"Bu nasıl ?"
- Bence siyah olan daha iyiydi.
"Çok resmi duruyor siyah. Her görüşmeye siyah takım elbise ile gidiyor insanlar.”
- Peki sen bilirsin. Zaten giydiğin kıyafetin renginin görüşmeye etkisi olacağını zannetmiyorum.
"Tamam bunu giyiyorum. Mavi uğur getirir umarım.”
İki saat sonra kapının önüne geldim.
- Umarım istediğin gibi gider her şey. Parfüm sıktın mı?
"Sıktım. Her şey hazır. Çok heyecanlıyım.”
Abime sarıldıktan sonra evden ayrıldım.
Haftalardır bu günü bekliyordum. Hayatımın en önemli sınavını vermeye gidiyordum belki de. Geleceğime yön verecek, hayatımı baştan aşağıya değiştirecek bir görüşme yapmaya gidiyordum. Kariyerim, hayallerim, yaşantım, istediklerim, her şey bu görüşmeye bağlıydı.
Haktan ErdoğanSunar.
İş Görüşmesi
Sevdiğim kadın Maria'nın da burada çalışması bu heyacanımı arttırıyordu. Onunla burada bir gelecek inşa etmek inanılmaz güzel olurdu.
Koluma ve telefonumdaki saate bakabilecekken, heyecandan taksiciye "Saat kaç?" diye sordum. ”05:10" demişti. Saat 07:00'deki görüşmeye yetişeceğimden emin olduğum halde 2 saat önceden yola çıkmıştım. Yola çıktığımda güneş daha doğmamıştı.
Taksi ücretini verip taksiden indiğimde iş görüşmesi yapacağım 110 katlı 2 kule beni karşıladı. Daha önce önlerinden sayısız kere geçmiştim. Ülkenin en önemli yapı taşlarından biri olan bu 2 kuleye daha önce Maria'yı ziyaret için girmiştim. Bu sefer farklıydı. Daimi şekilde burada çalışmak için bugün buraya gelmiştim.
Bu 2 gökdelenden biri kuzey kulesi diğeri güney kulesi olarak adlandırılıyordu. Maria güney kulesinde çalışıyordu. Maria'nın ofisinin bulunduğu 84. Kat bütün şehri ayaklarının altına alıyordu. 200 mt2'lik ofisin eşsiz şehir ve deniz manzarası vardı.
Görüşme sağlayacağım yer kuzey kulesiydi. Web sitelerinde bulunan iletişim formunu doldurmuş, daha sonra genel sekreter telefon aracılığıyla bana ulaşmıştı. Bugün saat 7'de kuzey kulesi olarak adlandırılan gökdelende olmam gerekiyordu. Evden çıkmadan önce kahvaltımı yapmış, traşımı olmuş ve banyo yapmıştım. Günlerdir hem abimle hemde Maria ile bir prova niyetinde çalışmalar yapmıştık.
Maria bana deneyimlerini anlattı. İlk görüşmenin heyecanlı geçebileceğini, her tipten soru sorulabileceğini belirtti. Daha önce bir çok firmada çalışmıştım fakat burası farklıydı. Maria bana heyecanlanmamam gerektiğini söyledi fakat bu mümkün değildi.
Belirli süre zaman geçirdikten sonra....
Kuzey kulesinin ön tarafına geldiğimde devasa bir dönen kapı karşıladı beni. Saat daha 06:30'du. Telefonumu kapatacağımdan dolayı son kez Maria'yı aradım.”Canım seni çok seviyorum. Bana şans dile.” dediğimde "Ben sana güveniyorum.” demişti.
Yürümeye başladım ve dönen kapıdan içeri girdim. Adımımı kırmızı bir halıya atmıştım. O halı upuzun bir koridoru tamamlıyordu. Sol tarafta 4 ayrı asansör, cam ile dizayn edilmiş ve alt kattan bakıldığında görülebilecek bir üst kat vardı. Etrafta sivil ve takım elbiselerle dolaşan her yaştan insanlar görüyordum.
Hemen önümde bulunan ve etrafında 8 tane güvenlik duran x-raye doğru yürümeye başladım. X-rayin önüne geldiğimde "Lütfen metal eşyalarınızın tamamını sağ taraftaki alana bırakın.” dedi kadın güvenlik. Cep telefonumu, saatimi, cüzdanımı bıraktıktan sonra x-rayden geçtim. X-rayden geçtikten sonra eşyalarımı aldım ve sağ tarafta koridorun yarısına kadar uzanan resepsiyon bölümüne yürüdüm. Biri erkek biri kadın olmak üzere 2 görevli duruyordu. Erkek olan geldiğimi gören ilk kişiydi ve bana gülümseyerek.”Merhaba. Ne için gelmiştiniz ?" dedi.
