Garson Olarak İşe Başladım Başıma Bela Aldım | Sürükleyici Merak Uyandıran Hikaye Oku | Kitap
Merak Uyandıran Hikaye
Eğer merak uyandıran kitaplar okuyorsanız hikayenin çok daha akıcı olduğunu ve hızlı bitirdiğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Merak uyandıran kitaplar, okuyucuyu adeta kilitler ve teoriler üretmesini sağlar. Her sonraki aşamada, yeni sır perdeleri sunabilir. Konu olağan akışında ilerlese dahi sunulan öğeler merak unsurunu arttırabilir. Bu türde olmasının alınan hazzı arttırması olasıdır ve okumak isteyenler sadece bu türe özgü bir arayış içinde dahi olabilirler. Yalnızca kısa veya uzun olması değil, gizem duygusunu ne kadar süre devam ettireceği de önemlidir kimilerine göre.
Merak uyandırıcı hikaye okuyorsanız hikayenin çok daha iyi olduğunu ve süratli bitirdiğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Merak uyandırıcı hikayeler, okuyucuyu adeta kilitler ve teoriler üretmesini sağlar. Her sonraki aşamada, yeni sır perdeleri sunabilir. Konu olağan akışında ilerlese dahi sunulan öğeler merak unsurunu arttırabilir. Merak uyandırıcı hikayenin bu türde olmasının alınan hazzı arttırması olasıdır ve okumak isteyenler sadece bu türe özgü bir arayış içinde dahi olabilirler.
Sürükleyici Hikaye
Sürükleyici hikaye, yalnızca kısa veya uzun olmasıyla değil, gizem duygusunu ne kadar süre devam ettireceği de önemlidir kimilerine göre. Sürükleyici hikaye okumak isteyenlere Garson Olarak İşe Başladım Başıma Bela Aldım adlı kitabımı öneririm.
Birazdan okuyacağınız hikayede bahsi geçen firmalardan, bu hikayede adlarını kullandığımdan dolayı herhangi bir kazancım yoktur.
Haktan ErdoğanSunar.
Red Events nedir?
Red Events isminden de anlaşılacağı üzere organizasyon firmasıdır. Ünlü yerler için çalıştıracak insanlar toplar, taşeron bir firmadır. Hatta internet sitesini de vereyim : http://www. red-events. com/
İş yerleri Taksim'dedir bu firmanın. Ben de ilanlarını gazeteden gördüm. Garson olacağımı ve ücretin dolgun olduğu yazıyordu. Günlük SSK, yemek ve yol vereceklerini de eklemişlerdi. Aradığımda günlük 1100 lira alacağımı ve servisle eve bırakılacağımı ilettiler. Yarın geleceğimi söyledim. Ertesi gün olduğunda, sabahleyin üstümü giyip dışarı çıktım. Kahvaltıyı dışarıda yapıp verdikleri adrese gittim. 3. Kattaydı ve oraya çıkıp kapının önüne geldim. Kapıyı çaldığımda kapalı bir bayan beni karşıladı. Merhaba, dedi ve içeri gelin lütfen diyerek devam etti. 3 kişi daha vardı kayıt olacak. Bana kağıt uzatıp doldurmamı istedi. İngilizce'yi iyi bilenlere ekstra 400 lira verdiklerini belirtti. Klasik olarak kullanılan "Az ingilizcem var." lafını söylemedim çünkü rezil olmak istememiştim. Kayıt oldum ve daha yetkili birinin odasına geçtik. İşi anlatmaya başladı. Göründüğü gibi olmadığını, çok zorlanacağımızı söyledi. 1100 Lira Türkiye koşullarında iyi olduğu için ben de dahil kimse sesini çıkartmayıp şartları kabul etti. Kıyafet şartları vardı. Siyah pantolon ve beyaz gömlek getirmek mecburiydi. Zaten olduğundan tekrar almam gerekmiyordu. AKP il binasından tutun tekne turlarına kadar, tekne turlarından tutun milletvekillerinin bulunduğu organizyonlara kadar, bu organizasyonlardan tutun düğünlere kadar her yere gideceğimiz söylendi. İster 2 saat sürsün ister 24 saat, yine de 1100 lira alacağımız belirtildi. Birkaç gün içinde aranacağımız söylendikten sonra oradan ayrıldık.
Aradan 2 gün geçti. Öğlen saatleriydi sanırım beni arayıp yarın için Hilton Otel'de düğün verileceğini ve benimde gelmemi istediklerini söylediler. Sabah 8'de gelmem gerekiyordu. Biraz konuşup geleceğimi söylerek kapattım telefonu. Ertesi gün sabah üstümü giyip dışarı çıktım ve Hilton Otel'e gittim. Güvenlik niçin geldiğimi sordu. Görevli olduğumu söyledim. Personel girişinin arka taraftan olduğunu söyledi. Arka tarafa gittim ve personel girişi yazan kapıdan içeri girdim. Sol tarafta güvenlik vardı. Kimliğimi istedi ve verdim. Ardından içeri girebilirsin dedi ama kimliği geri vermedim. İçeri girip organizasyon şefini buldum. Tanıştık. Sevmedim kendisini açıkcası. Fazla havalı ve sinirli biri. Milletin sakal traşına tek tek baktı. İnce tüy olsa bile git kes diye bağırdı. Organizasyon yerine geçtik birde ne göreyim ...
