Satın Al
Takip et
"Tık tık tık"
"Yemeğin hazır Kemal"
Sesi duyunca yerimden kalktım. Bulunduğum odanın çelik kapısının orta tarafındaki, bir tabldot sığabilecek bölmeden zaten geleceğini bildiğim yemeğimi aldım ve masanın üzerine koydum.
Hayır hapishanede değildim, ev hapsinde de. Şu anda evimde ve bir odadaydım. Bu tamamen benim kendi isteğimle olmuştu. Kendimi buraya hapis etmiştim. Bir tehdit yüzünden burada değildim. Kendimi bir şeyden korumuyordum. Bir şeyden kaçmıyordum. Buraya bu yüzden sığınmadım.
Haktan Erdoğan Sunar.
Az önce söylediklerimin tamamı doğru fakat burada olmamamın sebebide bunlar. Söylediğim her "bir" yerine "her" eklemek gerek. Kendimi bir şeyden korumuyordum, her şeyden koruyordum ve bu yüzden buradayım.
Bu odaya nasıl geldiğimi ve buraya kendimi neden hapis ettiğimi anlatacağım. Yemeğimi yedikten sonra hemen başlayacağım.
Evet geldim. Yemeğim gelmeden önce şu anda açık olan bilgisayarımda bir word dosyası oluşturmuştum. Yazmaya devam edecekken yemeğim geldi. Yedim. Şimdi başlayabilirim.
Her şey nasıl tehdit olabilir ? Tehdit nedir ? Önce bunları anlatmam gerek. İnsanların duyguları, korkuları, olaylara bakış açısı farklı. Aynı geliyor olsa bile bir yerde bunlar yol ayrımına düşüyor."Her insan farklıdır." olgusunun buradan geldiğine inanıyorum.
Benim farkım, olabilecek tüm korkulara sahip olmam olabilir. Her şey çok düşünülürse bir tehdit haline gelebilir.
Anksiyete
Tehdit ya da ben ona bazen risk diyorum, nedir ? Bir ameliyata girersin, doktor bu ameliyatın riskli olduğunu söyler. Risk, yapılacak ameliyattaki işleme göre şekillenebilir. Bel ile alakalı bir ameliyat olacak olunduğunda, doktor riskli bir ameliyat olduğunu söylerse kafanda "bir daha yürüyemeceğini" düşünmen, büyük ihtimal ilk ihtimaldir. Felç kalma olasılığını düşünürsün ve insan bundan korkar. Korku insana yeni kararlar aldırır. Ameliyat olmaktan vazgeçer insan bazen.
Kalp ya da beyin ameliyatı olacak biri için korku daha fazladır. Çok daha risklidir. Sorun artık seçim şansının neredeyse kalmamasıdır. Ameliyattan vaz geçemezsin. Bu ameliyattada, bel ameliyatı gibi anestezi yapılacaktır fakat bel ameliyatında uyanma şansın yüksektir ve akla gelen en kötü ihtimal felç uyanmak olacaktır. Burada hiç uyanamama durumu olabilir.
Bazı ciddi şeylerden bahsettim ve bunların akla gelecek ilk risklerinden. Böyle bir an gelse dahi, genelde düşünülen ilk ihtimaldir. Bel ameliyatında felçtir, kalp ameliyatında ölümdür. Riskleri öğrenme şekli duruma görede değişebilir. Kimi zaman tahmin edersin , kimi zaman duyarsın. Riskin olabileceği an gelene kadar sorun yoktur. İşte benim hayatımı bu odada geçirmeme sebep olan şey bu durumdan ortaya çıkıyor. O an gelmeden riskin olduğunu bilmekten.
Anskiyete'yi bir risk ortaya çıkmadan o riskin olabilme ihtimalinden korkma olarak tanımlayabiliriz. Anksiyete'nin evreleri var. Bu evreleri ben korku düzeyi ya da korkulan yani fobi sayısı olarak nitelendiriyorum. Ben ise tamamen bunların dışındayım. Bir sayı yok. Eğer belirtmek gerekirse sonsuz diyebiliriz. Her şey bir fobi benim için. Peki nasıl ? Her şey nasıl bir fobiye dönüşebilir ? Her şey nasıl korkutabilir, bir risk teşkil edebilir ?
Öncelikle korkmak için bir şeyin sonucunun ölüm olmasını gerekmiyor. İnsanın her şeyden korkabileceğine inanıyorum. Bu durup dururkende olabilir, bir şeyin tetiklemesi sonucuda. Yaygın fobilerin bilinen isimleri vardır. Örnek dişçi fobisi. Genelde dişçi fobisini tetikleyen şey ağrının kendisidir. Oraya gidildiğinde, kişi, kendi istediğine göre hareket edilmeyeceğini düşünür. Oraya gitmeden önce ağrı öyle inanılmaz bir boyuta gelir ki, dişçiye gidildiğinde, görevini yapan doktorun o saf ağrıyı bir travma niteliğinde yaşatacağını düşündürtür. Birinin, istemediğin halde işkence yapmasına izin vermek gibi. Bunun ne kadar süreceğini düşünmek insanı dahada korkutur ve bu fobi zamanla gelişir.
Ben şu anda evimde odamdayım. Sana sonsuz tane fobimin içinden bir tanesini açıklamak istiyorum sadece. Bunu açıklarken başka fobilerimide öğrenmen olası. Az önce annem kapıyı tıklattı ve yemek getirdi. Yemeği kapının orta tarafındaki bölmeye koydu ve gitti. O bölmenin dış kapakları yok ve bu bir önlem. Bir çok şeye önlem. Fobileri yenme konusundan bahsedeceğim. Zaten bunları yenmek için ya da yendiğimi düşündüğüm/düşünebileceğim için bu odadayım. Annemin yemek koyduğu bölmenin kapaklarının olmamasının bir çok sebebi var. Bunlar grup grup ayrılmış durumda. Eğer en büyük grubun ismini söylemem gerekirse "Sevdiklerine kaybetme fobisi" demek doğru. Şu anda bu kapakların olmayışının sebebi ise "Sevdiklerine zarar gelme fobisi".
Hapishanelerdeki gibi demir bir kapağı açıp yemek teslim edebilirdi annem. Benim korkum o kapağı açtığında elinin arada sıkışma ihtimalinin olması."Bu nasıl olabilir ?" diyebilirsin."Çok saçma değil mi ?" diye düşünebilirsin."Sıkışsa ne olacak ?"da diyebilirsin. İlk başta bende öyle düşünüyordum. Bu düşünceler sonsuz tane ihtimali düşündükten sonra bir evrimleşme sonucunda buraya geldi.
Tabldotu, tabağı ya da herhangi bir şeyi o bölmeye koyarken annem bir yerden tutar. Bırakır ve gider. Herhangi bir sorun olmaz. Eğer orada herhangi bir kapak olsa idi annemin önce o kapağı kaldırması gerekirdi. Kaldırdıktan sonrada yemeği bölmeye koyması. Annem o kapağı kaldırıp yemeği koyarken ya kapak sıkışırsa ve annem elini oradan çekmeyi başaramazsa ? Bir anda elini çekerse eline ya da parmaklarındaki herhangibir sinire zarar gelebilir. Kalıcı bir hasar alabilir. Hayatınız boyunca bununla göz göze gelebilirsiniz. Onu senin sebep olduğun bir şey yapmıştır ve o hep kalacaktır. Onu her gördüğünde düşüneceklerine bir bak. Sen sebep olmuşsundur ona. Senin düşünemediğin bir ihtimal ona sebep olmuştur. Bu yüzdende bütün detayları ve ihtimalleri düşünmek zorundayım.
Bu açılıp/kapanan kapağın kapıyla bitişik olması işleri daha garanti haline getirmez miydi ? Yani aşağıdan yukarı açılan bir kapaktan bahsediyorum. Kapağı yukarıya kaydırıp açarsın yemeği koyarsın ve tekrardan aşağıya indirip kapatırsın.
Sorunlar detayları düşünmeye başladıkça ortaya çıkıyor. Kuşku çok büyük bir sorun. O kapağı yukarı kaldırdığında kapağın kendiliğinden aşağıya inme intimalidir kuşku. O kapağın aşağıya inmemesi için herhangi bir ek güvenlik önlemi aldığında onun bozulmasıdır. Onu oraya sabitleyecek bir şey bulsan dahi onun bozulma ihtimalidir.
