersen, MENÜ aracılığı ile, şimdilik, Google Play üzerinden yorum yapabilir, ayrıca kitaplarımı paylaşabilirsin. 7/24 bana ulaşmak için üstteki seçenekleri kullanabilirsin. İyi ki buradasın ve umarım güzel vakit geçirmişsindir. Kendine iyi bak.