Randevum olduğunu belirttiğimde 24. kata çıkmam gerektiğini söyledi. Telefonla konuştuğum genel sekreterin odası o kattaydı. Teşekkür ettikten sonra asansörlerin olduğu tarafa geldim. Üst katlardan birine çıkacağımdan dolayı yukarı yönlü ok simgesi bulunan butona bastım ve beklemeye başladım.
17. Kattan gelen asansörü beklerken 40'lı yaşlarda esmer, kısa boylu, siyah takım elbise giymiş biri yanıma geldi. Asansörün kapıları ekranda "4" yazınca açıldı ve beraber içeriye girdik. Ben 24. o ise 38. Katın düğmesine bastı. Kapılar kapandı ve asansör yukarı doğru çıkmaya başladı.
Asansörün etrafı açık olduğundan dolayı yukarı çıkarken şehir manzarasını görebiliyorduk. Yukarı çıktıkça insanlar, araçlar, ağaçlar hepsi ufacık olmuştu. Daha önce hiç bu kadar hızlı bir asansörede binmemiştim. Daha bineli 20 saniye bile olmamıştı ki 4. Kattan 14. Kata gelmiştik.
Asansörde duran diğer adam 15. Kata geldiğimizde bana doğru baktı ve "İş görüşmesi için mi?" dedi.”Evet.” dedim.”Şans yanında olsun.” dedi.”Teşekkür ederim.” dedim. 24. Kata geldik ve asansör durdu. Asansörden inerken "Kendinize iyi bakın.” dedim. Bana bakarak kafasını salladı.
Asansörden indiğimde cam ofisler görüyordum. Aynı Maria'nın ofisi gibi. Bay Jack Tiny Alson. Hangi odadaydı ? Keşke sorsaydım. Odaların kapılarında yazan isimlere bakıp bulmak zorundaydım şu anda. Sağ tarafta bulunan koridordan devam ederken isimlere bakmaya başladım. Bu sırada cam ofisden ne yaptığımı sorgular şekilde bakan kişiler görüyordum.
Micheal Parker , Tony Donald , Jack Tiny Alson. Evet bulmuştum. Bu devasa büyüklükteki katta çokta aramadan bulmuştum. Cam ofisin arkasından beni görür görmez ayağa kalktı. Ben kapıyı açtım ve içeri girdim.
İçeri girer girmez elimi uzatıp "Merhaba.”dedim."Merhaba, hoş geldin. Otursana şöyle.” dediğinde eliyle masasının hemen önünde duran 2 koltuğu işaret ediyordu.
Sağ tarafta olan koltuğa oturdum.”Seni heyecanlı gördüm Boris.” dedi.”Heyecanlıyım efendim.” dedim.”Heyecan yapmana gerek yok. Maria'yı tanırım. Eşinin burada işlerin nasıl yürüdüğü hakkında bilgisi eminim vardır. Onunla prova için çalıştığını tahmin ediyorum.” dedi.”Evet efendim söylediğiniz gibi oldu. Onunla günlerdir çalışıyoruz.” dedim.”Merak etme. Maria'dan dolayı avantajlısın. Maria'nın buraya kattıkları sana büyük referans olacaktır.” dedi.”Teşekkür ederim efendim.” dedim.
Masanın gözünü açtı ve bir paket çıkardı.”Bunu al ve 95. Kata çık. Orada Sawyer seninle ilgilenecektir. Bu paketi ona vereceksin.” dedi. Uzattığı paketi aldım. Üzerinde hiçbir şey yazmıyordu.”Teşekkür ederim efendim.” dedim ve oturduğum yerden kalkıp ofisden dışarı çıktım.
Asansörün önüne geldim. En yakın asansör 24. Katta yani 2 alt kattaydı. 25. Kata geldiğinde butona basmıştım. Asansör bulunduğum kata geldiğinde kapıları açıldı. Kapıları açıldığında biri erkek biri kadın olmak üzere 2 kişi karşıladı beni. 2'sininde elinde şu anda tuttuğum paketten vardı. Beni gördüklerinde gülümsediler.”İş görüşmesi için mi geldiniz ?" dedim.”Evet.” dediler.”95. Kata mı çıkıyorsunuz ?" dediğimde erkek olan "Evet.” dedi, kadın olan ise kafasını salladı. Kapılar kapandı ve 95. Kata çıkmaya başladık.
"Ding" sesi geldiğinde asansör 95. Katta durmuştu. Asansörün kapısı açıldığında geniş bir koridor karşıladı bizi. Koridorun az ilerisinde X-ray cihazının önünde bekleyen 2 tane güvenlik görüyordum. Hemen arkasında ise çift kanatlı bir kapı vardı.