Ele zarar vermeyecek bir materyalden yapılmış olsa ne olurdu ? Ufak bir perde sistemi getirseydim ne olurdu ? Perdeyi sağa hareket ettirirdi. Yemeği koyar ve tekrardan perdeyi kapatırdı. Sıkışma ihtimali yok. Neden bütün bunlar var ki ? Neden bunları anlatıyorum ki ? Kapının önüne koyardı yemeğimi, kapıyı açar ve alırdım. Daha sonra kapatırdım. Hiçbir sorun olmadan, hiçbir zarar gelme ihtimali olmadan bu tamamlanırdı. Öyle olmuyor ve işte bu yüzden sonsuz tane fobimin olduğunu söylüyorum.
Kesişmeler yepyeni sorunlar ortaya çıkarıyor. Bulunduğum durumda en iyisinin bu olduğunu anlayacaksın. Orada bir kapak olmamamasının en risksiz seçenek olduğunu.
Annem, normalde benim bulunduğum odaya gelirken 2 kapıdan geçmek zorunda fakat 2 farklı odadan değil."Bu nasıl oluyor?" diyebilirsin. Şöyle. Benim bulunduğum odanın kendi kapısı var, ayriyetten bu kapının 1. 5 metre önünde başka bir kapı daha var. O kapının orada olma sebebi bir güvenlik önlemi.
Bu 2 kapının tek farkı birinde yemek bölmesi olmaması ama olmayanında ortası açılıp kapanabiliyor. Bu 2 kapının tek özelliği çelik olmuş olması değil aksine özel dizayn olması. 2 kapıda 30 cm kalınlığında ve kurşun geçirmezler. Aynı bulunduğum odanın camı gibi. Bulunduğum odanın camı sürekli kapalı kalıyor ve içeriye oksijen girebilecek tek yer bulunduğum odanın kapısının orta bölmesi. Yani annemin yemek koyduğu yer.
Sıradan bir evde oturmuyoruz. Her detayın önceden hesaplandığı bir evde oturuyoruz. Annem, babam ve ben. Kapıları, bir yatak, bir masa, bir sandalye ve bir bilgisayar olan odamdaki bilgisayardan yönetebiliyorum. Sadece kapıları değil camlarıda. Kapıları ve camları odamdan çıkmadan açıp kapatabiliyorum. Bunlar sadece elektronik bir sistemlede olmuyor. Kapılar için sadece odanın içinden kolayca açabileceğim stp kilit var. Dışarıdan ise anahtarla açılabiliyor. Anahtarlar benim odamda bulunuyor. Neden anahtarların benim odamda bulunduğunu daha sonra açıklayacağım. Şimdi odamın kapısındaki yemek koyma bölmesindeki kapağın ya da engelin neden olmadığı konusunu daha net açıklayabilirim.
Bu kapıyı yaptırmadan önce annemin el ölçülerini alıp, garanti olması için bu ölçülerin çok daha fazlasıyla bu kurşun geçirmez kapıya bölmeyi yaptırdım. Bu bölme sadece yemek alışverişi için kullanılacak bir bölme olmayacaktı. Odamın kurşun geçirmez camı sürekli kapalı olacağı için oksijen girmesi gereken bir yer gerekti ve bu bölme bunun için uygundu. Eğer bir kapak olacak olsaydı oksijen girmesini engellemiş olacaktım. Peki perde neden yok ? Sonuçta oksijen yine girerdi. Asıl soru şu : Neden ikinci bir kapı var ? Neden camı açmıyorum ?
Oksijen almamak için uğraş vermişim gibi gözüküp oksijen almak istiyormuşum gibi bir durum var. Aslında bütün detayları ve ihtimalleri düşünürken olabilecek en iyi senaryo üzerine gittim.
Bulunduğum odamın kapısına oksijen almak içinde bölme yaptırmışken gelen oksijeni tamamen ikinci kapı ile kapatmışım gibi duruyor. İşte bunu çözmek için ikinci kapının ortasında, bilgisayardan ya da telefondan kontrol edebileceğim açılıp kapanan bir kapak var. O bölme sadece bunun için var ve oraya çok düşük ihtimal olsa dahi, yanlışlıkla biri kapak kapanacağı anda elini sokarsa o kapak kapanmıyor. Tabi bu benim kontrolüm altında gerçekleşiyor. Yani herhangi biri o kapak kapanacağı sırada elini oraya sokar ise ben istersem orada eli sıkışabilir. O güvenlik sistemini devre dışı bırakabilirim.
Bir şeyleri yavaş yavaş anladığını düşünüyorum. Tam olarak oturmamış olabilir farkındayım. Sebeplerini anlayabilmen için detay vererek anlatmam gerekiyor ve şu anda bunu yapıyorum.
İkinci kapı genelde açık kalıyor, dediğim gibi o sadece bir güvenlik önlemi. Eğer istersem o kapıyı her zaman kapatabilirim. Uyumadan önce ya da evde kimse olmadığında kapatıyorum da. Oksijen gelmesi için sadece ortası açık kalıyor. Odamın kapısının yemek bölmesinin yemek koymak ve oksijen girmesi için yaptırdığımı söyledim. O bölmenin tam ortada bulunmasının ve açık durmasının başka bir sebebi daha var. Belkide en önemli sebebi.
Evimiz kameralar ile dolu. Benim odamda, odamın kapısıyla ikinci kapı arasında. İkinci kapının üstünde. Mutfakta, salonda, dış kapının hem içinde, hem gelen misafiri görebileceğimiz şekilde evin dışında. Kişi mahremini görmeyecek her yerde var. Çift monitör kullanıyorum ve birinde kameralar sürekli açık.
Annemin yemek getirdiğini zaten önceden biliyordum. Yemeğim bittiğinde annemi arayıp boşları koyduğumu söylerim. Oda gelir alır ve gider. Az önce yaptığım gibi.
Bu konulara daha sonra tekrardan gelicem. Neden evdeyim ve kendimi bir odaya hapsettim ? Evden çıkıyor muyum ? Çok nadir. En son 8 ay önce evden çıktığımı söylersem bu nadirliği anlayabilirsin. Ben evden değil odamdan bile çok nadir çıkıyorum. Lavaboya gidip geliyorum oda zorunluluktan. Ailemi bile bu korkularım, bu krizlerim yüzünden çok nadir görüyorum.
Neden evden çıkmıyorum çünkü emin olamadığım için. Emin olamamak, hiçbir şeyden emin olamamak. Bu belirsizlik korku veriyor bana. Etrafınızdaki insanlara bakın, en sevdiklerinize bakın, en güvendiklerinize bakın. Şunu diyebilir misiniz ? "Asla ve asla bu birini öldürmez." ya da "Bu kişi hiç kimseye zarar vermez."
Cevap evet mi ? %99 evettir. Normal olan budur. Senelerini geçirdiğin insanların, yakınlarının "güvenilen kişi" kategorisinde olanlar için cevap budur ve bu olmalıdır. Benim içinde böyleydi. Yaşadığım krizlerin sebebi başkalarının bir şey yapıp yapmayacağını düşünmekten değil isterse bunu yapabileceğini düşünmekten oluyor.
Herhangi kimse, güvenilir ya da güvenilir olmasın, bu önemli değil şu an. Bu kişi bir silah alıp karşınıza çıkıp sizi vurabilir. Hiçbir sebep olmadan bunu yapabilir. Neden yapsın sorusu değil bunu yapma gücünün olması konu. Sizi vurur ve daha sonra hapise girer. Açıklama olarak sizin ne yaşadığınızı bilmeden "Bunalımdaydım." diyerek , size karşı cevap verme konusunda olayın içinden çıkabilir.
Sadece güvenilir insanlardan bahsettim ya güvenilir olmayanlar ? Etrafında ya da bir şekilde karşılaştığın potansiyel katil, potansiyel tecavüzcü, potansiyel hırsız olma ihtimali var dediğin kişiler yok mu ? Bu kişi birine zarar verebilir dediğin kişiler ?