Ortada hiçbir şey yok. Bir düzen yok. Masa ve sandalye yok. Her şeyi biz sırtımızda taşıyıp kuracağız. Sandalyeleri biz yerleştireceğiz. Çatal bıçaktan tut mumlara kadar, masalardan tut sandalyelere kadar her şeyi biz ayarlıyacaktık. Moralim bozulmuştu. Zor derken de bu kadar zor olmasını beklemiyordum. Artık buradaydım ve katlanıcaktım maalesef. Masaları tek tek yerleştirdik. Sandalyeleri, çatal, bıçak ve kaşıkları yerlerine koyduk. Tam 70 kişilik yemek için gereken her şeyi tamamlamıştık. Herkesin daha bırakın yürümeyi, ayağa kalkacak hali yokken dediler ki şimdi kahvaltı yapabilirsiniz. Resmen dalga geçer gibiydiler. Çoğu kişi ben dahil sinirlendi ama sesimizi çıkarmadık. İçki servisi yapacağımı da öğrenmiştim. İyice sinirlenmiştim bu haberden sonra. Resmen rakı, votka, şarap servisi yapıyorduk. Birde birkaç kere bunun buzu az diye azar işitmiştim. Gün sonunda her şey bittiğinde asıl bomba sona kalmıştı. Çatal bıçaklar ile kaşıkları yerine koyacaktık ve ekstra olarak yıkanmasını bekleyip ardından kurutacaktık. OHA demiştim artık. Bırakıp gidecektimde artık son saatlere geldiğimiz için bırakmayıp günü çıkarayım diye düşünmüştüm. Her şey bittiğinde gece saat 04:30 olmuştu. Milletin servise yürüyecek hali bile yoktu. Eve geldiğimde sabah namazı çoktan okunmuş haldeydi. Annemle babam kızmasın diye telefonu kapatmıştım ve eve geldiğimde bana çok sinirliydiler. Babam, bir daha asla oraya gitmeyeceksin dedi. Ardından yatağa geçip uyumuştum. Kalktığımda saat akşam 4'dü ve ayaklarım halen ağrıyordu. Yarım saat sonra organizasyondan aradılar, yarın yine iş var, gelir misin diye. Gelmeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine dünkü işten dolayımı diye sordular. Evet dediğimde dünkü çalışmamdan dolayı 2 günlük parayı 1 günde alacağımı yani 2200 TL vereceklerini söylediler. Bu haber biraz teselli olmuş, fikrimi değiştirmiş ve yarın için geleceğimi söylemiştim. Başıma gelecekleri bilmeden tabii ...
Şişli'de ki Cevahir Otel'e gelmem istendi. Zaten oraya yakın bir yerde oturduğum için yol sıkıntım olmayacaktı. Kıyafetlerin otel tarafından verileceğini belirttiler. Sabah 10'da orada olmam gerekiyordu. Sabah kalktığımda üstümü giyip dışarı çıktım. Annem ve babama akşamdan durumu anlatmıştım. Bir daha aynısı yaşanırda bu eve gelemezsin dediler. Ben de onlara, bir daha olursa ben o işe gitmicem dedim. Onlar da tamam dedi. Bir süre sonra Cevahir Otel'e geldim. Burada personelde müşteride aynı yerden giriyor ve aynı güvenlik işlemleri uygulanıyordu. Kemeri çıkartıyorsunuz bunu belirteyim. Organizasyon şefi dünkü gibi değildi, iyi bir insandı. Sevmiştim. Bugün dün gibi değildi. Her şey yerleştirilmişti. Bize işin kolay yönü, sadece servis yapmak kalmıştı. Akşam 2'ye doğru misafirler gelmeye başladı ve kısa süren kokteyl servisinden sonra düğüne geçildi. Burada da içki servisi vardı fakat insanlar daha medeniydi. Organizasyon şefi herkesi aralıklarla yemeğe göndermeye başladı. Benim yorulduğumu görünce şefimiz "Aydın sen yemeğe çık." dedi. Tamam dedim ve yemeğe çıktım.