Yürümeye başladık. Asansörde karşılaştıklarımdan kadın olan en önden yürüyordu. Onun arkasından ben ve benim yanımda ise erkek vardı. X-rayin önüne geldiğimizde güvenliklerden biri "Telefonunuzu, metal eşyalarınızı bize teslim etmek zorundasınız.” dedi.
Bunu zaten bekliyordum. İçeride konuşulacaklar özel bilgilerdi büyük ihtimal. O yüzden böyle bir güvenlik önlemi şaşırtmamıştı. Önce asansörde karşılaştığım kadın eşyalarını ve telefonunu teslim etti. Daha sonra x-rayden geçip çift kanatlı kapıdan içeri girdi.
Daha sonra x-raye yanaştım. Bagaj arama yeri olarak bilinen yere paketimi bıraktım. Telefonumu ve metal eşyalarımı teslim ettikten sonra x-rayden geçtim. X-ray uyarı vermeyince güvenlik "Geçebilirsiniz. Eşyalarınızı 12. Kattaki güvenlik biriminden teslim alabilirsiniz.” dedi.
Paketimi alıp 4 adım attıktan sonra kapıya ulaştım. Kapıyı açtığımda dışarıyı görebileceğimiz eşsiz bir manzara eşliğinde bir dikdörtgen toplantı masası karşıladı beni. Masanın etrafında oturan 3 kişi görüyordum. Her birinin önünde elimde tuttuğum paketten vardı.
Duvarlarda ünlü ressamların tabloları ve masanın ortasında bir nostaljik kaset çalar görüyordum. Masada oturanlar benim geldiğimi gördüklerinde ayağa kalktılar. İlk gelen kadın "Hoş geldin. Alyson ismim.” dedi.”Boris" dedim. Gülümsedi ve yerine oturdu. Diğer gelen adam ise "Hoş geldin dostum. Matt ben. Nasılsın ?" dedi.”Bende Boris. İyiyim.” dedim. Oda yerine oturduktan sonra asansörde karşılaştığım kadın geldi.”Carole" dedi ve elini uzattı.”Boris" dedim. Hepsiyle tanışmıştım.
Masanın hemen önünde duran, duvara yansıtılan projeksiyonun önündeki kadın daha yetkili biri gibiydi. Yanıma gelip "Hoş geldin. Borisdi değil mi ?" dedi.”Evet.” dedim. Boş olan sandalyelerden birini gösterdi ve "Bende Cathy. Şuraya oturabilirsin. Birazdan başlıyacağız.” dedi. Gösterdiği yer projeksiyonu sağ tarafımda bırakıyordu. Oturdum ve beklemeye başladım.
Oturduğum yerde beklerken çift kanatlı kapı açıldı. Gelen, asansörde karşılaştığım adamdı. Elinde paketiyle gelirken yerimden kalktım, elimi uzattım ve "Boris" dedim. Sağ elinde tuttuğu paketi sol eline alarak elini uzattı ve "Jewell" dedi.”Memnun oldum.” dedim.”Bende.” dedi.
Benimle konuşan Cathy, Jewell geldikten sonra ofisin içinde bulunan projeksiyonun hemen yanındaki kapıdan içeri girdi ve gözden kayboldu. O çıktıktan sonra aynı kapıdan gözlüklü, uzun boylu, takım elbiseli bir adam içeri girdi ve projeksiyonun önüne geldi.
O içeri girince ortam sessizleşti.”Hoş geldiniz hepiniz. Ben Sawyer. Son kontroller yapılıyor, daha başlamadık.” dedi ve bizimle sohbet etmeye başladı.
"Carole" diye seslendi önce. Carole "Efendim" dedi.”CV'ni okudum. Başarılı bir girişimcisin.” dedi.”Teşekkür ederim.” dedi Carole. Daha sonra Jewell'a döndü.”Oxford üniversitesindeki bir tanıdığım, otel yerine üniversiteyi tercih edebileceğini söylemişti. Bu doğru mu ?" dedi. Jewell'da "Kesinlikle doğru.” diye cevap verdi. Gülüşmeler eşliğinde Sawyer "Okuduğun Üniversitede. . . .” diye bir cümle kuracakken telefonu çaldı.”Özür dilerim bakmam gerek.” dedi. Telefonunu açtı.”Efendim.” diye cevap verdi. Daha sonra "Peki söylüyorum.” dedi. Telefonu kapattığında "Arkadaşlar başlıyoruz. Sohbetimize daha sonra devam ederiz. Önünüzdeki paketleri açın çünkü içindekileri gelen kişiye teslim edeceksiniz.” dedi. Daha sonra Cathy'in çıktığı kapıdan çıktı ve gözden kayboldu.