Terör eylemi gördünmü hiç ? Videosunu açıp baktığın. Belkide yaşadın, yaralandın. O konuma uzaktaydın saldırı olduğunda ve defalarca geçmiştin o saldırının olduğu yerden. Terör saldırısı yaşandığında başka şehirdeydin belki. Bulunduğun şehirde olma ihtimalini düşündün mü hiç ? Bu seni korkutmuyor mu ? Hiç tanımadığın biri geliyor ve patlatıyor kendini. Bunu yaparken arkada kalanlar umrunda değil ve olmayacak. O kendine göre iyi bir şey yaptığını düşünüyor. Cennette gideceğini düşünerek yapıyor belki bunu. O yaşanılan acılar umrunda değil. Kolun kopmuş sonsuza kadar kolsuz yaşacaksın bu umrunda değil onun. Ayağın kopmuş umrunda değil. Yüzün yanmış umrunda değil. O cenaze önünde ağlayacak olanlar, ölene kadar sevdiklerine kabul edilemez bir acı bırakması umrunda değil.
Belirsizlik korkutuyor. Ne zaman nerede olacağını bilmemek. Bir anda olabilir ya da bundan sonra hiç olmayabilir. Garanti olmaması korkutuyor.
"Daha önce yaptıklarını yapamama fobisi" bundanda aşırı korkuyorum. O yüzden de burada, bu odadaydım. Saldırı oluyor ve kolun kopuyor. Yok artık kolun. Uzanamıyorsun. Kabul edilemez bir ceza gibi gibi hissettiriyor. Gözlerini kaybetmişsin. Göremiyorsun. Biri istedi diye göremiyorsun. Bu psikoloji intihara sürükler insanı.
"Umursamamazlık fobisi" korkutuyor. Senin düşüncelerinin, söyleyeceklerinin hiçbir öneminin olmadığı o an korkutuyor beni. Yapacağın herhangi bir şeyin hiçbir şey değiştirmeyeceği an korkutuyor. Terör örgütlerinin eline düşen ve işkencelerle öldürülen insanları görmek bile korkutuyor. Ya yaşamak ? Tarihi okuyup sayısız örnek görmek korkutuyor. Böyle insanların geçmişte var olduğunu, halen bu varlıklarına devam ettiklerini ve bundan sonrada etme ihtimallerinin olması korkutuyor beni.
En sevdiklerinin bu işkenceleri yapanların eline düştüğünü düşün. Abinin, kardeşinin, arkadaşının. Bunu yaşayan insanlar oldu. En sevdiklerinin işid adlı terör örgütü tarafından yakıldığını görenler oldu. Bu nasıl bir acı? Kabullenemiyorum. Nefessiz kalıyorum düşündükçe. O askerlerin yaşadığı psikolojiyi kabullenemiyorum. Ölmeyi beklemek ve hiçbir şey yapamamak. Nasıl öleceğini bilmemek fakat öleceğini bilmek. Bunu yapacak olanları tanımaman ve bunu yapacak olanları vaz geçirme ihtimalinin keyfe keder olması. Sana istedikleri her şeyi yapma ihtimallerinin olması. Bunu yaparken çektiğin acının, yaşadıklarının, anılarının, arkada bıraktıklarının, sevdiklerinin hiçbir öneminin olmaması.
Kendime "Neden korkuyorsun ?" diye her sorduğumda korkmama neden olacak ve bunda haklı olduğumu ispatlayacak yeni bir şey öğreniyorum. Korkmalıyız ya da korkmalıyım çünkü suçlular her yerde. Her zaman ve her ortamda beni bulabilir. Örneğin senden biri çakmak isteyebilir ve buna kusursuz bir şekilde cevap versen dahi olay çıkabilir. O an moralin bozuk olsun ya da olmasın bunu belli etmeden kusursuz şekilde "Hayır, kullanmıyorum" ya da benzeri bir cevap versen dahi karşındaki kişi ne için sana geldiğini bilmeden "Nasıl yok ya ?" diye bir cevap verebilir. O anda vereceğin cevap için ya da karşıdaki kişinin sorunlu olduğunu ve bela istediğini anladığın için cevap vermeden ayrıldığında kolundan tutup "Sen beni adam yerine koymuyor musun lan ?" deyip silahını çıkartıp sana sıkabilir ya da seni bıçaklayabilir.
Buna imkansız diyebiliyor musun? Diyebiliyorsan düşünmemişsindir. Görmüyorsundur. İmkansız diyemezsin, diyemeyiz. Diyebilirsin evet , saygıda duyarım ama "bana göre" bu doğru olmaz. Böyle olduğu için zaten bu odadayım.
Eğer hiç suçlu yoksa daha doğrusu hiç suç işleyecek olmayacaksa neden hapishaneler var ? Geçiş garantisi verilmiş bir köprü hissiyatı alıyorum hapishanelerin var olduğunu gördükçe. Belirli yıllar arasında dünyadaki bütün hapishaneler kapalı tutulmuştur denilen bir dönem var olmuş mudur ? Artık yıkılmasına karar verilmiştir diyebileceğimiz ? Neden insanlar gözaltına alıyor ? Neden savcılar, avukatlar, hakimler var ?
Suç işleyecek birileri her zaman olacak hissiyatı krizi tetikliyor. Önceki 2 nedeni oksijen almak ve yemek koyma bölümü olmasıydı. Odamın kapısının orta bölmesinin neden sürekli açık olduğunun, neden tam ortada olduğunun ve neden bir kapağının olmayışının bir sebebini daha açıklayacağım şimdi.
Daha önce söylediğim gibi odamda bir yatak, bir masa, bir sandalye ve bir bilgisayar var. Yatağımın alt tarafı bir çekmece gibi açılabiliyor. O çekmecenin içinde silah, ilk yardım çantası, bir kaç litre kan, 2 hafta yetecek kadar erzak ve su, telefon, gaz maskesi ve bir kaç şey daha var. Durumumuz iyi. En kötü ihtimalleri düşünerek yaptırdım bu evi. Genelde "kıyamet senaryosu" olarak bilinen senaryo için yaptırdım. Evimiz müstakil. Etrafı çitlerle kaplı, kapıda çift güvenliği olan bir yerde yaşıyoruz.
Kapının tam ortasında bir bölme olmasının sebebi herhangi kimsenin 2. kapıyı geçtikten sonra onu görmek istememden de kaynaklanıyor. Zaten kapının üstünde bulunan gözden bunu sağlıyabiliyorum fakat o gözden bir tehdit unsuruna karşılık veremem. Bir tehdit unsuru olduğunda zaten bunun için gerekli önlemleri aldım. Kapıda güvenlik var. Girişte X-ray cihazı var. Kameradan 7/24 izleyebiliyorum ve hareket sensörleri var. Eğer elektrik giderse jeneratör değil jeneratörler var. Tamamının devredışı kaldığı senaryo için kapının ortasında o bölme var. Bir suçlunun geldiğini anlarım. 2. Kapı zaten evde kimse olmadığında ya da uyuduğumda kapalı kalıyor. Kapı zorlanırsa ve imkansıza yakın olsa dahi bir şekilde açılırsa silah ile gelen kişiyi bekliyor olacağım ve ortadaki o delikten ona karşılık verebilirim. Bir otomatik sensörlü silah sistemi yaptırtmayı elbet düşündüm ya da kapının üstünde içerden kontrol edebileceğim bir silah fakat bunun riskli olduğu düşüncesi ağır bastı. Otomatik sistem birden aktif olup sevdiğim birine zarar verebilir düşüncesi ya da bir şekilde devre dışı kalma ihtimali yüzünden olmadı. Kapının arkasından kapının önündeki bir silahı manuel olarak kontrol etme fikride geldi. Buda bir tehdit anında rahatça bunu yapamayacağımı yani kullanamayacağımı düşündüğüm için olmadı. Elde silahı tutup karşılık vermenin daha iyi bir seçenek olduğuna inandım ve bunda karar kıldım. Bunun için yatağımın altında hazır bir silah bulunduruyorum.
Peki ya içeri bir bomba atılırsa ya da zehirli bir gaz gelirse ? Yatağımda çekmeceler olduğunu söylemiştim bunun yanında açılıp kapanabiliyorda. İçinde saklanabilirim. O anki psikolojide buna karar verip içinde haftalarca durabilirim. Yüzde yüz önlem diye bir şey yok bunların hepsi sadece gerekli önlem olduklarını düşündüklerimin sonucu.
Az önce aslında kapıda bir bölme olmasının başka bir sebebini daha söylemiştim. Ortada bulunmasının sebebi ise öldürücü darbe almamak. Eğer yukarıda olsaydı buradan ateş edildiğinde başıma gelme olasılığı olacaktı. Ya da kendimi koruyup kafamı eğip oradan ateş etsem eğilebilirdi. Boşuna mermi sıkabilirdim. Gelen kişinin oradan bir silah uzatıp bana sıkması olanaksız gibi gözüksede bunu riske atamazdım. O anki psikolojide kapıya güvensem dahi o anda mermilerimi doğru kullanmak zorundayım.