Otelin personeline özel olarak ayrılan yemekhanesi bulunuyordu ve orası otelin giriş katında, şu an bulunduğum yerden daha aşağıda kalıyordu. Oraya bir kişiyle beraber gittim ve yemeğimi yedikten sonra kalan mola zamanımda, bir dal sigara içmek amacıyla yemekhanenin otel dışına açılan büyük kapısından dışarıya çıktım. Bunu yaptığımda kendimi bulduğum alan, otel müşterilerinin uğramadığı yerdi. Biraz önümde güvenlik kulübesi ve hemen yanı başında otomatik kapı mevcuttu. Burası, otele malzeme giriş çıkışının sağlandığı bölümdü. Ben güvenlik kulübesinin arkasına yöneldim. Orada banklar mevcuttu. Güvenlik görevlisi kulübesinin dışında, bankların bulunduğu yerde ayakta durmaktaydı. Kulübeye en yakın banka oturup sigaramı yaktım ve içerken görevliyle sohbete koyuldum. Kısa süren sohbetin ardından görevli kulubesine geçti ve ben saati kontrol ettiğimde 5-6 dakika molamın kaldığını gördüm. Annemi aramak isteyip aradım ve konuşmaya başladım. Nasıl olduğumu sordu. İyiyim anne dedim. Konuşma devam ederken 30 saniye kadar sonra güvenlik görevlisi yerinden ayrıldı ve otelin içine girdi. O sırada annemin, iş nasıl yorgun musun diye sormasına cevap veriyordum. Çok kısa süre sonra, telefonla konuşmaya devam ederken, güvenlik kulübesinin içindeki telefon çalmaya başladı. Ben kulağımda telefonla yerimden kalkıp önce sesin nereden geldiğine emin oldum. Kablosuz, ev tipi, sarjlı telefon çalıyordu. Sonra etrafa göz gezdirip güvenliği aramaya koyuldum, ama yoktu. Annemle 5 dakika falan konuştum. Telefonu kapattığımda telefon en az 3 kere kapanıp açılmıştı ama halen çalmaya devam ediyordu. Bana verilen mola bitmiş geçte kalmıştım, fakat açmak istedim belki önemli bir durum vardır diye düşünerek. Kulübenin içine girdim. Telefonu elime aldım ve açtım. İlk söylenen cümleyi aynen söylüyorum :
- İzleniyorsun ...
Garson Olarak İşe Başladım Başıma Bela Aldım
Pardon anlamadım dedikten sonra telefon yüzüme kapandı. Tam o sırada güvenlik geldi ve içeride ne yaptığımı sordu. Telefonun çaldığını ve bende cevap verdiğimi söyledim. Hangi hakla dedi. Acil bir şey zannettim abi dedim. Tamam işine bak dedi. Dışarı çıkıp otele girdim. Aklıma takılmıştı telefon. Fakat fazla umursamadım ve düğünün olduğu yere çıktım. Şefime geldiğimi söyledim. Benim geldiğimi öğrenen şef başka arkadaşları yemeğe gönderdi. Saat 5-6-7-8-10-12 derken düğün bitmiyordu. Bu arada alkolun dozu da iyice artmıştı. Artık bırakın bardakla getirmeyi, direkt olarak şişeyi istiyorlardı. Tabii kesin talimat verildiğinden kimseye şişe servisi yapmıyorduk. Saat gece 2 gibiydi. Misafirler yavaş yavaş ayrılmaktaydı. Artık sadece 1. derecede akrabalar kalmıştı alanda. Her şey güzel ve olağan akışında giderken bir anda çığlık sesi yükseldi...
Sesin çocuklardan birinden geldiğini düşünsemde yetişkin olan kadından geldiğini görmem işin ciddi olduğunu bildirdi bana ve herkese. Bu kişi telefonunun kaybolduğunu belirtmişti. Her tarafa baktığını fakat bulamadığını söylüyordu. Organizasyon şefimiz hemen güvenliği aradı ve kimsenin dışarı çıkartılmasına izin verilmesin dedi. İşin garibi gelen kişilerin neredeyse %60'nın telefonları şu an masada duruyordu. Çoğu kişi telefonunu masada bırakıp sahneye oynamaya çıkmıştı. Telefonu kaybolan kişi 23 - 26 yaşlarındaydı. Ağlıyordu ve sanırım ilk defa böyle bir durum başına gelmişti. Ablası onu teselli etmeye çalışırken elini cebine götürdü. Telefonunu cebinden çıkarttı ve kardeşine gösterdi. Kardeşi de telefonda ne gördüyse şaşırdı ve evet bu benim telefonum, dedi. Organizasyon şefimiz olayı yakından takip ediyordu. Telefonu kaybolan kişinin ablasının yanına gidip telefonuna baktı ve bir anda ağzından şu cümle çıktı :
- Bu fotoğraftaki kişinin ayakkabısını tek bir kişide gördüm, oda Aydın'da ...