Sawyer gözden kaybolduğunda toplam 5 kişi olarak önümüzde duran paketleri açmaya başlamıştık. Ben paketimi açarken gözüm tam karşımda oturan Jewell'e kaydı. Paketini açmıştı ve elinde bir şey tutuyordu. Ne olduğunu görememiştim fakat gülmeye başlamıştı.”Şaka mı bu ?" diyerek bir reaksiyon gösterdi.
Ben paketimi açtım. İçinde ne olduğuna bakmadan elimi içine daldırdım. Elim önce metal bir şeye çarptı. Bir soğukluk hissetmiştim. Ne olduğuna bakmadan tuttum ve paketten dışarı çıkarttım. Dışarı çıkartır çıkartmaz tuttuğum şeyi yere düşürdüm. Çünkü paketin içinden bir silah çıkmıştı.
Paketin içinde başka hiçbir şey yoktu. Silahı düşürdüğümde, hemen sağ tarafımda projeksiyona benden daha yakın olan Carole çığlık atarak ayağa kalktı. O çığlıkla beraber kısa süreli bir ölüm sessizliği oldu. Herkes birbirine şüpheci gözlerle bakmaya başlamıştı.
Silahı yerden almak için eğilirken Matt "Silah mıydı o ?" dedi. Eğilip aldım ve "Evet.” dedim. Daha sonra silahı masanın üzerine koydum. Jewell elinde tuttuğu şeyi bana gösterdi. Elinde bir mermi tutuyordu.”Paketimden sadece bir mermi çıktı.” dedi.
Yerimden kalktım ve projeksiyonun yanındaki kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açmaya çalıştım fakat açılmıyordu. Ben kapıyı açmayı denerken Matt buraya ilk geldiğimiz çift kanatlı kapıyı denedi.”Açılmıyor.” dedi.
Projeksiyonun yanındaki kapıyı açmayı denerken "Neler oluyor ? Ne yaptığınızı zannediyorsunuz siz ?" diye bağırdım. Telefonlarımızı kapının önünde bırakmıştık. Neler oluyordu hiçbir anlam veremiyorduk.
Bir ağlama sesi duymaya başladım. Alyson ağlıyordu. Matt masaya yumruk atıp "Çıldıracağım.” diye bağırdı. Yüzündeki damarlar bir anda açığa çıkmıştı. Carole "Buraya bakmanız gerek.” dedi. Oraya doğru baktığımızda Carole'un elinde bir kaset görüyorduk.
Matt çift kanatlı kapıya bir tekme attı ve "Oyun mu oynuyorsunuz ?" dedi. Kapıyı yumruklamaya devam ederken Carole masanın ortasındaki kaset çaları işaret edip "Bu kasete bakmalıyız.” dedi. Herkes panik içindeydi. Kasetin içinde ne olduğuna bakmaya karar verdik. Kaset çaların kaset bölümünü açtım. Carole paketin içinden çıkan kaseti bana verdi. Kaseti takıp oynat tuşuna bastıktan sonra masanın etrafında yavaş adımlar atmaya başladım.
"Beş, dört, üç, iki, bir.”
Daha sonra bir kahkaha sesi geldi dinlediğimiz kayıttan.
"Bu başlamak için geriye doğru sayılan bir zamanlayıcı değil. Burada eksilen sizsiniz. Yavaşca ve tek tek.”
Matt : Bir dakika. Bu ses . . . .
"Yaptığınız her şeyi biliyorum. Sırlarınızı, geçmişinizi, korktuklarınızı ve korkularınızı.”
Alyson : Bu ses çok tanıdık geliyor.
"Tik. Tak. Tik. Tak"
Carole bana doğru baktı.
"Zaman işliyor. Buradan sadece 1 kişi çıkacak.”
Carole : Bu ses Boris'in sesi.
Kaset çalardan kahkaha sesleri gelirken, Carole ayağa kalkıp yanıma geldiğinde neler olup bittiğine anlam vermeye çalışıyordum. Yakamdan tutup "Oyun mu oynuyorsun bizimle ?" diye bağırdı. Hemen sonra Alyson'da yanımızdaydı.
"Şu anda neler oluyor anlam veremiyorum.” dedim.
"Aslında hiçbiriniz şansı yok. Bu odadan sadece ben çıkıcam.”
Bu cümleyi duyduktan sonra kayıt bitti. Matt sinirli bir şekilde yanımıza gelip "Sen bizimle dalga mı geçiyorsun ?" dedikten sonra suratıma yumruk attı. Geriye doğru savruldum. O sırada Jewell ayağa kalktı ve Matt'i tuttu.”Hiçbir şeyden haberim yok diyorum size anlamıyor musunuz beni ?" dedim. Matt'i güçlükle tutan Jewell "Bir şeyden haberi olmadığını söylüyor. Neden kendisini bizimle odaya kapatsın ?"dedi.