Bu konudaki doğruluk tehditin yüzde yüz olmamasına bağlı. Bu kadar güvenlik önlemini aşıp 2. kapıyıda kıran bir kişinin ne için benim yanıma geldiği neredeyse yüzde yüz nettir. Ama neredeyse.
Neredeyse. İşte sorunlardan biri bu. Bu kadar güvenlik önlemini aşıp gelse dahi karşıdaki kişiyi öldüremem, daha doğrusu öldürmek istemem. Doğrusunu tam bilmiyorum ama oturma odasında öldürürsen ceza alırsın fakat yatak odanda öldürürsen almazsın durumunu duymuştum. Bütün güvenlik kurallarını aşıp gelen kişiyi az önce öldürmek istemeyeceğimi söylemiştim. Bunun bir tehdit olduğuna yüzde yüz emin olamam ama silahlı olduklarını ve aileme zarar verdiklerini görürsem o anda silahımı kullanabilirim ya da kullanırım. Büyük ihtimal kullanırım. O anki psikolojiye bağlı bu. Zarar vermekten kasıt nedir ? Öldürmüşler mi ailemi ? gibi sorular var. Ona göre karşılık verebilirim. Sadece yaralayabilirim. Kendi karakterimi kenara bırakayım. Bu konuyu sayfalarca anlatabilirim. Burada başka bir konu var. Bir fobimi daha anlatacağım."Hapise girme fobisi" burada da devreye giriyor.
Karşıdaki ne kadar suçlu olursa olsun belirli kurallar içinde yönetilmemiz korkuları arttırıyor. Geçmiş sayfalarda kesişmelerden olduğundan bahsetmiştim ve bu kesişmelerden biride bu. Yasalar herkese eşit sağlanıyor asla diyemem. Böyle bir anda birini öldürsem hapise girmeyeceğimin garantisi var mı ? Karşıdaki kişi eğer ben yapmazsam beni öldürecek bir konumda olsa dahi bir garanti veriliyor mu ? Böyle bir garanti verilse herkes bunu bahane olarak sürerdi diyebilirsin. Defalarca söylediğim gibi işte bu belirsizlik korkutuyor beni.
Şu ana kadar genel olarak sadece herhangi birinin zarar vermesinden kaynaklı fobi yüzünden evde olduğumdan bahsettim. Bu sebeplerinden biriydi. Bu sebebi örnekler vererek açıkladım. Sonsuz tane örnek verebilirim. Farklı insanlar, farklı ortamlar, farklı karakterler, farklı nedenler. Bunun ne kadar büyük olacağını anladığına inanıyorum.
İşin birde psikolojik kısmı var. Örneğin asansör fobisi. Asansörün düşeceğini düşünürsün. Aslında buda birinin ihmali sonucu gerçekleşecektir. Her şey kusursuz olursa bir sorun olmayacaktır. Ya hiçbir ihmal sonucu gerçekleşmeyecek olanlar? Yani zaten var olanlar.
Deprem fobisi. Binanın yıkılma ihtimalinin olduğunu düşündüğüm için müstakil bir evde kalıyoruz. Bunun olduğunu düşündüğüm için asansör yok. Üç katlı bir evde kalıyoruz. Deprem yüzünden sadece tek katlı bir evde kalacaktık fakat ulaşılması kolay olmasın diye üç katlı bir ev yaptırdım. Depreme dayanıklı olması için gerekli olan her şeyi yaptırdım. Evdeki belirli eşyalar hariç hepsi yerine sabit. Hem hırsızlık olması neredeyse mümkün değil hemde depreme karşı neredeyse en iyi çözüm. 20 şiddetinde bir deprem olması gerek bir zarar görebilmemiz için.
Yükseklik fobimde var. Evde balkon yok. Evde balkon olmamasının sebebi yükseklik korkusu, deprem anında orada bulunma ihtimali ama en önemli sebebi atlama korkusu. Herhangibir yüksek katlı binadaki balkona çıktığımda dejavu yaşamış gibi sanki bir anda aşağıya atladığımı hissediyorum. Bu dejavuyu yaşadığımda ise o anda atlayacağımı. Bu şöyle oluyor daha doğrusu şöyle hissettiriyor. Birazdan kontrol benden çıkacak ve isteğim dışında aşağıya atlayacak gibi. Başka bir hissiyat ise paralel evrende bunun zaten olduğunu hissetmek oluyor. O balkondan atlamışım ve aşağıya düşerken yukarı kattaki kendime bakıyorum. Aşağıya düşüyorum, yere çakılıyorum ve böyle hareketsiz yerde kalıyorum. Onu hissediyorum. Beyin kendini devre dışı bırakmış, kontrolü benden alıp beni balkondan aşağıya atmış ve ölmüşüm. Hiç kimseye yakarışta bulunamam. Hiç kimseye neden bu oldu diyemem. Bunun olma ihtimali korkutuyor beni.
En son 4 ay önce banyo yapmıştım. 4 ay. Duş almadım. Neden? Yaralanma fobisi. Evin banyosunuda özel olarak dizayn ettirdim. 30mt2'lik dikdörtgen bir alanın %90'ı(%45 + 45%) ayrı bir dikdörtgen alan. Geri kalan 10%'luk bölüm sadece ışık kaynağı bulunan bölüm. Bu bölümle geriye kalan %90'lık bölüm tavandan tabana kadar cam ile ayrıldı. Işık kaynağı ile arada cam olmasının yani 90%'lık alan ile ayrılmasının sebebi elektrik çarpılma ihtimalinin olmasından. Eskiden gittiğim çoğu evde duş alınan yerin hemen üstünde lamba vardı. Duş başlığı elindeyken o başlıktan çıkan suyun nereye geldiğine bakıyor musun ? Akan suyun o lambanın arkasındaki elektrik tesisatına gelip çarpılma ihtimali beni korkutuyor. Çoğu evde banyo yaparken ışık kaynağına su gelmesi çok olası geliyor bana. Buna çözüm olarak duşa kabin yaptırıp lambayı bunun dışına aldırtmak istedim. Duşa kabin tavana değecek kadar yüksek olacaktı ve suyun dışarı çıkması imkansız olacaktı. Bu sefer duşa kabinin cam olması korkuttu. Cam kırılırsa ne olacaktı? Sayısız örneği var. Ölüme gidecek kadar çok ağır yaralanmalara sebep olabilir. Camı kırılmayacak kadar sağlam yaptırdım. Her yüzdelik bölüm sağdan sola açılan sürgülü bir kapıya sahip. En sondaki %45'lik alan duş aldığım yer. İkinci 45%'lik alan ile arasında da tavandan tabana kırılmaz cam var. İkinci 45%lik alan duş aldıktan sonra kurulandığım yer. Jakuzi bilerek yaptırmadım çünkü jakuzinin kenarları boyun kırılma fobisini tetikliyor bende. Her an ayağım kayacakmış ve boynum o kenarlara çarptığında kırılıp ölecekmişim gibi hissediyorum. Banyo yaparkende yere düşmemek için sürekli bir kontrol içerisindeyim. Sabunun ya da şampuanın yeri kaygan hale getirip bir dalgınlık ile düşüp kafamı yere çarpma ihtimali ile sürekli bir tedirginlik hakim bende.
Annem ve babamla en son 2 hafta önce yüz yüze görüştüm. Arada ikiside gelir kapıyı tıklatır ve benimle konuşurlar. Annem 3 öğün yemeğimi getirir. Babam bir şey ihtiyacım olup olmadığını sorar. Genelde aynı evde olmamıza rağmen telefonla haberleşiriz. Ailemin bu duruma alışması zaman aldı. Özellikle babam sürekli saçmaladığımı ve böyle hayatın yaşanmayacak olduğunu söylerdi başta. Daha sonra oda aynı annem gibi olaylara nasıl baktığımı anladı. Kötü olan şu ki her şeye rağmen %100 olarak onlara güvenemiyorum. Bilmiyorlar fakat durum böyle. Annem yemek getirmeden önce yemeğime bir şey katmış olabilir mi diye korkuyorum ve kameralardan yemeğimi yemeden önce her aşamasını kontrol ediyorum. Zaten dışarıdan asla yemek söylemiyorum.