Tüm bütün gözler bana çevrilmişti. Kız gözünü bana dikti ve hızlı adımlarla üzerime doğru gelmeye başladı. Ben de uzaktan sakin olun efendim lütfen dedim birkaç kere. Hızlı adımlarla yanıma ulaştığında beni itti. Telefonum nerde hemen söyle diye bağırmaya başladı. Bu arada arkasından gelen ablası kayıp telefonu kendi telefonundan aramıştı ve kapalı olduğunu belirtti. Beni iten kadına, haberim yok, telefonunuzu ben çalmadım, bilmiyorum gerçekten, dedikten sonra ayakkabılarımı işaret edip, bakın o ayakkabıları giymiyorum bile, sadece içeri girerken onları giyiyordum ifadesini ekledim. Evet o ayakkabıları sadece otele girerken giymiş, ardından kıyafetlerimi değiştirirken dolaba koymuştum. Telefonu kaybolan kadına fotoğrafı görmek istediğimi söyledim. Ablasına isteğimi söyledi ve beraber yanıma gelip fotoğrafı gösterdiler. Tuvalette çekilmişti. Bu sırada güvenlikler yanımıza geldi. Olaydan haberdarlardı ve soru işaretlerini gidermek için ayakkabımı koyduğum dolabı açmamı istediler. Telefonu kaybolan kadın, ablası, güvenlikler, şef ve benimle hep beraber dolaba bakmaya gidecektik. O kata indik ve odanın önüne geldik. Dolabın bulunduğu odanın kapısı kapalı ve kilitliydi. Anahtara sahip kişi kapıyı açtı, içeri girdik ve dolabımın önüne geldik. Sonrasında güvenlik dolabımı açtı ...
Ayakkabılarım yerindeydi. Güvenlik yerinden alıp ayakkabılarımı herkese gösterdi. Ben derin bir nefes almıştım ve birkaç saniye sonra asıl bomba patladı. Hızlı ve heyecanlı şekilde gelen biri telefonu kaybolan kadına "Telefonunuzu bulduk." dedi. Şaka gibiydi. Telefonun masanın altında bulunduğunu ve düştüğü için kapanabilecegini belirtti. Telefonu getiren kişi otelin görevlilerindendi. Kadın bana sessiz ve uzunca baktıktan sonra "Özür dilerim." dedi ve odadan ayrıldı. Ben halen olayın etkisinden çıkamamıştım. Odadan çıktıktan sonra organizasyon şefimiz beni kenara çekip "Ben sana güveniyordum oğlum. Kusura bakma, senin ayakkabılarını görünce şüpheye düştüm.." deyince ben sözünü kestim ve "Abi lütfen konuşma daha fazla" dedim. Peki, fotoğrafı kim göndermişti? Ablasının yanına gittim ve fotoğrafı kimin gönderdiğini sordum. Özel numaradan atıldığını söyledi. Biri yanlışlıkla gönderdi diye düşünmeye çalışıyorum fakat aynı marka telefonun, aynı modelini ve aynı rengini, tam bu olay yaşandıktan sonra gönderme ihtimali bana imkansız geliyordu. Şansa gelmiştir demek tamamen saçmalık olurdu. Kadına başka söylemim olmadı. Belki de kadının bildikleri vardı ama anlaamadım gerçekten.Eve geldiğimde başıma gelen olaylardan dolayı psikolojik olarak yorulmuştum. Hırsız damgası yemiştim resmen. Aileme hiçbir şey söylemedim. Ertesi gün oldu ve sabah kalktığımda telefonuma mesaj geldiğini fark ettim. Her zaman hava durumunu bildirmek maksadıyla bir tane mesaj gelsede bugün iki tane mesaj yollanmıştı. 444'lü numaradan gelen mesajda şu yazıyordu :
- Hiçbir şey tesadüf değildir.
Dünkü olayla bağlantılı olduğunu ve birinin bana bilmedigim nedenden ötürü fena halde taktığını düşünüyordum. O kişinin kim olduğunu ögrenecektim. Mesajın geldiği numarayı sorgulatmadan başlamaya karar verdim. Bunun için numara sorgulama servisleri vardı, onlardan birini kullanacaktım. Pahalı olduğunu biliyordum ama kimin mesaj attığını öğrenmek istiyordum. 118 80'i aradım, temsilci bana sorgulatmak istediğim numarayı sordu. Tek tek sayıları söylemeye başladım. Dört yüz kırk dört, sıfır, üç yüz otuz üç. Kısa bir sessizlik oldu ve sonra temsilciden numaranın kime ait olduğunu duyunca şok oldum ...
"Aydın Bey sorgulama sonucunda, verdiğiniz numaranın Garanti Bankası'na ait olduğunu görüntülüyorum."
Evet şaka yapıyorum gibi gelsede numara o bankaya aitti ve internetten sorgulattığımda da numaranın Garanti Bankası'na ait çıkması artık kafayı yemek üzere olduğumu gösterdi bana. Neler oluyor anlamıyordum. Telefonuma gelen mesajda, yollayan kişinin adı yazmamamaktaydı. Bu tür firmalardan gelen mesajlarda telefon numarası değil firmanın ismi yazardı. "GARANTİ" yazması yerine direkt numaranın yazmasını mı söyleyeyim yoksa bu numaradan telefonuma mesaj gelmesini mi? Bunun üzerine durmadım tabii, anında Garanti Bankası'nı arayıp böyle bir saçmalığın nasıl olabileceğini sordum. Kontrol ettiklerinde bana mesaj göndermediklerini belirttiler. Hatta Bonus Kartım bile yoktu. İnternetten biraz araştırma yaptığımda "vosvox" adlı programda istenilen numaradan başka numaranın aranabileceğini, hatta mesaj çekebileceğini gördüm.