Bunu söyler söylemez projeksiyonda bir görüntü oynamaya başladı. Bir bahçede sandalyede oturan, ağzı , elleri ve ayakları iple bağlanmış 50'li yaşlarda bir kadın görüyorduk. Bunu görür görmez Carole "Anne ?" dedi ve ekrana doğru yürümeye başladı.
Daha sonra kadraja biri daha girdi. Bu bendim. Elimde silah vardı. Silahı sandalyede oturan kadının kafasına dayadım ve ateş ettim. Ateş eder etmez yayın kapandı ve Carole çığlıklar atarak yere çömeldi. Matt'i tutan Jewell Matt'i bıraktı ve yanıma koşup suratıma tokat attı.
Alyson yayında gördüklerinin etkisiyle "İmdat" diye etrafa bağırmaya başladı. Jewell tokat attıktan sonra bende ona yumruk salladım. Kavga ederken Matt geldi ve suratıma 2 tane sert yumruk attı. Yere düştüğümde üzerime çıktı ve suratımı yumruklamaya başladı. Carole çömeldiği yerden kalktı ve oda suratıma vurmaya başladı. Tırnakları ile yüzümü çizmiş ve yüzüm kanlar içinde kalmıştı.
Carole bana vurmayı bıraktı ve ağlamaya devam ederek sandalyeye oturdu. Nefes nefese kalan Matt'de beni bıraktı ve ayağa kalktı. Cama gidip yumruk attı fakat hiçbir şey olmamıştı. Jewell aldığı sandalye ile cama vurmaya başladı. Jewell cama vurmaya devam ederken Alyson "Benim paketimde belgeler var. Bilmiyorum ama belki belgeler işimize yarayabilir.” dedi.
Ağzımdaki kanı silerek doğruldum. O sırada Matt, Alyson'un yanına gitmişti ve paketten çıkan belgelere bakıyordu.
"Kroki. Binanın krokisi var burada.” dedi Matt. Jewell "Hiçbir işimize yaramaz.” dedi. Carole ağlamaya devam ederken masada duran tabancayı alıp yerinden kalktı ve Jewell'in yanına gitti. Bir şeyler söyledi. Daha sonra Jewell "Asla olmaz.” dedi.”O mermiyi bana ver !" diye bağırdı Carole. Jewell "Buradan çıkt. . .” derken cümlesini bitirmeden projeksiyonda bir görüntü oynamaya başladı.
Bir arabanın içinde, şoför koltuğunun yanındaydı kamera. Bu ön koltuktan sokağı görebiliyorduk. Daha sonra araba hareketlenmeye başladı. Kavşaktan döndü ve birine çarpacakken izlediğimiz kayıt tamamen durdu. Durduğunda arabanın çarpacağı kişiyi görebiliyorduk ve Matt "Alana" dedi ve bunu dedikten hemen sonra kayıt oynadı ve araba kadına çarptı. Çarptıktan sonra kadın havalandı ve kadraj dışına çıktı. Araba tekrardan geriye geldi ve kadının üzerinden geçti. Sonra tekrardan ileriye doğru gitti ve yine geçti. Yine geçti. Yine geçti ve yayın kapandı.
Matt "Alana" diye bağırdığında büyük yankı oluşturdu etrafta. Gözünden yaş akarken yanıma geldi ve suratıma yumruk atmaya başladı."Orospu Çocuğu.”, "Orospu Çocuğu.” dediğinde tanınmaz hale gelmiştim. Carole saçlarını çekip silahla kafasına vurarak "Çıldıracağım.” diye çığlıklar atıyordu. Jewell'in morali inanılmaz bozulmuştu. Alyson ise tırnaklarını yiyerek masanın etrafında dolanıyor ve kendine kendine "Lütfen, lütfen, lütfen, lütfen.” diyerek söyleniyordu.
Matt üzerimden kalktı ve Jewell'ın yanına gitti. Elini Jewell'ın cebine soktu. Çıkardığında elinde mermi vardı. Daha sonra koşarak Carole'un yanına gitti. Bu sırada Jewell ne olduğunu anlamaya çalışırcasına bakıyordu ve Matt'e "Ne yapıyorsun ?" dedi. Matt Carole'un elinde tuttuğu silahı sert bir hamleyle aldı. Bunu gören Jewell "Hayır yapma !" diye bağırdı. Bunu dedikten sonra Matt'in yanına hızlıca koştu. Matt silahın dipçiğiyle koşan Jewell'in suratına çok sert bir şekilde vurdu ve Jewell yere düştü. Gözünü tutan Jewell acılar eşliğinde kıvranıyor, Alyson "Yapmayın.” diye etrafta söyleniyordu.
Matt sarjör kilidine bastıktan sonra sarjörü eline aldı ve elinde tuttuğu tek mermiyi yerleştirdi. Daha sonra sarjörü silaha taktı ve sürgüyü çekti. Sinirli bir şekilde yanıma gelip namluyu suratıma doğru doğrulttu ve ateş etti.