Arkadaşım dediğim kişi sayısı çok az. 2 senedir sadece internetten konuştuğum bir kız arkadaşım var. Adı Cemile. En son dışarıya 8 ay önce çıkmıştım ve arkadaşlarımla buluşmak içindi. Çok büyük korkular ve krizler eşliğinde olmuştu bu. Dışarıda gördüğüm her insanın potansiyel bir katil olduğunu düşünüyordum. Gözgöze geldiğim her insan için "bana neden baktı ?" korkusuyla yüzleştim. Ben takip eder mi ? Bana neden öyle baktı ? Sakin ya da ciddi bakmasının bir anlamı var mıydı ? Bana kafayı takar mı ? Başıma bela mı olacak ? Artık hayatıma dahil ettiğim yeni bir sorun mu oldu ? tarzında sorular korkuttu beni. Zırhlı araçla eve geri geldiğimde derin bir oh çekmiştim. Dışarıda yemek yemedim ya da herhangi bir şey içmedim. Sadece arkadaşım dediğim kişileri görmek için gittim. Onlar yediler ama ben yemedim. Sadece izledim ve sohbete katıldım. Yapamazdım. Beni takip eden, bana düşman olan herhangi bir kimse o yemeklerin içine bir şey koyabilir. Hazır olan bir gıda alınacaksa dahi beraber gidip alacağız. Bu olurken benden önce gelip özel olarak hazırladığı ürün ya da ürünleri rafa koyma ihtimalini zorunlu olarak gözardı ederek.
Sadece insanlarda değil canlı olan her şey bir tehlike. Zaten tehlikeli olarak kabul edilenleri bir kenara bırakıyorum. Örneğin bir yılan tehlikelidir, bir aslan tehlikelidir. Bunlarla karşılaşma oranınız yaşadığınız ülkeye göre değişsede oldukça düşüktür. Belki Afrikada yaşıyorsanız bu ihtimal yüksek olabilir. Tüm aşılarımı oldum fakat bir köpeğin gelip saldırmasından ve bundan kaynaklı kuduz olmaktan korkuyorum. Bir kedinin binanın üstünden üzerinize düşüp tutunacak bir yer aramasından kaynaklı tırnaklarını vücudunuzda herhangibir yere geçirip kan ile temasını sağladığında buna kaynaklı vücudunuza iltihap sokma ihtimali korkutuyor.
Camın sürekli kapalı kaldığını söylemiştim. Dışarıdan gelecek herhangi bir saldırıya karşı koruma sağlamak için kapalı ve bunun yanında ufak uçan herhangi bir canlı içinde. Sineğin, böceğin ve benzerlerinin nerelere konduğunu düşün. Kaç tane ortamdan geçtiğini. Kaç kişinin kanını emdiğini. Bu bakteriler ya da virüsler bomba taşıyan bir drone hissiyatı veriyor bana azda olsa. Gelip vücudunuzdan içeri girecek ya da vücudunuza bakteri sokacak bir suikast silahı gibi. Kaderin suikastı.
Virüs mü ? Korona virüs gibi mi. . . Ebola virüsü ya da domuz gribi yani h1n1 virüsü gibi mi ? Evde durmanın en güzel tarafı bir virüs krizinde olabilecek en güvenli yerde olmam olabilir. Ailem alışverişden geldiğinde aldıkları bütün ürünleri virüs olabilir diye siliyorum. Kredi kartlarını, madeni paraları sabunlayarak defalarca yıkıyorum. Kağıt paralara dezenfaktan sıkıyorum.
Evde durmaktan sıkılıyor muyum ? Artık alıştım. İlk başlarda dışarı çok çıkmak istiyordum fakat dışarı çıkmak istemem ile yeni krizler tetikleniyordu. Dışarı çıkmamak otomatikmen bir delil bırakmamak anlamına geliyor ya da buna kesin bir yerde olduğunun kanıtı olarak bakıyorum. Bu "iftira atılma fobisi" konusu. Sayısız iftira atılan insan var. İftira atılmasının birçok sebebi olabilir. İstediği bir şeyi yapmazsınız iftira yersiniz. Sizi sevmiyordur iftira yersiniz. Sizin yaptığınızı sanmıştır kendinizi savunursunuz ve savunma ile düşüncelerinizden sizin yaptığınızdan emin olduğunu hissettirir. Buna eminmiş gibi konuşur ve insanların size olan bakış açısı değişir. Savunma yapmak sanki işleri daha kötü hale getirir. Bir dolu minibüse bindiğinizde kapıya doğru ilerler iken insanlar önünüzden geçer. Ben bu durumda arkamı dönüyorum ama bazen öyle anlar oluyor ki hem arkanızdan hem önünüzden geçmek durumunda oluyorlar. Taciz ya da tecavüz iftirası hiç yaşamadım. Atılmaması için olabilecek tüm önlemleri alıyorum. Durduğum konumu ona göre ayarlıyorum. Bu sadece bununlada sınırlı değil. Biri hırsızlık iftirasıda atabilir. Cinayet işleyecek biri sizi takip edip dokunduklarıza bakarak uygun anda dokunduğunuz herhangi bir şeyi cinayet mahalline götürebilir. Bu cinayet olduğu zaman o anda bulunduğunuz yeri ispat edemezsiniz hayatınız kararabilir.
Sürekli evdeyim ama hayatı çok iyi takip ettiğimi düşünüyorum. İnsanların yorumlarını, düşüncelerini ve hareketlerini sürekli analiz ediyorum. Siyaset hayatımızın bir parçası. Birileri hayatımıza doğrudan etki ediyor. Birilerinin kararları arka planda hayatımızın tamamen yok olmasıyla sonuçlanabilir.
Politika ya da Siyasi fobi diyebiliriz buna. 2001 krizini hatırlayın. 21 Şubat 2001 tarihinde 50%'den fazla değer kaybı olan bir para birimi. Ne kadar süredir elinizde tutarsanız tutun ki yakın tarihde olması travmayı yükseltecektir, birikiminizin 50% değer kaybetmesi. Aynı papaz krizinde ya da faiz düşürme inadı yüzünden paranın değer kaybetmesi gibi. Yıllarca kenarda duran paran bir kaç saat ya da bir kaç dakika içinde pul oluyor. O verilen emeklerin bir hiç olması korkutuyor beni.
Siyasete girmekten çok bizi yöneten herhangi bir kimseler olarak bakmak daha doğru buna. Eğer ki bu tek bir kişi ise. İnanılmaz yetkiler verilen birinin her şeyi hiçe sayması beni korkutuyor. Pamuk ipliğine bağlı ülkede, başka ülkede olsa kıyametin kopacağı yüzlerce olayın geçiştirilmesi beni korkutuyor. Asla gitmeyecekler ve sürekli olarak kalacaklar korkusu yaşatıyor. Adaletin hiçbir anlam ifade etmediği hissiyatı doğuruyor. Seni tek bir söz ile evinden aldırıp hapise atabilecek güçleri var. Tek bir kararla mal varlığına terör örgütü mensubu olduğun bahanesiyle el koyabilirler. Oy atmanın hiçbir işe yaramadığını düşünmek istemiyorum fakat olanları gördükçe düşünmeye devam ediyor ve her an korkuyorum. Devletin tüm kurumlarını ele geçirmiş bir hükümetin gitme olasılığının olmaması çok yüksek geliyor. İdama götürecek, vatan hainliğinden tut hırsızlığa kadar sayısız suç için yargılanmaları olasılığı seçimlerimizin hiçbir öneminin olmadığının ve baki olarak kalacaklarını düşündürtüyor. Bunun seçim günü ya da seçimden sonra insanlarda patlama yaşatacağını, bunun sonucunda iç savaş çıkacağını polisin ya da ordunun müdahale edip ülkenin kan gölüne döneceğini ve bunun sadece birilerinin kendi rahatlığı için yapma ihtimali beni korkutuyor. Bunların olmamasını istedikçe yapılan her açıklama, her detay beni dahada korkutuyor.