Diyelim ki bu programı kurdu ve bir şekilde numaramı öğrendi. Telefonumu Facebook'tan öğrenmiştir diye düşünüyorum çünkü orada yazıyor. Tamam öğrendi, peki organizasyondaki olay nasıl oldu? Telefon tesadüfen mi yere düşmüştü bunu ögrenmem gerekiyordu. Organizasyon şefini aradım. Durumla ilgili bilgisi olup olmadığını sordum. Bilgim yok, dedi. Ardından oteli arayıp güvenlik bölümüne bağlandım. Olayı sorduğumda çoktan kamera kayıtlarını incelediklerini söylediler. Peki nasıl olmuş diye sorduğumda işlerin beklediğimden çok daha garip bir hale geldiğini gördüm. İlk olarak ben işimin başındayken, birinin dolaba yaklaşmasını kenara bırakalım, odaya giren çıkan kimsenin olmadığını söyledi. Zaten odanın kapılarının kilitli olduğunu da tekrardan belirtti. Peki telefon, nasıl yere düşmüş diye sordum. "Kendi kendine düşmüş." dedi ...
Nasıl abi, nasıl kendi kendine diyerek devam ettim. "Titreşe titreşe yere düşmüş" dedi. Dalga geçtigini zannetsemde durum buydu. Birisi, telefon sahibi kadın sahnedeyken, onu birkaç kere arayıp, masanın üzerinden bulunan telefonunun yere düşmesini sağlamıştı. Ben de bunu görmediklerinden dolayı hırsız damgası yemiştim. O gün güvenliğin oradayken "İzleniyorsun." denmesinden sonra bunu yaşamam tesadüf olamazdı. Biri hem beni hem de o kadını tanıyordu. Ama kimdi bu ve ne istiyordu? Bunu ögrenmeliydim. Aklıma Facebook geldi. Belki de ortak arkadaşımız vardır diye düşündüm. O ortak arkadaşlardan yola çıkarak belki kim olduğunu yakalayabilirdim. Tanımadığım bir ortak arkadaşımızın çıkması da saçma gelirdi elbet fakat şansımı denemek istedim.
İlk önce kadının ismini öğrenmem gerekiyordu, ama nereden ögrenecektim? Olay esnasında da duymamıştım. Oteli aradım fakat bunu bilgi gizliliğinden dolayı veremeyeceklerini söylediler. Organizasyon şefini aradım. Selamun Aleykum, dedim. Aleyküm selam, dedi. Çok rica ediyorum, biliyorsan şu telefonu kaybolan kişinin ismini söyler misin abi, dedim. Yakarsın oğlum bak beni, dedi. Abi gerçekten kimseye söylemicem, çok önemli, dedim. Yemin et lan, dedi. Yemin ederim abi, dedim. Biraz bekledikten sonra "Zahide Özkan" dedi. Teşekkür ettim ve ardından telefonu kapattım. Bundan hemen sonra Facebook'u açtım ve Zahide Özkan'ı arattım. Çok sayıda Zahide Özkan adına kayıt olduğundan tek tek resimlere bakmam gerekiyordu. Yarım saat kadar sonra en sonunda buldum profilini. Tıkladım ve gelen sayfada arkadaşlar bölümünü gözledim. 1764 arkadaşı vardı ve 1 tane ortak arkadaşımız olduğu yazıyordu. Kim olduğunu kontrol etmek için o sayfayı açan linke tıkladım. Açılan sayfanın en başında ortak arkadaşımız gözüküyordu ve o kişi Çiğdem Aydın'dı. Bu benim annemdi...
Elim ayağım titremeye başlamıştı, annem nereden tanıyordu bu kadını? Annem kendi halinde saf bir insandır ne ilgisi vardı bu kadınla? Gerçek, çok geçmeden ortaya çıktı. Annem beni arkadan vurmayı bırak bana kıyamazdı bile. Zaten "İzleniyorsun." diyen kişinin sesi erkekti. Araştırma yapma gereği bile duymamıştım, o kadar güveniyordum anneme. Yinede annemi yanıma çağırdım ve bu kadını nerden tanıyorsun diye sordum. Aldığım cevap işleri daha da zorlaştırmıştı. Çünkü tanımadığını ve ilk kez gördüğünü söylüyordu. Emin misin anne diye sorduğumda, evet oğlum gerçekten ilk defa görüyorum, dedi. Annemin bilgisayar bilgisi çok zayıftır ve Facebook'ta sadece 15 tane falan arkadaşı var. Yani bu olayları yapması imkansız. Daha doğrusu soru şu olmalı, neden yapsın? Biraz sonra annemle konuşmaya devam ederken yanı başımda olan telefonum çalmaya başladı. Artık işler daha da garipleşiyordu. Bu sefer annem arıyordu. Evet, annem yanımdayken, telefonumda arayan kişi annem olarak gözüküyordu...