İş Görüşmesi
Boris'in kafasından giren kurşun deliğinden bulunduğu yere kan akıyordu. Silah sesi patlar patlamaz Alyson ve Carole çığlıklar atmış, Jewell "Sen ne yaptın ?" diye bir reaksiyon göstermişti. Matt elinde tuttuğu silahla bulunduğu yere çömelmiş ve garip duygular yaşıyordu. Bunlar olurken projeksiyonda bir görüntü oynamaya başladı. Alyson, Jewell, Matt ve Carole. Hepsi oraya doğru kilitlendi.
Biri yürüyordu. İzledikleri yerin hastane olduğunu etraftaki sedyelerden, beyaz önlük giymiş doktorlardan, tekerlekli sandalyelerden anlamışlardı. Daha sonra bir odaya geldi yürüyen kişi. Yatakta biri vardı. Bu Alysondu. Baygındı. Çeken kişi elini uzattığında doktor önlüğü giydiğini anlamışlardı. Alyson'un çenesinden aşağıya doğru elini uzattı ve taciz etmeye başladı. Daha sonra Alyson'un giydiği kıyafeti indirdi ve göğüslerini açığa çıkardı. Kamerayı tutan kişi Alyson'un göğüslerini ellemeye devam ederken kayıt kapandı.
"Bunu hatırlamıyorum.” diyerek başladı Alyson.”Ben hastaneye . . .” diyerek kendine düşünme fırsatı verdi.”Ben hastenede yatmadım. Nasıl olur böyle bir şey ? Hatırlamıyorum. Deliricem burada.” dedi.
Daha sonra bir görüntü daha oynamaya başladı projeksiyonda. Bu görüntü oynamaya başlar başlamaz Jewell'da bir tedirginlik oldu. Saklaması gereken bir şey açığa çıkacakmış gibi ne gösterileceğini büyük bir merakla bekliyordu.
Bir ev ortamı gözüktü. Kadraja Jewell girdi. Koltuğa oturdu, elinde tuttuğu LSD isimli uyuşturucu maddeyi ağzına götürdü ve yayın kapandı. Jewell "Ne zaman ve nasıl girdiler evime ?" dedi. Bunu söyler söylemez bir görüntü daha oynamaya başladı.
Üst kattan alt kata bir kamera tutuluyordu. Kadraja Matt girdi ve yanında bir kadın vardı. Matt kadınla öpüşmeye başladı. Matt soyunurken kayıt kapandı.
"Nasıl?" dedi Matt.
Matt'in şaşkınlığı bitmemişken projeksiyonda yine görüntü oynamaya başladı. Odadaki herkes kendisiyle alakalı bir şeyler çıkacak diye sadece projeksiyona bakıyordu.
Görüntüde kuzey kulesinin yani bulundukları kulenin giriş kapısı gösteriliyordu. Kadraja Boris girdi. Dönen kapıdan içeri girdiğinde Boris'in Jack Tiny Alson'un odasına girdiği görüntü geldi. Paketi alıp odadan çıktıktan sonra şu anda bulundukları oda görüntülenmeye başladı. Kamera tam olarak masanın ortasından kayıt yapıyordu. Matt, Boris'e silahı doğrultup ateş ettiğinde yayın kapandı.
Yayın kapanır kapanmaz Matt, masanın ortasında bulunan kaset çaları eline aldı ve çift kanatlı kapıya doğru fırlattı.
Paramparça olan kaset çalara yaklaşan Carole eğildi ve içinden çıkan 360° derecelik kamerayı eline aldı. Jewell kameranın çalıştığını ve sesinin kendisini izleyenler tarafından dinlenildiğini düşünerek Carole'un yanına yaklaştı ve "İşlediğiniz büyük suç. Burada sonsuza kadar bizi tutamazsınız.” dedi.
Carole "Buradan hemen çıkmalıyız.” dedi ve elindeki kamerayı yere fırlattı. Daha sonra bulunduğu ortamın duvarlarında asılı olan tabloların arkasında bir şey olabileceğini düşünerek Boris'in oturduğu ilk sandalyenin arkasındaki tablonun önüne gitti. Tabloyu tuttu ve yerinden çıkardı fakat bomboştu. Matt, Carole'un bu fikrini mantıklı buldu. Kendisine yakın olan tablonun önüne gitti ve yerinden çıkardı fakat oda bomboştu. Alyson ve Jewell bu ikiliye katılarak bütün tabloları beraberce söktüler fakat tabloların arkasında hiçbir şey yoktu.