Dışarıda ya da sanal alemde herhangi bir suçu polise ihbar edemiyorum. Birkaç kere oldu fakat yapamadım. O kadar içimde kaldıki tahmin edemezsin. Biri mesela açıkca pkk destekçisi olduğunu söyledi. Normalde terör örgütü propagandası ya da örgüt üyesi olmaktan ihbar etmem gerek. İhbar edemememin sebebi korkmak sadece korkmak. Bu korkunun sebebi ise güvensizlik. Defalarca okumama rağmen güvenemiyorum. Polis yapılan ihbarların gizli kaldığını söylemiş olmasına rağmen güvenemiyorum. İhbar eden kişinin hangi partiden olursa olsun bir siyasi tanıdığının ya da emniyetten bir tanıdığının olma ihtimali korkutuyor. Bir şekilde benim adıma ulaşabilme ihtimali korkutuyor beni. Olamaz diyemediğim ve şu anki düzende diyemeyeceğim için bu böyle.
Sadece bununla sınırlı değil. Dışarıdan yemek söylediğim dönemlerde uygulamadan yorum yapmıyordum. Beğenmediğimi söylediğimde işletmenin sahibinin beni bir şekilde bulacağına ve bunun için benden hesap sorabileceğinden korkuyordum. Bilgilerime bir şekilde ulaşma ihtimali hep var. İnsanların para için neler yapabileceğini görmek, benim attığım yorumdan dolayı işletmenin puan ortalamasının düşmesinden dolayı başka insanların işletmeye eskisine göre daha beğenmeyerek bakma ihtimali ve bunun sonucunda işletmenin zarar etmesi. İşletmenin en düşük puan verenlerin isimlerine ulaşmak istemesi ve beni bulması. Belki batmak üzere olan bir yer için bunu yaptım ve işletme sahibi her şeyi yaptığını düşünerek bilerek benim düşük puan verdiğimi düşündü. Asıl sorun kendisinin değil müşterinin olduğunu düşünecek belki. Buna imkansız diyemiyorum.
Belirli konular üzerinden özetin özetini geçerek buraya geldim. Tüm detayları anlatmam zaten mümkün değil. Anksiyetiye krizleri geçirdiysen eğer anlattıklarımın bir çoğunu normal karşılayacaksındır. Bir fobiye sahip olmak gerçekten çok kötü bir şey. Bu fobi sayısının sonsuz olması ise aşırı kötü.
Sevdiklerini kaybetme fobisi. En korktuklarımdan biri. Bu korku biraz garip. Şöyle ki örneğin sevdiğiniz biri riskli bir ameliyata girecektir ve bunun sonucundan korkarsınız. Hızlı bir arabada gidersiniz korkarsınız. Trafik kazası olabilir mi diye düşünürsünüz. Ben genellikle köprülerden geçerken aniden arabanın yoldan çıkıp aşağıya düşmesinden korkuyorum. Bu biraz balkondan aniden ve bir sebep olmadan atlama fobisine benziyor. Ben zaten bunlardan korkuyorum fakat sevdiklerini kaybetme fobisinin asıl tetikleyici kısımlarından biri bir anda olması. Evde oturuyorsunuz her şey çok normal ve bir anda telefon geliyor ve kaybettiğinizi öğreniyorsunuz. O anı yaşama fobim var. Onu duyduktan sonra oraya gidene kadar olacakları düşünme fobim var. Kesin ya artık öldüğü ve ani olduğu için acaba olmamış olabilir mi lütfen olmasın tarzında düşünceleri yaşama fobim var.
En sevdiklerimi kaybettiğimde son görevi bir şekilde yapamama fobim var. Örneğin o anda param olmuyor ve para isteyeceğim kimse yok. Ani olduğu için cenaze masraflarını karşılaşamıyorsun. Ani olduğu için hastane masraflarını karşılayacak paran yok. Tanıdığım insanlardan son görevi yapmak için para isteme ortamı beni korkutuyor. Bunu bile yapamadığım için kendime kızacağımı hayal ediyor ve bu anın gelme ihtimalinden korkuyorum. Maddiyattan arabam yok ve cenaze arabasıyla gitmek zorundayım. O arabada , hayat acıyı sonuna kadar yaşatıyor ve sevdiğini gömüyorsun. Geri dönecek paran yok, o kadar parasız kaldığın bir anda oluyor bütün bunlar. Her şeyin üstüste gelmesinden korkuyorum. Düzen bir kere bozulduğunda artık geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum.
Bir tedaviye ihtiyaç duyduğumu düşünmüyorum. Söylediğim her şeyin gerçekten olabilme ihtimali var ve bunun bir tedavisi yok. Gerçeği hiçbir tedavi değiştiremez. Hiç ilaç kullanmadım fakat ilaç kullandığımda olacakları biliyorum. Bir rahatlama geleceğini, detayları düşünmeyeceğimi ve bundan dolayı rahatlayacağımı biliyorum. Korkuları bastırıp hiçbir şey olmamış gibi devam edebileceğimi biliyorum. Ben zaten rahatım. Söylediklerimin çoğunun olma ihtimalinin imkansıza yakın olduğunu zaten biliyorum. İstediğim zaman dışarı çıkabilirim kendimi bilerek bu eve hapis etmeme rağmen. Sadece önlem almış olmak bana rahat hissettiriyor.
Durumumuzun iyi olduğunu söylemiştim. Ben şu anda çalışmıyorum. Zaten bu şartlar altında çalışamam! Üniversiteyi bitirdim ama gerçekten boşuna bitirdim. Her iş beni korkutuyor. Her işe saygım var fakat bazı şeyleri anlamlandıramıyorum.
İnşaatlarda, fabrikalarda ya da maden ocaklarında yani ağır iş kategorisinde olanlar için konuşmak istiyorum en önce. Bu saydıklarımın herhangi birinde çalışmak gerçekten çok büyük risk. Şantiyede daha önce bulunmuştum. Yapılacak en ufak bir hata hayatınızı karartabilir orada. Bunun yanında başkasının yapacağı hatadanda bu olabilir. İş kazası konusu altında önlemler alınıyor ama bunun, detayları düşünenler için koca bir hiç olduğu sonucuna varıyorum ben. Orada ayağın kayıp koca demirlerin üzerine çakılabilirsin. Her taraf yüksekden düşmek için yapılmış tuzaklarla dolu gibi. Önlem olarak sarı bandaj çekilmiş oluyor ya da "Balkon, merdiven, asansör boşluğuna yaklaşma" tarzında levhalar. Fabrikalarda pres makinelerinin olması ve en ufak yanlış bir harekette oraya sıkışıp kalma ihtimalin. Dönen testerenin ya da benzeri herhangi bir aletin ucundaki o inanılmaz hızdaki edevatın yerinden çıkıp yüzüne gelmesi mümkün.
Başına gelecek herhangi bir kalıcı hasarın parasal karşılığı olamaz ya da kan parası adı altında ölümün değerini biçmek. Felç kaldıktan sonra yakınların gelip bana bakması ve öyle görmesi çok korkutucu. Parmağım koptuğunda etrafındakilerin bundan sonra yapamayacaklarımı düşünmesi korkutuyor beni. O şekilde davranmaları ve içteniçe üzülecek olma ihtimalleri korkutuyor. Sakat kalıp başkasına göre yaşamak, hem ona hem kendine büyük yük getirmek çok kötü. Onu istenmeyen bir zorunluluk altına sokmuş oluyorsun. Yapmayabilir fakat yeni bir vicdan yükü getirmiş olma ihtimalin oluyor. Biri istemezse su içemiyeceğim, tuvalete gidemeyecim, dışarı çıkamıyacağım bir hayatın her an mümkün olması anksiyete krizlerinin sürekli tetiklenmesine sebep oluyor.
Zorunluluk fobisi. Çok korkutucu. Soma maden kazası oldu ve 301 kişi hayatını kaybetti. O an o madende olanlar. Tek bir çıkışın olduğunu düşün. Oraya gidemiyorsun çünkü bir yangın çıkmış. Yangının olduğu yerden geçip gidemiyorsunda. Zehirli gaz yayılıyor ve sadece birilerinin hızlı davranıp seni kurtarmasını bekliyorsun. Beklemeye devam ettikçe nefes alıp verişin zorlaşıyor. Zehirden , önceden alınmayan önlemler yüzünden ölüyorsun. Şanslı olanlar kurtuluyor fakat bu olaya rağmen kimisi çalışmak zorunda. Başka bir madende aynı şartlar altında susup çalışmak zorunda. Aynı tehlike içinde. Bunun yanında her an bir göçük olma ihtimali var. Soma faciasını gördüğün halde para kazanmaya zorunlu olduğun için gerekli önlemleri almayanlara sesini çıkartamıyorsun. Adaletin ve hukukun olmadığı bu düzende susmak zorunda kalıyorsun.