Annem telefonunu mu çaldırdı diye düşündüm ilk başta. Telefonum çalmaya devam ederken hızlıca içeriye gittim fakat telefonu yerinde duruyordu. Tekrar annemin yanına gelip çalan telefonumu açtım. Sadece duyduğum şeyi aynen yazıyorum :
- Sürprize kendini hazırla.
Bu sefer ses boğuk gelsede kadın sesi duymuştum. Annem ne oluyor diye sorduğunda, bu olaya hiç ondan bahsetmedim. Telefonum arızalandı diyerek geçiştirmiştim. Annemin yanımdan ayrılmasının ardından sürpriz ne diye düşünürken 1 saat geçmesinin ardından telefonum çaldı. 444 00 66 numarasından aranıyordum ve açtım.
B : Ben | K : Karşıdaki kişi
B : Alo
K : Alo, merhaba efendim.
B : Merhaba.
K : UPS Kargodan arıyorum. Adınıza bir kargo varda adres teyidi yapacaktım. [Adresi söyler.]
B : Evet adres doğru abi. Ne geldiğini ve kimden geldiğini öğrenebilir miyim ?
K : Gönderen kişi adını belirtmek istemedi efendim sadece bir not düşülmüş. Notta da sürpriz yazıyor.
B : Peki bekliyorum.
Aradan yarım saat geçti geçmedi kapı çaldı. Kargom gelmişti. Gerekli yeri imzalayıp içeri aldım paketi. Fazla ağır değildi içinde her ne varsa. Paketi yavaş yavaş açmaya başladım. Ambalajı söktüğümde kutu karşıladı ve üstünde SÜRPRiZ yazıyordu. Kutuyu açtım ve içindekiler beni şok etti...
Giymiş olduğum ayakkabının aynısından ve bir tane sıfır kutusunda Galaxy Note 8 vardı içinde. Bir mesaj vardı burada. Giymiş olduğum ve ayakkabı birbiriyle bağlantılıydı, Cevahir Otel'deki olaylaydı. Ayakkabı, ablaya gelen fotoğraftaki ayakkabı ve telefon da yere düşen telefondu. Rengi bile aynıydı telefonun, beyazdı. Telefonu ve ayakkabıyı çıkarttığımda kutunun içinde bir not buldum. Notu okumaya başladığımda fena halde birinin bana taktığını tekrar anladım ...
Notta "Daha yeni başlıyoruz." ve bir altında da "Telefon sıfır değil, hatta resimdeki telefonu gönderdim :D " yazıyordu. Telefonu açtım ve karıştırmaya başladım. Galeri bölümüne girdim ve orada bir tane fotoğraf olduğunu gördüm. Fotoğrafı açıp baktığımda Cevahir Otel'deyken ablaya gönderilen fotoğrafın aynısı olduğunu anladım. Birebir aynı fotoğraftı. Telefonu biraz daha karıştırmaya başladım. Sonra ses kaydı bırakmış olabilecegini düşündüm fakat hiç ses dosyası yoktu. Telefonun "S Note" kısmına girdim. bir tane dosya oluşturulmuştu. Telefonla beraber gelen notlar silinmiş tek not bırakılmıştı. Nota baktığımda adres yazıyordu. Sanırım bu adrese gelmem isteniyordu. Adrese gidecektim. Notta yazan yer Beylikdüzü'ndeydi. Bana çok uzak olsada gidecektim buraya fakat nasıl ulaşacaktım oraya bunu bilmiyordum. Babama sormaya karar verdim ve ona Beylikdüzü'ne nasıl gideceğimi sordum. Niye gideceksin oraya, dedi. Bir işim var baba, dedim. Metrobüsle gidebilirsin, istersen nereye gideceğine bakayım, bilirim oraları, dedi. Notu babama gösterdim. 2-3 saniye durakladı ve "Oğlum burası bizim iş yerinin adresi." dedi...
Sesimi yükselterek heyecanla, baba sen burada mı çalışıyorsun, dedim. Evet oğlum, dedi. Babam bu arada tekstil işiyle uğraşıyordu. Çalıştığı yere hiç gitmemiştim ve nerede olduğunu bilmiyordum. Birisi tüm ailemin bilgilerini biliyordu. Bir yerlerden açıklarımızı bulup bunu kullanıyordu. Kim olduğunu bulmalıydım. Aklıma sadece Cevahir Otel'de yaşadığım olaydaki kadın geliyordu. O yüzden yine Facebook'a girdim. Web sitesi yüklendiğinde, sağ üstteki bildirim simgesinin üstünde 7 yazdığını gördüm. Birkaç tane bildirim gelmişti. Neler oluyor diye kontrol ettiğimde, karşı karşıya kaldığım kişinin sandığımdan daha fazlasını bildigini ögrendim. Facebook şifremi dahi biliyordu ...