Jewell, Matt'e "Senin paketinde ne çıktı ?" diye sordu. Matt "Çok anlamsız.” dedi. Alyson "Paketin içindeki neydi Matt ?" diye konuşmaya daldı.”Size göstereyim ama bir anlamı yok.” dedikten sonra Matt elini cebine soktu. Elini cebinden çıkardığında bir kibrit büyüklüğünde oyuncak bir uçak tutuyordu. Bu oyuncak uçağı çıkartır çıkarmaz projeksiyonda bir görüntü oynamaya başladı.
Görüntüde bir arabanın içindeydi kamera. Daha önce aynı görüntüyü izlemiş olduğunu anlar anlamaz "Bunu izlemek istemiyorum.” diye bağırdı Matt. Araba hareketlendi ve kavşaktan döndü. Tam birine çarpacakken kayıt durdu. Matt "Alana, sevgilim.” diye ağlamaya başladı. Çarpmanın etkisiyle havalanan Alana kadraj dışına çıktı. Araba tekrardan geriye geldi ve kadının üzerinden geçti. Sonra tekrardan ileriye doğru gitti ve yine geçti. Tekrar geri geldi ve yine geçti. Daha sonra araba ileriye doğru yine hareketlendi, Alana'nın üzerinden geçti ve yoluna devam etmeye başladı.
Yayın kapanmamıştı. Yayının kapanmadığını gören Matt izlemeye devam ediyordu. Bu arada Boris'in sesi duyulmaya başladı.
"Biz her yerdeyiz. Sizleri görebiliyoruz. Sizleri duyabiliyoruz.”
Önce araba durdu. Daha sonra sağ taraftaki ön koltuktan etrafı gören kamerada, bir çift el gözüktü. Kamera sabit durduğu yerden hareketlenmeye başladı ve direksiyon görüldü. Kamerayı yavaşca çevirirken Boris'in sesi duyulmaya devam etti.
"Sizlerin ne yaptığını iyi biliyoruz. Birinizi düşman , birinizi iyi gösterebiliyoruz.”
Arabanın içinde kamerayı tutan kişi kamerayı kendine doğru çevirdi. Bu Matt'di. Şok olmuş vaziyette kaydı izlemeye devam ederken kayıt kapandı. Bu sefer farklı biririn sesi gelmeye başladı.
"Ve saklanabiliyoruzda. İstersek kendimizi gösterebiliyor, istersek sahte suçlular yaratabiliyor, o suçları biz ya da bizden biri zannetmenizi sağlıyoruz.”
Konuşan kişiyi duyar duymaz Carole "Bu benim sesim" dedi. Daha sonra bir görüntü oynamaya başladı. Hastane ortamında Alyson'un göğüslerini elleyen kişi gösteriliyordu. Kamerayı tutan kişi Alyson'un göğüslerini ellemeyi bırakıp odadan çıktı ve yürümeye başladı. Yürürken kamerayı kendine doğru çevirdi. Bu Alyson'du.
Kayıt kapandı ve videodaki ses yine değişti.
"Zengin ya da fakir olanları biz belirliyoruz. İstediğimiz kişiyi yükseltebiliyor, istediğimiz kişiyi bitirebiliyoruz.”
Hepsi bu sesin George Bush'a ait olduğunu biliyordu.
Bir görüntü oynamaya başladı bu duyulduktan hemen sonra. Bahçede ağzı, elleri ve ayakları bağlanmış biri gözüküyordu. Bu Borisdi. Kadraja giren Carole, Boris'in kafasına doğru namluyu tuttu ve ateş etti. Ateş eder etmez Carole "Hayır.” diye bağırdı ve aynı görüntü yine oynamaya başladı.
Bu sefer elleri ve kolları bağlı olan Carole'du. Kadraja elinde silah olan biri girdi. Bu kişide Carole'un ta kendisiydi. Namluyu elleri kolları bağlı olan kendisinin kafasına doğru uzattı ve ateş etti. Ateş eder etmez kayıt kapandı ve başka bir kişinin sesi duyulmaya başladı.
"Hristiyan, Yahudi ya da Müslüman olmanız anlamsız.” cümlesini duyduklarında Rihanna'nın sesi olduğunu anlamışlardı.
"Her din aynı yere hizmet ediyor. Dinler insan doğasına göre ayarlandı.” cümlesini duyduklarında Will Smith'in sesi olduğunuda anlamışlardı.
Projeksiyonda aynı hastanede görüntü oynamaya başladı. Alyson'un göğüslerini elleyen biri , Alyson'un odasından çıktıktan sonra kamerayı kendine doğru çevirdi. Bu Matt'di. Kamera Matt'in yüzünü göstermeye devam ederken Matt'in yüzü bir anda Carole'un yüzü oldu, daha sonra Boris'in yüzü, daha sonra Jewell'in yüzü. Jewell'in yüzü gösterilmeye devam ederken Jewell konuşmaya başladı fakat ses başkasının sesiydi. Önce arapça konuştu Jewell ve "Kader" dedi. Daha sonra japonca, daha sonra çince, daha sonra türkçe, daha sonra ingilizce söyledi bu kelimeyi.