Aynı olayın tekrar olma ihtimalini düşünüyorum. Bir yerde maden kazası olduysa tekrar aynı yerde aynı ya da başka sebepten bir kaza olma ihtimali yüzde kaçtır ? Ülkede yaşanan bütün maden kazalarını, bunların olduğu tarihleri, kaç kişinin öldüğünü, neden kazanın çıktığını araştırırım. Bu, bir uçak düştüyse yenisinin düşme ihtimali konusu gibi. Uçak fobisini tetikleyen en önemli etken kurtulma şansını düşünmektir bence. Yaşanılan kazalar kurtulma şansının neredeyse sıfır olduğunu gösterir ve bu korkuyu arttırır. Bu yüzden kara ulaşımını tercih eden çok kişi biliyorum. Ben zaten yolculuk yapmıyorum, ki yaparsam uçağa binmem. İmkansız demem çünkü çok önemli bir an olabilir. Benim gibi fobiyi en uçta yaşayan biri yakınlarda bir uçak kazası olup olmadığını, olduysa hangi tarihte olduğunu, neden olduğunu araştırır. Bazılarında uçak firmasına göre seçim yapma var. X firmasının uçağı yeni düştüyse artık sıra ondan çıkıp diğerine geçmiştir. Sıradaki uçak kazasının aynı firmada olma ihtimali diğerlerinden daha azdır.
2 yıldır sadece internetten görüştüğüm kız arkadaşım Cemile'ye hiç açılmadım. Ben şu anda İstanbul'da oturuyorum, kendisi Samsun'da. Bazen bir çılgınlık yapıp sürpriz niyetine karşısına çıkmak istiyorum. Arabam var. İstanbul - Samsun arası otobüs yolculuğu daha önce yapmıştım. Uçakla ya da otobüsle zaten gitmem. Otobüsle giderken şu an benim için çok zor olur. Öncelikle hiç uyumam. Sürekli kahve içerim. Anksiyete krizlerim şu anki aşamada değilken, daha başlardayken, biri çalacak diye telefonuma pantolonumun içine sokardım. Şu anda arabamla gidebilirim ama bu krizlerim yüzünden bunu yapamıyorum. Yağmur yağan bir yerde ilerler iken araç kayabilir. Yol buz tutmuş olabilir. Dağlık araziden geçerken heyelan olabilir ve aracın üzerine büyük taşlar düşebilir.
Yüzme bilmiyorum. Deniz fobim var. Bunun sebebi boğulmak. Boğulma tehlikesi hiç yaşamadım fakat denizden çok korkuyorum. Asla ve asla denize girmem. Deniz bir bilinmezlik hissettiriyor bana. Ne olacağı bilinmeyen bir karanlık gibi. Nefessiz kalma ihtimali beni korkutuyor. Bazen koskoca okyanusda etrafta birinin olmasını kenara bırak bir adanın bile olmadığı bir yerde olduğumu görüyorum. Batıyorum ve ölmeyi bekliyorum. Beni kurtaracak hiç kimse yok. Çırpındıkça çaresizlik kendini daha çok belli ediyor ve o anın geldiğini söylüyor. Kaçışın olmadığını. Öleceğimi ve bunun her anını hissedeceğimi.
Bazen çıplak kalma fobim tetikleniyor. Herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde olabiliyor. Bir anda bir sahneye ya da insanların olduğu herhangi bir yere çıplak ışınlanmak. Bunun yanında oradan gidememek. İnsanların o halde beni izlemesi ve benim bir şey yapamam. Konuştuğumda beni dinlememeleri. Anlamsız ama korkutuyor.
Anksiyete'nin ve krizlerinin başlangıcının tam olarak ne zaman olduğunu biliyorum. Bu belirli bir şekilde başladı ve devam etti. Arttı ve bugünki duruma geldi. Her şeyi başlatan fobi "Seçim yapma" fobisi idi. Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı ? Gözünü mü kaybetmek istersin kulağını mı ? tarzındaki sorularla başladı her şey. Düşünmeye devam ettikçe düşünülecek daha çok şey olduğunu anladım. Daha çoğunun olduğunu anladığımda daha çoğunun ve en sonunda sonsuz sayıda olduğunu gördüm.
Öyle bir an gelmiş ki filmlerden fırlamışcasına seçim yapmak zorundayım. Bu sadece bir psikopatın, kiralık katilin ya da delinin sevdiklerimi kaçırıp birini öldüreceğini söyleme senaryosuyla işlemiyor. Sevdiğim iki insanın eğer bir şeyi yapmassam öleceği ya da zarar geleceği kurgusunda da geçerli. İkisininde aynı anda kalp nakli olması gereken bir an geliyor ve organlarını bağışlayacak birini buluyorum. O an maddiyatın olmaması bir çaresizlik gözükebilir fakat bu sorun olmazsa yinede bir seçim yapmam gerekir. Biri bu ameliyat olmazsa ölecek ve ben bunu o anda yapmak zorundayım. Bu seçimi ben yapacağım. Böbrek yetmezliğinin ikisinde de aynı anda başlamasıda olabilir. Birine kendi böbreğimi versem dahi diğeri makineye bağlı kalacak. Halk arasında fiş çekme yani ötanazi ise en kötüsü belkide. O anın gelme korkusunu sürekli yaşıyorum. Bunu yapacak kişinin neredeyse kendisinin bile inanmadığı bir umut ile yapılmamasının doğru olduğunu düşünür. Her saniye bir cesede bakarmışcasına çaresizce beklemek çok kötüdür.
Bu evi yaptırmaya karar vermeden önce artık yaşanılmayacağını düşünüyordum. Kendi kendime çözümler üretmiştim. Anksiyete'yi tetikleyecek her şeyden vazgeçiyordum. Haber almak anksiyete'yi tetikleyen en büyük etkenlerden biri çünkü kötü bir haber almak yeni düşünülecek bir şey ortaya çıkartıyor. Yeni önlemler almam gerekiyor. Korkularım arttıkça dışarı çıkmayı bıraktım, daha sonra televizyon izlemeyi ve haber sitelerini takip etmeyide. Bu beni rahatlatmıştı fakat kötü olabilecek insanlar her yerdeydi. Daha garanti, içimi rahatlatıcak bir çözüm gerekiyordu. Bunun için her detayını önceden düşünülmüş, neyin nerede olduğu en baştan hesaplanmış, riskleri neredeyse sıfıra indiren bir ev inşa ettirmek istedim ve bu evi yaptırdım.
Oturduğum odanın kapısı sürekli kapalı kalıyor. Bunun yanında ışık sürekli açık. Karanlık fobisinede sahibim. Bazen şöyle hissediyorum. Hiç tanımadığım biri hiçbir şekilde fark ettirmeden tüm güvenlik önlemlerini geçerek eve girmiş ve bir anda karşıma çıkacak. Nesneleri bazen karanlıkta kişinin silüetine benzetiyorum. Bu benzerlik olduğu anda aslında benzettiğim şeyin gerçekten bir insan olma ihtimali korkutuyor beni. Yanıma çoktan gelmiş ve beni uzaktan izlemiş. Korku filmleriyle aram iyi ama gerçek olmadığını bildiğimden iyi. Gerçek olma ihtimalini bastırarak izliyorum. Sürekli evde olduğum için canım sıkılıyor ve yapıyorum bunu. Yeni krizleri tetikleyeceğini bilmeme rağmen.
Sevdiklerimi kaybetme korkusuna değindim. Bunun yanında ayrılma korkusuda var. Çok iyi anlaştığım, senelerimin beraber geçtiği arkadaşımla çok basit bir olay yüzünden tartışmamız ve ayrılmamız. Birbirimizi engellememiz ve bundan böyle hiç konuşmamamız. Yolda karşılaştığımızda yüzümüzü ya da yönlerimizi çevirmemiz. Barışma ihtimali ortaya çıktığında eskisi gibi olmayacağımız olamayacağımız düşüncesi. O kavga ya da tartışma artık yaşanmıştır ve karşılıklı kalp kırılmıştır. Bunu bile bile onun yanında olmaya devam etmek. Tartışmanın çıktığı konunun kendisi ya da onunla alakalı bir konu açamamak. Bu yüzden konuşurken kusursuz şekilde her şeye dikkat ediyorum.