7 Tane durum paylaşılmıştı kendi adıma. Her bir durumda 1 harf yazmaktaydı. Yazılan harflerin ne anlama geldiğini anlamadım. Zaten arkadaşım olan kişiler de altına bu ne demek falan yazmışlardı. Harfler, her durum için 1 adet olacak şekilde, şu sırayla yazılmıştı.
E G N E V E R
Yarım saat araştırmadan sonra ne anlama geldiğini buldum. Bu kelime yan yana yazıldığında EGNEVER olarak okunuyordu fakat tersten okunduğunda REVENGE oluyordu. İngilizce de bu intikam demekti. Biraz sonra bambaşka bir şey fark ettim. Şok üstüne şok yaşıyordum. Annemin ve babamın da Facebook hesaplarında da alt alta "EGNEVER" yazıyordu ...
Annemin ve babamın profillerini kontrol ederken yanıma babam geldi ve Facebook'ta paylaşılan durumla ilgili bilgimin olup olmadığını sordu. Bilgi sahibi olmadığımı söyledim. Babam tam yanımdan ayrılırken telefonuma mesaj geldi. Bu sefer numara gözüküyordu. Eğer oysa açığını yakaladım diye düşünmüştüm. Telefonu açtım, kadın boğuk sesiyle şunu söyledi:
- Yetmedi mi?
Ardından telefon suratıma kapandı. Hemen 118 80'i aradım ve numaranın kime ait olduğunu ögrenmek istedigimi söyledim. Numaranın kayıtsız olduğunu yani kimseye ait olmadığını söyledi. Sistemlerinden yoktur diye düşünüp başta yapmam gerekeni sonda yaparak numarayı aradım. Bu seferde "Vodafone'a kayıtlı böyle bir numara yoktur." hatasını aldım. Kafayı yemek üzereydim. Aradığım numaraya ulaşılamıyor demiyor, bu numara yoktur diyordu. Ne yapacağım diye düşünürken telefonuma "1 adet sesli mesajınız var." yazan mesaj geldi. 7532'yi aramam gerekiyordu ve bende aradım. Aradığımda kaydı dinlemek için 1'e basmam gerektigi söylendi. 1'e basıp kaydı dinlemeye başladım ve dinledigim kayıt beni daha da tedirgin etmeye başladı. Çünkü tek ses kaydını, kız erkek olmak üzere farklı cinsiyetteki iki kişi söylüyordu. Dalga geçer gibi, bir cümlenin kelimeleri 2 farklı kişi tarafından söyleniyordu. Bir kelimesini erkek, bir kelimesini kadın söylediği oluyor ve sonraki kelimeye geçişte cinsiyete ait ses tonu anlık olarak değişiyordu. Kayıtta söylenenler ve sesin ait olduğu cinsiyete sahip kişilerin, cümlede kendisinin okuduğu kelimeleri telaffuz etme sırası aynen şöyleydi :
B : Bay K : Kadın
B : Numara
K : sorgulatma
B : servisini
K : aradın
B : değil mi?
2-3 saniye sessizlikten sonra sanki ben ona cevap vermişim gibi :
K : Tahmin
B : etmiştim.
K : Boşa
B : uğraşma.
K : Gün
B : içerisinde
K : sana
B : dönüş yapacağız.
KB - [İkisi birlikte aynı anda.] : Kendine iyi bak.
Kaydı dinledikten sonra aradan 1 saat geçti ve özel numaradan telefonum çalmaya başladı. Telefonu açtım, alo dedim, 5 saniye kadar ses gelmedi ve ardından "Halen tanımadın mı?" sorusu yöneldi...
Ben konuşan kişinin sesinden kim olduğunu çıkarmaya çalışıyordum fakat herhangi bir şekilde tanıdığın birinin sesine benzetemiyordum. Bu arada konuşan kişinin sesi erkekten çıkıyordu. Ardından telefonda konuşan kişi :
"O adrese gel ve kim olduğunu öğren." dedi ve kapattı. Hangi adrese diye düşünürken telefonuma mesaj geldi. Taksim'de bir adres yazıyordu. Oraya gidecektim. Üstümü başıma giydim ve dışarı çıktım. Metroyla gidecektim. Metroya bindim ve Taksim'de indim. Merak ediyordum kimdi bu ve ne istiyordu. Adresin tam olarak nerede olduğunu dahi bilmiyordum. Telefondan navigasyonu açtım ve navigasyondan baka baka verilen adrese gitmeye başladım. Konum çok uzakta olan yeri gösteriyordu. Adresin olduğu sokağa geldiğimde bu sokak bana çok tanıdık gelmişti. Resmen biri benimle dalga geçiyordu. Çünkü Karaköy'de, Zürafa Sokağı'n olduğu yokuştaki genelevin tam önündeydim...