Jewell'in görüntüsü gitti ve ekran ikiye bölündü. Sağ tarafta ABD başkanı George Bush konuşuyordu ve şöyle söyledi.
"İstediğimiz kanunu çıkartabiliyor, düzeni parçalayıp toplayabiliyoruz. Seçimlerinizin hiçbir önemi yok çünkü o seçimleri zaten biz yapıyoruz.”
Daha sonra bölünen ekranın sol tarafında Almanya Başkanı Gerhard Schröder göründü ve oda aynısını söylemeye başladı.
"İstediğimiz kanunu çıkartabiliyor, düzeni parçalayıp toplayabiliyoruz. Seçimlerinizin hiçbir önemi yok çünkü o seçimleri zaten biz yapıyoruz.”
George Bush ve Gerhard Schröder bu sözleri tekrar ederken ekran 4'e bölündü. Bu sefer görüntüye Micheal Jackson ve Rihanna da girmişti ve onlarda aynılarını söylemeye başladı.
"İstediğimiz kanunu çıkartabiliyor, düzeni parçalayıp toplayabiliyoruz. Seçimlerinizin hiçbir önemi yok çünkü o seçimleri zaten biz yapıyoruz.”
Bu sefer ekran 8'e bölündü. George Bush, Gerhard Schröder, Micheal Jackson ve Rihanna'nın ardından Carole, Alyson, Jewell ve Matt gelmişti. Onlarda aynı şeyi söylemeye başladı.
"İstediğimiz kanunu çıkartabiliyor, düzeni parçalayıp toplayabiliyoruz. Seçimlerinizin hiçbir önemi yok çünkü o seçimleri zaten biz yapıyoruz.”
8'e bölünen ekran önce 16'ya daha sonra 32'ye daha sonra 64'e daha sonra 128'e bölündü. Dünyadaki sayılı ünlülerin, iş adamlarının, kısacası önemli insanların aynı şeyi söyledikleri görülmeye başlandı. Söyledikleri birbirine girmişti. Bu devam ederken Matt, Carole, Jewell ve Alyson delirmek üzereydiler.
Bu görüntülerin hepsi bir anda kapandı ve yeni bir görüntü oynamaya başladı. Görüntüde Boris vardı. Kameraya doğru bakıyordu.
"İtaat et ve kabullen.” dedi.
Bunu der demez yayın kapandı ve çok yakın bir yerden uçak sesi duyuldu. Carole, Jewell, Alyson ve Matt bu sesi duyar duymaz cama doğru yönelirlerken Boeing 767-200 tipindeki uçak bulundukları kata, kuzey kulesine çarptı.
İş Görüşmesi
11. 09. 2001 tarihinde ikiz kulelere yapılan terör eylemi sonucu yaşamını yitirdiği belirtilen Jewell Bailey, Carole Reed, Alyson Howard ve Matt Ross bugün son yolculuğa uğurlandı. Matt'in eşi Alana sinir krizleri geçirdi ve çok üzgün olduğunu belirtti. Bu şahıslara yakın bir yerde cesedi bulunan Boris Ortiz'in kafasında bulunan kurşun izi gizemini halen koruyor. İkiz kuleler saldırısı sonsuza kadar gizemini koruyacak bir terör saldırısı olarak kayıtlara geçti.
Haktan ErdoğanSundu.
Kitabımı okuduğun için çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Eğer yorum yapmak istersen, MENÜ aracılığı ile, şimdilik, Google Play üzerinden yorum yapabilir, ayrıca kitaplarımı paylaşabilirsin. 7/24 bana ulaşmak için üstteki seçenekleri kullanabilirsin. İyi ki buradasın ve umarım güzel vakit geçirmişsindir. Kendine iyi bak.
İş Görüşmesi | İkiz Kulelerin İçinde Yaşananlar | Komplo Teorisi Hikayesi Oku
İkiz Kulelerin İçinde Yaşananlar
Tarihin en büyük terör olayı olarak sayıldı kimilerine göre. O anda İkiz Kulelerin içinde neler yaşandı peki? İş Görüşmesi adlı kitabımda, İkiz Kulelerin içinde yaşananları bir hikayeye çevirerek anlattım.
Komplo Teorisi Hikayesi Oku
İkiz Kuleleri kim vurdurdu? İşte bu soru, insanı şüphede bırakan, komplo teorilerini aralayandır. İş Görüşmesi'nde, komplo teorisi hikayesi okumak isteyenler için İkiz Kuleler saldırısını kitaplaştırdım.