Sürekli evde ve odamdayım. İyi donanımlı bir bilgisayarım var. Zamanımın büyük çoğunluğu bilgisayar başında geçiyor. Dizi, film izliyorum, müzik dinliyorum ya da oyun oynuyorum. İnternetten sipariş vermiş olduğum kitapları okuyorum. İnternette başka insanlarla konuşuyorum. Bu konuşmada kesinlikle kendimle alakalı bir bilgi vermiyorum. Adımı bile yalan söylüyorum. Sosyal medya hesaplarım var orada paylaşım yapıyorum fakat kendimle alakalı bir bilgi yok hesaplarımda. Yaşım, ismim ve soyismim hatta cinsiyetim bile. Bir kadın profili açtım. Kadın olmak anksiyeteyi 2 kat arttıran bir durum yaşanılan çoğrafyaya göre bence. Cinsel organ fotoğrafı atan, bildiği tek şey cinsellik olan, terslediğinizde ya da engellediğinizde size küfür ve hakaret eden, yetmeyip tehdit eden insanlarla dolu ülke. Sizin bir şeye zorunlu olduğunuzu hissettiren bir yaklaşım söz konusu. Gelen mesajların çoğunu görünce evde kalmanın ne kadar doğru bir karar olduğunu tekrar tekrar anlıyorum.
Cemile ile tanışmamız internet ortamında oldu. Bir oyundan tanışmıştık. Ona yaşadığım korkulardan hiç bahsetmedim. Sadece o değil, annem ve babam hariç hiç kims. . . .
. . . . .
. . . . .
. . . . .
Şimdi tekrardan geldim ve yazmaya devam ediyorum. Az önce duvarları yumrukladım ve sinirden ağladım. Nasıl olabilir böyle bir şey ? Ben ne yapacağım şimdi bilmiyorum. Şu anda ne diyeceğimi bilmiyorum. Ne karar vereceğimi bilmiyorum. Korkularımla yaşamanın ne kadar haklı olduğunu tekrar gördüm. 40 dakika kadar önce Cemile ile tanışmamızı anlatıcakken evin kameralarını gördüğüm monitörün kadrajına 2 kişi girdi. Bir erkek ve bir kadın olmak üzere 2 kişi. Güvenliğin önünde durdular. Erkeği tanımıyordum fakat kadını çok iyi tanıyordum. Cemile idi bu gelen. Önce sevindim fakat sonra krizlerim tetiklendi. Cemileye ev adresimi söylememiştim. Nasıl bulmuştu ? Bu düşünceler içinde güvenliği aradım.
"Neden gelmişler ?"
Güvenlik : Sizinle konuşmak istiyorlarmış Kemal Bey.
"Ne konuşacaklar ?"
Güvenlik : İçerde konuşmak istediklerini söylediler.
"Alma içeri."
Güvenlik : Kemal Bey yazdığınız bir şey olduğunu söylediler. Bunu söylersem içeri girebilirlermiş.
O an sonsuz tane şey geçti aklımdan. Nefes alıp verişim değişti. Anksiyete krizlerimden haberleri vardı. Ne için gelmişlerdi bilmiyorum ama vardı.
"X-ray cihazından geçir, üzerlerini ara ve içeri al."
Onlar içeri gelirken yatağımın çekmecesinden silahımı aldım. Silahı arkama koyduktan sonra odamın kapısını açtım. Ardından 2. kapıya gittim ve orayıda açtım. Odamdan çok nadir çıktığım için annem ve babam ayaklandı ve bana baktı.
Annem : Bir şey mi oldu oğlum ?
Babam : Oğlum ?
"Misafirlerimiz geldi bir şey yok."
Bir arkadaşımın eve gelmesinin üzerinden seneler geçmişti. Ailem baka kaldı bunu duyunca. O kadar korkuyordum ki. Daha bugün yazmaya başlamıştım bunları ve bundan haberleri vardı. O zaman bundan önce yaptıklarımdanda haberleri vardı. Ne zamandır benden haberleri vardı ? 2 sene önce yani ilk Cemile ile tanıştığımızdan beri mi ? Bu sorular eşliğinde kapı çaldı. Kapıyı açtım. Cemileyi görür görmez ilk gözüme çarpan şey taktığı yüzüktü. Evli miydi ? Arkasındaki tanımadığı adamında elinde yüzük vardı.
"Cemile ?"
Bakışları hiç iyi değildi. Çok keskin ve net bakıyordu. Bir eminlik ve bu eminliğin verdiği korkutuculuk ile.
Cemile : Merhaba Kemal.
Arkasını döndü ve işaret etti.
Cemile : Buda Burak. Eşim.
Burak : Merhaba.
Merhaba demedim. Hemen konuya girmek istedim.
"Yazdıklarımı ve evimin adresini nereden biliyorsun ?"
Cemile : Sakin ol.
Arkamda çıkardığım silahımı çıkarttım ve Cemile'ye doğrulttum. Annem ve babam bizi görüyordu ve annem çığlık attı.
"Anne sakin ol bir şey yok. Kal yerinde gelme."
Cemile : O silahı kullanamayacağını ikimizde biliyoruz Kemal.
Kemal : Kullanırım.
Burak : Hayır kullanamazsın Kemal. Eve bizi kendi isteğinle aldın. Eğer kullanırsan hapise gireceğini ve oradan çıkamayacağını biliyorsun. Çok korkutucu değil mi ? Hayatın orada geçecek.
Kemal : Kes sesini. Takip Etmişsiniz. Neden ?
Cemile : Evet ettik.
Kemal : Neden ?
Cemile : Bunu söyleyemem Kemal. Sadece söylediklerimizi yapmanı istiyoruz.
Kemal : Söylediğiniz hiçbir şeyi yapmıyacağım. Hemen defolun gidin. Polisi arayıp her şeyi söyleyeceğim. Daha sonra avukatımla görüşecek ve sizi mahkemeye vereceğim. Hakkınızda dava açılacak.
Cemile : Seçim şansın yok Kemal. Söylediklerimizi yapmak zorundasın. Anlattığın her şeyi açıklarız. İnsanlar bunu kullanır. Korkularını kullanır. Birinin seni kaçırıp işkence ettiğini düşünsene ? Çok üzücü olmaz mıydı ?
Kemal : Sus.
Cemile : Bağırıyorsun ama duyan yok. Seni istediği zaman öldürebilir. Senin hayatının ve düşüncelerinin hiçbir önemi yok düşünsene.
Kemal : Sus lütfen.
Cemile : Onlarca adamı olur. Gelir bıçağıyla sana bir çizik atar. Çaresizsin ve o acıya katlanmak zorundasın. Gelir testere ile keser bacağını. Sen sadece acı çektiğinle kalırsın.
Burak : Yürüyemiyorsun bacağını kestiği için. Gelir dilinide koparır konuşamazsında. Ellerinide keser. Ailenide gelir gözünün önünde gebertir gider. Ne yapabilirsin ki ? Onları suda boğar ne yapabilirsin buna ?
Kemal : Sus.
Cemile : Sen birinin öldürme fantezini gerçekleştirmek için bir kuklasın sadece. Aynı diğer kuklalar gibi. Yüzlerce kişi tek bir kişinin fantesizini gerçekleştirmek için orada mahsur durumda. Yapabilecekleri hiçbir şey yok. Canı sıkılır birini aşağıya atayım der ve seni seçer. Seni balkondan aşağı atar. Sadece canı istediği için yapar bunu. Hiçbir sebep sunmadan yapar.
Burak : Sen felç mi kalmışsın, beyin ölümün mü gerçekleşmiş umrunda olmaz onun. Seni öyle kanlar içinde ölmeni beklerken bırakırlar. Her şeyin farkında olursun ama hiçbir şey yapamazsın yere çakıldığında.
Kemal : Yeter susun tamam. Susun tamam. Ne istiyorsunuz söyleyin.
Cemile : 304'e katılacaksın.
Haktan Erdoğan Sundu.
Kitabımı okuduğun için çok teşekkür ederim, iyi ki varsın. Eğer yorum yapmak istersen, MENÜ aracılığı ile, şimdilik, Google Play üzerinden yorum yapabilir, ayrıca kitaplarımı paylaşabilirsin. 7/24 bana ulaşmak için üstteki seçenekleri kullanabilirsin. İyi ki buradasın ve umarım güzel vakit geçirmişsindir. Kendine iyi bak.