Tabii ki içeri girmeyecektim. Beklemeye başladım. Eninde sonunda mesaj gelecektir diye düşündüm. 40-45 dakika sonra telefonuma bir mesaj geldi. Mesajda aynen şu yazıyordu : "Büyük ihtimal kapıda bekliyorsun. İçeri gelirsen sokağın sonunda, en köşede arkamı dönük şekilde seni bekliyor olacağım." İçeri girmeye karar verdim. Kimliğimi kapıdaki güvenliğe verdim ve ardından x-rayden geçtim. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Kalbim küt küt atıyordu. Kim bu ya, kimdi bu diye kendi kendime soruyor, yoksa benimle oyun oynamaya devam mı edecekti diye düşünüyordum. Hayat kadınlarının eliyle "gel gel" işaretlerini görerek sola doğru indim ve ardından sağ tarafa dogru baktım. Köşede arkası dönük biri bekliyordu gerçekten.
Birazcık daha yaklaştığımda bunun erkek olduğunu fark ettim. Yanına doğru yavaş adımlarla gitmeye başladım. Omzuna dokundum ve kendime doğru çevirdim. Ama bu olamazdı, bu oydu ...
Bu benim çocukluk arkadaşım Murat'tı. Bana böyle imalı bir şekilde bakarak "Ya Aydın efendi, ben sana intikam alacağım demiştim." dedi. Şimdi anlamıştım her şeyi. Ben buna küçükken çok kötü bir şaka yapmıştım. Beden dersindeyken kızların önünde donunu indirmiş ve cinsel organını gözler önüne sermiştim. Bu yüzden okulunu bile değiştirmişti. Bana bir şey yapamadı çünkü o gün beni dövecek kalıbı yoktu. Zaten 10 sene falan olmuştu. Bana "Yaptığını hiçbir zaman unutmayacağım" dediğini dün gibi hatırlarım. Bana şunları söylemeye başladı :
Ailene ve sana söylüyorum, mail adreslerinizin gizli sorusunun cevabı hepinizinkinin aynı. Hepinizde annenin doğum yerini soruyor ve annen bunu zaten profilinde yazmış. Bu şekilde profillerinize erişim sağladım. Kontrol edeceğini tahmin ettiğmden Zahide'yle anneni arkadaş ben ekledim. Hatta fark ettin mi bilmiyorum ama ablası içinde yaptım bunu. O yüzden ortak arkadaş gözüküyordu annenle. Ayrıca numaramı farklı göstermeyi ise Voxox adındaki program aracılığıyls sağladım.
Seni otel bahçesinde arayan ve izleniyorsum diyen bendim. Farklı tonlarda ve boğuk ses vb. gibi efektler için ses değiştirici program kullandım. Peki seni tam güvenlik kulübesinin yanındayken nasıl mı aradım? Öncelikle oraya çalışmaya gideceğini biliyordum. Bir dahakinde Facebook'tan nerede olduğunu belirtirken iki kere düşünürsün artık. Güvenlik numarasını öğrenmem çok kolaydı oldu. Sonrasında birazcık keşif ile otelin neresine çıkabileceğini buldum. Oraya ineceğini ve molaya çıkışını içeriden birine para verdiğimden biliyordum. Yok artık, gerçekten bunu yaptın mı? diyerek araya girdim. Evet dedi ve devam etti. Oranın çok yakınındaydım ve sen görüş açımdaydın. Aslında başka planım vardı ama şansıma güvenlik yerinden kalktı ve bunu fırsat bilip orada olduğun için güvenliği aradım. Ararken seni görüyordum zaten.
Düğün yapan kişilerin kim olduğunu öğrenmem, içerideki muhbirden katılımcıların isimlerini almam, kısa süre sonra sosyal medyadan katılımcıların listesine ulaşmam ve seçtiğim kişinin telefonunun masanın üzerinde olduğu bilgisinin aktarılmasıyla planımı devreye soktum. Zahide'nin telefonunu yere düşürdüm ve sonra ablası olduğunu öğrendiğim kişinin telefonuna fotoğraf attım.Giydiğin ayakkabıları muhbirden öğrenince o ayakkabıyı bulmak zor olmadı. Aynı ayakkabıyı giyen, doğal görünümlü bir fotoğraf buldum tuvalette çekilmiş ve onu attım ablasına.
Peki neden geneleve çağırdın diye sorduğumda, iyice kafanın karışmasını istedim, dedi. Vay be, bu kadar mı kin besledin bana? Çok özür dilerim dostum, dedim ve suratına bir tane geçirdim. Bu niyeydi şimdi diye sordu. Hırsız damgası yediğimden diyerek cevap verdim. Tamam dedi ve genelevden çıktık. İntikamını almıştı arkadaşım.
Haktan ErdoğanSundu.
Kitabımı okuduğun için çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Eğer yorum yapmak istersen, MENÜ aracılığı ile, şimdilik, Google Play üzerinden yorum yapabilir, ayrıca kitaplarımı paylaşabilirsin. 7/24 bana ulaşmak için üstteki seçenekleri kullanabilirsin. İyi ki buradasın ve umarım güzel vakit geçirmişsindir. Kendine iyi bak.